Adım Adım Odessa Gezisi

Odessa, Ukrayna’nın en büyük şehirlerinden biri olsa da, yaklaşık bir milyon nüfusuyla bir İstanbullu için küçük, gezmesi kolay bir şehir. İstanbul’dan yaklaşık 1 saat 10 dakika süren yolculuk sonrası vardığım şehir, gezi tarihim Eylül’ün ikinci yarısı olduğu için serin bir havada gerçekleşti.

Türkiye’ye göre oldukça ucuz bir şehir olan Odessa’da havaalanında taksiye dikkat etmek gerekiyor. Keza daha kapısından çıkar çıkmaz yanınıza gelip sizi havaalanı taksi ofisine götüren taksiciler, burada resmi tarifeye göre gideceğiz yer için ücret talep ediyorlar. Normalde rahatlıkla 200 Grivna’ya (8 Dolar), hatta daha da uygun fiyata gidebileceğiniz mesafe için 650 Grivna (26 Dolar) talep ediyorlar.

Yaklaşık 20-25 dakikalık bir yolculuk sonrası şehir merkezindeki konaklayacağımız eve varıyoruz. Odessa’da, diğer Ukrayna şehirlerinde olduğu gibi, ev tutmak otele göre daha makul. Şehrin en merkezi yerinde 1+1 daireyi geceliği 35 Dolar'a kiraladım. Ev, şehrin en popüler ve merkezi noktası kabul edebileceğimiz Derybasivska Caddesi'ne 20 metre mesafede. Gezi rotalarımı Derybasivska Caddesi'ni merkez alarak anlatacağım.

Odessa’yı üç bölgeye ayırıp, vakit varsa üç günde gezmek; yoksa hızlandırılmış bir programla iki günde gezmek mümkün.İlk gün Derybasivska Caddesi’nde geziye başlayabiliriz. Caddenin büyük bölümü trafiğe kapalı. Cadde üzerindeki Şehir Bahçesi ismi verilen park, ilk durak noktamız. Parkın içinde çeşitli heykeller, çardak ve kafeler yer alıyor. Zaman zaman parkta çeşitli etkinlikler de yapılıyor. Benim gezi tarihlerimde Odessa’da caz festivali olduğu için parkta kurulan sahnede canlı olarak caz dinleme imkanı bulduk. Parktaki heykellerden üçü; 12 Sandalye Heykeli, Leonid Utiosov Heykeli ve Kalp Heykeli. Sovyet edebiyatını mizah, taşlama ve ironi unsuruyla tanıştıran İlya İlf ve Yevgeni Petrov'un beraber yazdıkları 12 Sandalye kitabına ithafen parkın içerisine bir heykel konulmuş.


Kalp heykeli ise üzerinde 200 tane küçük kalbin yer aldığı bir heykel. İnanışa göre bu heykele dokunanın günü çok iyi geçiyormuş.

Parkın hemen önünden şehir turu yapan elektrikli, 10-12 kişilik araçlar kalkıyor. Bu araçlar yaklaşık bir saatlik bir tur yapıyor. Turda hem Rusça, hem de İngilizce rehberlik hizmeti veriliyor. Turun fiyatı 250 Grivna (10 Dolar). İlk günkü programımın büyük kısmını yürüyerek yapabileceğiniz gibi bu araçla da rehber eşliğinde yapmak mümkün. Ancak benim tavsiyem, önce yaya olarak, kendiniz, sindire sindire gezin. Bir başka gün, kalan vaktinizde gezdiğiniz yerlerin bir de hikayesini öğrenmek için bu tura katılın.

Parkın hemen çapraz karşısında güzel mimarisi ile dikkat çeken Hotel Bolshaya Moskovskaya yer almaktadır.

Parkın diğer çaprazında ise Pasaj yer almaktadır. Bir girişi Derybasivska ve diğer girişi Preobrazhens'ka Caddesi üzerinde olan Pasaj mimarisi ile dikkat çekiyor. 19. yüzyıl sonunda yapılan ve yapıldığı zaman dükkanları, ofisleri, restoranları ve oteliyle bir cazibe merkezi olan pasaj, bugün sadece mimarisi ile dikkat çekiyor.

