Ocak ayının başında telefonum çaldı. Gezimanya ve Xanadu Snow White işbirliği ile düzenlenen Erzurum Gezisi Kış Etkinliği’ne davet edildim. Erzurum’a daha önce gitmiştim ama ilk defa eksi 20 derecelerde ve Erzurum’un kış güzelliğini görmek adına keyifle evet dedim. Sosyal medyadan tanıştığım ama daha önce kendilerini görmediğim, yine birebir tanışıp sohbet ettiğim birçok gezi ve gurme blogger dostlarla 9-11 Ocak 2015 tarihlerinde Erzurum’da bu nefis etkinlikte buluştuk. Saatlerce seyahat konuştuk, neşeli bir ortamda eğlendik ve her şeyden önemlisi Erzurum kış turizmini birebir gözlemleme ve yaşama tecrübemiz oldu. Erzurum Kış Turizmi; 6 ay boyunca kayak yapmaya uygun yapısı, kar kalitesi, uzun pistleri ile dünyanın sayılı kış turizm merkezlerinden biri. Ekip çok iyi, her birimiz yazan çizen ve bunu geniş kitleler ile paylaşan farklı özellikte blogger topluluğu. Davet eden ise Gezimanya.comve Xanadu Snow White Hotel (www.xanaduhotels.com.tr) olunca hemen organizasyon etkinliğine başladık. Sabiha Gökçen Havalimanı’ndan Erzurum uçağımıza doğru yol alırken her birimiz farklı kalemlere ve farklı düşüncelere sahip blogger arkadaşlar dopdolu geçen bu 3 günün başlangıcındaydık.
3. günde ise artık soğuk Erzurum’da Xanadu Snow White Hotel’in sıcak ortamında böyle karın keyfini çıkarıyorduk.
İstanbul’dan Erzurum’a uçak ile ulaşım 1 saat 45 dakika sürmekte. Erzurum Havalimanı’na indiğinizde ise havalimanına 15 dakikalık mesafede bulunan Xanadu Snow White Otel Erzurum’un kar keyfini size havalimanına yakınlığı ile ilk baştan itibaren yaşatıyor.
ERZURUM XANADU SNOW WHITE OTEL
Türkiye’nin gözde kayak merkezlerinden kristal kar cenneti Palandöken’de Xanadu Snow White Otel bünyesindeki Snowplus Kış Sporları Merkezi Erzurum Havalimanı’na yaklaşık 15 dakika uzaklıkta. Tesiste gelen ziyaretçilere her türlü kış turizmi için seçenek ve eğlence sunulmakta.
Tesis konumu ve Erzurum’da yapmış olduğu ilklerle önemli bir yere sahip. Özel karlandırma sistemi sayesinde Aralık başından Mart sonuna kadar kayak keyfini burada yaşayabiliyorsunuz.
Her yaştan kayaksever, Dünya Genç Performans Kayakçıları arasında “dünya 46’ncısı” olan Avusturyalı milli kayakçı Hannes Brenner’in koordinatörlüğünde, profesyonel kayak ve snowboard eğitmenlerinden ders alabiliyor. Kayak takımları, baton ve kasktan oluşan standart kayak paketinin 1 günlük kirası 55 TL. Derslerde çok eğlenceli bu arada. Otelde bulunduğum 2 gün içinde 6 yaşından 60 yaşına kadar birçok kayak yapan kişi gördüm. Minik kayakçılara özel çocuk kar parkı ve onların ihtiyaçlarına göre tasarlanmış Snowplus Çocuk Kulübü, çocukların keyifle vakit geçirmelerini sağlıyor.
Otelde bulunduğumuz bu 2 günde neredeyse tüm tesisi gözlemleme imkânım oldu. Personel ve yetkililer çok deneyimli ve tecrübeli. Gelen her ziyaretçi kış turizmine odaklı olduğundan her türlü memnuniyeti sağlamaya çalışıyorlar. Özellikle Rusya ve Polonya’dan gelen kayakseverlerin tercih ettiği bir tesis Xanadu Snow White Hotel. Açık büfe yemekler lezzetli ve doyurucu. 3 Kayak noktası bulunmakta ve liftler ile kolaylıkla bu noktalara ulaşabilme imkânınız var.
