La Ceiba Gezi Rehberi ve Garifuna Halkı

Honduras’taki ikinci durağımız Karayip kıyısındaki La Ceiba. La Ceiba, ismini meşhur Ceiba ağacından alıyor. Tegucigalpa ve San Pedro’dan sonra Honduras’ın en kalabalık üçüncü şehri. Nüfusu yaklaşık 240 bin kişi.

Biz Tegucigalpa’dan havayolu ile La Ceiba’ya ulaştık. Burada hava alanı vergisini bilet ücretine ek olarak alanda ödüyorsunuz. Burada kişi başı 2,4 $ ödedik. Ancak yeşil pasaportunuz varsa, vergiden de muafsınız:)

Uçak ile La Ceiba’ya yaklaştıkça düzenli tarlaları görüyoruz. Burası özellikle muz ve ananas üretimi ile ön planda.

Burada yoğun üretim olduğundan haliyle ticaret de yoğun. Ülkenin ikinci büyük limanı da burada. Kente ilk lokomotifin gelişi ise 1908.

La Ceiba’ya ilk olarak 1835’lerde yerleşim başlamış. Hatta o senelerde 20 civarında ailenin yaşadığı ufak bir köymüş burası. La Ceiba’nın resmi olarak kuruluşu yani belediyeleşmesi 23 Ağustos 1877.

La Ceiba Honduras’taki eko-turizmin ve eğlencenin başkenti olarak biliniyor. Kent diğer Honduras kentlerine göre biraz daha bakımlı görünüyor. Honduras şehirleri arasında en yüksek okuma yazma oranı da La Ceiba’da.

Kentin en kalabalık zamanı Mayıs ayının üçüncü ya da dördüncü Cumartesi günü. Çünkü bu dönemde San Isidro Labrador’u anmak için kentte çok büyük bir karnaval düzenleniyor. İşte yılın bu zamanı La Ceiba turist akınına uğruyor. Bu dönemde yaklaşık 500 bin turist ağırlıyormuş.

Biz La Ceiba’ya vardığımız gibi havaalanından bizi 2 gün boyunca bu bölgede bize şoförlük yapacak olan Adolf aldı. Havaalanı ile kent merkezi arası çok uzak değil. Yaklaşık 20 dakika. Bu yol boyunca sürekli muz ve ananas tarlalarının arasından geçtik. Doğası çok yeşil.

İlk olarak otelimize yerleştik. Otelimiz oldukça keyifli tek katlı ve hemen odalarımız önünde genişçe bir havuz var. Şehirde nem oranı oldukça yüksek. Tam biz otelden çıkacakken yoğun bir yağmur başladı. Ama neyse ki kısa sürdü ve programımıza engel olmadı.

La Ceiba’da mutlaka görülmesi gereken yerler arasında Garifunaların yaşadığı köyler ilk sırada. Diğer görülebilecekler ise şehir katedrali, Böcek müzesi ve Pico Bonito milli parkı.

Biz Garifunalar’ın yaşadığı bölgeyi görmek için otelden paket tur ayarlamak istedik. Ancak kişi başı 90 dolar gibi bir fiyat verdiler. Bu fiyat Honduras’ta ayarlayacağınız günü birlik bir tur için çok yüksek. Bu nedenle biz de direkt bir taksi şoförü ile anlaştık. Taksi şoförümüz Lilian adında 37-38 yaşlarında bir kadın. Hani acar soför, bitirim derler ya öyle biri. Dominant bir karakter olduğu her halinden belli. İngilizce bilmiyor az buçuk İspanyolca anlaşıyoruz.

Yaklaşık bir saat boyunca Karayip Denizine paralel doğuya doğru yol alıyoruz. Sonunda Las Garifunas bölgesine ulaşıyoruz.

Burası ufak ufak gecekonduların bulunduğu Karayip kıyısında bir yerleşim. Biraz Güney Afrika’da Cape Town’da falan sizi sürekli girmemeniz konusunda uyardıkları zenci mahallelerine benziyor.

İlk etapta biraz ürkmedik değil. Ama Lilian bölgenin güvenilir olduğuna dair bizi ikna etti. Ancak burada hiç turist görmedik. Burada yaşayan Garifunalar aslında zamanında İngilizlerin Afrika’dan getirdikleri kölelerin torunları.

İngilizler bu bölgeye hakim oldukları dönemde burada çalıştırmak üzere Afrika’dan köleler getirmişler. Afrika’dan gemilerle getirilen köleler ilk olarak Karayipler’deki San Isidro adasına yerleştirilmiş. Daha sonra bu adadaki köleler ana karaya kaçmış ve Karayip kıyılarına yerleşmişler. Zaman içinde yerli ırk ile karışmamışlar ve burada kendi yöresel yaşantılarını devam ettirmişler. Las Garifunas da işte bu halkın yaşadığı yer.

