Bir Ege Yolculuğu: Sakız Adası

Sakız Adası’na yolculuk biraz stresli başlasa da itiraf etmek zorundayım; uzaklaşmak her zaman bana iyi geliyor. Fazla değil 45 dakika uzaklaştım canım ülkemden ama yetti : )

Güzergâhla başlayalım... Sakız Adası’na geçiş noktamız Çeşme, biz akşam 21.30 uçağıyla FlyPgs ile uçtuk. İzmir’e Çeşme’ye geçmek için günün son Havaş’ı olan 23.30 servisine yetiştik. Havaalanından çıktığınızda hemen sağ tarafta otobüsleri göreceksiniz. 20 TL karşılığında yaklaşık 1 saatte Çeşme’ye otogara ulaşıyorsunuz. Uçağınızın rötar yapma ihtimalini de göz önünde bulundurarak planlarınızı yapmakta fayda var. Çesme’de konaklamak için limana yakın bir otel seçmiştim hem otogara hem limana çok yakın olduğu için tavsiye ederim.

Çeşme’den Sakız Adası’na geçen 3 şirket var hemen hepsi aynı saatte fiyatları da aynı gidiş dönüş liman vergisiyle 21 Euro, istediğinizi seçebilirsiniz. Feribot şirketlerinden ilki Ertürk, bir diğeri ise Ege Birlik ve bizim tercih ettiğimiz Atlas Tur.

Pazar günü uçağa yetişebilmemiz için 17.00 feribotuna binmemiz gerekiyordu ve 17.00’de sadece bu firmanın teknesi vardı. Küçük ama hızlı bir yolculuk. Tavsiye ederim : ) Yunan teknesi aslında 2 Türk firma ve bir Yunan teknesi hizmet veriyor bu hat üzerinde.

Çantalarımızı otele bırakıp ada merkezini keşfe çıktı tabi ki de hemen... Cunda sokakları gibi keyifli küçük dar yollar taş evler hoşunuza gidecek. Kale olarak tabir edilen ama pek de fazla bir şeyinin kaldığı söyleyemeyeceğim surlar hemen limanın arkasında kalıyor. Oraya yürüyerek gidip fotoğraf çekmeye çalıştık. Sonrasında benim adayla ilgili hemen her broşürde gördüğüm (tüm adalarda olan) değirmenleri bulmaya adadık kendimizi. Rastlantı eseri yine bir dar yoldur diye tırmandığımız bir merdiven muhteşem manzaralı bir evin bahçesine çıktı : ) Manzaraya sizde bayılacaksınız.

Orada değirmenleri gördük. Çok uzak görünmüyordu. Sahilden yürümeye devam edersek buluruz mantığı ile ilerledik iyi de ettik. Seviyorum ben maviyi ve değirmenleri : ) Eğer adada 1-2 gün kalacaksanız değirmenlerin hemen yanında şirin bir taverna var mutlaka gitmelisiniz.

Merkeze 5 km uzaklıkta kum plaja sahip Karfas Plajı tercih edebileceğiniz bir plaj ama tanıtım kitaplarında ya da bloglarda anlatıldığı gibi muhteşem değil şimdiden söylemeli... Sıradan kum bir plaj. Biz gittiğimizde deniz dalgalıydı pek keyif almadım ben, ama tercih meselesi... Sığ bir deniz, biraz Marmaris, Bodrum havasında, soğuk değil ama rüzgârlı. Aslında Çeşme’nin diğer yakası olduğu için benim sevmemem normal... Çeşme’den de pek hoşlandığım söylenemez.

Neyse biz araba kiralayıp kendimize rota cızdık. Çncelikle Karfas Plajı’nda kısa bir deniz molası sonrasında yaklaşık 20 dakika uzaklıktaki Pyrgi Köyü’ne geçtik.

Pyrgi, boyalı evleri ve şirin dar sokaklarıyla dingin bir köy. İnsan bu gençler burada sıkılmıyor mu  diyor ve yoluna devam ediyor : )

Hemen bir dipnot yollar hiç öyle dağ yolu gibi değil şehir merkezlerine çok dalmazsanız rahat araba kullanırsınız. Pyrgi güzel fotoğraf çekip kilise meydanında oturup keyifle kahvenizi içeceğiniz bir mekân... Kemerli yolları, binalararası yakınlıkla bana biraz İtalya’da Toscana evlerini hatırlattı burası. Belki sevmemin nedenlerinden biri de bu... Sokaklarında yaşlılarıyla Toscana da bende güzel hisler bırakmıştı. Tekrar tekrar gitme isteğim ondandır.

