Taşların Kenti Diyarbakır

Güneydoğu Anadolu Bölgesinde, Dicle nehri kenarlarında kurulmuş tarihi 7.500 sene öncelere dayanan bir kent Diyarbakır. M.Ö. Hurriler’den başlayarak, Osmanlılar’a uzanan geniş bir tarihe sahip olan kentten günümüze kadar 26 farklı medeniyet geçmiş. Her medeniyet farklı eserler bıraktığından, her köşesinde farklı bir tarihi yapı ile karşılaşıyorsunuz. Yani şehrin her yanı Diyarbakır gezilecek yerler listesindeki cazibe merkezlerinden biriyle dolu desem abartmış olmam.

Hatta bazı kaynaklara göre, Silvan yakınlarındaki Hassuni mağaraları günümüzden 10-12 bin yıl önce insanların yerleştiği ilk noktalardan biri olarak gösteriliyor. Burada mağaraların yanında bir de kilise bulunmaktadır. Kayaların odalar şeklinde oyulması ile yapılmış olup, odalar birbirlerine koridorlar ile bağlanmıştır. Diyarbakır, Anadolu ve Mezopotamya arasındaki ticaret yolu buradan geçtiği için yıllar boyu bir odak noktası olmuştur.

Güneydoğu Anadolu’nun bilinen ilk kenti olan Diyarbakır, bundan yaklaşık 5 bin yıl önce, ilk olarak iç kale denilen yerde kurulmuştur. Ardından da şehir surlar ile çevrilmiştir. Bu surlara ilk biçimini Romalılar vermişlerdir.

İşte bu surlar, Diyarbakır’ın günümüze kalan en önemli yapısı. Diyarbakır surları’nın dünyanın en eski surları olduğu söylenmektedir. Üzerinde 12 farklı medeniyetten kalma yazıtlar var. Tıpkı Açıkhava yazıt müzesi gibi.

Surların diğer bir özelliği ise, Çin Seddi’nden sonraki dünyanın en uzun surları olması. Kale surlarının uzunluğu 5.700 metre. Surların yüksekliği 8-12 m, eni ise 3-5 metre. 3-4 katlı olan surların üzerinde 82 tane burç var.

Burçlar içinde Keçi Burcu, en eski ve en büyük olanıdır. 11 kemerli ve geniş iç mekanı bir dönem tapınak olarak kullanılmıştır. Ulubeden ve Yedi Kardeş Burçları Artuklu dönemindendir ve birbirlerine benzer. Her iki burç da silindirik olup, üzerlerinde çift başlı kartal ve kanatlı aslan figürleri yer alır.

Selcuklular’dan kalma Nur Burcu üzerinde ise koşan at, aslan, geyik ve kadın figürleri göze çarpmaktadır. Roma ve Bizans dönemine ait figürler ise Dağ Kapı’da toplanmıştır. Burada daha çok sembolik anlatımlı figürler yer alır.

Surların üzerinden Diyarbakır manzarasını seyredebilirsiniz. Yine buradan Dicle üzerindeki 1065’te kesme bazalt taştan yapılmış olan 10 gözlü Dicle Köprüsünü görebilirsiniz. Mervaniler döneminde yapılmış olan köprüye On gözlü köprü de denilmektedir.

M.S 100 yıllarında Diyarbakır’da Hristiyanlığın izlerine rastlanmaktadır. Diyarbakır’daki Süryaniler, Hristiyanlığı ilk kabul edenlerdendir. Hristiyanlığın ilk kiliselerinden biri olan Süryani Kadim Meryem Ana kilisesi 3.yy’da yapılmıştır. Ondan önce ise burası Güneş Tapınağı imiş. Zaman içinde birçok onarım görmüş olan kilise 1.700 senedir ayaktadır.

İç kale içinde yer alan Saint George Kilisesi de yine 3. Yy’a tarihleniyor. Ama burası 13.yy’da Artuklular döneminde Hamam olarak kullanılmış. Günümüzde ise sanat galerisine dönüştürülmüş.