Garifuna halkı buraya gelen turistlere belirli bir ücret karşılığında yöresel dans gösterisi yapıyorlar. Ancak bunu öyle numaradan çok turistik bir gösteri zannetmeyin. Gayet doğaçlama olarak oluşan bir durum.

Önce şoförümüz Lilian, biri ile pazarlık yaptı. Sonra sinirlenip o kişiye el kol hareketi yaptı. Ne olduğunu sordum. “Dans edecekler ama 50 dolar istedi, bu çok para verilmez. 30 dolar önerdim. Keyfi bilir. Kabul ederse izlersiniz” dedi. Bu arada 35 dolara ikna oldular ve hazırlanmak için biraz zaman istediler. Bunu yapan bir dans grubu değil, dolayısı ile o bölgede yaşayan yerel halktan kişileri topluyorlar.

Biz hazırlanmalarını beklerken oradaki en yaşlı çift bize oturmamız için sandalye getirdi. Meyve ikram etti.

Biz hala bekliyoruz. Neyse sonunda tamam dediler. Ama onlar önde biz arkada bir sağa gidiyoruz bir sola. Bir türlü dans edecek uygun bir yer bulamadılar.

Köyde epey dolaştıktan sonra nihayet gösteri başladı. Ettikleri dansa Punto diyorlar. Erkekler vurmalı çalgıları çalarken köyün etli butlu hanımları özellikle kalça bölgelerini sallayarak dans ediyorlar. İzlerken bizi de danslarına dahil ettiler. Oldukça stress giderici bir dans olduğunu söyleyebilirim.

Nereden mi biliyorum? Yaklaşık yarım saat kendileri dans ettikten sonra sıra bize geldi. Bizi de aralarına dahil ettiler:)

Tabii bu arada müziği duyan genç yaşlı kim varsa etrafta toplanmaya başladı. Neredeyse tüm köy halkı burada. Enteresandır, biz onlarla fotoğraf çektirmeyi düşünürken onlar bunu talep ediyor. Garifunalar bizimle fotoğraf çektirmek istiyor. Tabii ki kırmıyoruz:)

Buradan sonra yine Garifunalar’ın yaşadığı bir başka bölgeye Corozal’a geldik. Buradaki Sambo Creek köyünde birkaç yerel balık restoranı var. Ancak bu bölge bir önceki gittiğimiz yere göre çok daha sakindi.

Bu bölge halkının en önemli geçim kaynağı ufak tekneleri ile yaptıkları balıkçılık.

Dolayısı ile burası yerel halk ile iç içe olup, okyanusa karşı balık yemek isteyen turistler arasında popülermiş.

Buradaki derme çatma restoranları ise genelde hep aileler işletiyor. Biz Fidel’in restoranına gittik. İkinci katından güzel bir manzara var. Kalamar, ıstakoz, karides ve balıktan oluşan karışık deniz ürünleri tabağı yanında yöresel biralarından sipariş ettik.

Yemekler çok lezzetli. Fiyat olarak şehir merkezindeki restoranların yaklaşık 1,5 katı. Ama İstanbul’da bir restoran ile kıyaslarsak, dörtte biri fiyatında. Bu keyifli yemek sonrası Lilian bizi otele bıraktı.

Lilian ile vedalaşıp otelde kısa bir süre dinlendikten sonra hava biraz kararmış olsa da hep beraber şehir merkezine doğru yürüdük. Kent merkezinin çok çekici olduğunu söyleyemem. Saat akşam sekiz olmasına rağmen neredeyse açık tek bir dükkan yoktu. Tam biz yürürken caddede bir araç durdu. Genç bir çocuk nereye gittiğimizi sordu. Şehir merkezinde dolaşacağımızı söyleyince, bu genç kendisinin burada yaşayan bir Teksaslı olduğunu ve bu saatlerde bu bölgede dolaşmamızın riskli olduğunu söyledi. Bunun üzerine şehir turumuzu kısa tutarak ve birbirimize daha yakın yürüyerek otele döndük.

TUĞÇE YILMAZ

Yazar Hakkında

TUĞÇE YILMAZ

 Yaklaşık 15 sene Medya satın alma ve Planlama sektöründe çok uluslu şirketler ile çalıştıktan sonra kendi tutkusu olan gezi ve seyahate yönelerek Gezimanya.com’u kurmuştur.1997 - 1999 İstanbul Üni