Safranbolu ve Amasra Gezisi

İstanbul ve Ankara gibi iki büyük şehrimizden hafta sonu gidip gezilebilecek Safranbolu ve Amasra için dolu dolu ve minimum zaman kaybıyla maksimum verimlilik alabileceğiniz bir gezi planı hazırladım. Şahsen ben uyguladım ve tavsiye ediyorum.

İstanbul’dan cumartesi sabahı saat 06.00’da Safranbolu’ya doğru hareket ettik. Yola çıkmak için daha geç saate kalmamakta fayda var, zira gezilecek yerleri koşturmadan gezebilmek için zamana ihtiyacımız var. Saat 10.00 civarında bölgeye vardım.

İlk olarak Safranbolu’ya girmek yerine Safranbolu’ya 17 kilometre mesafedeki Yörük köyüne gittik. Yörük köyü bir bakıma mini bir Safranbolu gibi. Eski konaklardan oluşan köye öncelikle gelmemizin bir nedeni kahvaltımızı bu köyde yapacak olmamızdı. Köyde yer alan Yörük Sofrası’nda serpme kahvaltı yapmanızı tavsiye ediyorum. Günün diğer saatlerinde köye gelen ziyaretçiler ise burada gözleme ve baklava yiyebilirler.

Yörük Sofrası’nın önündeki yoldan yaya olarak köyü gezmeye başlıyoruz.

Birbirine yakın mesafede gezi amaçlı açık üç tane konak bulunmaktadır. Düşük bir ücret karşılığı gezilen bu konaklardan biz Sipahioğlu Konağı’nı gezdik.

Konakların altlarında hediyelik eşya dükkânları yer almakta. Sipahioğlu Konağı’nın karşısındaki dar sokaktan yokuş yukarı yürüyerek yolun sonundaki Çamaşırhane’ye ulaştık.

Sonrasında sokaklarında turlayarak, bol bol fotoğraf çekerek Yörük köyü gezimizi tamamladık.

Biz gitmedik ama meraklısı için köyde Leyla Gencer Sanat Evi olduğunu da hatırlatalım. Köyle ilgili bir not; Cemil İpekçi, Leyla Gencer ve Gülgün Feyman’ın buralı olduğunu belirttiler.

Köyden çıkıp Safranbolu’ya gitmek üzere anayola girdiğimizde, hemen solumuzda Konarı Dipsiz GölTesisleri yer almakta. Safranbolu gezisi için araştırma yaparken karşılaştığım bu yere kahve içme bahanesiyle uğradık. Hani biz yaptık siz yapmayın diye söylüyorum. Güzel bir göl kenarı tesis bulacağımızı umduk ama göl denilen şey havuzdan bozma, tesis deseniz bakımsız bir yer, en fenası ise hizmet adına bir şey yok. Fazla vakit kaybetmeden buradan ayrılarak artık Safranbolu’ya gittik.

Safranbolu turistik bir yer olması nedeniyle konaklama açısından birçok alternatif sunmakta. Bence buraya gelmişken en güzel ve otantik seçenek bir konakta kalmak. Tavsiye isterseniz tarihî ve turistik merkezine 2 dakika yürüme mesafesindeki Çamlıca Konağı’nda kalmanızı öneririm. Konağın sahibi Özlem Hanım oldukça ilgili.

Konaklama için giriş yaptıktan sonra Safranbolu’yu gezmeye başlıyoruz. Her türlü gezide rahat ayakkabı giymek tabii ki önemlidir ama Safranbolu’nun Arnavut taşlı sokaklarında gezmek için bu prensibe daha fazla özen göstermek gerekir.

Safranbolu’da ilk gezi noktamız Tarihî Kent Müzesi (Eski Hükümet Konağı). 1904 yılında Kastamonu Valisi tarafından yaptırılan konak bugün müze olarak hizmet vermektedir.

Bir vadi içerisinde kurulu olan tarihi kente tepeden bakan müzenin yanı sıra, burada Saat Kulesi ve Anadolu Saat Kuleleri Minyatürleri de yer almaktadır. Saat Kulesi 1797 yılından beri ayaktadır.

Hemen yanında ise bir dönümlük alan içerisinde 15 minyatür saat kulesi bulunmaktadır.

