Saraybosna Sokaklarında: Mostar Gezi Notları

Saraybosna'daki 4. günümde, sırt çantamı yüklendim ve hostelden çıktım. Saraybosna sokakları bomboş, tek tük insan var sokakta, sabah serinliği vuruyor yüzüme... Fırınlar yeni yeni kepenklerini açıyor. Yaklaşık 35 dakika sürdü hostelden merkez otobüs terminali. Burada hiç görmediğim bir sistem ile karşılaştım. Almış olduğumuz biletler iki nüsha. Biletlerde bir barkod var ve otobüslerin kalktığı bölüme geçerken turnikeye o barkodu okutup geçiyorsunuz. Otobüse binince bu sefer 2. nüshayı kontrol ediyor görevli.

Otobüs bileti

Otobüs kalabalık ve tam saatinde hareket ediyor. Yaklaşık 10 dakika sonra ben uykuya dalıyorum yine. Oldum olası böyledir bende, otobüs yolculuklarında hep uyurum. Saat 09.00 gibi Mostar'a vardım. Yolda verilen 30 dakikalık mola ve 15 dakika bir yolcuyu bekleme merasimi sonrası vardık. Vakit kaybetmeden akşam 18.00'e dönüş biletimi aldım. Mostar sokakları bomboş, tenha. En sevdiğim gezi saatleri bunlar. Mostar sokaklarında ilerlerken savaşın vahşi yüzünü bir kez daha görüyorum. Savaşta en ağır yarayı burası almış. Saraybosna'da olduğu gibi savaşın acı yüzünü genç nesile hatırlatmak ve unutturmamak için savaşın izleri silinmemiş.

Sokakta ilerlerken savaş sırasında şehit olan Bosnalılar için yapılan şehitler mezarlığına uğradım. Gerçekten yürek burkan bir görüntüydü…

Adımlamaya devam ettim, Mostar eski çarşının olduğu sokak bomboştu ve esnaf daha yeni yeni dükkanlarını açıyordu.

Sıcak bir çay molası verdim kısa bir süre. Mola bitince köprüye doğru adımlarım hızlanmaya başladı. Kalbim deli atıyordu, hep içimde bir istekti, Mostar Köprüsü'nü görmek ve çok az kalmıştı, saniyeler sonra Mostar Köprüsü karşımdaydı.

Bosna Hersek'te barışın sembolü olan ancak Bosna Savaşı sırasında, Hırvat askerlerinin topçu atışlarıyla yıkılan Mostar Köprüsü'nün onarılmasının üzerinden yıllar geçmiş. Neretva Nehri'nin iki yakasını birbirine yeniden bağlayan ve Mostar'a can veren görkemli köprü, her yıl yerli ve yabancı binlerce turist tarafından ziyaret ediliyor.

Sabahın erken saati olmasından dolayı henüz köprü yoğunluğu başlamamış. Rahat rahat adımlıyorum köprü üzerinde.

UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesi'nde bulunan ve Bosna Hersek'te ''barışın sembolü'' olarak gösterilen Mostar Köprüsü, savaştan sonra onarılmış ve 23 Temmuz 2004'te yeniden açılmış. Neretva Nehri'nden 24 metre yüksekte, 30 metre uzunluğunda, 4 metre genişliğinde olan Mostar Köprüsü; dönemine göre gelişmiş bir teknolojiyle inşa edilmiş. Köprü inşaatında 456 kalıp taş kullanılmış. Bosna Hersek'te başlayan iç savaş sırasında Mostar Köprüsü'ne ilk saldırıyı 1992'de Bosnalı Sırplar düzenlemiş ve 9 Kasım 1993'te, saat 10.16'da, Hırvat topçu atışlarına dayanamayan Mostar Köprüsü, altından akan Neretva Nehri'nin serin sularına gömülmüş. Mimar Sinan'ın öğrencisi Mimar Hayrettin'in eseri olan bu tarihi köprünün yıkıldığı anı kaydeden video görüntüsü, dünya kamuoyunda infiale yol açmıştı.

Bosna Hersek'in ilk cumhurbaşkanı merhum Aliya İzzetbegoviç, Mostar Köprüsü'nün yıkılmasına ilişkin, ''O an, insanlıktan nefret ettim'' ifadelerini kullanmıştı. Savaş sonrasında İngiliz güçleri, yıkılan köprünün yerine geçici bir demir köprü yaptı. Mostar civarındaki diğer köprüler de tahrip edildiğinden, nehrin iki yakasını birleştiren tek yapı olarak bu köprü kaldı.

Mostar Köprüsü'nün eski haline uygun olarak yeniden inşası çalışmaları (TİKA) UNESCO ve Dünya Bankası'nın desteğiyle 1997'de başladı. Köprünün inşaatını bir Türk şirketi üstlendi. Macar ordusundan dalgıçlar orijinal taşları nehir yatağından bulup vinçlerle çıkardı. Suyun içinde bozulmaya uğrayan taşlar yapıda kullanılamadığından, orijinal taşların çıkarıldığı günümüzde kapalı olan taş ocağı tekrardan bu iş için açılıp aynı ocaktan çıkarılan taşlar köprünün yapımında kullanıldı. Orijinal modele sadık kalan şirket, köprünün temellerini de sağlamlaştırdı. 30 metre uzunluğundaki, 24 metre yüksekliğindeki köprünün kemerindeki çalışma Haziran 2002'de başladı. Kilit taşı Ağustos 2003'te yerine konuldu.

