Kızılcahamam’da Gezilecek Yerler

Tarihi M.Ö 2000’li yıllara kadar uzanan Kızılcahamam’da, manastırlar, parklar, kaleler olmak üzere gezilecek pek çok doğal ve tarihi/kültürel miras bulunmaktadır. Çevresindeki köyleri de olmak üzere tarih ve doğayla çevrelenmiş Kızılcahamam pek çok gezgin için önemli bir uğrak yeridir.

Görülmesi gereken diğer yerler: Mahkeme Ağacın Köyü, Pazar Köyü, Oruç Gazi Türbesi

Alicin Manastırı

Yapıldığı tarih kesin olarak bilinmese de Trabzon’daki Sümela Manastırı’ndan daha eski olduğu düşünülen bu yapı; Alicin Deresi içinde, doğuya bakan bir yamaçta ve vadi tabanından yaklaşık 90 metre kadar yukardadır. Manastır, geriye doğru genişletilmiş bir mağaranın önü duvarla kapatılarak yapılmış bir yapıdır. Bu haliyle Trabzon’daki Sümela Manastırı’nı andırsa da, çok daha bakımsızdır ve içinde yaşama dair hiçbir iz kalmamıştır. Yine de Kızılcahamam tarihi hakkında bizi bilgilendirmek ve bir yamacın tepesindeki görüntüsüyle bizi büyülemesi açısından oldukça önemlidir.

Halk arasında manastır dense de, çevredeki benzerleri incelendiğinde bu yapının Roma döneminden kalma güvenlik amaçlı bir yapı olduğu düşünülmektedir. Alicin ismi ise, bulunduğu Alicin Deresi’nden gelmektedir. 19. yüzyılda ünlü bir eşkıya olan Cin Ali’nin bu vadide hatta Alican Manastırı’nda kaldığı ve halktan uzak bir yaşam sürdüğü bilinmektedir. Bunun üzerine bölgeye Alicin adı verilmiştir.

Manastıra çıkan yamaç oldukça dik ve dar olduğu için dikkatli çıkmakta hatta belki de aşağıdan izlemekte fayda var. Manastıra çık yolun tehlikeli olması dışında manastırın içine girmek içinde oldukça uğraşmanız gerekmektedir. Dolayısıyla bu manastırı ziyaret etmek için Kızılcahamam Belediyesinin Alicin Manastırı’nı daha turistik ve çıkması güvenli bir hale getirmesini beklemekte yarar var.

Başköy Kalesi

Başköy, Kızılcahamam’a 35 kilometre uzaklıkta etrafı ormanlarla çevrili üç mahallesi bulunan şirin bir Anadolu köyüdür. Kale’nin en önemli turistik yapısı aynı zamanda Kızılcahamam’ında en önemli turistik yapılarından olan Başköy Kalesi’dir. Tamamen volkanik bir kütleden oyularak yapılmış bu kalenin Roma döneminden kaldığı düşünülmekle beraber ne zaman ve kimler tarafından yapıldığına dair kesin bir bilgi bulunmamakta. Kimi zaman çeşitli üniversitelerden araştırma ekipleri geliyor ve kalede inceleme yapıyorlar.

Kale beş kattan oluşuyor ve Osmanlı Döneminde, Celali isyanları sırasında Osmanlı otoritesinin boşluğunda yaşanan bazı haydutluk olaylarında kalenin üs olarak kullanıldığı düşünülmektedir. Kaleye yürümesi ve içeri girilmesi oldukça zor ancak eğer sabah saatlerinde ziyaret ederseniz inanılmaz bir manzarayla karşılaşacaksınız. Aynı zamanda akşamları da bir puslu olmakla birlikte güzel bir günbatımı görme şansınız da var.

Abacı Peribacaları

01abaci-peribacalari.jpg

Başören Köyü yakınlarında bulunan Abacı Peribacaları, yağmur aşındırması sonucu oluşmuş, 5000 metrekarelik bir alana yayılmış bir bölgeyi kapsamaktadır. Taş ormanları gibi görünen bu jeosit yerel halk tarafından “gelin kayaları” olarak adlandırılmaktadır.

Abacı Peribacaları, Türkiye’nin ilk jeoparkı olma özelliğini taşıyan 2000 kilometrekare bir alana yayılmış olan Kızılcahamam-Çamlıdere Jeoparkı içinde yer alıyor. Yörenin başlıca kayası tüfler ve aglomeralardır. Tüfler, volkanik merkezlerden (baca, krater) patlamalı şekilde püsküren kül ve lav parçalarının etrafa yayılması ile oluşur. Aglomera ise, volkanik iri parçalardan oluşmuş, bunların gelişigüzel çimentolaşması ile meydana gelmiş kayaçlardır.

Abacı Mahallesi’nde yer alan Abacı Peribacaları da, bu tüf ve aglomeraların yağış aşındırmasıyla oluşmuş yer şekilleridir.

Dar bir alan içerisinde sıkça bulunan peribacaları kimi daha uzun kimi daha alçak olması sayesinde gerçek bir taş ormanı gibi görünüyor. Yeni bir peyzaj projesiyle güzelleştirilmek ve çevre düzenlemesiyle ziyaretçiler için daha çekici hale getirilmeye çalışılan Abacı Peribacaları’nı Kızılcahamam’a geldiğinizde görmenize değecek yerler listenize eklemelisiniz.

Soğuksu Milli Parkı

cropped-2859195-karagol-kizilcahamam.jpg

İç Anadolu Bölgesi’nde, Ankara ili sınırları içinde, Kızılcahamam’da yer almaktadır. 1959 yılında Milli Park ilan edilmiştir. Yüz ölçümü 1.050 hektar iken 1997 yılında yapılan sınır değişikliği ile Milli parkın yüz ölçümü 1.187 hektara ulaşmıştır. İlçe merkezine gelindiğinde sağ ve solunuzda birçok otel ve kaplıca göreceksiniz. İlçenin çıkışında ise görkemli girişiyle Soğuksu Milli Parkı sizi ağırlıyor olacak.

Girişten adımınızı atar atmaz sizi karşılayan köknar, çam ve meşe ağaçları sizi tertemiz bir havaya sahip zirvesine kadar çıkaracak. Doğasında geniş ormanları ve birkaç çeşit yabani hayvanları barındıran bu milli parkta belediyenin yaptığı bir düzenleme sonucu kullanışlı piknik ve mangal alanları oluşturulmuştur.

Kızılcahamam Soğuksu Milli Parkı Ziyaretçi Merkezi, Parka geldiğinizde park hakkında bilgi almak için görmeniz gereken bir merkezdir. 2015 yılında ziyarete açılan bu bina müze, toplantı salonları ve idari binadan oluşmaktadır. Müzesi içinde Türkiye'de ilk defa uygulanan lale, fosilağaç ve milli park temalı üç boyutlu canlandırma alanları barındırmaktadır.

Parkın içinde 35 farklı kuş, Boz Ayı, Yaban Domuzu ve Altın Çakal yaşamaktadır. Soyu tükenme noktasında olan Kara Akbaba koruma altına alınmıştır. Soğuksu Milli Parkı’na mart veya nisan ayında geldiyseniz ve eğer şansınız varsa, kara akbabayı görebilir ve fotoğrafını çekebilirsiniz.