Cumartesi akşamları tüm otel ziyaretçilerinin izlediği, Snow Mania ismi verilen bir gösteri gerçekleşiyor. Meşalelerle kayak yapan profesyonel kayakçılar en üstte yer alan pistten kayıp merkeze iniyorlar ve çeşitli akrobatik hareketler ile nefis bir görsel şov yapıyorlar.
Erzurum’a ilk defa geliyorsanız veya ilk gelişinizden bu yana uzun yıllar geçtiyse yaşayacağınız tek sorun uyku problemi olacak. Erzurum’un bir kötü yanı havasının aşırı kuru olması. Konakladığımız ilk gece sabaha kadar uyuyamadım. Odada kalorifer üstüne banyoda ıslattığım havluyu koydum ama fayda etmedi. Odada bulunan havayı nemlendirme teşebbüsüm bir işe yaramadı yani. Sabah olduğunda kahvaltıda bu konuyu diğer blogger arkadaşlar ile paylaştım. Onlar da aynı sorunu yaşamışlar. Otel yönetimine durumu bildirdim. Odada bulunan klima sistemlerinde nemlendirme seçeneğinin ve bu nemlendiricinin tam kapasite çalışabilme seçeneğinin olması lazım.
Konu kış turizmi olunca ve bulunduğumuz konum Erzurum olunca tabi hava sıcaklığı eksi 20 derecelerde ve bu derecenin keyfini de otelin lobi kısmında veya oturma bölümünde rahatça gazete ve dergilerinizi okuyarak geçirebiliyorsunuz. Yemek aralarında, çay veya kahve molanızda, arkadaş sohbetinizde bu dinlenme alanlarında keyifle vakit geçirebilirsiniz.
Tesiste bulunan kayak okulu sayesinde tesisin tüm ziyaretçilerine ve kayak tutkunlarına yönelik tüm potansiyeli burada karşılayabiliyorlar. Kayak malzemeleri bakımı, yenilemesi burada yapılıyor ki bakın bu çok önemli bir konu. Çünkü bu bakım ve yenilemeler aslında tesisin gelen kayak tutkunlarına vermiş olduğu değeri göstermekte ve tüm kayak sezonu boyunca bulundukları ortam ve kayak tutkularından zevk almalarını sağlamakta.
İşinin önemini bilen ve farkındalık yaratan bir ekip, her daim sıcakkanlı ve güler yüzlü bir personel, ulaşım kolaylığı ile hemen yanı başınızda sayılabilecek bir uzaklıkta bulunan Erzurum Xanadu Snow White Hotel yaz kış kapılarını ziyaretçilerine açmakta ve keyifli zamanlar geçirmelerini sağlamakta. Kış turizm notlarınızda Erzurum var ise Xanadu Snow White Hotel’e uğrayın, bir snowboard yapmak sizin de hakkınız : )
Gelelim Erzurum Gezimize...
Erzurum gezisine başlamak için yapmanız gereken Eski Bölge diye adlandırılan Cumhuriyet Caddesi’ne gitmeniz. Erzurum’da gezilecek tüm ana tarihi ve kültürel eserler bu cadde etrafında bulunan bölgede toplanmış. Sadece Nene Hatun Milli Parkı şehrin biraz dışında bulunmakta ve oraya gitmek için de şehir içi dolmuşları kullanabilirsiniz.
NENE HATUN TARİHİ MİLLİ PARKI
Milli parkın önemini anlamak için ilk önce tarihimizde çok önemli bir yeri bulunan Erzurum Muharebesini bilmek lazım. Bu muharebe hakkında bir bilgisi olmayanlar için bu tabyalar sıradan bir taş yığını gibi gözükebilir.