Pasajı gezdikten sonra Derybasivska’nın diğer tarafına doğru yöneliyoruz. Yol üzerindeki kafe ve restoranlarda çokça Türk ile karşılaşmak mümkün. Caddenin doğu tarafına doğru yürürken, caddeyi dik kesen caddelerden birinde sol tarafa baktığınızda Odessa Opera ve Bale Binası'nı görecekseniz. Odessa’nın en gösterişli binalarından biri olan bina 1810 yılında hizmete açılmış.

Opera’nın bahçesinden geçerek sağ aşağıya (doğu istikametine) doğru devam edildiğinde Belediye Binası’nın önüne geliniyor. Bir başka gösterişli bina olan belediye binası yapıldığında ilk olarak borsa olarak kullanılmış. Üzerinde Yunan tarım ve ticaret tanrılarının heykelleri bulunan bina 1824-38 yılları arasında inşa edilmiş.

Binanın hemen önünde gemileri bombalamak üzere konulan tarihi bir top ve onun da yanında Rus şair ve yazar Puşkin heykeli yer almaktadır. Binanın önünde uzanan uzun bir cadde ve park bulunmaktadır. Prymorskyi Bulvarı ve yanı başında uzanan bu güzel park İstanbul Parkı.

Parkın peyzaj çalışması İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından yapılmakta. Karadeniz’e tepeden bakan bu park, geceleri ışıklandırılan ağaçları, sıra sıra dizilen kahve arabaları ile şehrin hareketli noktalarından birisi. Parkın içerisindeki camdan bir yapının içerisinde antik Yunan döneminden kalma bazı kalıntılar sergilenmektedir. Parkın ve bulvarın orta noktasında Richelieu Dükü Armand-Emmanuel du Plessis’in heykeli yer almaktadır. Fransız soylusu olan bu şahsın, küçük bir köy olan Odessa'yı modern bir kente dönüştürmesi nedeniyle, şehrin önemli bir noktasına heykeli dikilmiş.

Heykelin önünde 192 basamak aşağıya doğru inen merdivenler, şehrin simgelerinden biri olan Potemkin Merdivenleri. 1837-1841 yılları arasında 200 basamak yapılan merdivenler, daha sonra merdivenlerin aşağısında yapılan yol nedeniyle 192 basamağa düşmüş. Her 20 basamakta bir düzlük bulunan merdivenlere yukarıdan bakıldığında sadece bu düzlükler, aşağıdan bakıldığında ise sadece basamaklar görülmektedir.

Merdivenlerin hemen yanında füniküler yer alıyor. Bu sebeple merdivenleri yürüyerek inip, füniküler ile geri çıkmak mantıklı olacaktır.

Richelieu Dükü Armand-Emmanuel du Plessis heykelinin arka tarafındaki caddede 100 metre kadar ilerleyince II. Katerina Heykeli ve meydanına varıyorsunuz.

Meydandan tekrar parka ve Prymorskyi Bulvarı boyunca devam ederek geziye devam ediyoruz. Yolun sonunda Vorontsov Sarayı’na ve sarayın bahçesinde, Odessa’ya bir yamaçtan bakan kolonlara geliyoruz. 1827-1830 yılları arasında inşa edilen saray ve kolonlar, Odessa’nın yönetici generallerinden Mikhail Semyonovich Vorontsov tarafında yaptırılmış.

Vorontsov Sarayı’nın hemen yanında Üvey Anne Köprüsü’nü görebilirsiniz. Oldukça yüksekte olan köprüden manzara resmi çekilebilir. 1968 yılında yapılan köprünün öbür tarafında bir başka saray Şah’ın Sarayı bulunmaktadır. Köprü komünist parti tarafından devrimin 50. yılına yetiştirilmek istenmiş ancak yetiştirilememiş. Odessa’nın en uzun, yüksek ve geniş köprüsü. Efsaneye göre Komünist Parti Odessa sorumlusu Mihail Sinitsa çok sevdiği üvey annesinin keklerini öğlenleri yiyebilmek için bu köprüyü yaptırmış. Ancak üvey annesi şehrin başka tarafında yaşadığı için köprü yapımında bu amacın efsane olduğu biliniyor.

