Gezimize “Bab-al Bahrain” den başlıyoruz. Arapça Bahreyn "iki deniz arasında" anlamına geliyor. “Bab-al Bahrain” ise “Şehre giriş kapısı” demek. Kapının yönü deniz tarafına bakıyor. İlk olarak 1945 senesinde yapılmış ve o zamanlar deniz ticareti yapan tüccarlar bu kapıdan girip arkasında kurulmuş çarşıda kendi ürünlerini pazarlarlarmış. 1980’de buradaki ufak mağazalar restore edilmiş. Şimdi daha çok turist büroları, hediyelik eşyacılar ve inci dükkanları yer alıyor bu çarşıda. Burası bizdeki Mısır Çarşısının çok çok ufağı gibi ama çarşının dışındaki ara sokaklar tam tahta kale, ne ararsan var. Baharatçıdan oyuncakçıya, iç çamaşırcıdan elektrikçiye herkes burada. Buradaki mağazaların birinden bizin badem – fıstık ezmelerine benzer tatlılarından alıyoruz. Oldukça lezzetli. Aynı bölge içerisinde eski dönemden kalma katedral ve 1-2 tane de eski kilise var. Bahreyn Müslüman bir ülke olsa da, herkes inanışında ve ibadetinde serbest. Dolayısı ile de bu katedralin içi oldukça kalabalık.
Sokak aralarında minik kahvehaneler dikkat çekiyor. Önünde domino oynayıp çay içen yaşça büyük Bahreynliler tam fotoğraflık. Ama izin almayı unutmayın! Fotoğraf çektirmekten pek hoşlanmıyorlar.
Altın almayı düşünenler için sadece kuyumculuk üzerine bir Alışveriş merkezi var; “Gold City” O da bu bölge de yer alıyor.
Buraya çok yakın olan “Dünya Ticaret Merkezi” ise mimari bir başarı örneği. İki kule arasında yer alan pervaneler ile rüzgar enerjisini kullanarak tüm binanın elektriğini üretiyorlar.
Minik ülkede şehirler arası telefon kodu da yok. Toplam nüfusu 900.000 kişi civarında olan Bahreyn’in MÖ 6000 senesinde Arap yarımadasından ayrıldığı düşünülmekteymiş. 36 adadan oluşan Bahreyn’in yüzölçümü 665 km²'dir. Toplam yüz ölçümünün %85’i ana kara, %15’ini ise kalan 35 ada oluşturuyor. Bunlardan en büyük olan adaları: Hawar takımadası, Muharraq, Umm Na'san ve Sitra. Ama birçok ada ana karaya yollar ve köprülerle bağlanmış durumda. Bahreyn ana karası da Kuzeybatıdan, 25 km’lik Kral Fahd Geçidi ile Suudi Arabistan'a bağlanır. Bu sayede Riyad ile Manama arası özel araba ile yaklaşık 4 saat sürer. Ama biz geçmedik Suudi Arabistan’a.
Kornişten sonra doğruca Marina bölgesine gidiyoruz. Burada Funland adında bir eğlence Merkezi var. İçerisinde buz pateni pisti ve bowling salonu mevcut. Biz gittiğimizde Arap bir aile buz pateni yapıyordu. Baba muhteşem kayıyor ve sırasıyla 4 çocuğuna da bunu öğretmek için çabalıyor. Anne ise pistin dışında fotoğraflarını çekiyordu. Pist güzel ancak patenler inanılmaz şekilde bakımsız, kırık döküktü. Biraz serinledikten sonra Marina’da yürüyerek devam ediyoruz yolumuza. Coral Beach Club karşımıza çıkıyor.
Güzel bir mekan yapmışlar. Sol tarafta denize sıfır bir Lübnan Restoranı, sağ tarafta yapay bir kumsal. 15-20 şezlong var. Ufak bir havuz ve içerisinde bar var. Biz gittiğimiz de kimse yoktu. Dikkatinizi çekeyim 2-3 saat denizin değil, havuzun ve güneşin tadını çıkarttık. Burada da deniz çok bulanık.
Doğruca aynı sırada yer alan Al-Fateh Cami’sine gidiyoruz. Aynı zamanda büyük cami olarak da biliniyor. Aynı anda 7.000 kişi ibadet edebiliyormuş bu camii’de. Buradan sonra günlük ibadetimizi tamamlamak adına Al Khamis camii’ye gidiyoruz. Bu cami 692 senesinde Emevi halifesi Ömer bin Abdul tarafından yaptırılmış. 11. yy’da yeniden restore edilmiş. Arap dünyasının en eski camilerinden biri olarak bilindiğinden tarihçilerin ve fotoğrafçıların ayrıca ilgisini çekiyor. Camiye 2 minare sonradan eklenmiş, ilki 12.yy’da, ikincisi ise 16.yy’da. En son restorasyonu ise 2-3 sene önce tamamlanmış.
Buraya yakın bulunan MÖ 2000 senesinden kalma Saar kalıntılarını görmeye gidiyoruz. Ancak halen İngiliz arkeologlar çalışmalarını sürdürüyor. Çıkarılmış olanlar bile oldukça etkileyici. Bittiği zaman sanırım daha fazla turist çekecektir.
Gece kulüpleri ise çok çeşitli... Hoora Bölgesinde Hard Rock Cafe ya da Metropolitan otelin altındaki Club 1, Jufair bölgesindeki Rock Bottom Cafe, Windsor Tower otel’deki Enigma alternatifleriniz arasında. Ancak bu gece küplerinin çok nezih oldukları söylenemez. Bu kulüpler genellikle sabah 4’e-5’e kadar açıklar.
Mesela biz Club1’in karşısında kalıyorduk. Ama her gece bir olay vardı. Uzakdoğulu kızlara asılanlar, polisin pek tepki vermemesi biraz tuhaf geldi.
Eğer daha sakin ve nezih bir ortamda yemek yemek ve müzik dinlemek istiyorsanız, Mövenpick Oteldeki Silk’s restaurant ve Flamingo Cafe’yi, Riffa bölgesindeki Mamma Mia İtalyan Restoranını öneririm.
Ertesi gün Hawar adasına gitmek için yola çıktık. Benzin almak için durduk. Benzinin litresi 0,4 TL’ye geliyor. Benzin sudan ucuz. Çünkü burada markette 1 litre su 0,7 TL’ye geliyor. Benzini aldıktan sonra Bahreyn’in en Güneyine doğru yola çıktık. Dur şehrine gideceğiz. Manama’dan uzaklaştıkça çölleşme daha da belirginleşiyor. Yaklaşık 1 saat sonra Dur’a vardık. Buradan özel taksi bot ile Hawar Adası’na geçtik. Yaklaşık bot 45 dakika sürüyor. İçerisinde tek bir tesis var Hawar Resort Hotel. Ama buradaki denizin daha berrak olduğu kesin. Tüm gün güneş ve denizin tadını çıkarttıktan sonra Manama’ya dönerek kiralık aracımızı teslim ettik.
Bahreyn... Çok özel ruhu olan, ama zaman içinde insanların ruhunu tükettiği minik bir ülke...