ERZURUM MUHAREBESİ
Erzurum Muharebesi (1877), Rusya ile Osmanlı İmparatorluğu arasında 8-9 Kasım 1877'de yapılan savaştır. Ruslar, Erzurum'u almak için hücuma geçtiler. Şehrin eteklerine kadar gelen, Aziziye Tabyaları’nı ele geçiren ve şehir merkezine saldırmaya hazırlanan Ruslara karşı, Nene Hatun ve Erzurum halkı, tabyadan kalan askerlerle birleşip karşı saldırıya geçti. Geceden başlayıp sabaha kadar süren bir savaşın ardından Ruslar Aziziye Tabyalarını boşaltıp kentten geri çekildiler. 1877 yılında 4 Kasımda takviye birliklerle güçlenen Ruslarla yapılan Deveboynu Muharebesi'ni kaybeden Türk ordusu Erzurum Aziziye tabyasına kadar geri çekilir. Rusların bu şehri alması halinde bütün Doğu Anadolu'nun ellerine geçebileceğinden korkan Ahmet Muhtar Paşa şehrin savunulmasını emreder. Habercilerini Erzurum’da dolaştırarak: “Erzurum, sokak sokak, ev ev müdafaa edilecektir. Kadın olsun erkek olsun, yaşlı olsun genç olsun her Türk ve Müslüman, müsellah (silahlı) asker gibi bu namus müdafaasına elbette katılacaktır. Bu hamiyetiniz, devletin şanına layık olacaktır.” satırlarını bildirir.
Bu arada durumu fırsat bilen Rus yanlısı Osmanlı vatandaşı olan Ermeni çeteleri, Aziziye tabyalarındaki askerlerin yanına gizlice sokulup ve Türk askerlerinin kullandığı parolaları öğrendi. Türk hattını çökertecek bir saldırıyı Ruslarla planladı. Bunun hemen ardından 8 Kasım'ı 9 Kasım'a bağlayan gece, Erzurum'un Aziziye Tabyası'na girerek nöbetçileri öldürdüler. Bu baskına, Tabyayı koruyan Türk askerleri uykuda hazırlıksız şekilde yakalandı ve sızan Ermeni çetecilerce kılıçtan geçirildi. Tabya komutanı Miralay Bahri Bey yaralanmasına rağmen çatışmaya elde kalan askerleri ile devam etti. Ancak arkadan gelen Rus askerleri ise hiçbir zorlukla karşılaşmadan tabyayı ele geçirdi. Ahmet Muhtar Paşa, ihtiyat kumandanı Kaptan Mehmet Paşaya iki tabur vererek Aziziye istikametine gitmesini ve istihkâmlar içine girerek düşmanı atmasını emreder.
Bu arada durum halka bildirilir. Sabah ezanından hemen sonra "Moskof (Rus) askeri Aziziye Tabyası'nı ele geçirdi" şeklinde minarelerden Erzurum halkına haber verildi. Erzurum halkı, Nene Hatun önderliğinde toplanıp Aziziye Tabyası'na doğru kazma, kürek, av tüfeği ellerine geçirdikleri her silahla Osmanlı askerleriyle birlikte saldırıya geçti. Halkın kendi üstüne gelmesi şehir merkezine ilerlemeye hazırlanan Rus ordusu açısından tam bir sürpriz oldu. Bu beklenmedik karşı saldırı karşısında tabyaya yerleşmiş olan Rus askerleri, ermeni çeteler gelen halka tüfeklerle yaylım ateşi açtılar. Ölenlere karşın sayıca kalabalık halk ve askerler cesurca ilerlemeye devam ettiler. Sonuçta, Ruslar ve ermeni komitacılarla göğüs göğse, geceden sabaha saatlerce süren muharebe sonucunda tabya ve kışla Osmanlı ordusu ve halk tarafından geri alınır. Ruslar ve ermeni komitacılar yakındaki çekildikleri derede kurmaya çalıştıkları savunma hattını da boşaltmak zorunda kalır. Muharebede ki kayıplar konusunda