Müze Kent Safranbolu

Safranbolu’ya kaç defa gittim, gezdim hatırlamıyorum. Ama her defasında gittiğimde hep farklı ve değişik bir tat alıyorum bu şirin ilçeden.

Bu sefer Ocak ayında -5 dereceleri gördüğüm, karlar içinde olan Safranbolu’ya çok sevdiğim arkadaşımı ziyarete geldim. Dolu dolu 2 gün gezdim, daha çok arkadaş sohbetlerinde çayımı yudumladım ve Safranbolu notlarımı aldım.

Batı Karadeniz Bölgesi’nde Karabük iline bağlı olan Safranbolu; birbirinden güzel ahşap evleri ve çevresindeki cami, han, hamam, çeşme, türbe, lonca çarşıları gibi tarihi eserleri, günümüze değin “kent ölçeğinde korunmasıyla” ünlenmiş tarihi bir ilçe. İlçeye Ankara-İstanbul karayolunun Gerede kavşağından Karabük’e gelen 82 km’lik asfalt yol üzerinden ulaşılmakta. Karabük’e 8 km, Bartın’a 80 km, Kastamonu’ya 105 km uzaklıkta. Anadolu’nun kuzey batı kesiminde, Antik Devir’de tarihçi Homeros’un İlyada destanında Paphlagonya olarak geçmekte. Yörede sırası ile Hititler, Frigler, dolaylı yoldan Lidyalılar, Persler, Helenistik Krallıklar (Pondlar), Romalılar, Selçuklular, Çobanoğulları, Candaroğulları ve Osmanlılar egemenlik kurmuşlar.

Bu dönemde yöreden yetişen Kazasker Cinci Hoca, Sadrazam İzzet Mehmet Paşa, Kaptan-ı Derya Salih Paşa Osmanlı Sarayı ile yakın ilişkilerin kurulmasını sağlamışlar. Ünlü Sadrazam Köprülü Mehmet Paşa da bir dönem Safranbolu’da ikamete tabi tutulmuş. Özellikle Cinci Han’ın yapılması ile İpek Ticaret Yolu’nun Safranbolu’dan geçmesi yörenin ticaret, üretim, geleneksel el sanatları bakımından ekonomisini geliştirmiş, sosyal hayatını zenginleştirmiş. Bu gelişim Safranbolu’nun yerleşimini aynı kentte biri kışlık, diğeri yazlık olarak iki kesimde biçimlendirmiş. Kışlık evlerin bulunduğu ve iki derenin oluşturduğu vadi, diğer bir tanımla ÇARŞI; dericilik, yemenicilik (ayakkabı), demircilik, bakırcılık, semercilik, saraçlık, nalbantlık, keçecilik ve kereste ticaretinin yapıldığı kesim. İş alanları “Lonca” düzeni şeklinde ayrı sokaklar üzerinde yerleşmiş. Yazlık evler ise bağ ve bahçeler arasında sayfiye yeri konumundaki BAĞLAR’dadır. İki bölge arası yaklaşık 4 km uzaklıkta ve rakım farkı 350 metre. Kültür Bakanlığı tarafından 1976 yılında “Kentsel Sit” olarak koruma altına alınan Safranbolu; 1994 yılında UNESCO tarafından istisnai ve evrensel kültürel varlıkları bakımından DÜNYA MİRAS LİSTESİ’NE alınmıştır. Koruma altına alındaki eser sayısı 2130’ dur.

Safranbolu’yu gezerken farklı gezi rotaları yapabilirsiniz ama en uygun ve dolu dolu gezerken zamanlama açısından da doğru bir gezi yapmak için ilk önce tepede bulunan Kent Tarihi Müzesi’ni ziyaret etmekle gezinize başlayın. Böylece hem yokuş aşağı inip daha hızlı hareket etme imkânınız olacak, hem de tüm Safranbolu’yu tepeden sabahın ilk saatleri ile izleyip fotoğraf alabileceksiniz.

KENT TARİHİ MÜZESİ

1904-1906 yılları arasında kale olarak adlandırılan tepeye inşa edilen Hükümet Konağı 19 Ocak 1976 yılına kadar hükümet konağı olarak kullanılmış ve bu tarihte çıkan bir yangın sonucunda kullanılamaz hale gelmiş.

