Budapeşte Gezi Notları

Budapeşte’yi detaylı bir şekilde beş günde gezebileceğiniz rotaları anlatacağım. Büyük ölçüde yürüyerek yapabileceğiniz bu rotaların başlangıç noktalarına ulaşmak için metro veya tramvayın hangi durağına ulaşmanız gerektiğini de açıklayacağım.

Anlatacağım geziyi ben eşimle ve 1,5 yaşındaki kızımla yaptım. Yani diyeceğim o ki, bu rotayı biz 1,5 yaşında çocukla oldukça sıcak bir temmuz haftasında yaptıysak, siz isterseniz daha kısa sürede rahatlıkla yapabilirsiniz.

Budapeşte’de internet üzerinden kiraladığım evde kaldım. Ev, Parlamento Binası’nın yaklaşık 500 metre arkasında (doğusunda) yer almakta. Burası şehrin hareketli bölgesine yakın, ancak sakin bir semt. Bu nedenle Budapeşte’ye gideceklere tavsiye ederim.

Ancak şehrin tam göbeğinde kalmak isteyenlere Buda tarafında Zincir Köprüsü ile Erzsébet Köprüsü arasındaki bölgeyi öneririm.

Şehirde raylı sistem yeterli ve yabancılar için kullanımı kolay. Her metro istasyonunda yer alan otomatlardan bilet alabilirsiniz, bu biletleri tramvaylarda da kullanabilirsiniz. Cep telefonunuza Budapeşte metro haritasını indirip kolaylıkla hangi hattı kullanarak ve hangi istasyonlarda aktarma yapacağınızı bularak gideceğiniz yere ulaşabilirsiniz.

Taksiye binmek isterseniz, tüm taksilerde kredi kartının geçtiğini söyleyebilirim. Yine cep telefonunuza Fötaxi uygulamasını indirirseniz, taksinizi kolaylıkla çağırabilirsiniz. Taksiciler arasında dolandırıcılar da var tabi. Yoldan çevirdiğim bir taksi normalde ödediğim ücretin üç katını istedi. Taksimetre yüksek bir ücret yazdı, çaresiz verdim. Yurtdışında bir tatilde sadece bir kere dolandırılmak makul sayılabilir ama dikkatli olmak gerekir.

Şehri hiç bilmeyenler için bulundukları noktanın şehrin neresinde olduğunu anlamalarına yardımcı olmak için şehri kabaca anlatmak gerekirse; şehrin ortasından kuzey-güney yönünde Tuna Nehri akmakta. Nehrin tepelik olan batı tarafı Buda, düzlük olan doğu tarafı Peşte. Şehrin kuzey başında nehrin ortasında Margit Adası yer almakta. Bir ayağı bu adada olan ve şehrin iki yakasını birbirine bağlayan bir köprü, nehir boyunca güney tarafta da üç köprü daha bulunmaktadır. Tüm Budapeşte’de daha fazla köprü var ama turistik merkezi noktada yer alan dört tanedir. En kuzeydeki bu ilk köprü (ki ben 1. Köprü diyorum) Margit Köprüsü. Sonra güneye doğru sırasıyla Zincir Köprüsü, Erzsébet Köprüsü ve Özgürlük Köprüsü yer almakta. Özellikle 2. ve 4. köprü arası Peşte tarafı şehrin en hareketli yeri.

Şehirde yer alan çok sayıda Türk, Arap ve İtalyan lokantası sayesinde yiyecek konusunda hiçbir sıkıntı yaşamayacaksınız.

Yazım boyunca Budapeşte gezilecek yerlerin Macarca isimlerini vermeye çalışacağım. Bunları bilmenizde fayda var zira Macarca isimleri Türkçe veya İngilizce’yi hiç çağrıştırmamaktadır. Macarca isimleriyle yol bulmanız daha kolay olacaktır.

Hayat pahalılığı batı Avrupa’ya göre uygun ancak ucuz değil. Ayrıca şehirde çok sayıda turistik yapı yer aldığından, gezi maliyetiniz artmaktadır.

1. Gün

İlk gün gezi rotamız 1 numaralı metro hattına paralel bir rota. Her metro hattına bir renk verilmiş Budapeşte’de, bu hattın rengi sarı. Hattın bir diğer adı Milenyum Metrosu. Macaristan’ın kuruluşunun 1000. yılında yapılan bu hattın Avrupa’nın en eski ikinci metrosu olduğu iddia edilmektedir. Dar ve ufak vagonlardan oluşan bu metro şehrin tam merkezi diyebileceğimiz Vörösmarty Meydanı’ndan başlamakta, Andrássy Caddesi boyunca devam ederek Kahramanlar Meydanı ve Şehir Parkı’na (Városlıget) uzanmaktadır.

