Doğum günüm Ocak ayında olsa da doğum günü hediyesi olarak alınan ve Nisan ayında uçulacak olan Roma uçak biletleri candır :)
İtalya bizim için hep özel ve hep güzeldir, Uzun vadeli planımız İtalya'nın her bir noktasını gezip görmek. Floransa, Pisa ve Venedik'i gezdikten sonra şimdi sıra Roma'ya geldi :) 3 gece 4 gün sürecek Roma maceramız şimdi sizlerle...
"Bütün yollar Roma'ya çıkar" deyimi sadece bir mecaz değil aslında. Antik çağlarda gerçekten bütün yollar Roma İmparatorluğu'nun başkentinden yayılırmış. "Dünyanın Başkenti" olarak görülen ve batıda İspanya'dan doğuda Mısır'a kadar uzanan geniş bir imparatorluğa hükmeden Roma, çok farklı halkları kendine çekmiş ve tarihe çok farklı miraslar bırakmış.
Roma'yı ziyaret edenler, farklı çağlardan gelen kültürel kalıntıların iç içe geçmiş olduğunu çok geçmeden keşfederler. Roma'ya ister antik kalıntıların görkemi ve Katolik kilisesinin kutsal hac yerleri için; ister Michelangelo, Raffaello ya da Bernini'nin eşsiz eserleri için gelmiş olun, sonuçta hepsini muhteşem bir karışım içinde göreceksiniz.
Roma'da Ulaşım
Roma'da iki tane havalimanı var, ağırlıklı olarak kullanılan havalimanı Aeroporto di Fiumicino şehir merkezine yaklaşık 40 km uzaklıkta. Havalimanının hemen önünden kalkan otobüsler ile şehir merkezine ulaşmak mümkün, yaklaşık 1 saat sürüyor yolculuk. Bilet ücreti kişibaşı 4 EUR. Otobüs yolcularını Termini Tren garının önünde bırakıyor, burası Roma'da merkez alıp kendi gezi programınızı belirleyeceğiniz yer olabilir.
Roma'nın sınırları çok geniş bir alana yayılmış olsa da görülmesi gereken başlıca yerler nispeten küçük bir bölgese toplanmıştır. Roma'yı gezmek için en iyi yol yürümektir. Tarihi merkezin çoğu yeri trafiğe kapalıdır ve park yeri bulmak muhtemelen imkansızdır. Ama eğer bizim gibi bir vespa kiralarsanız muhtemelen Roma'yı çok daha rahat dolaşırsınız. Roma'daki ilk günümüzü yürüyerek gezdik, toplam 23 km yürümüşüz otele döndüğümüzde ayaklarımın altı su toplamıştı :)
Ancak ikinci gün bir Vespa kiraladık, hem çok zevkli bir tur yapmış olduk hem de daha rahat gezmiş olduk, sizde bu keyfi yaşamak istiyorsanız motor kiralamanızı öneririm. Termini istasyonuna yakın Bici & Baci firmasından 1 günlük Vespa kiralamanın bedeli 60 EUR, kullandığınız benzinin parasını ayrıca ödüyorsunuz. Biz yaklaşık 250 km yol yaptık, benzin için sadece 5 EUR ödedik.
Bunlar dışında şehri toplu taşıma kullanarak gezmek istiyorsanız, metro ağı çok geniş, metro bileti de 1,10 EUR bir saatlik kullanım için. Eğer Roma'da sürekli toplu taşıma kullanacaksanız Roma Pass almanız mantıklı olabilir. Bu kart ile 48 saat boyunca istediğiniz kadar toplu taşıma aracına ücretsiz binip, 2 adet müzeye de ücretsiz girebiliyorsunuz.
Bunlar dışında hemen bir harita edinmenizi öneririm, oteliniz muhtemelen size bu konuda yardımcı olacaktır. Gezilmesi gereken yerler işaretli olduğundan yolunuzu ve yönünüzü bulmanız açısından çok faydalı.
Roma Birinci Gün
2 saatlik uçuş ardından Roma'ya varış, havalimanından şehir merkezine ulaşım ve oteli arama ile geçen saatler sonunda akşam 17:00 oldu ve biz artık gezmeye hazırız. Otelden çıkıp yürüyerek keşfe başlıyoruz.