2000 yılında Kültür Bakanlığı tarafından başlatılan restorasyon çalışmalarına başlanmış ve 2006 yılında tamamlanarak, Kent Tarihi Müzesi olarak hizmete açılmış. Kent Tarihi Müzesi, kentin kültürel, tarihsel, sosyal zenginliğini tanıtmak ve gösterebilmek amacıyla Safranbolu ile ilgili her türlü bilgi, belge, eşya, görsel malzeme, ses ve görüntü kayıtlarını bünyesinde bulundurmak, bu verilere dayalı geçici ve sürekli sergiler düzenlemek amacıyla kurulmuş kültür yeri. Ben ziyaret ettiğim her şehirde Kent Müzeleri ile güne başlarım. Böylece o şehrin tüm dokusu hakkında bilgi alma ve gözlemleme şansınız olabiliyor. Bursa, Çanakkale Kent Müzeleri harikadır mesela.

Müze; zemin 1. kat ve 2. kat olmak üzere 3 (üç) kattan oluşmakta. Safranbolu'nun günümüze kadar geçirdiği evreleri kronolojik olarak izleyebilir, yaşam ve kültürünü görüp eski bir Safranbolu Çarşısı’nda gezebilirsiniz. Müzenin giriş katında ilk defa rastladığım ve çok beğendiğim bir salon var; Bilgisayar Tarihi Salonu diyebiliriz bu salona. Bilgisayarın ilk çıktığı tarihten günümüze tüm hikâyesinin görsel temalarla işlendiği bu salon nefis. Özellikle ilk bilgisayarlar, laptop’lar, büyüklük ve hacimleri, disketler… Benim gibi bu tarihe şahit olmuş bir insanı çok duygulandıran bir salon burası.

Jeton atarak atari oynadığımız atari salonları, MB kavramı, disketler, kocaman bilgisayarlar, dos işletim sistemleri vs. Benim çocukluğumun anılarında kalan bu salon ile ilgili dönüm noktaları. Ziyaret ettiğinizde çok sevecek ve şaşıracaksınız. Benim en çok zaman geçirdiğim yer de bu salon oldu zaten. Birinci katta; Safranbolu'nun ve binanın tarihçesi, haritaları, kültürel yayınları, uydu görüntüsü, sergi salonu ve konferans salonu bulunmakta.

İkinci kat girişindeki salonda, Cumhuriyet dönemine ait kıyafetler sergilenmekte. Safranbolu salonunda, Osmanlı döneminden Cumhuriyet dönemine kadar uzanan Safranbolu tarihi ile ilgili bilgiler görsel detaylarla aktarılmakta ve aynı zamanda Roma ve Bizans dönemi, Osmanlı dönemi ve Cumhuriyet dönemine ait madeni paralar ile diğer materyaller de sergilenmekte.

Etnografya salonunda geleneksel Safranbolu yaşamında kullanılan eşyalar sergilenmekte. Osmanlı ve Cumhuriyet’in ilk yıllarında kullanılan yöresel elbiseleri burada görme imkânınız var.

Zemin katta; Safranbolu'da ticari hayat ve geleneksel el sanatları hakkında fotoğraflı bilgiler bulunmakta. Bu katta Safranbolu’da kurulan ilk eczane, o zamanın akide şekercileri, kullanılan alet ve edevatlar sergilenmekte. Ben çok beğendim burayı gezerken.

Aynı zamanda; Esnaf ve Zanaatkârlar Çarşısı’nda Şifa Eczanesi, Lokumcu, Yemenici, Kunduracı, Sayacı, Semerci, Saraç, Ahşap işçiliği, Demirci, Bakırcı, Kalaycı ve Esnaf kahvesi gibi Safranbolu'daki önemli esnafların çalışma ortamları özgün canlandırma tekniği ile ziyaretçilere sunulmuş.Kent Müzesi giriş ücreti 3 TL. Öğrenci ise 1 TL. Ayağınıza galoş takıp gezebiliyorsunuz.

SAFRANBOLU SAAT KULESİ

Kent Müzesi’nin hemen arkasında Kale üzerinde bulunan saat kulesi, Padişah III. Selim’in Safranbolulu olan Sadrazamı İzzet Mehmet Paşa tarafından 1797 yılında yaptırılmış. Kare planlı olan Saat Kulesi 1990’lı yıllarda restore edilmiş ve günümüzde Kent Tarihi Müzesi ile birlikte gezilebilmekte.