Budapeşte’de kaldığımız evden bu hatta ulaşıp, Széchenyi Fürdő durağında iniyoruz. İstasyon şehir parkının yani Városlıget’in ortasına çıkıyor. Burası şehir merkezindeki en büyük park. Burada yeşil ortamın tadını çıkarabileceğiniz gibi bu bölgede gezebileceğiniz birçok yer de vardır.

Bunlardan biri hayvanat bahçesi (Fővárosi Állat-és Növénykert). Şayet küçük çocuk ile Budapeşte’yi geziyorsanız onu mutlu edecek bir yer.

Metro istasyonunun hemen yanı başında tarihi Széchenyi Termal Hamamı (Széchenyi Gyógyfürdő és Uszoda) bulunmaktadır. Mekânda kapalı ve açık birçok termal havuz bulunmakla beraber, tarihî binalarıyla da dikkat çekmektedir. Havuzları kullanmadan, sadece gezmek için bile ücret karşılığı tura katılmanız mümkün.

Şehir parkının içerisindeki en gösterişli yapı Vajdahunyad Kalesi. Bina yapay bir ada üzerinde yer almakta ve binaya dört köprü ile ulaşılmaktadır. Kalenin hemen girişindeki kuleye ücret karşılığı çıkarak buradan manzaraya bakabilirsiniz ancak şehirde manzaraya bakılabilecek çok daha güzel yerler olduğu için burayı tavsiye etmiyorum.

Kalenin iç avlusunda Anonymous Heykeli (Anonymus Szobor) yer almaktadır. Heykel isimsiz bir Orta Çağ Macar hikâye anlatıcısı adına yapılmıştır. Yüzü olmayan heykelin etkileyici olduğunu düşünüyorum.

Şehir Parkı’nı gezmeyi bitirdiğinizde, parkın içinde yer alan yapay göl kenarındaki kafede dinlenebilirsiniz.

Parktan güney istikametine doğru yürüyerek çıkıyoruz. Karşımıza geniş bir meydan çıkıyor; Kahramanlar Meydanı yani Hősök tere. 1896 yılında Macaristan’ın 1000. yılında kurulan meydan geniş ve etkileyici. Meydan bence şehrin en çok görülmesi gereken on noktasından birisi.

Meydanın ortasında Macarların 1000. yılını kutlamak üzere dikilen Milenyum Heykeli (Millenniumi emlékmű) yer almaktadır. Heykelin sağında ve solunda yer alan kolonlarda ise Macar Kralları ve önemli tarihi kişiliklerin heykelleri yer almaktadır. Meydanda günün her saati farklı milletlerden çok sayıda turist bulunmaktadır.

Milenyum Heykeline karşıdan bakıldığında, heykelin arka tarafında Şehir Parkı, sağımızda ve solumuzda Güzel Sanatlar Müzesi ve Sanat Galerisi, arkamızda ise Budapeşte’nin meşhur caddesi Andrássy Caddesi (Andrássy útca) uzanmaktadır.

Tavsiyem eğer vaktiniz ve enerjiniz varsa bu caddenin tamamını yürümeniz yönünde. Cadde yaklaşık 2,3 km uzunluğunda. Kahramanlar Meydanı’ndan güneye, şehir merkezine doğru yürüdüğünüzde önce bahçeli müstakil evlerin arasından geçeceksiniz. Zira henüz caddenin başında soldaki ilk binalardan birinde Türkiye Büyükelçiliği bulunmaktadır. Caddenin orta kesimlerinde genellikle konut ve ofis amaçlı kullanılan 3-4 katlı binalar yer almakta. Caddenin sonuna, yani şehrin tam merkezine yaklaştığımız bölümde ise dükkânlar ve meydanlar bulunmaktadır.

Caddenin yapım amacı şehir parkı ile meydanı birleştirmek. Son derece özenilerek yapılan caddenin estetiğini bozmamak için toplu taşıma daha o zamanlarda (19. yüzyılın ikinci yarısında) yer altına alınarak Avrupa’nın en eski metrolarından biri inşa edilmiş.

