Herkesin Bildiği Sır: San Pedro Hapishanesi

Bilmediğiniz bir ülkeye yaptığınız seyahat sırasında bir suça karışıp, hapse düşerseniz ne yaparsınız? Üstelik, öğle çekilmemesi gereken bir binanın fotoğrafını çekme veya vize sürenizi geçirmek gibi -görece- daha basit ve masum ihlallerden bahsetmiyorum. Hoş bu sebeplerden de alıkonulmak, gözaltına alınmak asap bozucudur ama kast ettiğim o değil, daha ciddi suçlardan kötü koşulları ile ünlenmiş bir hapishaneye düşmekten bahsediyorum. Ne garip bir soru değil mi? Bitmedi, bir de bunu bedel ödeyerek yapar mısınız? Cevap vermeden yıllarca Türkiye’nin imajını yerle bir etmiş, “Gece Yarısı Ekspresi” filmini seyredin ve sonra cevap verin. Akıl sağlığınız yerinde ise kesinlikle “Allah Korusun” dersiniz. Ama sizinle hemfikir olmayan seyyahlar da var.

GÜNEY AMERİKA HAPİSHANELERİNİN EN MEŞHURU: SAN PEDRO

Güney Amerika’da Bolivya’da San Pedro Hapishanesi'ndeyiz. Bolivya’nın tüm binaları gibi hapishane de yıkıldım yıkılacağım diyen, birbirine eğreti biçimde eklenmiş, saç levhalarla üstü kapatılmış gecekondu türü binalar ile kapasitesinin dört katı insanın yaşadığı, içinde güvenlik görevlerinin devriye atamadığı bir hapishane burası. Ne var bunda ki; bildik bir Güney Amerika hapishanesi diyenlerdenseniz, bekleyin acele etmeyin. Yazının bundan sonrasını okuyun.

HÜCRENİZ KAÇ YILDIZLI OLSUN?

San Pedro’daki mahkumlar için zor olan mahkumiyetlerini bu şartlar altında sürdürmek değil. En azından zorluklar bundan ibaret değil. Hayatlarını devam ettirebilmek için gerekli hizmetleri alabilmeleri maksadıyla para kazanmaları gerekiyor. Bu acımasız mücadele hapishaneye götürülmek üzere bindirildikleri taksinin ücretini ödemekle başlıyor. İçeri adım atar atmaz da kalacakları hücrenin kaç yıldızlı olacağını seçmekle devam ediyor. Yanlış okumadınız, 5, 4 ve 3 yıldız ile sınıflandırılan hücrelerden birini seçmeleri gerekiyor. Elbette 1,000 USD’ı bulan bedeli ödeyerek. Parası olmayanlar ise hapishanenin sokak şeklindeki koridorlarında mahkumiyetlerini evsiz barksızlar gibi geçirmek zorunda kalıyor. Ancak, içerisi dışarıdaki hayatta olduğu kadarıyla belki de daha fazla fırsatlara gebe. Öyle ki; mahkumlar becerilerine göre atölye kurabilmekte, kurulmuş atölyelerde çalışabilmekte, elde ürettiklerini birbirine satarak para kazanabilmekteler. Sunulan mal ve hizmetler arasında mutfak işleri, garsonluk, aşçılık, temizlikçilik, dükkan işletmeciliği, sokak satıcılığı, marangozluk, sağlık ve elbette güvenlik hizmetleri yer alıyor. Bununla da kalmayıp, içeride kokain üretimi ve ticareti de yapılabilmekte. İsteyen mahkumlar bedelini ödemek şartıyla ailelerini de yanlarına aldırabilmekte. İçeri alınan çocuklar için eğitim hizmeti bile verilmekte. Bunlar da garip gelmedi ise hikayenin asıl can alıcı kısmına geçelim isterseniz.

HERKESİN BİLDİĞİ SIR

Bölgede “herkesin bildiği bir sır” vardır. Ailelerin rüşvetle içeri alınmasından yola çıkılarak meraklılar için rüşvet ödemek suretiyle hapishaneye girmeleri ve isterseler mahkumlarla vakit geçirmeleri ve yaşananlara ilk elden tanıklık etmelerini sağlayacak bir rüşvet çarkı kurulmuş. Elbette bu düzen içerideki ticari hayatı güçlendirmek için kurulmuş. Hep hapishaneyi ziyaret edeceklerin ödeyeceği tur ücreti, hem de içeride üretilen kokaini ziyaretçiler vasıtasıyla kolaylıkla dışarı çıkarılabilmek için. Çok kısa süre içinde İngilizce konuşan bir mahkumun turlara rehberlik yaptığı dedikodusu çevrede yayılır. Bu kişi içeride ihtiyacı olan parayı  kazanmak maksadıyla turlara İngilizce rehberlik yapan Tanzanya asıllı İngiliz mahkum Thomas McFadden’dır. 1996 yılında La PazHavalimanı'nda uyuşturucu ile yakalanmış ve İngilizce konuşan bir mahkum olarak hapishanede büyük sıkıntılar çekmiş. Ancak, bu illegal turlar onun için hayatını sürdürmeye vesile olur.