kaynaklarda çeşitli farklılıklar vardır. Türk kaynaklarına göre geri çekilen Rusların 2300-3000 civarı kaybına karşılık Osmanlı tarafı ise 1000 kadar kayıp vermiştir. Buna karşın W.Edward-D.Ellen ve P.Muratoff "Kafkas Muharebe Alanı: Türk-Kafkas Sınırında Savaşların Tarihi" adlı 19. ve 20.yy'da bu bölgede yapılan Türk Rus savaşlarını anlatan İngilizce eserlerinde, Rusların 800 subay ve asker kaybına karşılık Türklerin 3 tabur kadar (1600 asker ve subay) kayıp verdiğini iddia etmektedir. Yine bu esere göre Ruslar sürpriz saldırılarında 600 Osmanlı askerini esir almalarına karşın bu askerler karşı saldırı esnasında kurtarılarak; 130 Rus askeri karşı saldırıda Osmanlılarca esir alınmıştır. Kazanılan zafere karşın Ruslar Kars'ı almayı başarır, yine Erzurum çevresindeki çeşitli yerleri alırlar. Ahmet Muhtar Paşa savunma hattının arkasına sarkan Rus birlikleri karşısında, çembere alınmamak için, ordusunu Erzurum dışına çekmek zorunda kalsa da Erzurum'a Vasiliy Geyman gibi bazı Rus komutanlar ikinci bir saldırı istemelerine rağmen Tegukasof ve Devel gibi generaller Rus ordusunun süvari, asker, lojistik eksiklerinin olduğunu mevsimin kış olduğunu, her cephede savaşacak yeterli Rus askerinin şu an için mevcut olmadığını ve şehirde kalan Türk kuvvetleri ile halkın ikinci saldırıya da sert direniş gösterecekleri bu direnişin kırılmasının zaman alacağını, ağır kayba uğranılmasının kaçınılmaz olduğunu belirtip bu fikre karşı çıkarlar; ancak baharda destek kuvvetlerin gelmesi ile şehre tekrar bir saldırı yapılmasını, bu süre zarfında ise çekilen Osmanlı kuvvetlerinin takibini isterler.
Sonuçta Ruslar şehre tekrar hücum etmeyip yalnızca şehri ablukaya alırlar ancak bu ablukaya rağmen Trabzon ve Erzincan'dan bağlantılar Rusların lojistik, erzak ve süvari kuvvetlerinin eksikliği nedeniyle tam olarak kesilemediğinden Erzurum yardım almaya devam etmiştir. Ancak diğer yandan Rus orduları Bayburt ile Çoruh vadisindeki doğudaki son Osmanlı savunma hatlarına kadar ilerler. Bu arada Osmanlı'nın Balkan cephesi çöker, önlerindeki bütün Osmanlı Ordularını temizleyen Ruslar İstanbul'a kadar ilerleyip, Osmanlı İmparatorluğu'na neredeyse son verebilecek bir konuma ulaşırlar. Osmanlı Devleti çaresizce ateşkes talep etmek zorunda kalır. 31 Ocak 1878’de Osmanlı ile Ruslar arasında mütareke gerçekleşir. Ruslar askeri güçleriyle giremediği Erzurum’a üç ay geçmeden, 3 Mart 1878’deki Ayestefanos (Yeşilköy) Antlaşmasıyla girer. Osmanlı Ordusu ise Bayburt yakınına kadar geri çekilir. 13 Temmuz 1878’deki Berlin Antlaşmasına kadar Erzurum, Rus hâkimiyetinde kalır. Bu antlaşmayla ise Kars, Ardahan, Oltu, Narman, Horasan’ın büyük bir kısmı Rusların olurken Erzurum Osmanlı’nın elinde kalır.
İşte bu kadar önemli olan bu savaştan arda kalan tabyalar bunlar. Erzurum’da 3 adet tabya bulunmakta ve bunların içinde en sağlam ve korunmuşu 1 Numaralı Aziziye Tablası. Bu tabya içinde aynı zamanda Nene Hatun’un mezarı bulunmakta.