Santa Maria Maggiore
13. yüzyıl tarihli bir efsaneye göre Bakire Meryem'e adanan en büyük ve en muhteşem kilise olan Santa Maria Maggiore, 4. yüzyılda Bakire Meryem'in kendisine görünmesinden sonar Papa Liberius tarafından yaptırılmış. Giriş ücretsiz.
Fontana di Trevi / Trevi Çeşmesi
Ünlü Trevi çeşmesi maalesef inşat halinde olduğundan o meşhur resmi çekemedik. Ancak inşaat halinde olması turist akını çekmesini engellememiş. İnşaat alanının üzerindeki platformdan yürüyerek çeşmeyi yakından görebiliyorsunuz ama karşınızda pek estetik bir manzara yok.
18. yüzyıl tarihli çeşme aslında bir zafer takı ve bir sarayın ön cephesidir; kayalar, çeşmeler ve havuzlar cümbüşü içindeki mitolojik yaratıklardan oluşur. Geceleri aydınlatılmış hali ile daha güzelmiş ama biz göremedik.
Templo Adriano / Hadrian Tapınağı
Aslında tapınak demek yanlış olur, tapınaktan kalanlar desek daha doğru bir söylem olacak. Dönemin imparatoru Hadrianus tarafından yapılmış bu devasa mabetten günümüze sadece giriş bölümündeki sütunlar kalmış.
Hadrian Tapınağı'nın önündeki Ignazio meydanında çeşitli sanat etkinlikleri yapılıyor, geçtiğimiz sırada bir konser vardı, halk için hazırlanmış sandalyelere oturup zevkle dinledik.
Pantheon
Eski Roma'nın en iyi korunmuş anıtı olan Pantheon, "Bütün Tanrıların Tapınağı" olarak 7. yüzyılda kiliseye dönüştürüldükten sonra, gelecek kuşaklar için büyük bir özenle korunmuş. Giriş ücretsiz.
Pantheon'un büyüklüğünü anlayabilmek için mekanın içine girip, yukarıdaki süslü kubbeye bir göz atmak gerekir. Kubbe 43 metreden fazla çapıyla, herhangi bir destekleyici sütun yada uçan payanda olmadan durmaktadır. Bu özelliği ile eşsiz bir mühendislik harikası olarak nitelendirilir. Güneşli günlerde kubbedeki yuvarlak delikten giren güneş ışınları penceresiz mahzeni aydınlatıyor.
İspanyol Merdivenleri
Adını çevrede ikamet eden İspanyol Büyükelçisi'nden alan İspanyol Merdivenleri, genç Romalılar ve yabancılar için kentin en sevilen buluşma yeridir. Basamaklar, baharda pembe açelyalarla süsleniyor, yaz günlerinde ise İtalyan modacıların eserlerini sergiledikleri bir podyuma dönüşüyormuş.
İspanyol Merdivenleri'nden yukarı kadar çıktığınızda ise size muhteşem bir manzara bekliyor, özellikle günbatımı manzarasına denk gelirseniz Roma'nın silüetini görme imkanınız olur.
İspanyol Merdivenleri'nin dibinde ise batık bir gemi şeklindeki mermer çeşme Fontana della Barcaccia yer alıyor. Etrafı turistler ile dolu ve aradan bir fotoğraf çekmeyi başarıyoruz :)
Roma'da Yemek
İlk gün gezimize geç başladığımızdan dolayı tek bir öğünümüz var. Roma'ya gitmeden önce yaptığım araştırmalar sonucu önerilen ilk yer bir makarnacı. Ama bu makarnacı bildiğiniz gibi değil, içeride masa, sandalye yada bir bar yok. Günde sadece 2 çeşit makarna pişiren ve bunu plastik tabakta sunan bir dükkan burası.