Saatin Kulesi’nin yapımı ile ilgili bir rivayete göre: Sadrazam İzzet Mehmet Paşa, hemşerilerine bir söz verir: “Hepinize ikişer saat hediye edeceğim. Biri evinize, diğeri iş yerinize.” Kasabalı sevinir. Ancak Paşa, onların hiç de aklına gelmeyen bir işe koyulur. En hâkim tepeye 12 metre yüksekliğinde bir kule yaptırıp İngiltere’den de çanlı saat getirtir. Kasabalı, 1798’de kuleden gelen sesle irkilir. Yarım saatte bir vuran çan, saatin kaç olduğunu duyurmaya başlayınca halk uyanıklığı fark eder. Herkesin iki saati vardır artık. Saat evden de duyulur, işten de...

Kulenin bulunduğu yer Safranbolu’nun kalesi. Şehre hâkim tepeden baktığınızda tarihî Safranbolu evlerinin manzarası görülmeye değer.

215 yıllık saatin en önemli özelliği, Türkiye’de bir benzerinin olmaması. Çünkü saati çalıştıran mekanizma, yani zemberek, dünyada sayılı saat kulelerinde kalmış artık.    

ANADOLU SAAT KULELERİ MİNYATÜRLERİ PARKI

Osmanlı döneminin kültürel izlerini taşıyan, özellikle 1901 yılında 2. Abdülhamid’in tahta çıkışının 25. yıl dönümü şerefiyle Anadolu’nun dört bir yanında yapılması talimatı verilen saat kulelerinin minyatürleri, Safranbolu’da yer alan Tarihi Saat Kulesi ve Kent Tarihi Müzesi çevresinde bulunan alanda sergilenmekte.

UNESCO’nun Dünya Kültür Mirası Listesi’nde olup, en iyi korunan 20 kentten biri olan ve her yıl binlerce yerli yabancı turiste ev sahipliği yapan Safranbolu’da; Sadrazam İzzet Mehmet Paşa tarafından 1797’de yaptırılan Safranbolu Saat Kulesi’nin yanındaki 1 dönümlük alanda hayata geçirilen açık hava müzesinde, Balıkesir’den Erzurum’a kadar 14 ve Bosna Hersek’ten bir saat kulesinden oluşan toplam 15 minyatür saat kulesi yer almakta.

Ayrıca bir gezi programı yapmanıza gerek yok, çünkü burası saat kulesinin olduğu yolda, hemen yanı başınızda ki parkın içinde. Yaklaşık 15 dakikada gezebilirsiniz.

TARİHİ YEMENİCİLER ARASTASI

Kent Müzesi gezinizden sonra yavaş yavaş eski Safranbolu’ya doğru yokuş aşağı rahat bir tempo ile inmeye başlıyorsunuz artık. Safranbolu’nun çarşı kesiminde, Köprülü Cami arkasında, kendine ait bir avlu içinde yer alan ve 48 dükkândan oluşan Yemeniciler Arastası (Çarşısı)’nı göreceksiniz. Yaz kış ayrı bir güzelliği olan, her daim çarşının tam ortasında bulunan kahvesi dolu olan bu çarşı ilk kurulduğunda Köprülü Cami’nin masraflarını karşılamaya yönelik bir vakıf çarşısı olarak düşünülmüş. Kendine özgü bir mimarisi bulunan çarşıda ayakkabıcılık faaliyetleri uzun yıllar lonca sistemi içerisinde yürütülmüş. Şimdilerde ise değişik branşlarda hediyelik eşya dükkânları, sahaflar, antikacılar, yöresel hediyelik eşya satan dükkânlar ile dolu bir tarihi çarşıda adımlıyorsunuz. Dinlenmek, Safranbolu kokusunu içinize çekmek için en ideal nokta burası aynı zamanda. 

GÜNEŞ SAATİ

Güneş Saati, Safranbolu Çarşısı içindeki 1661 tarihli Köprülü Mehmet Paşa Camisi avlusunda bulunmakta. Kesme taştan yapılmış 90 cm yükseklikteki bir kaide üzerinde 52x72 cm ebadındaki mermer bir levhaya işlenmiştir. Bu levha yakın bir zamanda 2 cm kalınlıktaki beton bir çerçeve ile sağlamlaştırılmış ve ayrıca demir kafes içine alınmış. Mermer levhanın güney kenarını ortasında 7,5 cm yükseklik, 8 cm enindeki üçgen şeklindeki madeni bir plakanın sivri ucunun gölgesinin; bu plakanın merkez teşkil ettiği eşit açıları haiz çok sayıdaki çizginin üzerine düşmesiyle vakit tayin edilmekteymiş kullanıldığı zamanlarda.