Cadde üzerindeki Opera Binası görülmeye değer. Opera Binası için her gün ücretli rehberli turlar düzenlenmektedir.

İkinci Dünya Savaşı yıllarındaki Nazi Partisi terörü ve sonrasında komünizm dönemi işkencelerinin anlatıldığı Terör Müzesi de ziyaret edilebilir ancak kısıtlı zamanı olanlar için önerdiğim öncelikli yerlerden biri değil.

Budapeşte’de konaklanacak gün sayısı çok olanlar için buraya kadar anlattığım yerlerin tadını çıkararak gününü tamamlaması yeterlidir. Zamanı az olanlar için günün devamında Andrássy Caddesi’ne 300 metre mesafede olan Gozsdu Udvar’a gitmelerini öneriyorum. Burası binaların altında ve arasında uzanan uzun bir pasaj ve avlular topluluğu. Gozsdu Udvar’da ağırlıklı olarak yeme-içme mekânları bulunmaktadır. Bu bakımdan akşam gidilmesini tavsiye ederim. Gittiğinizde henüz akşam değilse pasajı boydan boya yürüyerek diğer ucundaki çıkışına yakın olan Sinagog’a gidilmesi, Sinagog ziyaret edildikten sonra Gozsdu Udvar’a geri dönülerek oturulması makul olacaktır.

Dohány Sokağı Sinagogu (Dohány utcai Zsinagóga) Gozsdu Udvar’a yaklaşık 400 metre yürüme mesafesinde. Sinagog dünyanın en büyük 2. Sinagogu. Sinagog içerisinde her saat başı farklı dillerde rehberli turlar yapılmaktadır. Rehberin anlattığına göre 26 metrelik kulesi New York’taki 28 metrelik kuleden sonra 2. yüksek kuleymiş ve sinagogu dünyanın en büyük sinagogu yapmayan tek kriter buymuş. Yaklaşık 3.000 kişilik kapasiteye sahip sinagogun içi görülmeye değer. Ancak bence Sinagog’u esas ziyaret etme nedeni, 2. Dünya Savaşı sırasında Budapeşte gettosunda yaşananlara ilişkin anlatılanlar ve gösterilenler, Sinagog bahçesindeki mezarlıklar ve heykellerdir. Yani burası bir ibadethane olmanın yanı sıra mezarlık, abide ve müze özelliği taşımaktadır.

Böylelikle ilk günün ana programı olan Şehir ParkıKahramanlar Meydanı ve Andrássy Caddesi etabı sona eriyor. 

2. Gün

Budapeşte gezimizin ikinci gününde gezi rotamız daha merkezi bir bölgede. Gezi başlangıç noktamız Parlamento Binası. Parlamento’nun bulunduğu meydan Lajos Kossuth Meydanı. Meydanda tramvay durağı ve metro istasyonu bulunmakta, dolayısıyla raylı sistem ile buraya ulaşmak kolay.

Bilmeyenler için belirteyim, Macaristan Parlamento Binası (Országház) dünyanın sayılı parlamento binalarından birisidir, belki de en güzelidir. Beni Budapeşte’de en çok etkileyen 2-3 yapıdan bir tanesidir. Macaristan’ın 1000. yılı olan 1896’da açılışı yapılan bina, açılan yarışma sonucunda birinci olan tasarıma göre yapılmıştır. Oldukça büyük olan yapı Tuna Nehri kıyısında yer almaktadır.

Binanın içini yaklaşık 45 dakika süren rehberli turlarla gezmek mümkün. Parlamentoya giriş bileti binanın yanındaki satış ofisinden satın alınabilir ancak sadece aynı günün biletleri satılmaktadır. Bu nedenle dileyenler benim yaptığım gibi https://www.jegymester.hu/eng adresinden de bilet satın alabilirler fakat pek kolay olmadığını belirtmekte fayda var. Sitede “Országház” kelimesini arayarak biletinizi alabilirsiniz.

Parlamento’nun bulunduğu meydanda yer alan Etnografya Müzesi ve Tarım Bakanlığı binaları Parlamento Binası için yapılan yarışmada ikinci ve üçüncü olan tasarımlara sahiptir.

Parlamento’nun iki yanında heykeller görecekseniz. Binanın kuzey tarafında Kossuth Heykeli yer almaktadır. Kossuth Macaristan’ın Hapsburg Hanedanı’na karşı 1848-1849 yıllarındaki Özgürlük Savaşı’nın lideridir.

