Bursa'nın ilçesi olan İznik, yeni rotamızdı. Gezi listemize eklediğimiz yerlerden üst sıralarda yer alan İznik, "keşke çok daha öncesinde keşfetseydim" diyerek adama pişmanlık yaşatacak derecede harika geldi bize. Çook uzun yıllar öncesinden yaşam olduğuna dair buluntulara rastlanmış. Öyle 100-200 değil, MÖ 2500'lü yıllara gidiyor yani.
Hatta kaynaklarda deniyor ki: "Bilinen tarihiyle Makedonya Kralı Büyük İskender'in kumandanlarından Antigonius Monophthalmos tarafından M.Ö. 316'da kurulmuştur. Bu çağın geleneklerine göre, kurucusu Antigonius nedeniyle de "Antigonia" adını almıştır.
Makedonya imparatoru Büyük İskender'in mirasçıları, General Antigonius ve General Lysimakhos, İmparatorluğu egemenlikleri altına almak için birbirleri ile savaştılar. Lysimakhos, M.Ö. 301'de Antigonius'u mağlup etti ve kenti yönetimi altına alarak, o dönemin geleneklerine göre kente sevgili karısının adı olan Nikaia adını verdi. "
ve bugünkü ismi nasıl oluşmuş rivayetlerden bazıları;
"Şöyle ki İznik kelimesindeki –nik-hecesi antik nik-aıa, nın ilk hecesinden-iz-hecesi yunancadaki eis ya da is ön takısından alınmıştır. Şehre yerleşen Türkler rum köylülerle diyaloglarında bu yol nereye çıkar veya nereye Diye sorduklarında, is-nıkaıan gibi cevaplar almışlardır kalıplaşan bu isim Osmanlı dilin de is-nıkaıan şeklinde biçimlenirken, zamanla evrilerek İznik olmuştur. Nıkaıa isminin başına konan ön takı içinden anlamını taşırken, is-nıkaıan zaman içerisinde İznik'e dönüşmüştür."
Üzerinden Bithynia, Roma, Bizans, Anadolu Selçuklu, Osmanlı ve bunlar öncesinde bilmediğimiz bir dolu uygarlık geçmiş. İlçeye gelince zaten neden "açık hava müzesi" dendiğini anlıyorsunuz..
Her bir sokakta gün yüzüne çıkmış bir tarih var. Vaftizhaneler, kiliseler, lahitler, sütunlar, surlardan kalan bölümler.. Etrafı incelemekten ve araştırmaktan, önünüze bile bakamayacağınıza eminim. Şayet birkaç kere yere kapaklanma tehlikesi geçirdim : )
Eskiden surlarla çevrili olan bu şehrin 4 kapısı var; İstanbul, Göl, Lefke, Yenişehir sur kapıları. Biz sadece İstanbul ve Göl Kapı'yı ziyaret ettik. Diğerlerinde restorasyon çalışmaları vardı.
Terminalden inip merkeze doğru yürüdük. Ayasofya'ya vardık.
Sonrasında aşağı yoldan göle doğru yürüdük. Çınar ağaçları solda, surlar sağda göl kıyısında yürümeye başladık. Bu mevsimde çoğu yer kapalıydı. Serin ama ferah, heyecan dolu bir havası var. Gölün suları yüksek ve hava da biraz puslu olduğundan, altındaki bazilikayı göremedik.
Sonrasında gölden merkeze doğru yine surların altından, yanından dolaşa dolaşa giderken İstanbul sur kapısına vardık.
Kapıya arkanızı verip, şehir merkezine doğru yönelince, sütunların üstündeki bu masklar karşılıyor sizi. Yukarıdaki, saçları paralel şekilde uzanan batıdaki mask kadını simgeliyor.
Bu mask da erkeği... İddiaya göre şehri kötü ruhlardan ve düşmanlardan koruduğuna inanılırmış.
Sonrasında Sultan 1. Murat'ın annesi Nilüfer Hatun için inşa ettirdiği imarethane yani günümüzün İznik Müzesi restorasyon sebebiyle kapalı olduğundan, bahçedeki tarihi fotoğrafladık.
Minaresine hayran kaldığım, bu görkemli Yeşil Camii müzenin hemen çaprazında kalıyor.
Hemen ilersinde de Kutbuddinzade var.
Dolaşmaya devam ettik ve Çiniciler Çarşısı'na doğru ilerledik.
Bu girişi görür görmez içeri dalmanız gereken küçük Çiniciler Çarşısı'na girdik. Biraz dolaşıp, yoldaşımın bana hediye aldığı kolyeyi çantama attıktan sonra yavaş yavaş otogarın yolunu tuttuk. Eski tiyatroyu da ziyaret ettik, orası da kapalıydı şimdilik.
İznik'te çokça çini fırınları kazı alanlarına denk gelebilirsiniz. Şehirin altında şehir yatan, her yerinden tarih fışkıran bu yer, kesinlikle görülmeye değer. Bir seyahat daha yapmak istiyorum oraya. Bu sefer daha bilgili bir şekilde ve restorasyon çalışmaları da bitince her yerine girerek...