İşte Erzurum tarihinde yeri ve önemi çok fazla olan bu tabyalarda bir kez daha düşündüm, bu toprakların nasıl ve hangi zorluklarla, iman gücüyle savunulduğunu ve kaybedilmeyişini. Tüm kahramanlarımızın ruhları şad, mekânları cennet olsun.
NENE HATUN
Nene Hatun (d. 1857 - ö. 22 Mayıs 1955, Erzurum), Erzurum'daki Aziziye Tabyası'nın savunulmasında çalışarak adını tarihe yazdıran Türk kadını. Aziziye savunmasına 20 yaşlarında gençken, küçük yaştaki oğlunu ve 3 aylık kızını evde bırakarak katılmıştır. Zatürre hastalığından dolayı 98 yaşında vefat etmiş ve kurtuluş mücadelesini verdiği Aziziye Tabyası'na defnedilmiştir. Türk Kadınlar Birliği tarafından ölümünden birkaç ay önce yılın annesi seçilmiştir.
ÇİFTE MİNARELİ MEDRESE
Erzurum’un sembolü haline gelen Çifte Minareli Medrese’nin kitabesi olmadığından, yapılış tarihi kesin olarak bilinmemekte. Eski çarşının tam ortasında yer almakta. Selçuklu Sultanı Alaaddin Keykubat’ın kızı Hundi Hatun veya İlhanlı hanedanlarından Padişah Hatun tarafından yaptırılmış olabileceği düşüncesi ile adınaHatuniye Medresesi de denilmekte. Genellikle 13. yüzyılın sonlarında yaptırıldığı kabul edilmekte. 4.Murat zamanında Tophane olarak kullanılmış. Günümüzde ise müze olarak kullanılmakta bu medrese. Tadilatta olduğundan içeri giremedik ama ben yıllar önce Erzurum’a ilk geldiğimde içini gezmiştim. Yaklaşık 35x46 metre boyutlarında olan medrese iki katlı ve dört eyvanlı olarak açık avlulu medreselerin en önemli örneklerinden birisidir.
Bu medreseyi gezerken özellikle dikkat etmeniz gereken birkaç nokta var ki bunları bildiğinizde geziniz daha zevkli ve anlamlı olur. Medresenin Taç Kapı olarak adlandırılan ana giriş kapısında kullanılan geometrik motifler, Selçuklu taş süslemesindeki derinliğin ve estetik anlayışın en muhteşem örneğini oluşturur. Bezemelerde ağırlıklı olarak bitkisel öğeler kullanılmıştır. Uyumları mükemmeldir. Kapının hemen yan tarafında yer alan Hayat Ağacı kabartmalı işleme ise eşsiz bir görsel çalışmadır. Orta Asya Türkleri’nin simgesi olan çift başlı kartal, ağzı açık iki yılan ve dilimli yapraktan oluşan bu işleme eşsizdir.
Medresenin güneydeki dış duvarlara bitişik inşa edilen iki katlı kümbetin gövdesi on iki köşelidir. Kümbetin üstü dıştan külah, içten kubbe ile örtülüdür. Saçağındaki işlemeler ise silmelerle bezelidir.
Her iki minarenin başlangıç noktasında yer alan Figürlü Pano’da ise turkuaz renkleri dikkat çeker ve bu panolarda Arapça “Allah” yazmaktadır.
Taçkapının iki yanında yükselen sırlı tuğla ve tuğla ile örülü, motiflerle bezeli minareler göz kamaştırıcı bir estetik anlayışı sunar. Minareler, şerefelere kadar yapılmıştır. Minarelerin neden tamamlanmadığına dair pek çok öykü anlatılır.
ÜÇ KÜMBETLER
Çifte Minareli Medrese'nin hemen arkasında bulunan Üç Kümbetler ise Anadolu’da bulunan anıt mezarların en güzel örneklerinden biridir.
Bu üç kümbetten en büyüğünün Emir Saltuk’a ait olduğu ve 12. yüzyılın sonlarında yapıldığı sanılmaktadır. Diğer kümbetlerin ise kime ait olunduğu bilinmez. Bu kümbetlerin en büyüğü olan Emir Saltuk Kümbeti kesme taştan yapılmıştır.