Diğer önemli kiliseler ise 500 yaşında olan Marpetyum Katolik Kilisesi ve 400 yaşındaki Surp Groges Ermeni Kilisesi. Bu kilise yangın ve yıkımlar nedeniyle defalarca yeniden yapılmış.

Diyarbakır 6. yy’da İslamiyet ile tanışıyor. Bu dönemden sonra çok sayıda cami, külliye ve medrese inşa ediliyor ya da eski eserler camiye çevriliyor. Bu eserler arasında en göze çarpanı Ulu Camii’dir.

İslam orduları, M.S 639 senesinde Diyarbakır’ı fethettikten sonra eski kentin merkezindeki Mar-toma Kilisesi’ni Camiye çevirmişler. Ulu camii sadece Anadolu’nun değil, tüm İslam dünyasının da en eski camilerinden biridir. Selçuklular ve Artuklular döneminde bir çok ekleme yapılarak günümüzdeki halini almıştır. Şam’daki Emeviye Camii’ne benziyor.

Ulu caminin hemen yanında hatta camiye bitişik duran Mesudiye Medresesi de görülmeye değer yapılardandır. İlk eyvanlı ve iki katlı açık medrese olan Mesudiye Medresesi, 1198’de yapılmış olup, Artuklular’dan günümüze kalmıştır.

Şeyh Safa Cami ise taş işlemeciliği ve süsleme sanatıyla öne çıkan yapılardandır. Akkoyunlular’dan günümüze kalan yapı “Parlı Cami” olarak da bilinmektedir. Bir büyük kubbesi ve köşelerinde 4 ufak kubbesi vardır. Ancak en önemli özelliği süsleme teknikleri ve bu tekniğin minareye taşınmasıdır.

Şeyh Mutahhar cami, minaresi ile diğer camilerden ayrışıyor. Bu camii de 1500’de Akkoyunlular döneminde yapılmış olup, minaresi 4 ayak üzerine inşa edilmiştir.

Kentteki Osmanlı dönemi camileri arasında Mimar Sinan’ın eseri olan camiler de bulunmaktadır. 1564 - 1572’de Diyarbakır valisi Behram Paşa tarafından Mimar Sinan’a yaptırılan tek kubbeli Behrampaşa camii, bunlar arasındaki en önemli camiidir. Buradaki taş ağırlıklı kullanım görülmeye değerdir.

Diğer önemli camileri ise Melik Ahmet Paşa Cami, Hazreti Süleymanpaşa Cami, Hüsrev Paşa Cami, Fatih Paşa Cami, Ali Paşa Cami ve Nebi Cami’dir.

Diyarbakır, Mezopotamya’da önemli bir kavşak noktada bulunduğundan bu bölgede çok sayıda han ve kervansaray da bulunmaktadır. Bunlar arasında en önemli olanlar ise Hüsrev Paşa Hanı adıyla da bilinen Deliller Hanı ve Hasanpaşa Hanı’dır. Deliller Hanı’nın özelliği, döneminde her yıl Hacı adaylarını götürecek olan Dellerin burada toplanmasıdır. Günümüzde ise 120 yatak kapasiteli bir otel olarak hizmet vermektedir.

Diyarbakırda gezerken dar ve çıkmaz sokaklar göze çarpar. Geleneksel Diyarbakır evleri işlenmesi zor olan bazalt taşlarından yapılmıştır. Taşların arasını cest denilen harçlarla süslerler. Cemilpaşa konağı da terkedilmiş konaklar arasında göze çarpar.

Eski Diyarbakır evlerine diğer örnekler ise günümüzde müze olarak kullanılan Ziya Gökalp ve Cahit Sıtkı Tarancı’nın evleridir.