Kent Müzesi’ne çıktığımız yokuştan geri iniyoruz. Tarihî Çarşı’nın hemen girişinde Kazdağlıoğlu Camii’ni görüyoruz.

1779’da inşa edilen ve çok köşeli kubbesi olan bu caminin aşağı tarafında, çarşının başladığı yerde Tarihi Cinci Hamamı görülecek bir sonraki noktamız.

Hamamı geçerken başlayan çarşı ileriye ve sağa sola doğru uzanan dar sokaklar boyunca uzanmaktadır. Buralarda biraz dolaşarak kaybolmakta fayda var. Çok büyük bir alan olmayan bu çarşının en kritik yerleri Yemeniciler Arastası, Arasta Kahvesi ve GüneşSaati’dir. Çarşı alışveriş yapmak isteyenler için en ideal bölge. Lokum ve safran bitkisinden yapılan çeşitli ürünler, minyatür Safranbolu evleri gözde hediyeliklerdir.

Çarşı’daki gezimizde bir sonraki durağımız çarşının yanı başında yer alan Köprülü Mehmet Paşa Camii. 1661 yılında tamamlanan Safranbolu’nun en büyük camisinden sonra ise Safranbolu’nun en görkemli yapılarından Cinci Han’a ulaştık. Otel olarak işletilen Han’a ufak bir ücret karşılığı gezmek için girebiliyorsunuz. Han’ın avlusunda çay, kahve molası verebilirsiniz.

Çarşının alt tarafında yer alan İzzet Mehmet Paşa Camii’nin avlusundan geçiyoruz ve avlunun öbür ucundaki merdivenlerden aşağıya inerek Demirciler Çarşı’na varıyoruz.

Bu bölgenin de gezisini tamamladıktan sonra sıra Safranbolu’nun en popüler gezi noktalarından biri olan Kaymakamlar Gezi Evi’ne geliyor. 19. yüzyıl başlarında yapıldığı düşünülen yapı çok iyi korunmuş ve dönemin yaşam biçimini çok güzel yansıtmakta.

Kaymakamlar Gezi Evi’nden çıktıktan sonra tekrar çarşıya doğru değil, evin bulunduğu sokağın devamındaki merdivenlere ve yokuşa yöneliyoruz. Sıkı bir tırmanma sonrasında Safranbolu’ya tepeden bakabileceğiniz en güzel yer olan Hıdırlık Tepesi’ne geliyoruz. Manzarası güzel olan Hıdırlık Tepesi’nde mola vermek isteyenler için çay bahçesi bulunmakta.

 

Böylelikle tarihî Safranbolu kent merkezi gezimizi aşağı yukarı tamamlıyoruz. Son bir gezilecek yer kaldı ki onun için biraz yürümek gerekecek. Hıdırlık Tepesi’nin iki giriş çıkışı bulunmakta. Kaymakamlar Gezi Evi tarafından girdiğimiz tepeyi diğer taraftan terk ediyoruz. Çamlıca Konağı’nın da yer aldığı Akçasu Sokağı’na gidiyoruz. Sokağın sonunda yer alan Lütfiye Camii, nam-ı diğer Kaçak Camii son gezi noktamız. 1880 yılında yapılan cami derenin üzerine kemerlerle inşa edilmiş. Caminin hikâyesini mutlaka araştırıp öğrenin.

Amasra Gezimizden Notlar

Gezimizin ikinci gününde sabahtan arabayla Safranbolu dışına hareket ediyoruz. İlk gezi noktamız Tokatlı Kanyonu. Safranbolu’ya yaklaşık 5 kilometre mesafedeki kanyona varıyoruz. Kanyonda görülecek iki yerden ilki İncekaya Su Kemeri. Su kemerini uzaktan fotoğrafladıktan sonra ise sırada Kristal Teras var. Kanyonun üzerine inşa edilen bu cam teras hem güzel bir manzara sunmakta, hem de yükseklik korkusu olanlara adrenalin salgılatmakta. Bizim Tokatlı Kanyonu gezimiz bu kadar, ancak fazladan zamanı olanlar Tokatlı Kanyonu yürüyüş parkuruna girebilirler. Yaklaşık 150 basamakla inilen kanyonun içerisinde yürüyüş parkuru bulunmakta.

