Füssen

Füssen Hakkında Bilinmesi Gerekenler

Allgau’da bulunan Füssen Almanya’nın Bavyera Bölgesi’nin en büyüleyici yerlerinden birisidir. Bilhassa kaleleriyle meşhur Füssen buram buram tarih kokan bir kenttir. Dünyaca ünlü Neuschwanstein Kalesi’ne birkaç kilometre uzaklıkta olan kasaba eşsiz göl manzaralarıyla da gelenleri kendisine hayran bırakır.

Füssen’e Nasıl Gidilir?

Füssen’e ulaşmak için birkaç seçeneğiniz bulunmaktadır. Zira kasaba ile Münih arasında pek çok bağlantı yolu bulunmaktadır. Füssen’e yolculuk edenlerin en çok tercih ettiği yol Münih’ten tren ile buraya gelmektir. Tren yolunun yaklaşık iki saat sürmesi sebebiyle ziyaretçiler burayı günübirlik görmek için de gelmektedirler. Trenle yolculuk etmenin bir diğer güzel yanı da oldukça tarihi bir yer olan bu kasabaya giden yol boyunca nostaljik bir tura çıkmışsınız hissine kapılmak olacaktır. Eğer araba ile seyahat edecekseniz Bundesstrasse ile Augsburg arasında uzanan “Romantik Yol”u takip edebilirsiniz. Yine Münih üzerinden gelecekseniz A 96 otobanını takip etmeniz gerekmektedir. Füssen’e ulaşmanın en ucuz yolu ise otobüsü tercih etmektir. Münih’in ana istasyonu Hauptbahnof’tan kasabaya hareket eden birçok otobüs bulunmaktadır.
 
Söz konusu Füssen kasabası içerisinde yolculuk etmek olduğunda ise fazla seçeneğe ihtiyacınız yoktur. Çünkü kasaba hem çok küçüktür hem de yürüyerek dolaşmaya oldukça uygun bir mimariye sahiptir. Bölgeyi yaya olarak dolaşmanın yanı sıra bisiklet kiralayarak da dolaşmanız mümkündür. Aynı şekilde motosikletle yolculuk imkânının da olduğu Füssen’de pek çok bisiklet yolu vardır. Burayı ziyaret edenler kasabanın biraz dışarısında kalan kasabalara ulaşmak için araba kiralamayı da tercih etmektedir.

Füssen’de Görülmesi Gereken Yerler

Neuschwanstein Kalesi: Bavyera’nın güneybatısında bulunan Neuschwanstein Kalesi Füssen’e oldukça yakın Hohenschwangau köyünün sırtlarındaki engebeli tepeye inşa edilmiştir. 19. yüzyıldan kalma yapı ziyaretçilerine adeta bir peri masalının içindeymiş hissi yaşatır. Romanesk mimari örneği olan kale, II. Ludwig tarafından yaptırılmıştır. 1886 yılında ölene dek burada yaşayan kralın ölümünün ardından kale halkın ziyaretine açılmıştır. O günden bugüne 61 milyondan fazla kişinin ziyaret ettiği kaleyi her yıl yaklaşık 1,3 milyon kişi görmeye gelmektedir. Bilhassa yaz aylarında çokça turisti ağırlayan kalenin yaz aylarında günlük 6 binden fazla ziyaretçisi olduğu bilinmektedir. Chitty Chitty Bang Bang, The Great Escape gibi pek çok filmde de mekân olarak kullanılan kalenin Disneyland’ın Uyuyan Güzel yapımına da ilham kaynağı olduğu rivayet edilmektedir.

Ettal Abbey: Ettal Köyü’nde bulunan bu Benedictine manastırı oldukça ihtişamlı bir mimariye sahiptir. Aynı zamanda Avrupa’da bulunan en büyük Benedictine evlerinden birisi olma özelliğine de sahip manastır içerisinde 50’den fazla keşiş bulunmaktadır.

Linderhof Sarayı: Ettal Abbey’in hemen yanında bulunan bu muazzam yapı, yemyeşil bir doğanın içinde saklı bir hazine gibidir. II. Ludwig tarafından yaptırılmış en küçük saray olarak kayıtlara geçen Linderhof Sarayı kendine has atmosferiyle adeta bir cazibe merkezidir. Sarayın içerisinde bulunan odaların her biri özgün özelliklere sahiptir. İnce detaylarla bezeli Aynalar Odası, zamanında kralın oturma odası olarak kullandığı yerdir. Odanın aynalarla çevrili olmasının sebebi ise II. Ludwig’in gündüzleri uyup, geceleri çalışmayı tercih etmesidir. Odanın dört bir yanını çevreleyen aynalar sayesinde mum ışıkları odayı daha fazla aydınlatabilmekte kral da daha rahat çalışabilmektedir. Odanın dikkat çeken özelliklerinin birkaçı ise ametist ve cam mozaiklerle bezeli orta masası, devekuşu tüylerinden yapılma halısı, fildişi şamdanları ve bronz süslemeleri olarak sıralanabilir. Sarayın batısında bulunan seyirci odası sarı ve lila renklerle çevrili dolaplarla çevrilidir. Burası II. Ludwig’in yeni projelerini üretmek için bir çalışma odasıydı. İçerisinde küçük bir de ibadethanenin bulunduğu sarayı çevreleyen bahçeler Carl von Effner tarafından tasarlanmış olup dünya üzerindeki en güzel tarihi bahçe örneklerinden birisi olarak kabul edilmektedir. Barok ve Rönesans tarzının iç içe geçtiği parkta İngiliz peyzajı özellikleri de dikkat çekmektedir.

Wieskirche: Dünyanın en büyük Rokoko şaheserlerinden birisi olarak kabul edilen bu kilise Füssen’e otobüsle 10 dakika mesafededir. Dominikus Zimmermann ve kardeşi Johann Baptist’in eseri olan kilise UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer almaktadır.

Füssen Müzesi: Hohes Schloss’un aşağısında ve eski St. Mang Manastırı’na entegre olarak inşa edilmiş bu müze sadece içerisinde bulunanlar için değil benzersiz mimarisine tanık olmak için de ziyaret edilmesi gereken adreslerden. Barok tarzı odalarıyla dikkat çeken, dışarıdan bakıldığında ise Romanesk mimari özellikleri taşıyan bu müze sayesinde Füssen’e dair Füssen’in altın çağını 16. yüzyılda keman yapım merkezi olma özelliğini üstlendiği gibi pek çok bilgi edinebilir, pek çok ünlü sanat eserini görebilirsiniz.