Saat başlarını gösteren çizgiler biraz daha uzun ve ok işaretiyle sona ermekte. Bunların arasında bulunan “10’ar” dakikalık zaman dilimlerini işaret eden çizgiler ise kısadır. (+) sabah 6.40 ile akşam 5.20 arasındaki zamanı gösteren basit tip bu yatay güneş saatinin rakamları Arapça. Burada başlangıç ve bitiş saatlerini sağındaki ve solundaki saat başlarına göre değerlendirmek gerekmekte. Bu güneş saatinde kış, yaz ve bahar, güz dönemlerini gösteren eğriler ya da hatlar bulunmadığından “basit tip yatay güneş saati” grubunda olduğu belirtilmekte uzmanlar tarafından. Anılan saatin 19. yüzyıl ortalarında yapıldığı sanılmakta aynı zamanda. 

Artık saatiniz öğle zamanını göstermekte. Güzel fotoğraflar çekmek ve güneş ışığının kırılmasını beklemek için şehir merkezinde durmanıza gerek yok, minibüs ve dolmuşlarla kolayca ulaşabileceğiniz yaklaşık 20 dakikalık bir mesafede bulunan 3 gezi noktasına hareket ediyoruz şimdi.

İNCEKAYA SU KEMERİ

Sadrazam İzzet Mehmet Paşa tarafından Tokatlı Kanyonu üzerine yaptırılan bu eser ilçe merkezine 7,5 km uzaklıkta. 116 metre uzunluğunda, 6 kemerli ve 110-220 cm genişliklerinde görkemli bir yapı. Su kaynağından ilçeye su getirmek amacıyla yaptırılmış. İstanbul’da bulunan Bozdoğan Kemeri’nin bir farklı versiyonu burası ama tepesine çıkıp manzaraya baktığınızda duyacağınız zevk apayrı. Aşağıdaki fotoğrafta ufak çıkmışım ama kemerin üstünde ellerini iki yana açıp bağıran deli benim işte : )

Su Kemerini gördükten sonra isterseniz hemen yanı başında bulunan Tokatlı Kanyonu’nda bir gezinti yapabilirsiniz. Kanyonda bulunan dereye ahşap merdivenlerden inip saatlerce kanyon içinde gezebilirsiniz. Kanyon’a iniş ücreti 3 TL. Mevsim kış olunca ve hava biraz soğuk olunca ben inmedim kanyona ama birazdan gideceğimiz terastan uzun uzun izledim.

KRİSTAL TERAS

Safranbolu turizmine katkıda bulunmak amacıyla Tokatlı Kanyonu üzerinde yerden 80 metre yükseklikte ve 11 metre genişliğinde yapılan Kristal Teras (cam seyir terası), 75 ton ağırlığı taşıyabiliyor. Roketatar mermisiyle dahi kırılmayan cam seyir terası, her biri 750 kilogram taşıyabilecek kapasiteye sahip gözenekler, 3 santimetre kalınlığında 3 parça camdan oluşuyor. Yaklaşık 400 kişiyi taşıma kapasitesine sahip olan 100 metrekareden oluşan terasta bir seferde sadece 30 kişi bulunabilmekte. Tokatlı Kanyonu manzarasını buradan nefis izleyebilirsiniz. Terasta grup veya kişi olarak bulunma süresi ise o anki kalabalık ortama göre 10 dakika ile kısıtlı. Terasa giriş ücretli ve ücreti 3 TL. Yükseklik korkunuz varsa sizi biraz üzebilir burası, kısa bir hatırlatma yapayım.

BULAK MENCİLİS MAĞARASI

Safranbolu ilçe merkezine  9 km uzaklıkta bulunan ve Türkiye’nin 4. Büyük mağarası olan bu mağaranın toplam uzunluğu 6042 metre. Sarkıt, dikit, sütun ve duvar damlataş oluşumları oldukça zengin olan mağaranın 400 metrelik bir yürüme parkuru var ve bu parkur boyunca içeriyi gezebiliyorsunuz. Bu mağaraya adımınızı attığınız an emin olun şaşkınlıktan nefesiniz kesilecek.  Bu mağara aynı zamanda 12. yüzyılda korunma amacı ile kullanılmış.

