Kurtuba (Cordoba) Ulu Camii Ve Mimarisi

Efsaneye göre Kurtuba Ulu Camii, Şam’daki öncülü gibi (Şam Ulu Camii), Müslümanlarca satın alınan sonra da yıktırılan bir Hristiyan kilisesinin arazisine inşa edilmiştir. Yüzyıllar boyunca Şam Ulu Camii modeli Mağrip’te İslam dünyasının başka hiçbir yerinde olmadığı kadar sadakatle kopya edilmiştir.

Fotoğraf

Yüksek, kare planlı minarenin kullanılması, Müslüman Batı’dan başka hiçbir bölgede kural haline gelmemiştir. Kurtuba Camii’nin at nalı şeklinde kemerler ve iki katlı arkadlardan oluşan mimari dili, ilk olarak Şam’da kullanılmış, orada da mozaik süslemeleri gerçekleştirmek üzere Bizanslı zanaatkârlar davet edilmiştir.

Fakat örneklerini çoğaltabileceğimiz Suriye yankıları, genellikle Morisko ya da İspanyol – Morisko sanatı olarak adlandırılan İspanya İslam sanatı için bir ölçüt oluşturmaz. Özellikle Kurtuba Ulu Camii yüzyıllar boyunca kendi özel mimari ve dekoratif sözlüğünü oluşturmuştur.

Üç yüzyıldan kısa bir süre içinde gerçekleşen dört genişletme sonucu -bu genişletmeler caminin eklemeci yapısının canlı bir göstergesidir- en büyük camilerden biri haline gelmiştir. Dev boyutları, mimarlarını ışık inceliklerini, tekrarları ve ritimleri cami mimarisinde nadir olan bir derecede araştırmaya yöneltmiş gibidir.

Sonsuzluk hissi vermek üzere kaçış noktası yaratma teknikleri kullanmışlar, mihrap çevresini yüceltmek üzere süslemeyi bu bölgede yoğunlaştırmışlardır. Fakat tüm bu görsel etkiler, elde bulunan kısa boylu sütunlarla muazzam büyüklükte bir alanı örtmek için geliştirilen yapısal yeniliklerin yanında ikincil kalır.


Fotoğraf

Tavanın yüksek olması bir zorunluluktu ve bu, sütunlar üzerine geniş, kütlesel ayaklar inşa edilerek ve bunlar birbirlerine kemerlerle bağlanarak sağlanmıştır. Kırmızı ve beyaz kemertaşları değişmeli kullanılarak bu kemerlerde bir hafiflik yanılsaması yaratılır fakat alt katmanlardaki hafif ve özgür mekân hissi ile üst katmandaki görece yoğun orman arasındaki tezat açıkça ortadadır. 961 yılından itibaren inşa edilen mihrap çevresinde orman benzeşimi -avludaki, binanın arkadları ile uyum içinde olan ağaç sıraları böyle bir benzetmeyi daha önceden de akla getirir- daha da yoğun olarak ortaya çıkar.

Fotoğraf

Arabesk süslemeli, birbirine geçmiş çok dilimli kemerler ağıyla sınırlanan bir maksure, dünyevi ün ve cennet temalarının birbirine karıştığı -ve cemaatin büyük çoğunluğunu dışarıda bırakan- taşlaşmış bir çiçek bahçesi oluşturur.

Çarpıcı bir çeşitlilik ve karmaşıklığa sahip (teknolojik olarak Avrupa’nın geri kalan kısmında bu dönemde yapılan her şeyden daha üstün) bir dizi dilimli kubbe bu ihtişama uygun bir son oluşturur. Güneşle ve göklerle ilgili, birbirine bağlı referanslar bunların etkisini daha da yoğunlaştırır. Caminin bu bölgesi doğrudan saraya bağlıdır ve halife unvanını oldukça kısa bir süre önce (928’de) sahiplenen bir hanedan için uygun bir mekân oluşturur.

Kurtuba prensleri, ilahi takdir ile Müslüman dünyaya hükmettiklerini iddia eden Abbasi halifelerine meydan okumuşlardır. Bu cami de bu meydan okumanın bir parçasıdır.

1236’da Kurtuba Camii, katedrale çevrilmiştir.