Eskiden sadece öğle 13.00 itibariyle satışa başlıyorlarmış, makarna bitince de dükkanı kapatıyorlarmış. Ama artan talebe dayanamayıp, hem oğle hem de akşam servisine başlamışlar. Günde sadece 2 çeşit makarna yapıyorlar. Bizim şansımıza enginarlı ve domatesli vardı, tabağı 4 EUR, içeride yemek isterseniz dükkanda taze makarna satılan rafları masa olarak kullanabilirsiniz :)
Makarna yedikten sonra üzerine bir de tatlı yemeden olmaz, Roma deyince akla gelen ilk tatlılardan biri Tiramisu. Tiramisu için ise önerilen ilk mekan ise Pompi. Pastificio ile aynı sokakta bulunan bu dükkanda çeşit çeşit tiramisu bulabilirsiniz. Tanesi 4 EUR. Ama kuyrukta sıra beklemeyi şimdiden göze alın.
Tiramisularımızı alıp İspanyol Merdivenleri'ne oturuyoruz ve Roma'daki ilk günümüzü tatlı bir şekilde sonlandırıyoruz. Ben fıstıklı tiramisuya bayıldım, öneririm.
Roma'da ikinci günümüzde ilk durağımız Vatikan.
Vatikan için ayrı bir yazı yazmak gerekirdi çünkü orası hem farklı bir devlet hem de başlı başına farklı bir gezi rotası. Roma'ya gidecek herkese mutlaka Vatikan'ı da ziyaret etmesini öneririm.
Saat 11:00'de başlayan Vatikan turumuz 15:30 gibi bitiyor ve karnımız iyice acıkmış durumda. Roma'da yenecekler listemde bulunan Pizzarium'a gidiyoruz. Dilim pizzanın Roma'da değil belki de dünyadaki en iyi adresi Vatikan yakınlarındaki bu minik dükkan. Yaklaşık 15 dakika yürüyoruz. Adresi: Via della Meloria, 43, 00136 Roma.
Pizzarium'da denediğimiz pizzaların hepsi birbirinden değişik ve güzeldi. Ama aklımdan çıkmayan ve bir daha yolum Roma'ya düştüğünde Pizzarium'a gitmeme sebep olacak pizza kesinlikle patates ve mozzarellalı pizza, tek kelime ile baş döndürücüydü. Bunun dışında yediğimiz pizzaların hepsinin çok çok iyi olduğunu söyleyebilirim.
Tabi biz bütün gününü açlığı ile yaklaşık 1 kg pizza yiyince burası bizim tek öğünümüz oldu :) İstediğiniz pizzaları seçip tartırıyorsanız. Her pizzanın fiyatı farklı ortalama 18-30 EUR arasında değişien fiyatları var. Şimdiden afiyet olsun.
Ponte Sant' Angelo
Vatikan'ı gezdik, karnımızı da doyurduğumuza göre artık Roma'yı keşfetmeye devam edebiliriz. Vatikan'a gitmek için Tiber nehrinin diğer tarafına metro ile geçmiştik, geri dönüş yolunu ise yürüyoruz. Size önerim, Tiber nehrini, Hadrianus'un İ.S. 134 tarihli köprüsü Pons Aelius'un kemerlerini de içeren Ponte Sant' Angelo üzerinden aşın. Bernini ve öğrencilerinin 1598 ve 1660 yılalrında yaptıkları, her biri İsa'nın Çarmıha gerilişinden simgeler taşıyan on melek heykeli köprünün korkuluklarını süsler. Tiber nehri üzerindeki yirmiden fazla köprü içinden en güzelinin bu olduğunu söylüyor rehber kitabımız.
Porta del Popolo
Nehrin diğer tarafına geçtikten sonra ilk istikametimiz Popolo meydanı yani Piazza del Popolo. Bu meydana girmek için karşımıza çıkan ilk yapı ise 16. yüzyıl tarihli, kemerli Porta del Popolo. Adriyatik kıyısındaki Rimini'den eski Roma'ya girilen kapıdır. Roma'ya gelen hacılar daha sonra burada, Corso'nun kuzeydeki bu girişine bekçilik eden, heybetli barok kiliseler Santa Maria dei Miracoli ve Santa Maria di Montesanto tarafından karşılanmışlardır.
Piazza del Popolo
Porta del Popola'dan içeri girdiğinizde size zarif bir oval biçimindeki Popolo meydanı karşılıyor. Napoleon'un mimarı Giuseppe Valadier'in 1818 yılında düzenlediği meydan, bir açık hava kent tiyatrosu örneğidir.
