Malaga ve Cordoba arası trenle 1 saat, yani bugün dünden daha şanslıyım üstelik araba yolculuğu sevmeyen biri olarak tren konforuyla seyahat edeceğim için mutluyum.
Buraya gelmemin en önemli nedeni Kurtuba Cami / Kilisesi. Neden cami kilise; Emeviler zamanında cami olarak kullanılmış sonrasında kilise ve en sonunda müze haline getirilmiş ve içi hem İslam hem Hristiyan mimarisinin özelliklerine sahip.
Öncelikli amacım bu cami olsa da Cordoba'da gezecek çok yer var ve ben sabah erken saatlerde geldiğim şehirden planladığım her yeri görerek ayrılmayı amaçlıyorum... Haydi başlayalım.
Tren istasyonunun biraz ilerisinden caminin çok yakınına kadar giden bir otobüs geçiyor. 03 ve 07 numaralı otobüslerle caminin çok yakınına kadar gidebilirsiniz, ancak az biraz yürümeniz lazım unutmayın. Yürümekten sıkılmayacağınız bir yerdesiniz hemen omuzlarınız düşmesin.
Kurtuba Cami:
Endülüs Emevi Devleti Kurtuba ve etrafında kurulduktan sonra I. Abdurrahman tarafından rivayete göre eski bir kilise arazisi (San Vicente Vizigoth Bazilikası) üzerine yaptırılan cami Bağdat'taki emsallerinden daha güzel olması amaçlanarak yapılmaya başlanmış. 786 yılında başlanan,10 yıl süren inşat sırasında I. Abdurrahman'ın bizzat çalıştığı aktarılmış kaynaklarda, etkilendim doğrusu. Koskoca hükümdarın bu güzel mimariyi ortaya çıkarabilmek adına çalışması değişik geldi. İnşaat 10 yıl sürmüş ama şu andaki son haline gelmesi 205 yıllık bir çalışma ve birikimin ürünü. İspanyollar Kurtuba'yı ele geçirdiğinde cami olmuş, biraz da kiliselerin görkemine bürünmüş. O nedenledir ki içine girdiğinizde adımlarınız arasında ruh halinizi değiştiren bir havası var. Aslında nasıl da bir, aslında nasıl da tek olduğumuzu hatırlatıyor. Aslında dualarımızın tek yere ulaştığını bir fark etsek zaten dünya güllük gülistanlık olacak da, anlayamıyoruz işte.
Caminin içi sütunlarla dolu. Milyonlarca sütun var gibi geliyor, 10 metre yüksekliğindeki 1419 mermer sütun bir ormana girdiğinizi düşündürüyor. Farklı mermerlerin bir araya getirilmesiyle yükselen sütunları kemerlerle birleştirmişler ki bu da 2 katlı görünüm yaratıyor.
Sütunlar değil sadece sizi büyüleyen, yer döşemesindeki ahşap ve mermerler, duvarlardaki oymalar, işlemeler ve mihrap... At nalı şeklindeki mihrap da caminin farklılığını gözler önüne seriyor. Sonra biraz ilerlediğinizde Hristiyan mimarisinin o altın varaklı ihtişamıyla karşılaşıyorsunuz. O kısımda sütunlar azaltılmış ve İslam süslemeleri yerlerini yaldızlı Hristiyan süslemelerine bırakmış.
Cami müze giriş ücreti: 10 euro
Çan kulesi: 2 euro
İçinden saatlerce çıkmak istemediğim yapılardan biri oldu Kurtuba Cami, ancak iyi ki çıkmışım ve Cordoba'yı keşfetmişim. Çok şirin bir şehir, mutlaka görülmesi gereken, sokaklarında kaybolmak gereken şehirlerden.
Şehri öğrenmeye devam ediyoruz.