Mağaranın bir kolu Bizans ve Osmanlılar zamanında, şehir merkezine giden su yolunun kaynağı olmuş. Ayrıca çevredeki mağaralardan temin edilen küfünk taşının Safranbolu evlerinde baca yapımında kullanıldığı bilinmekte. Mencilis Mağarası’nın nefes darlığı, astım ve bronşit hastalıklarına da iyi geldiği bilinmekte.

Bu mağara dünya mağaracılık literatürüne giren mağaralardandır. Mağaraya giriş ücretli, ücreti 4 TL. Mağara girişinde bulunan kafede sıcacık çay ya da kahve, soğuk içecekler içebilir dinlenebilirsiniz. Tesisin sorumlusu Mehmet Bey çok sıcakkanlı, bilgili bir insan. Mağarayı adım adım biliyor. Sarkıtlar, dikitler hakkında çok detaylı bilgiler alabilirsiniz kendisinden ve yapmış olduğu çay da çok lezzetli.

Mağara içinde fotoğraf çekmek ise çok zor. Işıklandırma maalesef çok kötü. Her deklanşör basımında iso ve diyafram ile istediğiniz kadar uzun pozlama yapın nafile, fayda etmiyor. Kullanılan spotlar çok yetersiz. Bu yüzden yanınızda bir tripod götürün ama o bile bazı noktalarda fayda etmiyor.

CİNCİ HANI VE CİNCİ HAMAMI

Artık zaman öğleden sonra olmuş olmalı. Tekrar başladığımız nokta olan eski Safranbolu meydana iniyoruz yeniden. Bu iki eser, Safranbolulu olduğu bilinen Cinci Hoca (Karabaşzade Hüseyin Efendi ve daha sonra Kazasker Hüseyin Efendi) tarafından yaptırılmış. Cinci Hoca, aslında bu yönde bir yeteneği veya uğraşısı bilinmediği halde, annesinin saray çevrelerine yaptığı telkin üzerine psikolojik tedaviye ihtiyaç duyan Sultan İbrahim’in (Deli İbrahim) iyileştirilmesi için 1642 yılında Kösem Sultan tarafından Saraya çağrılmış. Sultanın bir süre iyileşmesi üzerine büyük servetle ve makamlarla ödüllendirilen Cinci Hoca, Padişah Hocalığına ve 1644’de Anadolu Kazaskerliğine kadar yükselmiş, Sarayda iç ve dış meseleler üzerinde en yetkili kişiler arasına girmiş. Hayatı entrikalarla, çatışma ve çekişmelerle, yükselme ve düşüşlerle dolu olan Hoca, bir ara sürgüne gönderilmiş, sonrasında affedilerek İstanbul’a dönmesine izin verilmiş ancak Sultan İbrahim’in tahttan indirilmesinin ardından 1648 yılında tutuklanarak idam edilmiş ve tüm servetine el konmuş.

Cinci Hoca’nın 1645 yılında annesi Hamide Hatun adına kurdurduğu vakfın senedinde, bu iki eserin 1645 yılında tamamlanmış olduğu bilgisine yer verilmiş. Türü içinde en mükemmel örneklerden sayılan ve oldukça zor zemin koşulları üzerine inşa edilmiş bulunan bu yapıların, dönemin baş mimarlarından Koca Mimar Kasım Ağa tarafından yapılarak kısa sürede tamamlandığı sanılmakta. Her iki eser üstün mimari özelliklere sahip taş yapılardır. Bu yapılar halen ayakta ve kullanımda.

Kesme ve moloz taştan yapılan han, iki kattan oluşmakta. Ortadaki avluya açılan iki katlı revakların gerisine odalar, güney batısına ise avludan geçilen ahır bölümü yerleştirilmiş.

Avlunun ortasında bulunan havuz genel görünümünü bugün de korumakta. 2 katlı ve 62 odalı Cinci Han bugün konaklama tesisi ve restoran olarak hizmet vermekte.

