Pasifik Okyanusu’nun batısında konumlananFilipinler irili ufaklı 7641 adacıktan oluşmuştur. Üç ana coğrafi kara parçasından oluşan Filipinler 300.000 kilometrekarelik alanı kaplar. Nüfusun yoğunlaştığı bu üç ana kara parçası Luzon, Visayas ve Mindanao'dur. Başka ülkelerle kara bağlantısı olmayan Filipinler'e en yakın ülkeler arasında Çin, Endonezya, Malezya, Vietnam ve Tayvan sayılabilir. Pasifik Deprem Kuşağı’nda yer aldığı için deprem ve şiddetli tropik fırtınalara açıktır. Filipinler ve çevresinde günde ortalama 20 deprem yaşansa da bunlar hissedilemeyecek kadar küçüktür. Son büyük deprem 1990 Luzon Depremi'dir ve depremin büyüklüğü 7.7 olarak ölçülmüştür. Ülkede çok sayıda Mayon, Pinatubo ve Taal gibi aktif yanardağlar da bulunmaktadır. 1991 yılında Pinatubo Yanardağı'nın patlaması ülkede çok büyük hasarlara neden olmuştur. Filipinler böyle bir yer altı yapısına sahip olduğu için de jeotermal enerjiye odaklanmıştır ve günümüzde dünyanın ikinci büyük jeotermal enerji üreticisi konumuna gelmiştir. Ayrıca ülke Pasifik Okyanusu'nda bulunması nedeniyle şiddetli hava olaylarına da maruz kalmaktadır.
Doğal afetlere çok maruz kalan Filipinler'indoğası da eşsizdir. Pek çok adacığı volkanik dağlardan oluşur ve dağlar tropikal yağmur ormanlarıyla örtülüdür. Bu yağmur ormanları ülkenin her noktasında eşsiz manzaralar sunmaktadır. Puerto-Princesa Yeraltı Nehri Milli Parkı gibi dünyaca ünlü nadide doğal harikalara sahiptir. Filipin Denizi'nde bulunan Galathea ve okyanusta bulunan Challenger Derinlikleri 10,000 metreden fazla derinlikleriyle dünyanın bilinen en derin noktalarıdır ve ülkeye yakın konumdadır.
Yağmur ormanları, geniş kumsalları, bitkileri, kuşları, hayvanları ve deniz canlılarıyla pek çok endemik türe de ev sahipliği yapan ülke vahşi yaşamın en büyüleyici olduğu coğrafyadır aynı zamanda. Filipinler dünyanın en çok biyolojik çeşitliliğe sahip olan on ülkesi arasındadır. Ülkenin büyüleyici ormanları yüzlerce endemik kuş, memeli ve sürüngen türünü barındırırken, bilim insanları daha keşfedilmemiş endemik türlerin de yaşadığına inanmaktadır. Ülkenin sembolü ilan edilen Filipin kartalı dünya üzerindeki en büyük kartallardan birisidir ve maymun yiyen olarak da bilinir. Kara biyoçeşitliliğinin yanı sıra Filipin suları da biyoçeşitliliği çok yüksek bölgelerden birisidir.
Nüfusunun büyük çoğunluğu kıyı kesimlerde yaşayan Filipinler dünyanın en büyük diyasporasına sahip ülkesidir. 100 milyonu aşkın nüfusuyla dünya nüfus sıralamasında üst sıralardadır. Pek çok milletten insanın yaşadığı ülke ekonomik açıdan önemli bir potansiyele sahiptir. Ülkenin ekonomisi 2. Dünya Savaşı'ndan sonra Asya'nın en güçlü ekonomilerinden biri olarak görülmekteydi. Ancak diktatör Ferdinand Marcos döneminde ülke ekonomisi büyük darbe almıştır. Günümüzde işsizlik ve enflasyon oranları genellikle düşük oranlarda seyretmektedir. Tarıma dayalı bir ekonomiden sanayi ekonomisine doğru geçen ülkede, okyanus kıyılarından toplanan inciler önemli bir yere sahiptir. Ayrıca tahminlere göre Güney Afrika'dan sonra dünyanın en büyük altın rezervine sahip olan ülkedir.
Ülkenin tarihi ise çok eskilere dayanmaktadır. Bilinen en eski insan izleri 67,000 yıl öncesine aittir. Pek çok devletin kurulup yıkıldığı Filipin toprakları kolonizasyon dönemi de geçirmiştir.