Başkent Juneau
Juneau, 1900 senelerinde o zamanki adıyla Alaska Toprakları adı verilen bölgenin başkenti olmuştur. Halen de Alaska’nın başkentidir. Daha önceki başkent ise Sitka imiş.
19.yy öncesinde güneydoğu Alaska’da pek yerleşim yoktu. Sadece Tlingit yerlilerinin yaşadığı bu bölgede somon popülasyonu çok yüksekmiş.
Juneau şehir merkezinden geçerken çok fazla ABD ve Hollanda yatırımı olduğu gözümüze çarpıyor. Zaten buradaki otellerin büyük çoğunluğu Amerika ve Hollandalılara aitmiş. Juneau geziniz sırasında kalabileceğiniz oteller arasından Silverbow Inn ve ya Aspen Suites Hotel Juneau'yu tercih edebilirsiniz.
Biz Juneau’da ilk olarak özel bir somon çiftliğine gidiyoruz. Adı Macaulay olan bu çiftlik 1972 senesinde kurulmuş. Şu an Juneau’da aynı ismi taşıyan 3 tane somon çiftliği varmış. Bu çiftliğin sahibi somon nüfusunun korunması ile ilgili çalışıyormuş. Kendisi çiftliğin karşısındaki adada yaşıyor. Ancak artık somon çiftliği kurulması yasaklanmış.
Somon Çiftliğindeki Havuzlar
Somonların en bereketli oldukları zaman yaz aylarıymış. Somonlar yumurtlama mevsimlerinde sudan yukarıya doğru atlıyorlarmış.
Somon çiftliğinde doğal bir şelale havasını verecek şekilde kademeli havuzlar oluşturulmuş. Somonlar bu havuzlarda çırpınıp çırpınıp yukarıya zıplıyorlar. Bu doğal şelale ortamında zıplayan somonlar için tabii ki burada ayıya yem olma riski yok.
Somon çiftliklerinde somonlar bazı dönemlerde tatlı suya, belli dönemlerde de tuzlu suya geçiriliyormuş. Bu da tabii ki somonların metabolizmalarında değişikliklere sebep olarak faklı cins ve tatlarda somonların türemesini sağlıyormuş.
Somonlar her zaman doğdukları yere geri dönerlermiş. Burada doğan somonları açık denize bıraktıklarında bu somonlar yine havuza geri dönüyorlarmış. 5 tane çok önemli pasifik somonu var; King, Silver, Sockeye, Chum ve Pink.
İçeriden bir miktar konserve somon aldık. Bir de mağazanın içinde çok güzel bir akvaryum yapmışlar.
Buradan tekrar şehir merkezine dönüyoruz.
Juneau'nun Tarihi
Juneau’nun günümüzdeki nüfusu 31.000 kişi. Ancak bu nüfusa ulaşana kadar şehirde neler olmuş acaba? Juneau’da ilk hareketlilik 1870 senelerinde bölgede altın bulunduğu söylentileri yayılınca başlamış. İlk olarak Alman bir mühendis olan George Pilz bu bölgeye gelerek, Tlingit yerlileri ile anlaşmaya çalışıyor. Diyor ki; “Siz bana dağların derinliklerinden altın getirin, ben size para vereceğim, ödül vereceğim, çeşitli imtiyazlar vereceğim.” Tlingit kabilesi şefi Kowee bu isteğe olumlu karşılık vermiş ve kabile üyelerini altın filizi aramaları için dağ eteklerine göndermiş. George Pilz’in açtığı bu yoldan Richard Harris ve 1880’de Sitka’yı terk eden Joseph Juneau da altın bulma ümidi ile bu bölgeye geliyor. Hatta Joseph Juneau şehre ismini vermiştir.
Altının keşfinden sonra başta bu 3 girişimci olmak üzere altın madenlerini işletmeye başlıyorlar. Yaklaşık 160 kilometrelik bir altın madeni inşa edilmiş zamanında. Bu olay "Alaska’daki en büyük altın keşfi" olarak geçmiş tarihe. Ancak İkinci Dünya Savaşı sırasında özellikle Japonların Anchorage ve yukarı bölgesine yaptıkları torpidolu saldırılar, donanma ve uçak saldırıları sonucu, madenlerde çalışan işçiler vatanı savunmak adına asker olarak bu bölgeye gitmişlerdir. Dolayısıyla çalışan sayısı düştüğü için maliyetler artmış ve 1944-1948 senelerinde buradaki madenler kapanmış.
Bu sefer savaş sonrasında altın madenleri Kanada’nın kuzey bölgesine ve iç bölgeye, British Colombia ve Yukon bölgesine kaymış.