Kentin en büyük dikilitaşı İ.Ö. 13. yüzyıl Mısır'dan kalmadır. Augustus tarafından Roma'ya getirilip Circus Maximus'a dikilmiş, 1589 yılında ise Papa V. Sixtus tarafından bu meydana taşıttırılmış.
Pincio Bahçeleri ve Villa Borghese
Piazza del Popolo'nun doğusundan yukarı doğru, anıtsal teraslar kompleksinden geçerek ulaşılan, 19. yüzyıl tarihli Pincio Bahçeleri'nden piazzanın ve kentin panoramik manzarası görülür.
Bahçeler, bir zamanlar Papa V. Paulus'un kuzeni Kardinal Scipione Borghese'ye ait olan Villa Borghese'nin yemyeşil bahçelerine kadar uzanır. 226 dönüme yayılmış arazide, çocuk parkları, bisiklet parkurları, yürüyüş yolları ve kafeler bulunuyor. Keyifli bir gün geçirmek ya da spor, piknik vs. yapmak için çok ideal biryer.
Pincio Bahçelerinde biraz günün yorgunluğunu attıktan sonra tekrar Popolo meydanına iniyoruz. Artık hava yavaş yavaş kararmaya başladı, istikametimizi otele doğru çeviriyoruz ama keşfe devam. Popolo meydanından Venedik meydanına doğru yürüyoruz.
Yol üzerinde bir dondurma molası. Aslında Roma dondurması meşhurdur ve rehber kitaplarda da bir sürü mekan önerisi var. Ancaka rtık ülkemizde de kaliteli dndurmalar bulmak imkansız olmadığından bana çok cezbedici bir farklılık yaratmadı denediğimiz dondurma. Ayrıca Roma dondurmasının çok pahalı olduğunu da belirtmek istiyorum. Burada fiyatlandırma top olarak değil seçeceğiniz külahın boyuna gore yapılıyor. Şu elimde gördüğünüz külahın içindeki dondurma 5 EUR.
Il Vittariano / Altare della Patria
Kenti keşfederken eb uygun başlangıç noktası Piazza Venezia yani Venedik meydanı olacaktır. Bütün yollar burada birleşiyor ve bu meydan başlıca otobüs hatlarının ana durağı. Meydanda gezilecek bir yer yok, ama Roma'da gezilecek yerlere ulaşmak için ana merkez burasıdır.
Kentin her yerinden görülen ve merkezi Roma'nın en güzel manzaralarından birinin izlenebildiği Il Vittoriano'dur. Romalılar, bu göz kamaştırıcı beyaz mermer anıt bu kadar dikkat çekici olmasaydı diye hayıflanır. Yapım çalışmaları 1885'ten 1911 yılına kadar süren ve İtalyan birliğini kutlamak üzere inşa edilirek, yeni ulusun ilk kralına adanan Vittıriano, aynı zamanda Altare della Patria'yı yani İtalya'nın 1. Dünya Savaşı Mechul Asker Anıtı'nı da kapsar.
İmparatorluk Forası
Il Vittoriano'nun hemen arka tarafından itibaren yaklaşık 5 km boyunca antic roma kalıntılarının sergilendiği bölge bulunuyor. Bu bölgede İmparatorluk Forası, Roma Forumu ve Collesium'a kadar uzanan yolda daha birçok eser var.
Traianus Forumunun kuzey ucunda 30 metre yüksekliğindeki Traianus Sütunu yükselir. Sütun, İS 113 yılında imparatorun Romanya zaferini kutlamak üzere dikilmiştir. Üzerinde Roma savaşlarını betimleyen yaklaşık 2500 resim bulunuyor.
Traianus Pazarları'nda en iyi korunmuş eski Roma sokaklarından bazılarını görebilirsiniz. Pazarlar 150 dükkan ve bürodan oluşan bir alışveriş merkeziymiş. Burası ücretli giriş ile gezebileceğiniz bir yer. Ancak ücret ödemeden de dışarıdan gezip görebilirsiniz zira görüşü engelleyen herhangi bir duvar vs yok.
Roma Forumu
Foro Romano yani Roma Forumunu gezmek de ücretli ancak Collesium giriş biletiniz varsa bu biletle burayı da gezebilirsiniz. Ayrıca bilet almanıza gerek yok.