Roma Köprüsü:
Caminin tam karşısında sizi Guadalquivir Nehri’nden karşıya taşıyacak her haliyle İtalya’yı hatırlatan bir köprü göreceksiniz. Adından da belli zaten değil mi? Roma köprüsü 1. yüzyıldan kalma 16 kemerli bir köprü. Yıllar içerisinde defalarca restore edilerek günümüze taşınmış. Cordoba'nın en can alıcı manzarası bu köprünün üzerinden batan güneşi seyreylerken karşınıza çıkıyor. Akşam vakti buralarda olursanız mutlaka yolunuzu köprüden geçirin.
Calahorra Kulesi:
Köprüden karşıya geçtiğinizde sizi beyaz bir kule karşılıyor. Calahorra Kulesi eski zamanlarda şehrin savunması için kullanılan bir kule olsa da günümüzde Yahudi, Hristiyan ve Müslümanların bir arada huzurla yaşamasının simgesi olarak müzeleştirilmiş. Gündüz saatlerinde ziyaret edebilirsiniz.
Hristiyan Monarch Kalesi:
Yüzyıllar boyunca Kurtuba mimarisinin gelişiminin örneklerinden biri olarak ayakta kalan AlkazarKalesi Hristiyan Monarch Kalesi olarak Cordoba'nın önemli tarihi eserleri arasında yerini koruyor. Kurtuba Cami’nin 500 metre güneyinde yer alan kalenin sur kısımları kadar bahçeleri de keyifle gezilecek yerlerden.
Bir zamanlar şehrin değişik yöneticilerinin gözdesi olan bu yapıda, Roman, Vizigot ve Arap kalıntıları yan yana uzanıyor. Yüzlerce yıl ayakta kalan bina tabii ki pek çok döneme de şahitlik etmiş. Engizisyon mahkemelerinin karargâhı da olmuş ceza infaz merkezi de. Neler görmüş o duvarlar neler yani...
O taş katı blok görüntüsünün içinde aromatik bitkilerle kaplı avlular sizi şaşırtıyor o şaşkınlıkla taş duvarların içindeki galerilere dalıverin, önce galerilerde saklı hazineleri ziyaret edin derim.
Büyük salonlara giden galerilerden birinde karşınıza bir heykel çıkıyor, heykel yarı açık bir kapıdan ölülerin yer altına olan yolculuğunu anlatan çizimlerle kaplı. Devamındaki galerilerde Roma döneminden günümüze taşınmış mozaikler ve son salonlarda Arap mimarisinden kalma hamamlar bulunuyor.
Tarihi eserleri görmek güzel gerçekten farklı dünyalara seyahat ediyorum onları izlerken ama bahçeler beni benden aldı Cordoba'da. Bu da itirafım.
O bahçe senin bu bahçe benim dolanıp durdum yüzümde gülümsemeyle mest bir halde.
Calleja de Las Flores:
Caminin arka tarafındaki sokaklardan itibaren şehir renkleniyor dostlar, demedi demeyin. Haritadan çok kolay bulunurmuş gibi gözükse de daracık sokaklar ve çekik gözlü turistlerin kalabalığı nedeniyle "burası mı? Yok ya değil sanırım" şaşkınlığı içerisinde epey arayacağınız bir sokaktan bahsedeceğim şimdi. Hazır mısınız?
Yok yok öyle önemli ağır tarihi bilgi filan yok. Sadece güzel çiçek kokuları (pis turist kokusundan alabilirseniz tabi) arasında yol alacağınız mini minnacık dar sokakları anlatacağım. Bembeyaz evlerin duvarlarında ferforje saksılara asılmış rengârenk çiçekler…
Sokaklar kadar meydanlar da avlular da şirin güzel Cordoba'da, öylece yürüyüp seyre daldığınız sokaklardan her an bir avluya, bir meydana varabiliyorsunuz.