İnşaatı tamamlanan Mostar Köprüsü, aralarında Türkiye'nin de bulunduğu çok sayıda devletin temsilcilerinin hazır bulunduğu bir törenle, İngiltere Prensi Charles tarafından 23 Temmuz 2004 tarihinde açıldı. Açılışı, çok sayıda televizyon ekibi naklen yayınla seyircilerine ulaştırdı.

Mostar Köprüsü, eski Mostar şehriyle birlikte 2005 yılında Dünya Miras Listesi'ne eklendi.

Köprünün üstünden Mostarlı gençler belli bir para karşılığı atlıyor nehre. Eskiden sevdikleri kıza cesaret gösterisi için atlanırmış buradan. Devir değişti tabii, köprüden aşağıya bakıyorum, nehir suyu coşkun akıyor. Adımlamaya başlıyorum köprü ayağına doğru...

Su buz gibi, ayaklarımı 15 dakika zor tuttum su içinde, gözlerimi diktim köprüye, düşündüm Koca Sinan ve öğrencisi Hayrettin'i... İşte buradaydım, hep hayalini kurduğum Mostar Köprüsü'nde… Köprü ayağından tekrar yukarıya çıktım. Burada karşıma 1558 yılında yapılan Mostar'ın en eski köprüsü olan Crooked Köprüsü çıktı. Mimarı bilinmeyen bu köprünün kemeri; 8,56 metre genişlik ve 4,15 metre yükseklik ile yarım daire şeklinde yapılmış ve görüntüsü gerçekten muhteşem.

Sokaklar yavaş yavaş dolmaya başladı. Gerçekten akın akın turist gelmekte ve yavaş yavaş sıcak etkisini göstermeye başladı. Sokalarda adımlamaya devam ettim. Burası her adımda farklı bir tarih ve eser ile karşılıyor beni.


Eski Katolik Kilisesi

Eski çarşının çıkışında yer alan Eski Katolik Kilisesi, dev gibi kulesi ile her yerden gözükmekte. İçeriye giriş kapalıydı, bir not falan da yoktu. Gezemedim.

Köprüye doğru tekrar yürümeye başladım. Köprü ayağında Eski Köprü Müzesi var. Tara Kulesi denilen bir kule var ve ilk etapta bu kuleye çıkarak gezmeye başlıyorum. Kule, 3 katlı ve her katta köprünün 2002 yılında yapılan restorasyon çalışması sırasında bulunan arkeolojik bulgular sergileniyor.


Tara Kulesi ve Eski Köprü Müzesi

Yine bu katlarda Mostar Köprüsü'nü yapan mimar Hayrettin'in, hocası Mimar Sinan'a yazdığı mektup ve köprü planlamasının yer aldığı eskizler sergileniyor.

En üst katta ise panoramik bir Mostar manzarası var ama pencereler çok ufak olduğu için ve kapalı, zevk verdiği söylenemez bu manzaranın. Müzeden çıktığınızda biletinizi gösterip aşağıda yer altında bulunan ikinci kısımı gezebiliyorsunuz ki asıl önemli görülmesi gereken eserler burada. İkinci kısım, kulenin altında bulunan arkeolojik kalıntıları içeriyor. Bu, taş köprünün inşası ve Eski Köprü'nün temelinden önceki iki tahta köprünün kalıntıları. Son kısım olan üçüncü kısım "Labirent" olarak adlandırılmış. Burada Mostar Köprüsü'nün tank ateşiyle nasıl yıkıldığını ve sonrasında yeniden nasıl yapıldığını gösteren video izlencesi var. Aynı zamanda ilk köprü yapımında kullanılan orijinal taşlar sergilenmekte.

Mostar'da ilginç olan bir şey daha var, bunu Gürcistan ve Balkan seyahatimin son noktası olan Makedonya Üsküp'te de görmüştüm, şehrin her yerinden gözüken dağın tepesindeki dev haç...

Hırvatlar tarafından bölgeye hâkim tepenin üzerine yerleştirilen bu dev haç, ilk zamanlar büyük psikolojik etki yapmış. Özellikle Boşnak gençlerin morallerinin bozulup, çocukların korkmasına yol açmış..

Gerçekten de o dağın tepesinden aşağıya yuvarlanacak ve önüne gelen her şeyi yıkıp geçecek gibi görünüyormuş.

Bir gün küçük bir Boşnak kızı, babasına haçı gösterip "korkuyorum" demiş:

- Onu bizim tepemize neden koydular? Yine bize saldıracaklar mı? Seni, dedemi, annemi ve beni öldürecekler mi?

