Mutluluğun Şehri: Sinop

Uzun ve yorucu yolculuklardan sonra denize varmayı çok severim. Hayatın tam içine girip, göze aldığım ne varsa dibine kadar yaşayıp sonra yine kendime dönmek bana hep iyi gelir. Neresi olursa olsun yola çıkmayı severim. Yola çıkmak aşka benzer çünkü. Sonunda er geç yol da aşk da hakkını ister. Ya bir ödül kazanırsın ya da büyük bir diyet ödersin. Ya emeklerin, inançların geri döner sana ya da terk edilirsin. Ama her ikisinde de yaşamış olursun. Her ikisinde de boşuna yaşamadım, dersin.

Öyleyse çıkmak yollara. Öyleyse gitmeli. Hep gitmeli…

Cezmi Ersöz'ün bu dizeleriyle çıktık yola 3 kuşak... Anneanne, anne ve torun... Yüreğimizin götürdüğü yere. 3 kuşak diyorum ama hiç kuşak çatışması yok bizim aramızda. Nasıl oluyor, hangi yaşta buluşuyoruz bilmiyorum ama buluşuyoruz işte. En büyüğümüz en küçük en küçüğümüz de en büyük oluyor bazen. Bense hep idare etmek zorunda kalan ortanca.. Mesela henüz 6 yaşındaki bir çocuğun tarihi bir cezaevini gezmekten hoşlanacağı kimin aklına gelir ki. Sıkılır diye düşünürsünüz oysaki Melike benden daha meraklıydı. Adım adım gezdik Sinop Cezaevini.

Evliya Çelebi'nin seyahatnamesinde "Büyük ve korkunç bir kaledir. 300 demir kapısı, dev gibi gardiyanları, kolları demir parmaklıklara bağlı ve her birinin bıyığından 10 adam asılır nice azılı mahkumları vardır. Burçlarında gardiyanlar ejderha gibi dolaşır. Tanrı korusun, oradan mahkûm kaçırtmak değil, kuş bile uçurtmazlar." diye bahsettiği gibi; üç yanı deniz ve tarihi kale surlarının içinde yer alan Sinop Cezaevinden kaçmak mümkün değilmiş. 1999 yılında kapatılarak müzeye çevrilen Cezaevi Sinop'a gittiğinizde mutlaka ve mutlaka gezilmesi gereken yerleren biri. Koridorlarında dolaşırken adeta hissediyorsunuz ne acılara tanıklık ettiğini. Bir çoğunuzun bildiği gibi Sebahattin Ali, Sinop Cezaevi'nde kalan ünlülerden ve "Aldırma Gönül" adlı şiirini de burada yazmıştır.

Ve.. Cezaevinin bahçesinde bir Çapar; Karadeniz'e özgü, tek direkli ,baş ve kıç tarafı sivri ve yukarı kalkık olan, yük taşımak için kullanılan, takadan büyük bir çeşit kayık, mavna.

Ve.. Elbette "Gölge etme başka ihsan istemez" Diyen Diyojen Sinop doğumludur. Aristotelesin öğrencisi olan Büyük İskender felsefeye meraklı filozoflara değer veren bir hükümdardır. Corinth’e gelen Büyük İskender, Diyojen’i ziyaret etmiş ve bir dileği olup olmadığını sormuştur. O ise bu soruya “Gölge etme başka ihsan istemem.” yanıtını vermiştir. Daha sonra ünlü imparator Büyük İskender olmasaydım 'Diyojen' olmak isterdim demiştir.

Sinop'a gitmişken Ak Liman, Hamsilos ve İnceburun'a da gitmeden olmaz. Aslında denize girmek için hep Akdeniz ve Ege tercih edilir oysa Karadeniz doğru zamanda giderseniz ki bu genel de Temmuz yahut Ağustos başlarıdır nefis bir denize sahiptir. Zaten hangi sokağa girseniz yolunuzun denize çıktığı yaşanılası bir şehirdir Sinop. Yarımada olması sayesinde sağınız da denizdir solunuzda.. Ve hatta yolun sonu da...

Ben o yolun sonuna vardım bu kez. Hani "Ne yaparsan yap, aşk ile yap" diyor ya şarkıda hem de AŞK ile vardım o yolun sonuna..

Kalenin oradan tekneler kalkıyor. Mutlaka katılın o tekne turuna. Denizden Sinop'u seyrediyorsunuz yol boyunca ve yolun sonu hani artık Türkiye'nin en ucu , karanın bittiği o yer..

Orada durup geriye doğru kollarınızı açın Anadolu kollarınızın arasında. Bir de en sevdiğinizin ismini fısıldayın o rüzgara. Hatta akşam üzeri tura katılırsanız gün yüzü ile gidip, gece ışılarıyla dönüyorsunuz. Her iki manzarayı da yaşamış olursunuz. Benden tavsiye.

İnceburun ise Sinop yarımadasının kuzeybatı ucunda yer alan, Anadolu'nun en kuzey noktası. Sinop'a 20 km uzaklıkta. Ben Karaburun'a her hafta sonu giden biri olduğum için yolda sorun yaşamadım.Ama biraz virajlı ve dar bir yol. Ama öyle bir yol ki yeşilliklerin içinden denize varıyorsunuz. Yolun sonunda Fener var. 12 metrelik dev gövdesiyle bembeyaz dikiliyor karşınıza. Anıt gibi... Bir de bir kafeterya var kenarda mutlaka gözleme yiyin, demedi demeyin.

Sinop'tan ne alınır derseniz... Kale yakınında pek çok dükkan var harika el yapımı tekneler satan. İçlerinde mutlaka size ve sevdiklerinize hitap eden bir tane bulabilirsiniz. Benim küçük çatlak kurabiyem Melikoş Fenerbahçe amblemi olan bir yelkenli beğendi mesela. Bir de Sinop'a gidip nokul yemeden olmaz. Kıymalı, patatesli, üzümlü &cevizli ve tahin&haşhaşlı olanları var. Ben her çeşidinden de getirdim buzluğa attım Sinop'u özledikçe buzluktan çıkarıp ısıtıp yiyeceğim. Favorim ise tahin&haşhaş. Bir de katlamaları var ama benim için fazla yağlı. Siz yine de deneyin.

lezzetkahvesi

Yazar Hakkında

lezzetkahvesi

Biraz mutfaktan, biraz hayattan çokça gezilerimden bahsettiğim www.lezzetkahvesi.com adlı blogun sahibesiyim. Kitaplar, yolculuklar ve yüreğinizi sımsıcak