ÖNCE KİTAP : MARCHING POWDER

Hikayenin tüm dünyaca duyulması “Gezmek Yetmez” diyen 20’li yaşlardaki sırt çantası ile dünyayı turlamak üzere evinden ayrılan Avustralyalı seyyah Rusty Young’ın bu yasadışı turlardan birine katılmasıyla olur. Thomas McFadden ile Rusty Young’ın tanışması ve sıkı dost olmaları çok vakit almaz. Daha sonra uluslararası insan hakları avukatı olacak ve Thomas McFadden’ın özgürlüğünü kazanmasında rol oynayacak Rusty Young’ın gönüllü mahkumluğu 3 ay kadar sürer. 2000 yılında Thomas McFadden’ın tahliye olmasıyla, ikili Kolombiya’da İngilizce öğretmenliği yapmaya başlar. Bir taraftan para kazanırken, diğer taraftan da Rusty Young hapishane hayatını anlattığı “Marching Powder” adlı kitabı yazar. 2003 yılında yayınlanan kitap New York Times’ın best seller listesine girer. Seyyahların kutsal kitabı niteliğindeki Lonely Planet San Pedro Hapishanesi'ne düzenlenen bu illegal turları “Dünya’nın En Tuhaf Turistik Aktivitesi” başlığı ile yayınlar. Maceracı turistlerin sayısı bir anda büyük bir artış gösterir. Ancak ziyaretlerin belli başlı kuralları vardır. Ziyaretçiler cüzdanlarını ve kameralarını “kesinlikle” içeri sokamazlar. Hapishane rehber eşliğinde gezilir. Tur öncesinde kendilerine güvenlik sunumu yapılır. Ziyaretçilerin kollarına, mahkumlardan ayrılabilmeleri için özel bir damga vurulur. Rehber, grubunun güvenliği için hapishanenin farklı bölümlerinden geçerken mahkumlara bahşiş verir. Elbette bu bahşişler ziyaretçilerden alınan giriş ücretlerinden ödenir. Bu arada mahkumlar ziyaretçileri kendi mekanlarına davet ederken, bedelleri çıkışta ödenmek üzere yaptıkları hediyelik eşyaları satmaya gayret ederler. İsteyen ziyaretçilerin portrelerini çizerler. Ve en önemlisi veli nimetlerine nazik davranmaya dikkat ederler. Şiddetten kaçınırlar. Rusty Young kitabında bu nezaket ile bağdaşmayan bir hapishane gerçeğini de okuyucuları ile paylaşır. Çocuk tecavüzünden hüküm giyen mahkumlar çok kısa bir süre içinde diğer mahkumlarca, oldukça sert şekilde cezalandırılarak, önce dövülürler, sonra da hunharca öldürülüp, havuz denilen meydana atılırlar.

2009 yılına mahkumlar arasında yer alan bir siyasetçi ile alakalı haber yapmak üzere hapishaneye gelen yerel bir muhabirin hapishane önündeki kuyruk ve hareketlilik dikkatini çeker. Farkında olmadan hayatının hikayesini yakalamıştır. Haberin önce yerel basın, sonra da ulusal basın üstüne atlar. Bolivya’da yer yerinden oynar. Kamu görevlileri büyük bir telaş içindedir. Telaşın sebebi turistik faaliyetler ziyade haber ile kurulan rüşvet çarkının bozulmasıdır. Konu ile ilgilenileceği ve gerekirse hapishanenin kapatılacağı da söylenir. Ama hiç de öyle olmaz. Ziyaretler bir süre sonra gene “herkesin bildiği bir sır” olarak devam eder.

SONRA NARKOTİK DÜNYA BELGESELİ : WILDLANDS

Rusty Young kitabının kazandığı başarı sonrasında uzun bir süre tıpkı bu satırların yazarı gibi “ilk kitap sendromu” yaşar, ikinci kitabını bir türlü yazamaz. Ama “Wildlands” adlı belgeseli çeker. Bu belgeselde uzun yıllar uyuşturucu çeteleri içine sızmış Amerikalı bir ajanı ve Pablo Escobar’ın tetikçisi ve sağ kolu olan birini konuşturarak uyuşturucu ticaretini tüm boyutları ile ortaya koymaya çalışır. Kitabın film hakları Brad Pitt’in sahibi olduğu yapım şirketince satın alınsa da bir türlü filmi yapılamaz ve yapım şirketi film haklarını kaybeder. Bugünlerde ses getiren dizi Narcos’un yönetmeni José Padilha kitabın filmini yapmak istediğini söylese de, bir türlü bunu gerçekleştiremez. Tanzanya’da tavuk çiftliği işleten Thomas McFadden ile Rusty Young bugünlerde kitabı beyaz perdeye aktarabilmek için imkanları zorlamakta, çeşitli girişimlerde bulunmaya devam etmekteler.

GEZMEK YETMEZ

Sonuç olarak  “Gezmek Yetmez” adını verdiğim bloguma kurarken bu isimle kast ettiğim de tam bu idi : Gezmek Yetmez… Okumak, yazmak, anlatmak, film yapmak, sosyal sorumluluk projelerinde de yer almak lazım.

Son bir not: San Pedro Hapishanesi defalarca kapatılacak denmesine rağmen hala hizmet vermekte ve resmi olarak bu ziyaretler yasaktır. Gerçekten yasak mı? Kim bilir! Burası Bolivya…

28/Şubat/2017

Oğuz Otay

Yazar Hakkında

Oğuz Otay

Seyahat için doğmuş olmasından mıdır bilinmez kırkı çıkar çıkmaz Diyarbakır havaalanından uçağa binerek ilk seyahatini yaptı. Çocukluk yıllarında ailesinin görevi gereği spor kafileleri ile birlikt