Binanın güney tarafında ise Rákóczi Ferenc lovasszobra (II. Ferenc Rákóczi) heykeli yer almaktadır. II. Ferenc Rákóczi Macar Bağımsızlık Hareketi’nin önderidir. 1704-1711 yılları arasında Erdel Prensi olarak görev yapmıştır.

Kossuth Meydanı’nın hemen güneydoğu köşesinde bir parkın girişinde, Parlamento Binası’na bir köprü üzerinden bakan bir adam heykeli göreceksiniz. Bu heykel Imre Nagy’nin heykelidir. Imre Nagy 1950’li yıllarda kısa dönem başbakanlık yapmış, Sovyetlere karşı bağımsızlık mücadelesi veren ve Sovyetler tarafından öldürülen önemli bir siyasi kişiliktir. Buradaki ironi, İkinci Dünya Savaşı sırasında ülkeyi Nazilerden kurtarmak üzere gelen Sovyetlerin, daha sonra ülkeye komünizm getirmesi nedeniyle kurtarıcı olarak görülmekten çıkması ve bu sefer de komünizmden kurtuluş mücadelesi verilmesidir.

Imre Nagy’nin heykelinin arkasındaki Özgürlük Parkı’na (Szabadság tér) giriyoruz. Parkın ortasında büyük bir Sovyet Savaş Anıtı (Szovjet háborús emlékmű) karşınıza çıkıyor. Anıt İkinci Dünya Savaşı’nda Kızıl Ordu’nun ülkeyi Nazilerden kurtarması anısına dikilmiş.

Anıtın hemen arkasında, anıta doğru tebessümle yürüyen Ronald Reagan heykeli yer almakta. Heykel sanki “Komünizmi yıktığımız gibi bu heykeli de yıkacağız” der gibi.

Özgürlük Parkı’nın hemen yanında Merkez Bankası Binası yer almaktadır. Meraklısı için bu bilgiyi de vermiş olalım.

Parktan sonra yönümüzü Tuna yönüne veriyoruz. Nehrin kıyısına vardığımızda, kıyıda 60 çift demir ayakkabı heykeli göreceksiniz (Cipők a Duna-parton). Heykel, İkinci Dünya Savaşı sırasında Tuna kıyısında öldürülüp nehre atılan Yahudiler anısına yapılmış. Zira Yahudiler vurulmadan önce ayakkabıları çıkarılıyormuş.

Heykelden güneye doğru ilerleyince Budapeşte’deki en meşhur köprü olan Zincir Köprüsü’ne geliyoruz (Széchenyi Lánchíd). Oldukça şık bir köprü olan Zincir Köprüsü Buda ve Peşte taraflarını birbirine bağlayan ilk kalıcı köprü.

Köprünün Peşte tarafındaki meydanda bugün otel olarak hizmet veren Gresham Sarayı yer almaktadır.

Gresham Sarayı’ndan 500 metre içerde (güneydoğu yönünde) Erzsébet Meydanı bulunmaktadır. Oldukça yeşil olan meydanda Budapest Eye dedikleri dönme dolaba binerek şehre yukardan bakabilirsiniz. Kişi başı ücret 9 euro.

Ve günün son gezilecek yeri, ki bence Budapeşte’de görülmesi gereken en önemli on yerden biriAziz Stephen Bazilikası’na (St. Stephen's Basilica) sıra geldi. Burası Budapeşte’deki en büyük kilise ve açılışı 1906 yılında yapılmış. Kubbesi 96 metre olan yapı Budapeşte’nin en yüksek binası olma özelliğini Parlamento ile paylaşıyor. Bu detay ülkede parlamento ile kilise arasındaki dengeyi sembolize ediyor.

3. Gün

Gezimizin üçüncü günü şehrin tam merkezine gidiyoruz. Günümüzde Budapeşte’nin hareketli şehir hayatının sıfır noktası diyebileceğimiz Vorosmarty Meydanı’ndan (Vorosmarty Ter) gezmeye başlıyoruz. Milenyum metrosunun ilk durağı olan meydana raylı sistemle aktarma yaparak şehrin birçok noktasından ulaşmak mümkün.

Meydana ismini veren ünlü şahsiyet Macar Şair Mihály Vörösmarty’dir ve kendisinin heykeli meydanın ortasında yer almaktadır.

Meydandaki popüler mekân Gerbeaud Café 1870’den bu yana hizmet vermektedir.