Sonraki durağımız Olimpi… Bir mağaranın daha ziyarete açık olduğu Olimpi. Olimpi, Pyrgi gibi tas evleri dar sokaklarının yanı sıra kiliseleri ve kız okulu ile anılıyor. Kendi fikrim birbirinin aynı yerlerde fazla vakit kaybetmemek lazım. İçlerinden en güzelini ben sizin için seçtim, Pyrgi oturup soluklanmanız için güzel bir nokta. Diğerlerinde fazla vakit kaybetmeden 10-15 dakikalık molalarla yolunuza devam edebilirsiniz, fotoğraf bile çekmeye gerek görememişim o derece : )

Sonraki durağımız ise Mesta… Arabanızı girişe park edip dar yollarında kaybolmalısınız. Saat kulesinin yanında kilisenin hemen yanında meydanda oturup belki bir şeyler atıştırmalı, soğuk kahvelerinden içmeli üstüne de mastika submarine tatlısı yemelisiniz. Kilisenin içine girmeyi atlamayın. Yunan bölgesinde pek rastlayamayacağınız güzellikte tavan freskleri olan bir kilise, köydeki 2 büyük kiliseden biri. Mesta’dan kendime ve sevgili dostum Öznur’a kart atma işlemimi de tamamlayıp ayrılıyorum.

Sırada kendine has mimarisi ve güzel yemekleriyle Avgonima Koyu var. Batıda yer alan bu koy, Ortaçağ’dan kalma taş binalarıyla mımarısıne hayran bırakan bir koy. Her dönemde turist akınına uğramış gezi noktalarından...

Avgonima’da günbatımının ardından Chios'a dönüş yoluna geçiyoruz. Oldukça virajlı uzun bir yol, yola çıkmadan bilmenizde fayda var ; )

Aksam yemeği için pek çok yer dolaştıktan sonra ara sokakta Rakumel adında şirin küçük bir mekâna karar verdik.

Ben meze ve rakı demiştim ama arkadaşım geleneksel bir içki olan tsipouro denememi önerdi. Tüm önerilere açık biri olarak tabi ki denedim. Tadı biraz acı rakı gibi daha çok Çeklerin tarçınlı içkilerine benziyor. Çok sevdiğim söylenemez. Rakıyı hatta uzoyu tercih ederim. Neyse efendim meze olarak 4 küçük tabakta domates, peynir ve patlıcan ezmesi geliyor bir de domuz salamı ama domuz istemiyorum derseniz salam yerine peynir veriyorlar. Bir de ekmek 1 Euro hatırlatayım.

Buradan sonrasında gecelere akmaya gidiyoruz. Bir gece alemi fiyaskosu daha yaşadık. Yine arkadaşımın uykusu geldi ve biz yine otele döndük. Bu yüzden Sakız Adası gece hayatı hakkında bir fikrim olmadı tam olarak. Dönerken otelin yakınındaki Barkod denen mekâna uğradık ama saat 00.00 olmasına rağmen hareket yoktu.

2 günümüzde yolculuğumuz adanın kuzeyine Kardamyla'ya… Yol üstünde Daskalopetra Plajı’na uğrayıp fotoğraf molası veriyoruz. Deniz kenarında seyahatleri seviyorum, aslında ben teknede olmak dışında deniz görmeyi seviyorum : )

Yol boyunca Türk radyoları eşlik ediyor. Bu konuda da söz hakkım yok. Garip yolculuk… Oysaki ben Greek müziklerle yolculuk etmeyi tercih ederdim ama şoförün işine karışmak çok tehlikeli. O yüzden o ne derse oluyor : )

Yol duraklarımızdan ikincisi Langada… Yine kıvrıla kıvrıla denize varan bir yol ardından ulaşıyoruz küçük bir koya. Aniden karar vererek içine girdiğimiz bu sahil koyu çok şirin, vaktiniz varsa sahildeki kafelerde oturup bir şeyler içmelisiniz. En çok buraya vardığımıza sevindim desem yeridir.

