Minik Bir Endülüs Turu: 1. Gün Malaga

İspanya'ya gitmiş olabilirsiniz... Klasik İspanyol şehirleriBarselona ve Madrid sonrası daha farklı bir kültür ve mimari ile tanışmak isterseniz sizi İspanya'nın güneyine Endülüs bölgesine alalım. Uzak diyarları merak etmek ve arzulamak gibi bir huyum var. Endülüs de benim için öyle bir bölge. Sürekli bir araştırma içinde olduğum bilet fiyatlarının düşmesini beklediğim ama niyeyse o biletlerin bir türlü düşmediği yer... 
Sonunda geçtiğimiz mayıs sonunda pahalı da olsa alacağım o bileti diyerek yollara düştüm. Evet, her zamanki gibi çok uygun fiyatlı bir yolculuk olmadı ama şunu da söylemeden edemeyeceğim, yine de turla gitseniz vereceğiniz paranın yarısına 3 şehir gördüm. Yani yine de uygun fiyatlı seyahatten vazgeçmedim. Bilet alma kısmını geçtiğimize göre haydi Malaga’ya!

Hazır mısınız? Sıcak sizi çağırıyor!

Malaga bir belediye yönetimi, İspanya diyoruz ama aslında Endülüs Özerk Bölgesi içinde kalıyor. Endülüs İber Yarımadası’nın Müslümanların egemenliği altında kalmış kısmı, yani bu topraklarda bir zamanlar Müslümanlar yaşamış. Güneyde bize yakın kültürlerin izlerini görmemizin nedenlerinden biri de bu sanırım. İşte bu bölgenin eskiden fakir ama gururlu şehri Malaga son yılların gözde turistik bölgelerinden biri. Benim konaklama için burayı seçmemin nedeni ise tamamen lokasyonun etkin kullanımı ile ilgili. He pişman mıyım? Asla!

İspanya'nın sahil şeridine Costa del Sol deniyor, manası "Güneşin Sahili". Malaga da bu sahil şeridinin önemli şehirlerinden biri. Mayıs ayı itibari ile denize girebileceğinizi öngörerek tatilinizi buna göre planlayabilirsiniz, tabii benim gibi daha sıcak havaları sevmiyorsanız.

Benim dört günlük tatilim Malaga'ya varıp otele eşyalarımı bırakmakla başladı.

Peki Malaga Havaalanı ve şehre ulaşım nasıl mı? Buyurunuz anlatayım.

ULAŞIM

Malaga küçük bir şehir, o nedenle de ulaşım kolay. Havaalanı'ndan şehre otobüs ya da tren ile ulaşabilirsiniz. Tren 20 dakika kadar sürüyor. 

Otobüsler merkezde 10 durakta duruyor, 3 euro ücreti var ve 15-20 dakikada bir kalkıyor.
 
Tren istasyonu havaalanının hemen dışında, kapıdan çıktıktan sonra 5-10 adım uzaklıkta. Merkez tren istasyonu Maria Zambrano’dan da Malaga merkeze ulaşabilir ve buradan yürüyerek ya da otobüs ve taksi kullanarak istediğiniz yere ulaşabilirsiniz. Havaalanından tren ile ilgili bilgileri de aşağıdaki linkten öğrenebilirsiniz.

https://www.malagaairport.eu/airport/airport-trains.php

NEREDE KONAKLAMALI

Ben her gün başka bir şehre gitmeyi planladığım için tren istasyonu çevresinde bir otelde kaldım. Size de tavsiyem planınız sadece bu şehirde kalmak değilse bu bölgeyi tercih etmeniz. Hem şehre çok yakın hem sabahları erkenden otobüs ya da trene ulaşmanız için kullanışlı. Ama şehir merkezinde Calle Marqués de Larios Caddesi (Bağdat Caddesi gibi diyebiliriz) ya da Malaga Katedrali civarında da konaklarsanız ulaşımız çok da zor olmaz. Dedim ya burası küçük şirin bir şehir.

1. GÜN MALAGA

İlk günüm öğle saatlerinde otele varıp eşyalarımı bırakır bırakmaz kendimi yollara vurarak başladı. Otelden aldığım harita ve önceki araştırmalarımla ilk hedefim Kale bölgesi, ancak otel görevlisinin söylediği otobüs durağında 20 dakika bekledikten sonra otobüsün gelmeyeceğini anlayıp taksi duraklarına yürüdüm. Oraya kadar gitmişken de bu şehrin gözde caddesi Calle Marqués de Larios'i şöyle bir turlayıp sonra taksiye bineyim dedim.