Meydanda ayrıca Aslan Çeşmesi (Oroszlános kút) yer almaktadır.

Meydandan 200 metre kadar yürüyerek Tuna kıyısına paralel uzanan tramvay hattının yanına geliyoruz. Geldiğimiz noktada küçük bir heykel turistlerin ilgi odağı olmayı başarmış. Küçük Prenses Heykeli’ni (Kiskirálylány-szobor) gördükten sonra geldiğimiz yoldan geri dönerek Vorosmarty Meydanı’na geliyoruz.

Bu sefer istikametimiz meydanın güney ucundan başlayan meşhur Vaci Caddesi (Vaci Utca). Şehrin merkezindeki bu yaya bölgesi bizim İstiklal Caddemiz gibi diyebiliriz. Kozmopolit yapısıyla 24 saat hayat olan bir yer. Bu bakımdan gezinizin sadece bir günü değil, her boş kaldığınızda yürüyüş yapmak, yemek yemek veya kafelerinde oturmak için bu caddeye gelebilirsiniz.

Vorosmarty Meydanı tarafından başlayıp Vaci Caddesi’nde güney istikamette yaklaşık 500 metre ilerledikten sonra, yaya yolu trafiğin aktığı bir cadde ile kesişmektedir. Karşıya geçerek Vaci Caddesi’nde yürüyüşe devam etmeden önce sağ dönüp 3. köprü olan Erzsébet Köprüsü’ne (Erzsébet Híd) geliyoruz. Mevcut görüntüsüyle, Budapeşte merkezinde anlattığım dört köprü içerisinde en sıradan görüntüye sahip olan köprü, meğer İkinci Dünya Savaşı’nda yıkıldıktan sonra aslına uygun yapılmayan tek köprüymüş.

Köprünün Peşte ayağında bir kilise yer almakta. Adını Türkçe’ye Merkez Papaz Kilisesi (Belvárosi plébániatemplom) olarak çevirebildiğim kilisenin özelliği Peşte tarafındaki en eski kilise olmasıdır.

Tekrar Vaci Caddesi’ne dönerek güney istikametinde devam ediyoruz. Cadde üzerinde görülecek bir diğer kilise olan Roma Katolik Kilisesi’nin (Római Katolikus Templom) de önünden geçerek yolun sonundaki kapalı sabit pazara (Nagy Vásárcsarnok) varıyoruz. 1800’lerin sonlarında inşa edilen bu pazar Budapeşte’nin en büyük kapalı pazarı. Sabit pazarda ne işimiz var demeyin, burası hem et, peynir, sebze, meyve satılan bir sabit pazar, hem de üst katında yemek yenilebilen ve hediyelik eşyalar alınabilen bir alan var. Hediyelik eşya stantlarından el işi ürünler, magnet, anahtarlık, çanta, biblo gibi rutin ufak hediyelikler dışında Macaristan ile özgünleşmiş paprika dedikleri biberlerden de alabilirsiniz.

Sabit pazardan çıkınca yönümüzü Tuna’ya doğru veriyoruz ve 4. köprü olan Özgürlük Köprüsü’ne (Szabadsag hid) geliyoruz. Köprünün ayaklarının üzerinde Turul adı veren mitolojik bir kuş bulunmaktadır. Birçok diğer eser gibi Macarların milenyumunda açılan bu köprü Buda tarafında Gellert Meydanı ile Peşte tarafında Fövam Meydanı’nı birbirine bağlamaktadır. Köprünün resmî açılışında imparator Franz Joseph’in demir yapıya son gümüş perçini koyması ile yapım tamamlanmıştır.

Özgürlük Köprüsü’nden sonra benim fırsat bulup da gidemediğim Macar Milli Müzesi’ne (Magyar Nemzeti Múzeum) gidebilirsiniz. Köprünün üzerinden gelen yol boyunca, Peşte’nin içlerine doğru yaklaşık 700 metre yürüyerek müzeye ulaşabilirsiniz. İnternette yaptığım araştırmaya göre Macaristan Milli Müzesi ülkedeki en eski halk müzesi. Müzenin şu anki binası 1837-1847 arasında inşa edilmiş, Neo Klasik mimarinin bir örneği.