Sütunları, girişleri ve kemerleri arasında durup hayal gücünüzde keyifli bir sıçrama yaratarak, imparatorluğun başkentini gözünüzde canlandırabilirsiniz. Babar istilalarından sonra bölge terk edilmiş, daha sonra meydana gelen yangınlar, depremler ve sellerin etkisiyle bölge çamurlu bir otlağa dönmüş. 19. yüzyılda yapılan kazılarla bugünkü haline kadar ulaşmış.
Forum'un kuzeybatı köşesindeki Roma Senatosu'nun ikametgahı, tuğladan yapılmış dikdörtgen biçimindeki Curia'yı da ziyaret etmeden geçmeyin. Birçok Avrupa hukuk sisteminin temelini oluşturan Roma hukukunun temelleri bu binada atılmış.
Colosseum
Roma deyince akla ilk gelen yapıdır Colosseum. Roma'nın asli gerçekliliğini, ilham verici herhangi bir kiliseden yada saraydan daha çok yansıtır. Colosseum girişi ücretli (16 EUR) ve bilet almak için uzun bir kuyruğa girmeyi göze almalısınız. Yada biletinizi 2 EUR fark vererek internetten satın alabilirsiniz, böylece sıra beklemenize gerek kalmaz.
İS 72-80 yıllarında köleler ve mahkumlar tarafından inşa edilen dört kademeli elips biçimli amfiteatr, 50.000 izleyici alabilecek kapasitededir. Seyirciler taştan sıralarda sosyal statülerine gore otururlarmış. Zamanında gladyatör dövüşlerinin yapıldığı bu arena hala bütün ihtişamıyla ayakta ve Roma'da en çok ziyaretçi çeken yerlerin başındadır.
Şanslıyız ki otelimiz Colosseum'a çok yakın çünkü Vatikan ile başlayan günümüzü burada sonlandırıyoruz. Bugün 23 km yürümüşüz ve artık otele gidip dinlenmenin tam zamanıdır.
Roma Üçüncü Gün
Roma'da 3. günümüze ikinci gün yürüdüğümüz tam 23 km yol yorgunluğu ile uyanıyoruz. Bugünkü gezi rotamızı ya hafif tutacağız ya da kendimize bir vasıta bulacağız. Birkaç arkadaşımızın tavsiyesi üzerine motor kiralamayı düşünüyoruz ancak Roma'da bir motor kiralayabilmek daha doğrusu kiralayabilecek bir motor bulmak biraz zor.
Roma Termini Tren istasyonunun etrafında çok sayıda motor kiralama firması var. Ama en az 1 hafta öncesinden rezervasyon yaptırmadıysanız uygun bir motor bulmanız neredeyse imkansız. 2 firmanın kapısından döndükten sonra Bici Baci isimli firmada son şansımızı deniyoruz. Şansımıza ellerinde 1 adet 125 cc Vespa var, hem de en sevdiğimiz renkte :)
Vespa motorların günlük kiralama ücreti 65 EUR, ancak motor için 700 EUR deposito alıyorlar. Nakit vermiyorsunuz bu parayı, kredi kartınıza bloke koyuyor, motoru teslim ettiğinizde ise blokeyi kaldırıyorlar. Motoru size full depo ile veriyorlar, geri getirdiğinizde kullandığınız her yarım depo için 5 EUR ödemeniz yeterli.
Benim motor deneyimim sıfır, eşimin ise 2-3 km kadar ama atlıyoruz motora ve bütün gün Roma'yı bu şekilde geziyoruz. Öncelikle müthiş bir deneyimdi, bunu belirtmeliyim. İkinci olarak Vespa ile Roma turu yapmayı kesinlikle yapılacaklar listenize eklemenizi öneririm.
Tarihi bölgeden geçerek turumuza başlıyoruz artından nehrin diğer tarafına geçiyoruz bugün. Hedefimiz Isola Tiberina / Tiber Adası etrafında bir nehir turu yapmak.