Yuvarlak kemerli kaşnak nişlerinde ise boğa, yılan, yarasa, kartal gibi hayvan kabartmaları bulunmakta.
Bu kabartmalar, Orta Asya Türk takvimlerinde yer alan burç figürlerini andırmaktadır.
YAKUTİYE MEDRESESİ
Atatürk Caddesi üzerinde yer alan Yakutiye Medresesi ise tek kelime ile nefes kesici bir eser. İlhanlı hükümdarı Sultan Olcayto döneminde Hoca Yakut Gazani tarafından 1310 yılında yapılmış. Bu eser Erzurum’un en gösterişli eserlerinden biri.
Zamanında medrese olarak kullanılan bu yapı şimdi Türk İslam Eserleri ve Etnografya Müzesi olarak kullanılmakta. İçeri girişte Müzekart geçmekte.
Medreseden içeriye girdiğinizde Vakfiye denilen avlunun sağ ve sol tarafına sıralanmış beşik tonuzlu altışar oda görürsünüz. Bunlardan sağ köşedeki odadan aynı zamanda minareye çıkılmakta. Güneydeki tonozun üzerinde ise bu medreseye vakfedilmiş altı köyün ismini içeren vakfiye mermer üzerine sülüs yazı ile asılmış.
İçerde bulunan odalar ise öğrenci ve hocaların sınıf ve derecelerine göre belirlenmiş. Bu nedenle her odanın girişinde ayrı bir işleme dikkat çekiyor. Bu odalarda ise günümüzde müzeye ait eserler sergilenmekte.
Yine içerde bulunan avluda ise zamanın eğitim ve öğretim sistemi balmumu heykeller ile canlandırılmış.
Yakutiye Medresesi’nin minaresi ise iç içe geçmiş geometrik motifler ve çiniler ile bezelidir. Bu bezemeler kabartma kordonlar ile hareketli bir görünüm kazanmış.
Medresenin Taç Kapı denilen basık kemerli ve oymalı olan kapısı sahip olduğu bezemeler ile nefes kesicidir.
Kapı üzerinde yer alan kitabede ise kabartma tekniği ile Arapça olarak işlenmiştir.
Taç Kapı’nın her iki yan yüzünde ise silme kemerle çevrili nişler içinde Pars ve Kartal motifleri dikkat çekmekte. Ajurlu bir küreden çıkan hurma yaprakları, iki pars ve kartal figürlerinden oluşan hayat ağacı Orta Asya Türkleri’nin en önemli simgelerinden birisi.
KONGRE BİNASI
Cumhuriyet tarihimizde çok önemli bir yere sahip olan bu bina, 1867 yılında yaptırılmış. Atatürk’ün başkanlığında 23 Temmuz 1919 tarihinde gerçekleştirilen Erzurum Kongresi ile Cumhuriyet’imizin temelleri bu binada atılmış ve TBMM kuruluşuna giden yolda önemli bir adım atılmış.
Bodrum ve 2 ana kattan oluşan binada Erzurum Kongresi’nin düzenlendiği salon birinci katta bulunmakta.
Oturma sıralarında ise Erzurum Kongresine katılan delegelerin isimlerinin yazdığı isimlikler bulunmakta. Ulu Önder Atatürk’ün ise kongreyi yönettiği ve oturduğu masa en başta.
Cumhuriyet tarihimizin dönüm noktası olan Erzurum Kongresi’nin gerçekleştiği bu binada uzun uzun düşündüm, gözlerim doldu. Etrafta tatlı bir koşuşturma ve fotoğraf çekme telaşı vardı. Bir cumhuriyet nesli olarak 95.yılımızda bu şanlı kongre ve nasıl zorluklarla Cumhuriyetimizin kurulduğunu bir kez daha düşündüm.
CAĞ KEBAP
Erzurum’da olan bir gezgin ne yer? Tabi ki Erzurum’un meşhur yöresel yemeği olan Cağ kebap yer.