Şehrin tam merkezinden Tuna’ya paralel güney istikamette gezerek geçirdiğimiz üçüncü günün devamında, geldiğimiz yöne ters istikamette nehir boyunca tramvay gezisi yapıyoruz. 4. köprünün Peşte tarafındaki Fövam Meydanı’ndan kuzey yönüne (1, 2 ve 3 nolu köprüler istikametine) doğru giden 2 numaralı tramvaya biniyoruz. Nehir boyunca ilerleyen tramvay Parlamento Binası’na gelindiğinde binanın arka tarafından dolaşarak az ileride 1 numaralı köprünün yakınındaki Jászai Mari Meydanı’na kadar ilerlemektedir.

Meydanda inerek 1. köprü olan Margit Köprüsü’ne (Margit Hid) yürüyoruz. Köprü Buda ve Peşte taraflarını birbirine bağlamakla beraber köprünün bir ayağı da nehrin ortasındaki Margit Adası’nda yer almaktadır.

Ada, başta koşan ve bisiklete binenler olmak üzere, insanların spor yapması için mükemmel bir alan sunuyor. Büyük ölçüde yeşil alan olan adada az sayıda kafe ve restoran da yer almakta. Adanın Margit Adası girişinde yer alan Müzik Çeşmesi’ndeki fıskiyeler ile müzik eşliğinde ses ve görüntü şovları yapılmakta.

Adada bulunan ağaçların arasında yeşil çimenlik alanlarda insanlar piknik yapmakta. Size tavsiyem havanın iyi olduğu bir dönemde Budapeşte’ye giderseniz bir akşamınızı piknik malzemeleriniz ile adaya giderek burada geçirmeniz.

4. Gün

Budapeşte'de bu günü nehrin karşı yakasında, Buda tarafında geçireceğiz.

Gezilecek yerler iki ana grupta, daha doğrusu iki ayrı tepede özetlenebilir. İlki Buda Tepesi, ki günün büyük bölümü burada geçecektir, ikincisi ise Gellert Tepesi.

İlk olarak Buda Tepesi’nden başlayalım. Tepeye çıkmanın farklı alternatifleri mevcut; taksi ile çıkma seçeneğini bir kenara bırakırsak otobüs veya füniküler ile tepeye ulaşılabilir. Tabi ki en cazip seçenek tarihî füniküleri kullanmak. Şayet Peşte tarafında kalıyorsanız, öncelikle tramvay veya metro ile Zincir Köprüsü’ne gelin. Köprüyü yürüyerek Buda tarafına geçin. Bu sayede hem köprüyü yakından görme, hem de şehre Tuna’nın ortasından bakma şansına sahip olacaksınız.

Füniküler istasyonu köprünün Peşte tarafındaki meydanda yer almaktadır.

Tepeye çıktığınızda Buda Tepesi’nin orta noktasına varmış olacaksınız. Tepeden nehre doğru baktığınızda sağınızda Buda Kalesi ve Kraliyet Sarayı, sol tarafınızda ise Matthias Kilisesi, Balıkçılar Burcu gibi tarihî yapıların yer aldığı dar sokaklı Buda semtini göreceksiniz.

Önce sağ taraftan başlayalım. Tuna’ya ve Peşte’ye hâkim bir manzaraya sahip olan Kraliyet Sarayı’nın (Kiralyi Palota) etrafında dolaşıyoruz. Sarayın arka tarafındaki avluda Kral Matthias Çeşmesi (Mátyás-kút) ve ön tarafında Balık Tutan Çocuklar Çeşmesi (A Halászó fiú szökőkút) yer almakta.

Yine Saray’ın Tuna’ya bakan ön cephesinde Savoy Prensi Eugen Heykeli görülebilir. Saray’ın bahçesinde, en köşede Mace Kulesi ve kulenin hemen aşağı tarafında Atatürk Sokağı; Buda Tepesinin bu tarafında görülecek diğer yerler.

Füniküler’in sol tarafına geçtiğimizde 2-3 dakikalık yürüyüşten sonra Buda Tepesi’nin kalbi olan Kutsal Üçlü Meydanı’na (Szentháromság tér) geliyoruz.

Meydanda Kutsal Üçlü Heykeli (Szentháromság-szobor) ve görkemli Matthias Kilisesi (Mátyás Templom) yer almakta.

Kilisenin sağından devam ederek yapının arka tarafına doğru ilerlediğinizde Aziz Stephen Heykeli’ni ve Tuna’ya doğru yamaçta yükselen Balıkçılar Burcu’nu (Halászbástya) göreceksiniz. Matthias Kilisesi ve Balıkçılar Burcu Budapeşte’nin kesin görülmesi gereken yerlerinden.

