Malacca Town (Melaka)

Öyle bir şehir düşünün ki hem UNESCO Dünya Miras Listesi’nde yer alsın, hem de Portekiz, Hollanda ve İngiliz sömürüsü altında kaldığından size adeta Asya’nın tam ortasında bir Avrupa şehri hissini yaşatsın. Merak edenler için hemen söyleyelim. Yukarıdaki tanımlamaların hepsine uymasının yanı sıra attığınız her adımda sizi tarih ve kültüre boğacak bir yerden bahsetmek istiyoruz. Hazırsanız Malacca Town veya diğer bir deyişle Melaka’ya doğru hep birlikte yola çıkıyoruz.

Malacca Town yıllarca Portekiz, Hollanda ve İngiliz sömürülerinin altında kalıp, geçmişle bağlarını günümüzde dahi korumayı başaran eşsiz yerlerden bir tanesi. Eğer siz de Asya’nın tam ortasında Avrupa şehri hissini yaşamak isterseniz hiç düşünmeden yola çıkın. Çünkü Malacca nefes kesen güzelliğiyle sizleri bekliyor.

Malezya’nın en küçük 3. Şehri olan Malacca Town, tarihi dokusu ve doğal güzellikleriyle adeta kesinlikle görülmesi gereken yerlerden biri. Şehrin kuzeyinde Negeri Sembilan, doğusunda ise Johor bölgeleri bulunmakta.

Farklı kültürlerden bir araya gelmiş insanların bir arada yaşadığı bir şehir olan Malacca, yıllarca İngiliz ve Hollanda sömürgesi altında yönetilmiş şehirlerden bir tanesi. Aradan geçen yıllar içerisinde de Çin ve Hindistan’dan göçler almaya başlamış. Farklı kökenlerden Malacca’ya gelen ailelerin getirdiği bu değerler ise aradan geçen yılların kaynaştırıcı etkisiyle ortak bir kültür potasında erimiş. Öyle ki Malacca sokaklarında gezerken mimarisinden tarihi eserlerine, restoranlarından sokak tabelaları ve duvarlarındaki graffitilere kadar baktığınız her yerde geçmişin izlerine şahit olabiliyorsunuz.

Şehir, 15. yüzyılda altın dönemini yaşarken, binlerce geminin altınları, gümüşleri ve değerli madenlerini taşıyıp aracılık ettiği de değerli bir liman kenti olmuştur.

Malacca Town’a Kuala Lumpur Havaalanı üzerinden yaklaşık 3 buçuk saatlik otobüs yolculuğu ile ulaşım sağlanabilmektedir. Havalimanından Malacca’ya her yarım saatte bir otobüs olduğundan şehre ulaşım oldukça kolaydır.

Malezya’nın tarihini ve gerçek Malay yaşamını gözlemleyebileceğiniz Malacca Town, 14. yüzyılda Singapur’un son kralı Parameswara tarafından keşfedilmeden önce yalnızca küçük bir balıkçı kasabasıymış. Güzel konumu ve her mevsim ulaşılabilir bir liman olmasıyla daha sonraları Çinlilerin de dikkatini çekerek bir ticaret merkezi haline gelmiş. 16. Yüzyıldan sonra ise şehir sırasıyla yaklaşık 100 yıl Portekiz, 150 yıl Hollanda ve 100 yıllık bir süre için de İngiliz himayesi altında kalmış, bu da yetmezmiş gibi İkinci Dünya Savaşı sırasında da 3 yıllığına Japonların himayesi altına girmiştir.

Şehrin tarihi kısmı Malacca Nehri ile ikiye ayrılmaktadır. Nehir, 16. Yüzyılın sonlarında Avrupa ve Asya’dan gelen tüccarlar için önemli bir giriş limanı olduğu için Avrupalı denizciler tarafından doğunun Venedik’i olarak adlandırılmıştır. Uzun gezinti yolu ile kanal şüphesiz Malacca’nın da ana cazibe merkezlerinden bir tanesidir. Nehrin bir kıyısında ise ünlü Chinatown ve Jonker Street bulunur.

Malacca Town’un en önemli turistik yerlerinden biri de şüphesiz UNESCO Dünya Miras Listesi’nde yer alan Red Square’dır. Buraya Hollandalılar tarafından yapıldığı için aynı zamanda Dutch Square başka bir deyişle Hollanda Meydanı da denilir.

Red Square’de 17. yüzyıldan kalma bir Belediye Binası ve aynı zamanda o dönemin üst düzey yetkililerinin yaşadığı yer olan ve şu an doğudaki en eski Hollanda yapısı Stadthuys, aslı Portekizliler tarafından yapılmış olan ancak daha sonraları Hollandalıların Malacca’daki 100 yıllık egemenliklerini kutlamak amacıyla yeniden inşa ettikleri ve asıl rengi beyazken 1900’lü yıllarda ortama ayak uydurması amacıyla kiremit rengine boyanan Christ Church (Hristiyan Kilisesi) ve çevresinde ise bol bol turiste rastlayacağınız Queen Victoria’s Fountain (Kraliçe Victoria Çeşmesi) bulunmaktadır.

Çeşme, İngiliz Kraliçe Victoria’nın yıldönümü onuruna 1901 yılında açılmıştır. Malezya’daki sömürge döneminin tek işleyen çeşmesi olan Queen Victoria’s Fountain, Hollanda Meydanı’nın tam ortasında, İsa Kilisesi’nin karşısında yer almaktadır. Çeşme gün batımında turuncu – altın renklerine dönüşmektedir.

Şehir aynı zamanda birçok kültürün buluşup, kaynaştığı bir yer olarak bilinir. 1511 yılında bölgeye gelen Portekizliler, yaptıkları yapılarla mimariyi de etkilemişlerdir. Özellikle nehre bakan ve A’Famosa olarak isimlendirilen kale oldukça ilgi çekici yapılardan bir tanesidir. Kale, Güneydoğu Asya’daki en eski Avrupa kökenli yapılardan biri olup, büyüleyici bir deniz manzarasına sahiptir.

A’Famosa Kalesi’nin hemen üst kısmında St. Paul Tepesi’nde yer alan St. Paul Kilisesi ise Portekizli bir denizcinin fırtınadan sağ kurtulması sonucu Meryem Ana’ya olan şükranını göstermesi amacıyla kurulmuştur.

Malacca Town, konaklama açısından da sizi hiç yormayacak şehirlerden bir tanesidir. Nehir kenarındaki muhteşem manzaralı otellerde veya iç kısımlardaki daha uygun fiyatlı hostellerde konaklayabilirsiniz.

Kafelerin adeta bir kültür olduğu Malacca’da her köşe başında yer alan kafelerden birinde günün yorgunluğunu atarken, şehrin en popüler yemeklerinden biri olan Chicken Rice Ball’ın tadına bakmadan şehirden kesinlikle ayrılmamalısınız.