Böylelikle Derybasivska’ya yürüme mesafesindeki şehrin tepe bölgesi tamamlanmış oldu. Bundan sonrasını yine aynı gün veya ikinci gün için anlatacağım gezi yerleri ile birlikte gezmek mümkün. Çünkü bu yerler ilk gün ve ikinci gün gezi bölgelerinin ortasında.

Prymorskyi Bulvarı'nın ortasındaki Potemkin Merdivenleri’nden aşağıya inerek veya Opera Binası’nın önündeki sokaktan yokuş aşağı devam ederek yamacın aşağısındaki Prymors'ka Caddesi'ne iniyoruz. Caddede sağ tarafa dönüp az ilerleyince solda Odessa Limanı’nın kapısı karşınıza gelecek. Limanda “Denizcinin Karısı Heykelini” görebilirsiniz. Ayrıca kişi başı 6 Dolar tekne yolculuğu yapmanın mümkün olduğunu öğrendik; ancak havanın serin olması nedeniyle tercih etmedik.

İkinci günün programında ilk durağımız Tarasa Shevchenka Parkı. Derybasivska Caddesi’nin doğusunda kalan parka Odessa Liman’nından yürüyerek 10 dakikada gidebilirsiniz. Karadeniz bakan bir yamaç üzerinde yer alan ve oldukça geniş bir park olan Tarasa Shevchenka Parkı’nın içerisinde Chernomorets Stadı bulunmaktadır. Stadın çevresi yeşillikler içinde. Stadın altında Chernomorets futbol takımının mağazası ve müzesi yer almakta. Ancak mağazadaki ürünlerin oldukça sınırlı ve kalitesiz olduğunu söyleyebilirim. Stadın altında ayrıca iş merkezi, restoran ve fitness salonu da faaliyet gösteriyor.

Stadın yanı başında, parkın içinde II. Aleksander Kolonu görülebilir. Kolon 1891 yılında inşa edilmiş.

Parkın içinde stadın güneyine doğru denize bakan yamaç boyunca yürüyünce büyük bir anıtın önüne geliyoruz. Önünde sönmeyen bir ateş yanan bu anıt Meçhul Denizci Anıtı.

Anıtın önünde ise 1941-1945 yıllarına adanmış Zafer Yolu yer alıyor.

Zafer Yolu boyunca ilerleyerek artık Tarasa Shevchenka Parkı’nın çıkışına geliyoruz. Parkın bittiği yerde küçük bir lunapark var. Lunapark ile işim yok diyenler ise Zafer Yolu’nu gördükten sonra Meçhul Denizci Anıtı’ndan kıyıya bakan yamaç boyunca güneye doğru devam ederek Nemo Yunus Akvaryumu'na varacaklardır. Her gün saat 12:00, 15:00 ve 18:00’de 45 dakikalık yunus gösterisi yapılan akvaryumda biletler kişi başı 250 UAH (10 Dolar). ​Akvaryumda ücret karşılığı yunuslarla resim çektirmek ve yüzmek de mümkün. Nemo, aynı adı taşıyan otelin bir parçası olup, tesis Langeron Plajı'nda yer alıyor. Burada ayrıca hamburgerci, restoran ve iskeleler bulunmaktadır.

Nemo’nun önünden kalkan elektrikli araçlar ile 7 km boyunca ağaçlıklı bir yoldan güneye doğru giderek Arcadia bölgesine gidiyoruz. Burası yazın hareketli olan, beach clubların, cafe ve restoranların, gece kulüplerinin, mağazaların ve yine küçük bir lunaparkın yer aldığı eğlence bölgesi. Bölgenin en popüler mekanı İbiza Beach.

Biz günümüzü artık burada tamamlayarak taksi ile eve dönüyoruz.  Bölgeden ayrıca 4 numaralı tramvay hattı ile Derybasivska’ya, 5 numaraları hat ile ise üçüncü gün programında bahsedeceğim Privoz’a gitmek mümkün. İkinci gün zamanı ve enerjisi olanlar ise Arcadia’nın daha güneyinde yer alan Savaş Müzesi'ni gezebilirler. Müzeye Arcadia’ya yakın geçen 19 nolu tramvay ile gidebilirsiniz, aynı tramvay ile merkeze yakın bir bölgeye dönebilirsiniz.