Tokatlı Kanyonu’ndan sonra sırada Bulak Mencilis Mağarası var. Mağara Safranbolu’ya 7,5 kilometre mesafede. Mağara girişine yakın bir noktaya kadar arabayla gittikten sonra tahminim 150 civarında basamakla mağara girişine ulaşılmakta. Mağara içerisindeki hava dışarıdan bağımsız olduğu için içerisi yaz kış serin. Belli periyotlarla rehber eşliğinde mağaraya giriş yapılabilmekte. Sadece 400 metrelik kısmı ziyarete açık olan mağaranın çok etkileyici olduğunu söyleyebilirim. Dileyenler ücret karşılığında mağaranın derinliklerine doğru 6 - 8 saatlik bir gezi de yapabilirler. 3 rehber eşliğinde yapılan bu gezide yer yer tırmanma, sürünme, botla mağara nehrini geçme ve zipline yapmak gerekmekteymiş.

Sırada Safranbolu’dan iyice uzaklaşmak var. Yaklaşık 90 kilometre kuzeye, Karadeniz kıyısındaki Amasra’ya gidiyoruz. Yolda yer yer yolun üzerine uzanan ağaç dalları çok güzel bir görüntü oluşturmakta.

Amasra'ya varınca ilk olarak çarşısında, deniz kenarındaki restoranlardan birinde balık yiyoruz. Balığın bol ve uygun fiyatlı olduğu bir kasabadayız.

Yemek sonrası Kemere Köprüsü’nden geçerek Boztepe Adası’na geçiyoruz ve adanın ucundaki Ağlayan Ağaç’a geliyoruz.

Ağlayan Ağaç’ın yanındaki çay bahçesinde karşıdaki Tavşan Adası’na ve deniz manzarasına karşı çayımızı içiyoruz.

Sonrasında geri dönerek Kemere Köprüsü’nden tekrar geçiyoruz. Köprüyü geçince, çarşı istikametinde yürürken soldaki Kemere Sokağı’ndan içeri girerek kalenin içinde gezmeye başlıyoruz.

Sokak boyunca ilerlerken Fatih Camii’ne ulaşıyoruz.

9. yüzyılda Bizanslılar tarafından kilise olarak yapılan yapı Fatih’in Amasra’yı fethi sonrası camiye çevrilmiş. Camiyi geçtikten sonra az ileride sağda yine 9. yüzyıldan kalma bir Şapel ile karşılaşıyoruz.

Sokağın sonundaki merdivenlerden aşağıya inerek Amasra Yarımadası’nın diğer yakasına geçmiş oluyoruz. Bu tarafta mendirekte gezebilirsiniz. Ayrıca yine çarşının bir kısmı ve sıra sıra balık lokantaları bu tarafta.

Mendireğe doğru değil, sağ tarafa, çarşıya doğru yürüdüğünüzde Çekiciler Çarşı’sının girişini göreceksiniz. Bu çarşıyı mutlaka gezin ve alacaksanız hediyelik eşyalarınızı buradan alın. Çarşı ince uzun bir sokak boyunca devam ediyor.

Sokağın sonu Amasra’ya giriş yaptığımız, Kemere Köprüsü yakınlarındaki çarşıya, balık lokantalarının yanına çıkıyor.

Son olarak yine merkezde, çarşıya 3-4 dakika yürüme mesafesinde Amasra Müzesi var. Müzede Amasra çevresine ait arkeolojik ve etnografik eserler yer alıyor. Böylelikle Amasra turumuzu tamamlıyoruz.

Benim için bundan sonra eve dönüş vakti geliyor. Saat 18.00 gibi gezim tamamlıyor. İstanbul’a dönecekler için yaklaşık 5,5 – 6 saatlik bir yolculuk bizi bekliyor.

Vakti olup Amasra veya Safranbolu’da bir gece daha kalacaklar için Amasra’ya 12 kilometre mesafede Gürcüoluk Mağarası ve 28 kilometre mesafede Göldere Şelalesi olduğunu söylemek isterim. Ben gitmedim ama fırsatı olanlar için buraya not etmiş olalım.

#Makedonyadan yazılar alanında göster
Kapalı