Kardamyla'da Ano Kardamyla adında Ortaçağ’dan kalma bir ev var tepede. Çıktık ancak otların ve böceklerin arasından göreceğiniz ulaşacağınız manzara buna çok da değiyor diyemem. Aşağıda koyu gezmeniz daha faydalı olacaktır. Onca eziyete değmeyecek bir gezi noktası. Sadece evden kalan yarım hatta çeyrek tuğlalar için otlarla ve böceklerle uğraşmaya değmez.

Sağ taraftan devam ettiğinizde çan kulesine varabılırsınız daha gorulmeye deger oldugunu soylemelıyım.

Artık denıze gırmek ıcın Nagos ve Marmaro plajlarına gidiyoruz sonunda: )

Haziran ayının cok sıcak oldugunu Sakız Adası yollarında anlıyorum. Maalesef kaynamış beynım ve yüzücü atleti seklınde amele yanıklarım olustu : ( Nagos Plajı şezlongların şemsiyelerin olmadığı bir koy, gıderken kendı malzemenızı goturmelısınız ama ıcecek alabılecegınız bir kafe var. Karfas’tan daha derın ve guzel. Plajı taşlık ama rahatsız etmiyor.

Arabamızı iade etmemize henüz 2 saat kalmış olduğundan arkadaşım ve pek sevgili şoförüm görmemiz gereken son noktayı da görmeden gitmeyelim dedi ve biz yine akşam Avgonima dönüş yolundan geri istikamet yaparak Nea Moni Manastırı’na gittik.

Kıvrılan yollardan geri tırmandık ve sonunda bir vadide yapılmış bu manastıra ulaştık ancak içine giremedik çünkü 14.00-16.00 saatleri arası kapalıymış. Biz içini gezemesek de sizler için tabi ki birkaç bilgi edindim.

Nea Moni Manastırı 11. yüzyılda (1042-1056 yılları dolaylarında) inşa edilmiş ve Bakire Meryem’in göğe yükselişine adanmış. Yaklaşık 17.000 metrekarelik alanı kaplayan ve Sakız Adası’nın merkez bölgesinde konumlanmış. Nea Moni’yi kapsayan bina ana kilise (katolikon); 2 daha küçük kiliseyi, rahiplerin yemek alanı olan bir masa, rahiplerin üsleri (kelia) ve su ile bağlantı kurmaları için inşa edilmiş yer altı tanklarını (kinsternes) içermektedir. Manastırın kuzeybatı köşesinde güçlü bir koruma kulesi var. Uzun bir taş duvar, manastırı çevrelemekte.

Nea Moni Müzesi’nin Çalışma Saatleri: Salı-Pazar 09.00-13.00, Pazartesi kapalıdır.Telefonu: +30 22710 79370Bilet: 2 €. Yunan öğrencileri için 1 € .

Evet efendim dönüş yolculuğuna başlama zamanı... Dönüş için Yunan teknesiyle saat 17.00 ıcın bıletlerımızı alıp tekneyi beklemek için limandaki tavernalardan birine oturuyoruz. Limanda pek çok yer var ilk günümüzde biz de onlardan birine gitmiştik ancak hemen Hertz araç kiralama yanında bulunan Pizza Place onlardan daha iyi. Pizza ve makarnasını denedik oldukça lezzetliydi. Üstelik Türkçe hoşgeldin diyen garsonu Türk zannettim ve wifi şifresini Türkçe istedim : ) O kadar telaffuzu iyiydi. Çok sıcakkanlılar, tonton bir teyze ve amca işletiyor.

Sakız Adası’na geldiniz neler yapmalısınız; saatlerce denizde plajda kalmam derseniz gezecek görecek çok köy var. Araba kiralayarak ya da taksiyle gezebilir ya da otellerden bilgi alabileceğiniz tur otobüsleriyle bu köyleri görebilirsiniz. Küçük paketler halinde satılan sakız özlerinden ve sakız tozlarından alabilir sakızlı tatlılarından yiyebilirsiniz.

Tekne karşıdan göründü. 18.30’daki Havaş’a yetişmek için bu kız kaçar! Yakında görüşmek üzere...

ÖZLEM YILDIRIM

Yazar Hakkında

ÖZLEM YILDIRIM

Tam zamanlı bankacı,gönülden gezginim...Fırsat buldukça seyahat etmek artık bir hobi değil yaşam biçimim...Yollarda kendini,ruhunu bulanlardan oldum...Seyahat planları yaparken bir de kitaplara göm