Üçüncü gün rotamız şehir merkezinde Derybasivska’nın güney tarafı. Görülecek yerler birbirine yakın olmakla beraber Derybasivska’ya 2 km mesafede olduğu için bölgeye ulaşımda yürümek yerine tramvayı da kullanabileceğinizi belirtmek isterim. Tabii bir şehri gezmenin en iyi yolu yürümek ama en azından gidişte veya dönüşte tramvaya da binmek gerekir. Nitekim ülkenin toplu taşıma araçlarına binmek de ilgi çekici olacaktır.

Burada küçük bilgi vereyim. Odessa’da tramvaydan inerken ön kapıdan iniliyor ve ödeme inerken yapılıyor. Kişi başı ücret 2 UAH (8 cent).

Derybasivska’nın batı tarafındaki Preobrazhens'ka Caddesi’ne ve bu caddede güney istikametine doğru kısa bir yürüyüş yapınca sağ tarafta Katedral Meydanı, meydanda bir park ve Spaso-Preobrazhensky Katedrali'ni göreceksiniz. Odessa’nın belki de en gösterişli katedrali olan yapı geceleri ışıklandırılıyor.

Katedralin önündeki parkta  Mikhail Vorontsov’un heykeli yer almaktadır. Vorontsov ismini ilk günkü gezi rotasında yer alan Vorontsov Sarayı’ndan hatırlayacaksınız.

Parkın önünde Preobrazhens'ka Caddesi üzerinde Grecheskaya tramvay durağı var. Duraktan güney yöne giden 3 veya 12 nolu tramvaya binerek, dört durak sonra Privoz durağında iniyoruz.
Burada ilk olarak Preobrazhenskyi Parkı içerisindeki hayvanat bahçesini geziyoruz. Doğrusunu söylemek gerekirse çok özelliği olan bir hayvanat bahçesi değil. Bu nedenle fazla zamanınız ve merakınız yoksa es geçebilirsiniz. Hayvanat bahçesinin yanında Privoz denilen sabit bir pazar var. Privoz oldukça geniş, içerisinde sebze, meyve ve bilumum yiyecek malzemesinin yanı sıra, birçok ucuz giyim tezgahları da var. Privoz oldukça kalabalık ve canlı. Yerel hayatı gözlemlemek için ideal bir nokta. Privoz’ın batı ucundan girip doğu ucundan çıkıyoruz.

Yaklaşık beş dakikalık bir yürüyüş sonrası bu defa Odessa Tren Garı'na varıyoruz. Gar binası Odessa’nın gösterişli binalarından bir tanesi.

Garın karşı çaprazında, caddenin karşısında ise Great Martyr And Healer Panteleimon Katedrali'ni görecekseniz.

Bundan sonra tekrar Derybasivska Caddesi'ne döneceğiz. Dönüş yolu için kuzeye giden birkaç cadde alternatifi olmakla beraber tramvayla geldiğimiz Preobrazhens'ka Caddesi veya ona paralel Katerynyns'ka Caddesi boyunca yürümek tercih edilmelidir. Şayet Preobrazhens'ka Caddesi'ni tercih ederseniz, yol üzerinde Sviato-Uspenskyi Katedrali’ni de gezmenizi tavsiye ederim.

Üçüncü gün kalan vakitte Odessa’nın yer altı sığınaklarını gezmenizi tavsiye ederim. Ben vakit darlığından dolayı vakit bulup gezemedim. Ancak yaptığım araştırmalarda oldukça güzel ve ilgi çekici bir tur olacağını anladım. Odessa Catacombs diye internette bir araştırma yaparak bilgi toplamanız mümkün. 

Odessa ile ilgili birkaç bilgi daha vermek gerekirse, şehir oldukça ucuz. Yemek konusunda adım başı karşınıza çıkan İtalyan veya Gürcü restoranlarını tercih etmelisiniz. Şehir merkezinde üç tane şubesi olan Olio Pizza, Kiev’deki Oliva’nın bir taklidi gibi görünmekle birlikte yemekleri lezzetli. Yaz-kış demeden giyecek konusunda tedarikli olun, yanınız kalın bir şeyler alın. Taksicilerle pazarlık yapın. Konaklamak için ev kiralamayı tercih edin.
 www.sonatizm.com