Diyarbakır çok köklü bir geçmişe sahip olduğundan Diyarbakır Müzesi’ni gezebilir ve kazı çalışmalarında çıkartılmış olan eserleri görebilirsiniz. Müzenin içinde Neolitik Çağ’dan itibaren Eski Tunç, Urartu, Asur, Hitit, Roma, Bizans medeniyetlerine ait eserler kronolojik sıraya göre sergilenmiştir.

Şehir içindeki Anıt Park ve Koşuyolu Parkı halkın, özellikle de üniversiteli gençlerin çokça rağbet ettiği alanlar.

Diyarbakır’daki Sanat Sokağı, İstanbul’daki İstiklal Caddesi benziyor. Günün her saati kalabalık. Bu caddede çok sayıda el sanatları sergilenen mağazalarla karşılaşacaksınız. Diyarbakır’da öne çıkan geleneksel el sanatları kuyumculuk, ipekçilik ve tabii ki bakırcılık. El yapımı olan hasır bilezik, kişniş gerdanlık, gümüş işlemeli takılar ve el dokuması halı ve kilimler göze çarpmaktadır.

Kentin biraz dışına doğru çıktığımızda üzerine türküler bestelenen Malabadi Köprüsü’nü görebilirsiniz. Silvan ilçesinde bulunan köprü, 1147’ye tarihleniyor. Bosna’daki Mostar Köprüsü’nün bir benzeri olan bu köprü de tek kemerli. Ulaşım sağlamak görevinin yanında, içinde insanların barınabileceği odalar da mevcut.

Ergani ilçesine bağlı Çayönü buluntuları, günümüzden 9.000 yıl önceye Cilalı Taş devrine tarihleniyor. Bu antik kent ilk yerleşik hayata geçilen yerlerden biri olma özelliği taşımaktadır. Buradan çıkarılan buluntular ise Diyarbakır Arkeoloji Müzesi’nde sergileniyor.

Eğil ilçesinde bulunan Asur Kalesi, Dicle nehri’ne bakan dik yamaçlar üzerinde kurulmuş olup, bir çok gizli geçide sahiptir. Kale çevresinde Asur Hükümdarlarına ait pek çok mezar da bulunmaktadır.

Birkleyn Mağaraları ise yine görülmeye değer doğal güzelliklerinden biridir. Bu mağarada Asur Kralları’nın yaptırdıkları kabartma ve çivi yazıtları da bulunmaktadır.

Çermik ilçesindeki, şifalı suların bulunduğu Çermik Kaplıcaları’nın ise üst solunum yolu hastalıkları, romatizma ve kadın hastalıklarına iyi geldiği söyleniyor. Hatta bir inanışa göre burada özel bir dua ile yıkanan kadınlar çocuk sahibi olabiliyorlarmış.

Tabii Diyarbakır demişken Karpuzundan bahsetmeden olmaz. Dünyaca ünlü olan Diyarbakır karpuzu, dicle nehri kenarında çakıllı, kumlu arazilerde yöreye özgü yöntemlerle yetiştirilmektedir. En önemli özelliği iriliği ve lezzetidir. 50 kiloya kadar varan karpuzları ile meşhurdur. 1967 senesinden bu yana Diyarbakır karpuzunun yetiştirilmesini teşvik etmek amacıyla Karpuz festivali düzenlenmektedir. Genelde festivaldeki en büyük karpuz yarışmasına 30 kg. üstü karpuzlar katılmaktadır.

26 medeniyete ev sahipliği yapmış olan Diyarbakır, Türkiye’de mutlaka gezilmesi gereken şehirlerimizdendir.

TUĞÇE YILMAZ

Yazar Hakkında

TUĞÇE YILMAZ

 Yaklaşık 15 sene Medya satın alma ve Planlama sektöründe çok uluslu şirketler ile çalıştıktan sonra kendi tutkusu olan gezi ve seyahate yönelerek Gezimanya.com’u kurmuştur.1997 - 1999 İstanbul Üni