Evet, genel hatlarıyla ve dolu dolu gezebileceğiniz Safranbolu rotamız bu şekilde son bulmakta. İsterseniz yavaş yavaş akşam olmaya başlarken çarşı içinde adımlayabilir, sıcacık kafelerde dinlenebilir veya alışveriş yapabilirsiniz. İsterseniz şehir merkezine inebilir ve her türlü ihtiyacınızı, alışverişinizi orada yapabilirsiniz.

SAFRAN

Peki, Safranbolu’ya bu isim neden verilmiş? Safranbolu’ya adını veren “Safran” çok eski çağlardan beri çiçek tepecikleri, baharat ve gıda boyası olarak kullanılan soğanlı bir bitki. Çiğdemle yakın akraba olan bu bitkinin (Crocos Savitus) anayurdunun Akdeniz ve İran olduğu sanılmakta. Ortalama 20-25 cm’ye kadar boylanabilen safran bitkisi Ağustos ve Eylül  aylarında soğan  şeklinde ekildikten sonra Ekim ayında huni biçiminde mor çiçekler açar.

Çiçeklerin tam ortasında üç parçalı, kırmızımsı turuncu tepecikler  yer  alır. Sabah güneş doğmadan toplanıp kurutulan ve baharat olarak kullanılan bu organlar bileşimindeki koyu sarı renkli boyama maddesinden ötürü içine katıldığı yiyeceği sarıya boyar. Çiçekler açtıktan sonra tepecikler tek tek elle toplanıp kömür ateşinin üzerinde bal mumu ile karıştırılarak kurutulur. Yaklaşık 10 gram safran elde etmek için 1430 tepecik gereklidir. Bu nedenle pahalı ve değerli bir ürün olan safranın yerini günümüzde başka gıda boyalar almış olmasına rağmen Akdeniz ülkeleri İle İran ve Keşmir’de hala yaygın olarak kullanılmakta. En çok balık ve pirinç yemeklerine, bazı Akdeniz ülkelerinde ise ekmek ve pastacılık ürünlerine katılır. Kentimizde ise safrandan zerde adı verilen pirinçli bir tatlı hazırlanmaktadır. Çok eski çağlardan beri İran ve Keşmir’de tarımı yapılan safran yalnızca baharat olarak değil, çeşitli dönemlerde hastalıkları iyileştirici koruyucu bir madde olarak da değer görmüş, hatta renginden ötürü kutsal sayılmıştır. Safranın tanınması ve çeşitli amaçlar için kullanılması 5000 yıl öncesine dayanmaktadır.

Günümüzde en çok safran üretilen yerlerin başında İspanya, Fransa, Sicilya, İtalya, İran ve Keşmir gelir. 19. yüzyıl ortalarında Osmanlı devletinden Yurt dışına satılan safranın önemli bir bölümü Safranbolu’da üretilmiştir. Sarı boya hammaddesinin  elde edildiği safran sentetik boyalar üretilinceye kadar eczacılık ve boya sanayiinde kullanılıyordu. Kendi ağırlığının 100.000 katı suyu sarıya boyayabilecek kadar  kuvvetli bir boyama özelliğine sahip olan safran, halen Safranbolu’da üretilmekte.

SAFRANLI ÜRÜN VE YİYECEKLER 

İlçe turizminde hediyelik ürün ve yöresel yiyecek olarak ta tüketimde kullanılan safran önemli bir yere sahip. Hediyelik olarak üretilen safranlı ürünlerin başında doğal olarak safranlı kolonya, sabun, parfüm, çeşitli losyonlar yer almakta. Ayrıca yöresel yemek ve yiyecek olarak da safranlı lokum, safran çayı, safranlı zerde ve safranlı pilav başı çekmekte. Özellikle safranlı sabun, kolonya ve lokumu çok güzel. Her defasında bunlardan çantaya doldurup bu şirin ilçeden ayrılıyorum.

UNESCO’nun Dünya Kültür Mirası Listesi’nde olup, en iyi korunan 20 kentten biri olan ve her yıl binlerce yerli yabancı turiste ev sahipliği yapan Safranbolu’yu görmediyseniz eğer bir hafta sonunuzu kesinlikle ayırın ve ziyaret edin. İstediğiniz her mevsimde size farklı güzellikler sunan bu müze kenti sevimliliği ve sıcakkanlı insanlarıyla çok seveceksiniz.