Sevgili dostlar sizleri merhum şarkıcı Barış Akarsu’nun dizelerinde dile getirdiği gibi yosun kokan şehir Amasra’ya götürmek istiyorum. Cennet Amasra, Batı Karadeniz kıyısında şirin mi şirin, güzel mi güzel, görülesi mi görülesi Bartın ilimize bağlı bir ilçe. Yıllardır görev yapmakta olduğum şehrin en güzel yörelerinden bir tanesi.
Hiç abartmadan söyleyeyim ki bana Türkiye’de görülmesi gereken 10 şehri söyle deseler bu listede kesinlikle Amasra olurdu. Bir yarımada şeklinde denizin adeta bir gerdanlık gibi sardığı Amasra’yı gördüğünüz zaman bana hak vereceğinize eminim.
Amasra’nın Kurucaşile tarafından girişinde yer alan Kontaş tesislerinin de yer aldığı manzaralı tepeden Amasra’yı seyrettiğinizde tadına doyum alamayacağınız harika manzaraları fotoğraflayabilir, harikulade manzaraların keyfini çayınız veya kahveniz eşliğinde çıkarabilirsiniz. Bu harika manzaraya ek olarak belirtmeden geçemeyeceğim bir de bakacak tepesi var. Büyük sultan Fatih Sultan Mehmet Han, 1460 yılının sonbaharında Amasra’nın fethi için bakacak tepesi sırtlarına gelir.
Kontaş Tepesi’nden Muhteşem Amasra Manzarası
Gördüğü muhteşem manzara karşısında adeta büyülenen cennet mekân Sultan Mehmet, lalasına dönerek “Lala lala Çeşmi Cihan bu mu ola” diyerek hissettiği hayranlığını adeta dizelere bu şekilde döker. Çeşmi Cihan da eski Osmanlıcada dünyanın göz bebeği, kâinatın gözleri, cihanın gözleri manasına gelmektedir.
Amasra’da Fatih Sultan Mehmet Heykeli
İşte Bakacak Tepesi’nden cennet Amasra’yı seyrettiğinizde o günlere de dalacak, cennet mekân Fatih Sultan’ın bu güzel şehre niçin Çeşmi Cihan ismini verdiğini çok daha iyi anlamış olacaksınız. Fatih Sultan’ın övgüsüne mazhar olmayı başarabilmiş Amasra’da birçok mekânın isminin Çeşmi Cihan ile başladığını gördüğünüzde sakın ola ki şaşırmayasınız.
Amasra; Karadeniz’in incisi, Kraliçe Amastris’in abidesi. Büyük Roma İmparatorluğu'nun Bithynia-Pontus prokonsülü Pliny'nin "güzel ve muhteşem"; İstanbul Fatihi Sultan Mehmet Han’ın "Çeşm-i Cihan", Bizanslı tarihçi Niketas'ın "dünyanın gözü" şeklinde nitelendirdikleri Amasra'yı, Latin ozan Catullus'un "Gemilerin Pontus Amastrisi'nde ıslanan kürekleri" dizesinde bulmak; 1900'lü yıllarda ise Ernest Von der Nahmer'in, doğanın, tarihin ve kültürün kucağına saklanmış bu gizemli ve esrarengiz kasabayı bir Alman efsanesindeki "Dikenli Küçükgül"e benzetişinin veya İsmail Habip Sevük'ün aynı muhteşem güzellikteki manzara karşısında "Görsen yazık dersin; görmesen yazık edersin !" ifadelerinin nedenlerini, şehrin manzarasına dalıp yorumlamaksa, kuşkusuz ki tarihin buram buram gizemli serüvenler kokan havasını hissedebilmektir.
Evet, sevgili dostlar sizlere ilçeye ismini veren güzeller güzeli Amastris’ten bahsetmek istiyorum. Roma imparatorluğu döneminde Paphlagonia kıyısındaki bir yarımadada yer alan kent, Sesamos adıyla Heraclia’ya (Karadeniz Ereğlisi) bağlı bir kasabaymış. Hikayemiz MÖ IV. yüzyıl civarlarında başlıyor. Pers hanedanının son kralı 3. Darius'un kardeşi Oksyathres'in kızı olan Amastris, Heraclia Satrabı (Valisi) Dinysos ile evlenince ki Türk devletlerinde de olduğu gibi o dönemde de hanedanlıklar arasında evlilikler, devletlerin daha da büyümesi ve barış içerisinde yaşanması için sıklıkla tercih edilirmiş, pılını pırtısını toplayıp antik dünyanın Paflagonya’sına (bugünkü Batı Karadeniz) gelir.