Plaza del la Corredera:
O meydanlardan biri Endülüs’te pek rastlanmayan Castille tarzı, İspanya’nın kuzeyindeki diğer şehirlerde yaygın görülen meydan tipinde. Hatırlarsanız Barcelona ve Madrid'te bu tip meydanlarda çokça oturmuştuk. Zemin katı çeviren kemerli revaklı yapı dikdörtgen bir görüntü sergiliyor. Bu meydanın özelliği ise daha önce ziyaret ettiğimiz Hristiyan Monarch Kilisesi’nde gördüğümüz mozaiklerin bu meydanın tabanından çıkarılması.
Eskiden meydanda boğa güreşleri yapılıyormuş. Caniler diyorum da kimseler inanmıyor. Tamam matadorların kıyafetleri, duruşları benim de hoşuma gidiyor ama mesleklerine saygı duyamıyorum kimsecikler de kızmasın. Hemen yanı başında Toril adında bir sokak ve Matador Meydanı var.
Şimdilerde kafelerle çevrili meydan bir sosyalleşme mekânı halinde.
Roma Tapınağı:
Cordoba Belediye Binası’nın yanında şehrin tek Roma dönemi anıtı yer alıyor. Tapınağın kalıntıları ben oradayken restorasyon halindeydi. Benim gördüğüm, görebildiğim hali buydu ancak bitmiş halini internette bulabilirsiniz.
Roma döneminin ihtişamıyla bir kaide üzerinde yükselen sütunlar Roma'da hissi verebilir aman dikkat, kafanızı sağa sola çevirdiğinizde olmadığınızı anlayacaksınız. (Şairin Roma özlemi ara ara ortaya çıkar kendini belli eder.)
Etrafta o kadar çok şirindirik hadise var ki. Durmamak, yola devam etmek lazım...
Viena Sarayı:
Don Gome Meydanı’nda göreceğiniz bu saray 12 avlu ve bahçeye sahip, yani kocaman. Dışarıdan bu minicik ev de ne ki diye gireceğiniz Saray (Saray deyince aklınıza Topkapı Sarayı, Dolmabahçe gelmesin buralar daha çok malikâne tarzında) bahçelerindeki binbir çeşit bitkiyle kokular içinde kendisini ziyaret etmenize izin veriyor.
Avlular içinden geçe geçe hem binaların içini hem de avlular ve bahçeleri geziyorsunuz. Saray odalarında tablolar, akşam yemeği setleri, mozaikler, halılar, dekoratif fayanslar, tabancalar vb. pek çok koleksiyonu görme şansınız var.
Ah bir de zarar görmesin koleksiyon diye fotoğraf çekilmeyen 16. 17. yüzyıl kütüphanesine sahip ki, İspanyolca bileydim dedirtiyor size.
El patio Andaluz Taverna:
Cordoba şirin mi şirin bir yer. Burada, şurada yiyin ama burada yemeyin diyebilecek kadar kalmadım bu nedenle size önerebileceğim bir yeme içme rehberi yok ve dolaşırken dekorasyonunu beğendiğim bir yerde yemek yedim. Size bu mekânı gönül rahatlığı ile öneriyorum, yediklerim lezzetliydi ve şarjım bittiği için bir süre burada yemek sonrası da oturmama izin verdiler ve bana çok lezzetli yerel bir şarap ikram ettiler. İyi insanlar her yerde.
3. günün sonuna gelmişken tren istasyonuna doğru yollara düşme vakti de geldi. Elveda demek istemiyorum Cordoba mutlaka bir gün tekrar görüşeceğiz...
Son günüm yani 4. günümde Malaga'nın sokaklarında minik bir tur yapıyorum, Malaga'ya da "seni tekrar görecekmiş gibi bir his var içimde tatlım" diyorum ve geldikleri gibi gittiler modeli metro ile havaalanına doğru yol alıyorum. Sonraki gezilerde görüşmek üzere "hasta pronto".
Yazı dizisinin 1. gününe buradan ulaşabilirsiniz.Yazı dizisinin 2. gününe buradan ulaşabilirsiniz.