Buda Tepesi’nde gezilecek iki yer daha var, ancak bunların ikisi de yer altında olduğu için vakti az olanlar sadece birini gezebilir. Benim tavsiyem her ikisinin de gezilmesinden yana. Bunlardan ilki Labirent.

Matthias Kilisesi’ne 200-250 metre uzaklıkta, Uri Utca (Uri Caddesi) üzerinde 9 numarada yer alan labirente küçük bir kapıdan, dosdoğru merdivenlerle yerin altına doğru inilerek giriliyor. Yer altında birbirine geçmiş birçok koridordan bulunan bu ilginç labirent oldukça karanlık ve heyecan verici.

Buda tepesinde yer altındaki bir diğer gezi noktası “Kaya İçerisindeki Nükleer Sığınak Hastanesi” (Sziklakórház Múzeum). Hastaneyi ancak saat başı rehberli turlarla gezebilirsiniz. Ben yanımdaki küçük çocuğu almadıkları için giremedim ama resimlerden gördüğüm kadarıyla Budapeşte’nin en ilginç yerlerinden bir tanesi.

Buda Tepesi’nden sonra sırada şehrin yine Buda yakasındaki diğer tepesi Gellert Tepesi var. Tepe adını Hristiyanlığa karşı 11.yüzyılda savaş veren ve paganların tepeden aşağı ölüme attıkları Piskopos Gellért’ten almaktadır. Buda Tepesi’ne göre küçük ama dik olan tepeye yürüyerek veya taksi ya da otobüs ile çıkmak mümkün. Yürüyerek çıkmanın zahmetli olduğu konusunda uyarayım. Ama bilmediğiniz bir şehri keşfetmenin en iyi yolu yürümek olduğu için yürümenizi tavsiye ederim.

Gellert Tepesi Buda Tepesi’nin hemen güney tarafında. Fünikülerle Tuna kıyısına inince, kıyı boyunca güneye doğru yaklaşık 15 dakika yürüyerek, nehirdeki 3. Köprü olan Erzsébet Köprüsü hizasına geliyoruz. İşte tam bu noktada tepeye çıkan birkaç yürüyüş yolu göreceksiniz.

Tepeye tırmanmaya başladığınızda ilk olarak Aziz Gellert Heykeli’ni (Szent Gellért-szobor) göreceksiniz.

Tepeye adını da veren Aziz Gellert’in heykeli ve arkasındaki yarım ay şeklindeki kolonları geride bırakıp tepeye doğru tırmanmaya devam ediyoruz.

Ağaçlık patika yolun sonunda tepeye vardığımızda Budapeşte’nin en güzel manzaralarından biriyle karşılaşıyoruz.

Tepede yer alan Özgürlük Heykeli (Szabadság szobor) tüm şehre hâkim. Heykel şehrin simgelerinden biri durumunda ve komünizm zamanında yapılıp yıkılan diğer eserlere inat halen ayakta.

Heykelin hemen arkasında Citadella denilen kale yer almakta.

Gellert Tepesi’nden aşağıya bu sefer diğer taraftan, 4. Köprü olan Özgürlük Köprüsü’ne doğru iniyoruz. İnerken sağda güzel bir çocuk parkı olduğunu çocuklu aileler için belirteyim.

Aşağıya Tuna kıyısına inildiğinde sol tarafta az ilerde bir mağara, içinde kilise ve biraz daha ilerisinde bir hamam var. Budapeşte’nin mutlaka görülmesi gereken yerleri değil ama vakti olanlar gezebilirler.

Tepelerde yapılan yolculuk yorduğu için günün kalanında, yani akşamüstü saatlerinde veya gece Tuna Nehri’nde tekne turuna katılmanızı öneriyorum. Birçok gezi teknesi 2. Köprü olan Zincir Köprüsü’nün Peşte ayağı civarından kalmaktadır. Benim bindiğim tekne Köprü’nün kuzeyine doğru Macar Bilimler Akademisi Binası önünden kalktı. Biletimi Zincir Köprüsü girişinde kurulan stanttan aldım. Tekne turunu gece yapmanın avantajı şehri gece ışıklandırılmış haliyle nehirden izleme fırsatı bulacak olmanız.

5. Gün

Budapeşte gezimizdeki son günü büyük ölçüde şehir dışında geçireceğiz.