Heraclia satrabı Dinysos, karısına Sesamos adıyla İyon kolonileri tarafından kurulan şehrin yönetimini verir. Sesamos’a yerleşen ve şehrin ismini kendi ismiyle değiştiren Kraliçe Amastris’in güzelliğini, günümüzde Direkli kaya ismi verilen havuz da Karadeniz’in serin ve şifalı sularıyla yıkanmasına borçluymuş. Direkli kaya, Cenevizliler zamanında fener olarak kullanılmış. Direkli Kaya’dan denize girmek de mümkün, müthiş manzaralı hatıra fotoğrafları çektirebilmek de. Amasra’ya geldiğinizde Cenevizlilerden kalma kaleye çıkarken Direkli Kaya’yı görmeden ve güzeller güzeli Kraliçe Amastris’i yâd etmeden sakın geçmeyin. Ne kadar hazindir ki cennet Amasra’ya ismini veren güzeller güzeli Kraliçe Amastris, taht kavgaları yüzünden oğulları tarafından öldürülmüş.
3000 yıllık tarihi, kültürü, koyları, ana karaya bağlı ve bağımsız adaları, tüm doğa güzellikleri ile eşsiz bir görselliğe ve güzelliğe sahip, kendine özgü balık lokantaları, plajı, limanları ile görsel ve damaksal bir ziyafet sunan Amasra’yı hep birlikte gezmeye devam ediyoruz.
Amasra deyince belirtmeden geçemeyeceğimiz muhteşem bir damak tadı var; Amasra salatası. Salatayı sevmeyenimiz hemen hemen yok gibidir. Ama istisna olarak olanlar varsa da salatayla ilgili son kararlarını vermek üzere kendilerini bir de Amasra’ya davet etmek istiyorum. Yaklaşık 40 çeşit yeşillikten ve eşsiz elma sirkeli bir sostan yapılan Amasra salatasını eşsiz lezzetteki Amasra balığıyla beraber yemeyi sakın ihmal etmeyin. Salata yemek için bir şehre gidilir mi diye sorsalar birçoğumuz dalga mı geçiyorsun diye cevap verecektir. Emin olun Amasra’da salatanın tadına baktıktan sonra bu soruya öyle eskisi gibi hemencecik cevap veremeyeceksiniz. Artık bir Amasra klasiği haline gelmiş balık lezzetini ve keyfini ise bilmiyorum belirtmemize gerek var mı?
Birçok mekânda ve şehirde balığın tadına bakmış ve lezzetini damağınızda yakalamışsınızdır. Peki, Amasra’da bu damak tadının nasıl bir kalıba büründüğünü merak ediyorsanız bu merakın sonucunu almanıza değecek ölçüde bu şehre gelmenizi, hamsi, istavrit, mezgit, palamut, çinekop, barbun, ada lüferi, kalkan gibi eşsiz lezzetteki Karadeniz balıklarının tadına bir de Amasra’da bakmanızı kesinlikle tavsiye ederim.
Tavşan Adası ise Amasra’da bulunan tek ada. Üzerinde yaşayan tavşanlar nedeniyle adaya bu isim verilmiş. Boztepe üzerinde yer alan dürbünler yardımıyla ada üzerinde bulunan tavşanları gözleyebilir, bir taraftan diğer tarafa koşmalarını ilgiyle takip edebilirsiniz.
Amasra Tavşan Adası
Amasra’da birbirinden güzel manzaralara sahip iki adet liman bulunmakta; Büyük Liman ve Küçük Liman. Büyük Liman’da yer alan teknelere binerek Amasra’nın muhteşem deniz kokusunu buram buram doyasıya ciğerlerinize çekmenizi, sahile vuran dalgaların büyülü sesini bir de tekne üzerinden kulak vermenizi, Amasra’nın büyülü güzelliğini, yemyeşil dağlarını bir de deniz üzerinden görmenizi çok isterim. Küçük Liman’da ise daha çok çay bahçeleri, kafeler ve dinlenme alanları bulunmakta.
Evet, sevgili dostlar Amasra’nın tarifsiz güzellikleri, tarihi ve kültürel mekânlarını anlatmaya yazıya dökmeye sayfalar bile yeterli olmuyor. Kâinatın gözbebeği Amasra’da tekrar başka bir yazımızda buluşmak üzere şimdilik nokta koyuyor ve “Özgürlüğünüzü alın ve sizi bekleyen diyarlara yelken açın, seyahatte kalın” diyorum.