Melbourne’un nüfusu yaklaşık 3,5 milyon kişi. Melbourne havaalanı merkeze yaklaşık 20 kilometre mesafede. Kısa bir otobüs yolculuğu ardından Melbourne’un merkezine geldik.
Melbourne çok güzel doğal bir liman kenti. Avusturalya’nın ikinci büyük kenti. Aynı zamanda ülkenin finans ve bankacılık merkezi.
Güney yarım kürenin en iyi alışveriş merkezi Melbourne’muş. En bilindik ve önemli alışveriş merkezi olan Myer Alışveriş Merkezi, çok geniş birbirine bağlanan mağazalardan oluşmuş. Buna benzer çok fazla alışveriş merkezleri, çok yüksek gökdelenler, ofis ve bankacılık binaları var.
Ertesi gün birkaç tane bankanın içine girdik, saray gibi... Bankalar tam bir mimari harikası. Yer zeminleri, tonozlu sütunlar ve muhteşem geniş dev salonlar...
Buradaki genç nüfus daha çok bankacılık ve finans sektöründe ve idari kademede çalışıyor. Yaşlı nüfus ise şoförlük tarzı işler yaparak hizmet sektöründe çalışıyor.
Elizabeth caddesi çok güzel. İngiliz tarzı binalar ve alışveriş merkezleri ile dolu. Burada mağazalar akşam saat 18:00’de kapanıyor. Bu saatten sonra mağazaların bulunduğu caddeler tenhalaşıyor.
Melbourne, 1927 senesine kadar Avusturalya’nın başkenti imiş. 1927’de tam bağımsızlık elde edildikten sonra başkent Canberra olmuş.
FitzRoy bahçeleri, çok geniş bir alana kurulmuş. Envai çeşit çiçekler var. Kaptan Cook’un mütevazi evi de bu parkın içerisinde yer alıyor. Evin etrafında bol ve büyük çiçekler ile ağaçların olması resmen göz zevkimizi okşadı.
Buradan sonra Anzak Anıtı’na gittik. Burada yer yer savaşlarda yer aldıkları tüm cephelerin adına anıtlar dikilmiş. Şehitlerin anısına da gece gündüz devamlı yanan bir meşale yer alıyor bu anıt parkta.Melbourne, Dünyanın en yaşanılabilir şehirleri arasında defalarca birincilik almış. 2004 senesinde ise dünyanın en yaşanılası 3. şehri seçilmiş. Buradaki kriterler yaşam koşulları... Parklar, bahçeler, temiz hava, işsizlik, refah düzeyi gibi koşulların tamamından tam puan almış.
Şehir içindeki tramvaylar ücretsiz ve turistler için özel yapılmış. Bu tramvaylara bindiğinizde gezdiğiniz her bölgeyi İngilizce olarak detaylı bir şekilde anlatıyor. Dünya’nın hiçbir yerinde ücretsiz böyle bir hizmet görmedim daha önce. Bu da turizme ve turiste verdikleri önemin bir göstergesi.
Liman bölgesine de bu tramvay ile geldik. Bu bölge yeni yapılan yüksek binalarla çevrili. Merkezdeki mimari ile bu bölgenin mimarisini karşılaştırınca, burası biraz soğuk geliyor insana.
Daha sonra meşhur Victoria markete gidiyoruz. Ne ararsan var... Meyve, sebze, hediyelik eşyalar, giysi... Keyifli bir market burası.
Pazardan sonra, Melbourne’un başkent olduğu zamanlarda kullanılan parlamento binasını geziyoruz. Çok güzel, saray gibi bir yer. Bu arada başkanın koltuğuna oturup, sırayla fotoğraf çektirdikten sonra çevreyi tanımaya devam ediyoruz.
Tiyatro binası, Çin Mahallesi, St. Paul Katedralini geziyoruz. Buradan Tren garına gidiyoruz. Tren garı gerçekten mimari olarak çok etkileyici bir yapı.
Buradan Olokons müzesine gidiyoruz. Bu müzede Yahudilere yapılan zulüm anlatılıyor.
Şehir çok planlı ve ulaşım mükemmel. Tüm caddeler çok geniş ve etrafta tek bir çöp görmüyorsunuz. Tramvay, tren yolları, otobüsler dakik. Velhasıl, ulaşımı çözmüşler, en ufak bir aksama yok.
Melbourne’un olmazsa olmazı bana göre Tramvay gezisi. 15 tane farklı hat var ve tamamı ücretsiz. Akşama doğru 253 metre yüksekliğindeki Rialto Tower’ın 55. katına çıkıp Melbourne’un kuşbakışı manzarasını seyrediyoruz. Çok güzel ve düzenli bir şehir olduğu tepeden bakınca daha iyi anlaşılıyor. Şehrin içerisinden geçen Yara nehri şehre ayrı bir güzellik katıyor.
Daha sonra nehir üzerindeki köprülerden bir tanesinden geçerek karşı tarafta çok güzel bir restoranda yemeğimizi yedik. Gecesi de çok güzel bu şehrin. Işıklandırma harika. Nehir üzerindeki yansımalarla nefis fotoğraflar çekiyoruz.
Casinoların önünde yapılan alev gösterilerini de kesinlikle izlemeye değer.
Melbourne'da kültür, spor, eğlence için Pullman Melbourne Albert Park ve Quest on Dorcas otelleri gezginler için ideal konaklama sunuyor.