Hiçbir zaman yemekten anlayan bir gurme olmadım. Maalesef böyle güzel bir yeteneğim yok. Ben gezilerimde işin tarih ve arkeoloji yönünde ağır basan bir gezginim. Ama gittiğim coğrafyalarda o bölgenin ulusal ve ünlü yemeğini tatmaya çalışırım. Cağ Kebap da Erzurum’un meşhur kebabı.
Yatık Döner olarak da adlandırılan bu yöresel kebap önceden terbiye edilmiş etin yatık bir şekilde şiş üzerinde odun ateşi ile pişirilmesi ile hazırlanmakta. Yağlı kuzu budundan yapılan kebap, çağ adı verilen şişler kullanılarak servis edilmekte. Tabağa siz dur diyene kadar durmadan servis edilmekte. Değişik bir servis ve gelenek çeşidi.
TAŞHAN-RÜSTEM PAŞA KERVANSARAYI
Taşhan adıyla da anılan Rüstem Paşa Kervansarayı, Kanuni’nin sadrazamı Rüstem Paşa tarafından 1561 yılında yaptırılmış.
Zamanında buraya gelen yolcuların her türlü ihtiyacının giderildiği bir kervansaray iken günümüzde bir alışveriş merkezi haline gelmiş.
Üst katında basık tonozlu odalar bulunan bu handa tavandaki süslemeler daha sonraları yapılmış. Kervansaray günümüzde Oltu Taşı esnafının imalat ve satış yeri olarak hizmet vermekte. Oltu taşından yapılmış, başta tespih, yüzük, gerdanlık olmak üzere onlarca çeşit hediyelik eşyanın satışı burada yapılmakta.
Benim vazgeçilmezim, her gittiğim coğrafyada ilk durak olarak uğradığım arkeoloji müzesi noktalarından birisi olan Erzurum Arkeoloji Müzesi, sergilediği eserler ile kesinlikle gezilmesi gereken bir müze. Erzurum ve çevre illerden çeşitli şekillerde kazandırılan eserlerin sergilendiği müze, 1942 yılında Çifte Minareli Medrese'de faaliyete geçmiş, 1967 yılında yeni binasına taşınmış. 1994 yılında Yakutiye Medresesi Türk-İslâm Eserleri ve Etnografya Müzesi'nin açılması ile Arkeoloji Müzesi'ne dönüştürülmüş. Bağlı birimleri Türk-İslâm Eserleri Müzesi ve Atatürk Evi Müzesi.
Müzede, Kazılar Salonu, M.Ö. II. bin Trans-Kafkas Kültürü Salonu, Urartu Salonu, Tabiat Tarihi Salonu ve Ermeni Katliamları Salonu bulunmakta.
Kazılar Salonu
Bölgede bu güne kadar yapılan kazılarda çıkarılan eserler sergilenmekte. Bunlar arasında Karaz (1942-1944), Pulur (1960), Güzelova (1961), Sos (1994-1998) Höyük kazıları önemli bir kısmını teşkil etmekte. M.Ö. IV. bin. den Selçuklu Dönemi'ne kadarki döneme ait heykelcikler, kutsal ocaklar, ok uçları, pişmiş toprak kaplar, taş eserler gibi eserler sergilenmekte.
Ülkemizde, Karaz kültürü olarak bilinen, Güney Kafkasya'dan, Urmiye Gölü'nün batısına ve Filistin'e kadar geniş bir bölgeye yayılmış olan bu kültüre en yoğun şekilde Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da, özellikle de Erzurum ve çevresinde rastlanması, bu kazıların ve bundan sonra yapılacak olan kazıların önemini artırmakta.
