Muhteşem Deniziyle Gozo Adası

Gozo Adası, Malta Adası’nın kuzeybatısında yer alır. Yüzölçümü 72 kilometrekare olan ada, Malta Adası’nın üçte biri kadar bir büyüklüğe sahiptir. Adanın toplam nüfusu yaklaşık 30 bin kişi. Aslında adanın nüfusu tarihte görece daha kalabalıkmış ancak 2. Dünya Savaşı sonrası halkın çoğu adayı terk etmiş. Bu adada turizm Malta adasında olduğu kadar gelişmiş değil bu nedenle halk daha çok tarım ve balıkçılık ile ilgileniyor.

 

Buraya Malta’daki Marfa Point adını taşıyan feribot iskelesinden gidilebiliyor. Malta ile Gozo’nun Mgarr adını taşıyan limanı arası 6 kilometre. Ancak feribot bu mesafeyi yarım saatte alıyor.  

Gozo'nun Kısa Tarihi

Gozo’nun eskiden kıyı şeridi üstünde surları yokmuş. Adadaki tek kale merkez kent Rabat’taymış. Sonradan buranın adı Victoria olarak değiştirilmiş. Bu kentin en hareketli noktası Bağımsızlık Meydanı’dır. Bu meydana açılan dar sokaklar ve eski Malta evleri görülmeye değerdir. Bu meydan çevresinde çok sayıda cafe ve mağaza yer alıyor. Diğer bir önemli meydan ise Misrah İt Tokk Meydanı. Bu meydanda daha uygun fiyatlı yöresel ürünler bulmak mümkün. Bu meydanın sonunda 1672-1688 arasında yapılmış olan Aziz George Bazilikası görülebilir.

Şehrin bir tepede kurulduğundan bahsetmiştim. Bu tepede 8.yy’da Araplar döneminde yapılmış olan hisarı görebilirsiniz. Ancak bu hisar hem depremler hem de Osmanlıların saldırıları sırasında büyük hasar görmüş. Osmanlılar buraya ilk olarak 1551 senesinde saldırmışlar. 1551’de Sinanpaşa ile Turgut Reis’in yönetimindeki filo adayı basmış, Osmanlılar karaya çıkmış. Adayı topa tutmuşlar, kale duvarları yıkılmış. İçeriye girmişler, kimilerini esir almışlar, kimilerini öldürmüşler, sonra da adadan ayrılmışlar.

Ada nüfusu bu dönemde çok azalmış ancak yıllar sonra adaya Malta’dan yeni aileler göç etmiş. Kalenin duvarları yeniden onarılmış. Bundan sonra yüzyıllar boyu adaya başka bir saldırı olmamış. Tekrar 2. Dünya Savaşı'nda hasar almış ve ada nüfusu yeniden azalmış.

Bu ada ülkesi stratejik önemi nedeniyle yıllar boyu saldırılara maruz kalmış. 1961 senesinde ise denizin 35 metre derinliklerinde iki gemi kalıntısı bulunmuş. Bu gemilerden birinin M.Ö 2. yy’da, diğerinin ise M.S 5. yy’da batmış olduğu tahmin ediliyor. Bu gemilerden çıkartılan tarihi eserler ise günümüzde Gozo’da Arkeoloji Müzesi’nde sergileniyor. “Gozo Heritage” adı verilen müzede aynı zamanda neolitik dönemden kalma eserler de sergileniyor. Birbirine bağlı 8 küçük odadan oluşan müzede, bir odadan girip son odadan çıkıyorsunuz. Her odada farklı bir tarihi dönem anlatılıyor. Duvarlardan gelen sesle misafirlere İngilizce olarak bilgi aktarılıyor. Odalar arası geçişlerdeki koridorlarda ise ışık oyunları yapılıyor. Bu müze katedral müzesine oldukça yakın bir konumda yer alıyor.

Şifalı Yosunuyla Fungus Rock ve Gozo Adaları

Gozo adasının batı kıyısında Dwejra Koyu yer alıyor. Bu koyun deniz tarafında, yarısı çökmüş bir kaya duruyor. Buna Fungus Rock adı veriliyor. Bu kayanın diğer bilinen isimleri ise “Rocher de Champignon” ve “Mantar kayası”. Kara tarafında bakan yüzünde yapışkan bir tür yosun olduğu söyleniyor ve yerel halk bu yosunun her derde deva olduğuna inanıyor.

Adanın güney kıyısında yer alan koya ise Xlendi (Okunuşu: Şlendi) adı veriliyor. Bu koy çevresindeki yerleşim yeri oldukça küçük ama çok samimi ve hoş bir yer.

Malta Adası’na dönerken ise yol üzerinde Comino adası yakınlarından geçebilirsiniz. Burası Gozo ile Malta adası arasında kalan üstünde çok az evin bulunduğu ufak bir ada.

Ancak muhteşem bir denizi var. Uzaktan bu adayı da gördükten sonra Malta Adası’na geri dönüyoruz. Adada popüler konum ve mükemmel yemek seçenekleri ile konaklamak için Rigiana Guest House ve Ellie Boo Bed & Breakfast otelleri tercih edilebilir. 

Malta adasının en kuzey noktasında bulunan Cirkevva limanından feribota binerek yaklaşık 30 dakikalık bir yolculuklaGozo Adası'ndaki Mqarr limanına geliyoruz. Bu yolculuk sırasında Comino’nun görkemli Blue Logon’unu da görüyoruz.