Juneau'daki Geçim Kaynakları ve Teleferik Yolculuğu
Juneau’nun en önemli gelir kaynakları; balıkçılık, ahşap, kereste, mobilya, kürk ticareti ve turizm.
Alaska’da toplam 2.600 metre uzunluğunda petrol boru hattı varmış.
Juneau’dan itibaren kuzeye doğru gidildikçe özellikle kış aylarında net bir şekilde kuzey ışıklarını görmek mümkün oluyormuş.
Juneau merkezinden 300 metre yüksekliğe çıkan bir teleferik var. Bu teleferik ile Mount Robert Tepesi'ne çıkılıyor. Teleferiğin yapılışı 27 milyon dolara mal olmuş. Ancak teleferikten görünen şehrin manzarası müthiş.
Bu dağdaki ağaçların boyu 80 metre ila 300 metre arasında değişiyor. Ağaçlar genellikle sedir ağaçları. Tepeye çıkarken basınçtan kulaklarımız tıkanıyor. En tepeden manzara muazzam. Tepeye kurulmuş merkezde hediyelik eşya dükkanları var ancak fiyatlar çok pahalı.
Dönüşümüzde bir hayli yağmur ve rüzgar çıktı. Teleferikle inerken sağa sola sallanıyorduk. Hem ürkütücü hem de keyifliydi.
Juneau’nun merkezinde trafik ışığı yok. Trafiği üzeri sarı giyimli elinde “Stop” yazılı bir kart tutan memur idare ediyor. Yaya geçidine yaklaşan yayalar oldu mu, hemen elindeki stop yazısını kaldırarak caddenin ortasına yürüyor ve trafiği durduruyor. Yayalar geçtikten sonra yine yolun kenarına geçiyor. Çok ilginçti.
Burada yine merkezde ufak rengarenk evler var. Juneau’da teleferikle tepeye çıkmayı, birazdan anlatacağım Mendenhall Buzulu'nu görmeyi unutmayın.
Alaska'nın En Büyük Buzulu: Mendenhall Buzulu
Alaska’nın en büyük buzulu Mendenhall Buzulu'dur. Buzulun kalınlığı 30 metre, uzunluğu 2.5 km ve en geniş yeri 600 metre olarak biliniyor.
1997 senesinde 90 metre gerilemiş. 2004 senesinden bu yana 600 metre çekilmiş. 2030 senesinde Mendenhall Buzulu kalmayacak deniliyor. Çünkü buzul git gide küçülüyor. Buzulun sağ ve sol taraflarında çağlayanlar var. Ama kışın bu çağlayanlar donduğu zaman onlar da buzul gibi görünüyormuş.
Üzerinde bulunup fotoğraf çektiğimiz alan çok yakın bir zamana kadar buzul altındaymış. Eridikçe geriye çekilme olurken buzul, kayalar üzerinde tırmık izleri gibi izler bırakmış.
Buradaki tepeye içerisinde bir restoranın ve buzulların tarihini anlatan bir müzenin yerleştirildiği bir yapı inşa etmişler. Buradan bir dürbün ile buzul üzerindeki kristallere kadar görebiliyorsunuz.
Normal şartlarda biz helikopter ile Mendenhall Buzulu üzerine inecektik ancak maalesef hava şartları izin vermediğinden inemedik. Ve tekrar şehir merkezine gitmeye karar verdik.
Tracy Arm Ve Sawyer Buzulu
400 yıllık jeolojik tarihi olan Tracy Arm Fiyordu'nunen sonunda Sawyer Buzulu var. 400 yıl önce buzullar eriyince bu fiyort ortaya çıkmış. Fiyordun her iki tarafında denize dik uzanan ve yükseklikleri yaklaşık 300 metre civarında olan dağlar var.
Fiyordun içinde git gide Sawyer Buzulu'nayaklaşıyoruz. Yaklaştıkça da zümrüt yeşili denizin içerisinde gördüğümüz buzul parçaları büyüyor. Bu kopan buzul parçalarının asıl sebebi küresel ısınma değil, doğal süreçmiş. Sadece küresel ısınma bu süreci hızlandırıyormuş.
Fiyordun sonuna doğru ilerlerken dağların üzerine çökmüş olan sis, sularda yüzen buz dağı parçaları ve dağlardan akan gür şelaleler inanılmaz bir manzara sunuyor. Burası cennet mi cehennem mi kestirmek çok güç!
Fiyordun sonuna geldiğimizde, gemimiz duruyor ve isteyenler ufak tekneler ile Sawyer Buzulu'nun yanına kadar gidebiliyor. Biz helikopter turu alacağımızdan dolayı bu turu zaman yetersizliği nedeniyle alamadık. Ama gidenlerin çok memnun döndüğünü söyleyebilirim.