Roma, Hellenistik, Trans-Kafkas Salonu
İkiztepe tümülüslerinde çıkarılan eserler ile satın alma ve müsadere yoluyla müzeye kazandırılan Roma ve Hellenistik dönemlere ait diadem, yüzük, küpe gibi altın eserler, cam gözyaşı şişeleri, pişmiş toprak, lahit gibi eserler ile M.Ö. II. binde Van Havzası'nın batısı, Doğu Anadolu Bölgesi, güneydoğuda Urmiye Gölü çevresinde, kuzeydoğuda Gürcistan'a kadar yayılmış olan Trans-Kafkas Kültürü'ne ait eserler sergilenmekte.
Urartu Eserleri ve Sikke Salonu
M.Ö. 900-600 tarihleri arasında hüküm süren Urartular'ın başkenti, Van (Tuşpa) dır. Urmiye, Gökçegöl ve Çıldır göllerini kapsayan batıda Erzincan ve Malatya çizgisine kadar yayılan geniş bir sahada güçlü bir krallık olarak hüküm sürmüştür. Kökenleri Hurriler'e dayandırılmaktadır. Urartular'dan kalan bir çok kale, kaya mimarîsi, baraj ve sulama tesisleri yanında, müzede sergilenen pişmiş toprak ve madeni kaplar, süs eşyaları, mühürler, savaş malzemeleri, adak levhaları ve rythonlar Urartu Uygarlığı'nın gelişmişliğini göstermekte.
Urartu Yazıtları ve Tabiat Tarihi Salonu
Tarihe ışık tutan çok önemli yazılı belgeler olan kitabelerden Urartular'a ait satın alma yoluyla müzeye kazandırılan taş Urartu yazıtları bu salonda sergilenmektedir.
Günümüzden yaklaşık 500 bin yıl önce yaşamış olan Mamut (fil) fosili, yumuşakça fosilleri, bitki fosilleri ve obsidiyenler de bu bölümde yer almakta.
Müzede özellikle üç esere çok dikkat edin; bunlardan birincisi;
"OMEGA" biçimli muskalı askı. Çeşitli zamanlarda koruyucu sembol olarak kullanılan Omega sembolünün kökeni eski doğuda ana tanrıça NİNTU (DOĞUM TANRIÇASI)’na dayanmakta ve bu muskalı askı bunun en güzel örneklerinden birisi.
İkincisi ise; İnsan Figürin Başı. M.Ö 3000. Yılda yapıldığı tahmin edilen bu ufacık figürinde insan başı ilk defa olarak bu kadar detaylı işlenmiş. O zamanın ortamında yapılan bu figürin ayinsel bir yönü olduğu tahmin edilmekte.
Üçüncüsü ise; CİNİS TUMULUS dediğimiz Tunç Çağına ait bir eser. Bu eserde göz, burun ve kulaklar oldukça belirgin işlenmiş. Bir diğer adı ise İnsan Yüzlü Kutsal Ocak Parçaları.
Müzenin bir diğer salonu ise Ermeni Katliamı Salonu.
ERMENİ KATLİAMI SALONU
1918 yılında Ermeni komitacılar tarafından Anadolu'da Türkler'e yapılan "soykırım" alanlarından, Erzurum'da Alaca, Yeşilyayla ve Tımar Köyü ile Kars'ta Obaköy kazılarında ortaya çıkarılan buluntular sergilenmekte.
Buluntular arasında muskalar, düğmeler, ay yıldızlı tabaka ve kolyeler, mermi kovanları, Kur'an-ı Kerim parçaları yer almakta.
Erzurum gezi buluşmamız işte böyle bir ortamda blogger arkadaşlar ile çok keyifli geçti. Bu etkinliği düzenleyen Gezimanya ve Xanadu Snow White’a yürekten bir kez daha teşekkürler…
Bu masada yer alan biz blogger takımının her birimizin özelliği farklı; ben tarih konusunda, başka bir arkadaşım yemek konusunda, bir diğeri içecek konusunda uzman ve durum böyle olunca bu gibi etkinliklerde görmüş olduğunuz devamlı paylaşımlar işte böyle bir ortamda oluyor. Hepimiz sadece çalan müziği duyuyoruz, tek düşüncemiz anı anlık olarak paylaşmak. Erzurum etkinliğinden en güzel karelerden birisi…