Güne ilk olarak Gül Baba Türbesi’ne (Gül Baba Türbe és Rózsaker) giderek başlıyoruz. 1. Köprü olan Margit Köprüsü’nün Buda tarafından yaklaşık 500 metre yürüyüş mesafesinde olan Türbe’ye gitmek için Peşte tarafından 4 veya 6 numaralı tramvaylara binerek köprü çıkışındaki Margit Köprüsü durağında inmeniz gerekiyor. Türbe’ye ulaşmak için yokuş bir sokaktan tırmanmanız gerektiğini hatırlatmak isterim, hazırlıklı olun.

Gül Baba kimdir derseniz, Gül Baba Kanuni Sultan Süleyman döneminde Osmanlı’nın Macaristan akınları sırasında buraya gelen bir derviştir ve hayatının sonuna kadar Buda’da yaşamıştır.

Türbe’den sonra şehrin yaklaşık 20 kilometre kuzeyinde yer alan Szentendre kasabasına trenle gitmek üzere Batthyány Meydanı’ndaki (Batthyány tér) gara gidiyoruz. Batthyány Meydanı Buda tarafında, Tuna kıyısında, 1. ve 2. köprülerin arasında, Parlamento’nun karşısına düşen bir konumda. Meydana, Gül Baba Türbesi’ne gitmek için tramvaydan indiğimiz Margit Köprüsü istasyonundan Tuna’ya paralel güney yönünde (2. Köprü yönünde) giden 19 ve 41 numaralı tramvaylarla iki durak giderek ulaşmak mümkün. Peşte tarafından Batthyány Meydanı’na ulaşmanın yolu ise oldukça kolay, 2 numaralı kırmızı metro hattının bir durağı Batthyány Meydanı’nda yer almakta.

Yaz aylarında gardan Szentendre’ye trenler dakikada bir kalkmaktadır. Esasen bu tren banliyö treni olduğu için yılın diğer zamanlarında da seferlerin seyrek olduğunu zannetmiyorum.

Szentendre tren istasyonuna vardığınızda kısa bir yürüme ile kasaba meydanına ulaşabiliyorsunuz.

Szentendre sanatçılar kasabası olarak ünlenen, Budapeşte turlarında ekstra olarak turistlere gezme imkânı sunulan bir kasaba. Kasabada birçok hediyelik eşya dükkânı ve galeri yer almaktadır. Hediyelik eşya olarak elişi örtüler, bluzlar bolca bulunmakta. Kasaba Tuna kıyısında yer aldığı için nehre bakan mekânlarda yeme-içme imkânı bulunmaktadır.

 

Hepsinden önemlisi 300-400 yıllık bakımlı binaları ve taş yollarıyla kasaba bu haliyle bir müze görüntüsünde.

Szentendre’ye gelmişken yapılabilecek bir başka güzel aktivite Orta Çağ Macar köy hayatının tasvir edildiği Skanzen Köy Müzesi’ni (Szentendrei Szabadtéri Néprajzi Múzeum) gezmektir.

Kasaba meydanından yaklaşık 10 dakikalık taksi mesafesinde olan bu açık hava müzesi geniş alana kurulmuş, bolca yeşil alanların yer aldığı, köy evlerinin, ahırların, hayvanların, değirmenlerin ve benzeri birçok yapı ve alet-edevatın sergilendiği keyifli bir yer.


 

 

 

 

 

Müze içerisinde yer alan tarihî vagon ile müze alanında gezmek mümkün.

Skanzen’i de gezdikten sonra artık trenle Budapeşte’ye dönme zamanı.

Artık akşam saatlerinde ulaştığımız Budapeşte’de son akşamımızda güzel bir final yapmak adına, Budapeşte’nin en popüler mekânlarından birine gidiyoruz; New York Cafe.

Açıkçası tatlı yemeğe gittiğim mekânda tatlının fazla bir özelliği olmamakla beraber tarihi kafenin ihtişamlı iç dekorasyonu için gittiğime değdi diyebilirim. Kafeye 2 numaralı kırmızı metro hattının Blaha Lujza durağında inerek ulaşabilirsiniz.

Son bir not; New York Cafe önünde bekleyen taksiye binerek Budapeşte’deki tek dolandırılma olayını yaşamış oldum. Normalde 7-8 euro verdiğim mesafeye 20 eurodan fazla verdim. E artık o kadar da olur dedik geçtik.

www.sonatizm.com

#Makedonyadan yazılar alanında göster
Kapalı