Babası, "Olur mu öyle şey" dese de küçüğün korkusu devam etmiş.

Akşam olduğunda baba kızının yanına giderek elini tutup, "gel" diyerek evin önüne çıkartmış. Çocuğa gökyüzünü göstermiş.

Küçük kız, göğe doğru baktığında, ay yıldızla karşılaşmış.

Tam da o dev haçın üzerinde duruyormuş. Gecenin karanlığında ışıl ışıl parlıyor ve tarihi Mostar Köprüsü'nü aydınlatıyormuş.

Baba kızına "Ben sana boşuna korktuğunu söylemiştim" demiş:

- Bak sen de gördün. O haçtan çok daha yükseklerde bizim ay yıldızımız var. Pırıl pırıl parlıyor. Korkma artık. Ay yıldız hep orada olacak ve hepimizi koruyacak.

Ve eklemiş:

- Ne kadar büyük yaparlarsa yapsınlar, hiçbir haç ay yıldızın yüksekliğine erişemez ki!

Küçük kızın korkusu yok olup gitmiş. Mutluluk içinde babasının bacaklarına sarılmış. Kendi kendine nağmeler mırıldanarak eve girmiş. Yatağına yatıp, o gece her zamankinden daha rahat uyumuş.

Yaşanan bu olay, ertesi gün bütün Mostar'a yayılmış. Artık tepedeki dev haçı gösterenlere, Boşnaklar hep aynı cevabı veriyorlar:

- Bizim ay yıldızımız ondan çok daha yükseklerde. O haç çok küçük kalmış!

Mostar'da herkes bu cevabı veriyor ve bunu anlatıyor o haçı soranlara. Çok hoşuma gitti bu hikâye ve gerçekten bu haç görüntüsü, bile bile özellikle oraya yerleştirilmiş gibi durmakta. 21. yüzyılda bile etnik sınıflandırmalar ve dinsel farklılıklar adı altında çatışmalar yaratmak için birebir duruyor orada.

Mostar sokakları iyice kalabalıklaşmaya başladı. Sabah erken gelmenin bir kez daha faydasını gördüm. Bol bol fotoğraf çektim, istediğim yerlere uğradım. Mostar ara sokaklarına daldım sonra, karşıma Karagöz Mehmet Paşa Cami çıktı.


Karagöz Mehmet Paşa Cami

Cami avlusu

1557 yılında yapılan bu cami şehir merkezinde yer almakta. Balkanlarda bir türlü bitmeyen savaşların acı anılarını, Karagöz Mehmet Paşa Camisi de taşıyor. İkinci Dünya Savaşı'nda ve 1992 ile 1996 yılları arasındaki son Yugoslavya Savaşı'nda, diğer pek çok tarihi eser gibi ciddi biçimde tahrip olmuş. Caminin minaresi, ana kubbesi ve son cemaat yeri top ateşi altında yıkılmış. Savaşın ardından gerçekleştirilen onarım sonunda büyük ölçüde eski görünümüne kavuşmuş. Tek kubbeli Karagöz Mehmet Paşa Camisi, zengin süslemeleriyle hem Bosna'nın en güzel camilerinden biri hem de minaresinden Mostar'ın en etkileyici şehir manzaralarından birini sunuyor. Yalnız ilginç olan şu ki caminin avlusu pazar yeri gibi. Dükkanlar var avluda ve hediyelik eşya, elbise falan satıyorlar avluda. Mostar'da gördüğüm en enteresan olay ise camiye girişlerde para almaları yani turistlere bilet satılıyor caminin içini görmeleri için, dünyanın hiçbir yerinde görmedim bunu, aktif olarak dini ibadet yapılan bir yerde bilet satıp ticaret yapmak… Çok ama çok ilginç, düşünsenize Süleymaniye Camisi'ni gezeceksiniz, sizden bilet almanız rica ediliyor. Müze olmayan ve cemaat olarak ibadet yapılan müze kapsamında olmayan yerlerden bahsediyorum. Mostar halkı bir şekilde bunu kakmaya çalışıyor millete.

Saat 18.00'e yaklaşmakta ve ben yavaş yavaş otogar yollarına düştüm yine. Saat 18.00 için bilet almıştım, Saraybosna'ya geri dönüş için. İçimde bir heyecan ve mutluluk... Mostar Köprüsü'nü görmüştüm. Sularına ayağımı soktum, adımladım ve dokundum taşlarına… Çok büyük bir mutluluk bu benim için. Otobüs hareket etmeye başladığında fotoğraf makinemi çıkarıp çektiğim fotoğraflara bakmaya başladım. Muhteşem bir şehir, tarih ve coğrafya... Saat 20.00 gibi Saraybosna'da olacağım ve hostele gidip bir duş, sonrasında sıcak bir kahve yapmayı düşünüyorum. Gözlerim kapanmaya başladı şimdiden, otobüste adını bilmediğim bir balkan ezgisi çalıyor, dinlemesi çok zevkli, dalıp gidiyorum uzaklara…