Başkent Victoria

Mqarr limanından otobüse binerek adanın başkenti Victoria’ya gitmek üzere yola çıkıyoruz.

Yolda Ghajnsielem kasabasındaki Anglu Grech anıtını görüyoruz. Bu anıt Anglu Grech adındaki çiftçiye ithafen yapılmış. Kutsal bakire, bu çiftçinin rüyasına girerek buraya bir kilise yapılmasını istemiş. Böylece yapımına başlanan kilise 1820’de tamamlanmış. Bu kilisenin adı Loretto Meryem Ana Kilisesi. Ayrıca bu kasabada bir de özel olarak aydınlatılmış heykeller ve her türlü görsel ve işitsel araçlarla ada tarihinin anlatıldığı Gozo Heritage Müzesi görülmeye değer.

Yolumuza devam ederek Gozo adasının başkenti Victoria’ya geliyoruz. Triq li Pepublica Caddesi şehri baştan başa dolanıyor. Bu cadde üzerindeki cafelere oturup kahvelerimizi yudumlayarak etrafı seyrediyoruz. Biraz ileride Misrah İt Tokk Meydanı’na geliyoruz. Bu meydanda her gün kurulan bir pazar var. Bu pazarda Gozo’ya özgü hediyeliklerimizi alarak yolumuza devam ediyoruz. Biraz ileride tarihi şehir merkezi yer alıyor. Labirenti andıran bu dar sokaklarda kapı önlerinde dantel işleyen Gozo’lı kadınları görüyoruz. Etrafta antika dükkânları, el sanatları ve koleksiyon malzemelerinin satıldığı bölgeye geliyoruz. Burası tam bize göre. Yöresel alışveriş sevenler için birebir.

Bu meydanın yanında Aziz George Bazilikası’nın bulunduğu San Gorge Meydanı’na geliyoruz. Bazilika 1672-88 yılları arasında yapılmış. 1693 depreminde büyük zarar görmüş. Depremden sonra tekrar restore edilmiş.

Şehrin kurulduğu tepede Victoria hisarı bulunuyor. Bu hisar 8. yy.’da Araplar tarafından yapılmış. Bu bölgedeki yerleşim yerleri Osmanlı saldırıları ve depremden sonra büyük hasar görmüş. 1693 depreminden sonra inşa edilen Meryem Ana Katedrali Mydina’daki Aziz Paulus Katedrali’nin de tasarımcısı olan Lorenzo Gafa tarafından yapılmış. Katedral için yeterli para sağlanamadığından kubbesi tamamlanamamış. Ancak 1739’da İtalyan ressam Antonio Manuele görsel yanılsama yaratan çok güzel bir resim yapmış. Kilisenin ortasına gelip baktığınızda çok gerçekçi bir kubbe görüyorsunuz. Katedral Müzesinde ise katedral hazinesinde yer alan altın, gümüş objeler, dua kitapları, cüppeler görülebilir.

Biraz ileride GozoArkeoloji Müzesi bulunuyor. Burada Neolitik çağa tarihlenen kadın heykelcikleri ile ada tarihinin çeşitli dönemlerinde kullanılmış eşyalar sergilenmekte.

Victoria’dan devam ederek batı sahilindeki Dwerja bölgesine geliyoruz. Asırlar önce jeolojik kaymalar sonucu bir ayağı denizde kalmış devasa taş kemer Tiega Zarga’yı (Azure Window) görüyoruz. Bunun hemen yanında iç deniz (Inland Sea) diye adlandırılan, kayalık yamaçtaki gizli bir yarıktan akıp gelen deniz sularının doldurduğu bir iç deniz yer alıyor. Burada demir atmış sandalları, kayıkhaneleri görüyoruz.

Burada sandal kiralayarak dar tünellerden geçip Tiega Zarga ve kıyı boyunca yükselen kayaları seyretmenizi öneririm. Sandalcı ile mutlaka pazarlık yapın. Buralar dalış yapanlar için mükemmel. Dweria koyundaki general kayalarını da gördükten sonra Dweria’dan ayrılıyoruz.

Doğal Bir Film Seti: Mavi Pencere

Bu bölge Truva, Gladyatör, Monte Cristo Kontu gibi pek çok filme sahne olmuş. Mavi Pencere (Tiega Zegra) UNESCO koruması altında olup, kontrollü olarak ziyaret edilebiliyor.

Bu güzel doğadan ayrılarak Victoria’nın güneyindeki sahil şehri Xlendi’ye geliyoruz. Dar bir vadiye kurulmuş. Çok güzel bir yerleşim yeri burası.

Buradaki restoranlarda oturup manzaranın tadını çıkartabilirsiniz. Ama biz tercihimizi kayalıkların doğu kısmındaki Ta Cenc’ye gitme yönünde kullandık. Pek çok güzel evlerin ve büyük bir otelin bulunduğu bu bölgede antik dolmenleri, tümülüsleri ve el arabalarının tekerlek izlerini gözlemledik. Buradaki kaya oluşumları büyüleyici ve çok ilginç, mutlaka görülmeli.

#Makedonyadan yazılar alanında göster
Kapalı
HÜSEYİN YILMAZ

Yazar Hakkında

HÜSEYİN YILMAZ

 1942 Sinop Ayancık doğumluyum. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi mezunuyum. Mecburi hizmet nedeni ile Hakkari, Yüksekova, Siirt’te görev yaptım.