Tiber Nehri'nin ortasındaki bu ufak adacık ve iki yakayı adaya bağlayan iki tane köprü yoğun turist akımı çekiyor. İsa'dan 300 yıl once burası, tapınak ile hastanenin adandığı şifa tanrısı Aesculapius'un kutsal arazisi olarak biliniyormuş. Adanın iki tarafındaki köprüler: Ponte Castio ve Ponte Fabricio.
Adayı ve köprüleri gezip bol bol fotoğraf çektikten sonra biraz dinelnmek için nehir kenarına iniyoruz. Burası Romalıların bisiklete bindikleri, spor yaptıkları, hatta piknik yaptıkları bir sosyal alan. Biz de nehir kenarına uzanıp su sesiyle beraber dinleniyoruz.
Tiber adasının karşı tarafında Roma'nın en büyük sinagogu var, her ülkede olduğu gibi burada da sinagog yoğun güvenlik ile korunuyor. Bulunduğu sokaktan araba geçişine izin yok. 1904 tarihli sinagoğun içinde bir Yahudi tarihi müzesi de bulunmaktadır.
Yahudi Mahallesi
Sinagogun arkasındaki dar sokaklar ise size eski Yahudi mahallesine götürecektir. Burası, kendine özgü Roma/Yahudi yemekleri sunan restoranlarla dolu tarihi bir semttir. Küçük ama canlı bir Yahudi topluluğu hala burada yaşamaktadır.
Roma'nın Yedi Tepesi
Roma'nın 7 tepesi Tiber Nehri'nin doğusunda ve şehrin merkezindeki tepeler topluluğudur. Efsanelere göre şehrin orijinal yeri olan Palatine Tepesi'nde (Collis Palatinus) Romulus tarafından kurulmuştur. Geri kalan altı tanesinin günümüzde adları şöyledir; Aventine Tepesi (Collis Aventinus), Capitol Tepesi (Capitolinus), Quirinal Tepesi (Quirinalis), Viminal Tepesi (Viminalis), Esquiline Tepesi (Esquilinus) ve Caelian Tepesi (Caelius).
Şehir merkezinde fakında olmadan bütün tepeleri görüyorsunuz ancak biz bunlardan sadece bir tanesine çıkıp Roma'yı tepeden izledik. Viminal tepesinden manzara budur:
Caius Cestius Piramidi
Roma'nın kentin surlarıyla bütünleştiği için halen ayakta kalan tek piramidi, Ostiense meydanında yer alıyor. Koloni yargıcı olan Caius Cestius, bu 30 metrelik anıtı İ.Ö. 20 yılında Mısır'dan döndüğünde anıt mezar olarak yaptırmış.
Roma Olimpiyat Stadı
Roma Olimpiyat Stadı, İtalya'nın Roma kentinin Foro Italico bölgesinde bulunan bir stattır. 1936 yılında yapılan stat, 82.000 kişiliktir. Stadı, İtalya'nın köklü kulüplerinden S.S. Lazio ve A.S. Roma takımları kullanır. Şansımıza motor ile gezerken kendimizi birden Olimpiyat stadının önünde buluyoruz ve Lazio - Milan maçının öncesinde coşkun kalabalık arasında biraz vakit geçiriyoruz.
Gün batımıyla beraber acıkan karnımızı tekrar Pizzarium'un muhteşem pizzaları ile doyurduktan sonra dinlenmek için otelimize dönüyoruz.
Artık Roma'daki son gecemiz...
Roma'daki son sabahımızda motorumuzu teslim etmeden önce son bir Roma turu yapıyoruz, şehri boydan boya turladıktan sonar tam saatinde motorumuzu teslim edip hemen Termini istasyonunun önüne geri dönüyoruz. Buradan havalimanına gidecek otobüsler her yarım saatte bir kalkıyor. Erken bilet almak mümkün değil, en fazla otobüs kalkmadan yarım saat önce bilet alabiliyorsunuz.
Biletimizi alıp otobüse binip yaklaşık 1 saatlik yolculuktan sonra havalimanına varıyoruz ancak İstanbul'daki kötü hava şartlarından dolayı 2 saat rötarımız var. Havalimanının bahçesinde vakit doldurup evimize dönüyoruz. Roma'nın tarihi eser sokaklarını, yemeklerini çok sevdim. Umarım günün birinde yolum tekrar buralara düşer...