Calle Marqués de Larios:

Malaga'nın en önemli alışveriş caddesi ancak sadece alışveriş caddesi demek haksızlık olur, hem mimarinin en güzel örneklerini görebileceğiniz yer hem de kentin kalbinin attığı cadde burası aynı zamanda. Ben caddenin sonuna kadar yürürken binaları ve düzenlemeyi seyre daldım eminim sizin de yürürken mutlu hissedeceğiniz bir yol olacak. 2003 yılına kadar araç trafiğine de açıkmış, çok doğru bir kararla sadece yayalara bırakmışlar. Caddenin tarihi 1891 yılına uzanıyor ve Malaga'nın önemli ailelerinden Larios ailesinin finansal desteği ile düzenlemeleri tamamlanmış, ismini de bu aileden alıyor.

Yürümek güzel hoş, ben de başlayınca saatlerce yürürüm ama vaktim az. O yüzden bu güzeller güzeli sokaklardan kendimi alıp taksiye atlıyorum ve ver elini Gibralfaro.

14. yüzyılda Alcazaba'yı ve birlikleri korumak için inşa edilen bu kale Malaga'nın en çok ziyaret edilen yeri. Tarihî öneminin yanı sıra şehre en hâkim nokta olmasının da büyük önemi var. Şehri tamamıyla görebileceğiniz en güzel köşelerden biri.

Fenikeliler ve Romalılar tarafından kullanılan bir deniz feneri iken Nasrid hanedanının emiri Yusuf tarafından kale olarak kullanılmaya başlanmış. İki sıra duvar ve 8 kulesi bulunuyor. Dış duvarda zikzaklar çizerek Alcazaba'ya ulaşılıyor, kalenin tüm çevresini bu duvar üzerinden dolaşabiliyorsunuz.

Girişte 1 gişe var ve hemen yanında bilet makineleri var. Buradan biletinizi beklemeden alabilirsiniz. Fiyatlar çok makul hatta doğru mu bu fiyat dedirtecek kadar. Yanlış tuşladığımı düşünüp iki kez bilet almama neden oldu. Sadece Gilbarfaro gezmek isterseniz 2,20 euro, hem Alcazaba hem Gilbarfaro gezerim derseniz -ki deyin bence gitmişken- 3,55 euro. Şimdiye kadar Türkiye’de bile bu fiyata bir tarihî eser ziyaret etmemiş olduğumdan hala şaşkınlığını yaşarım.

Kale’nin açılış saatlerini de şöylece bırakayım.

Çalışma Saatleri :
Pazartesi-Pazar:
Yaz: 09.00 - 20.00 (1 Haziran - 30 Eylül)
Kış: 09.00 -18.00 (1 Ekim - 31 Mayıs)
Kapalı: 1 Ocak, 28 Şubat & 25 Aralık.

Giriş ücretleri :
Normal: 2,20 euro
Alcazaba & Gibralfaro: 3,55 euro
Pazar: 14.00 sonrası ücretsiz

Adres: CMNO GIBRALFARO 11, 29016 Málaga
Tel: 952 227 230

Alcazaba:

Arap tarihçilere göre 1057-1063 yılları arası inşa edilmiş olan Kale, Arap mimarisinin İspanya'daki en önemli örneklerinden biri. Coracha denilen tünellerle Gizbarfaro Kalesi’ne bağlıdır ve hemen önünde bir Roma Tiyatrosu vardır. Yan yana 3 farklı kültürün izlerini burada görmek mümkündür. Alcazaba Granada'nın Berberi Taifa Kralı Badis tarafından yaptırılmış, bu nedenle de Granada’daki yapısal özellikleri görüyorsunuz. Avlular, bahçeler burada da var. Granada’ya geldiğimizde daha çok anlatacağım. Yapıldığı dönemde henüz tüm evlerde tuvalet bile yokken bu kalenin kendine özel bir kanalizasyon sistemi varmış, bazen eskiden daha mı zekiydi insanlar diye düşünmüyor değilim.

Alcazaba Adres:
Calle Alcazabilla, 2

Teatro Romano :

Alcazaba'nın hemen bitiminde karşınıza çıkan bu tiyatro üstünde bir otel bulunuyormuş ve tiyatro kalıntıları ilk kez fark edilince kazılar başlamış, otel yıkılmış. Açık olarak sergilenen bir alan, ben oradayken yenileme çalışmaları vardı ama yanından geçip seyredebiliyorsunuz. Normalde de bilet alıp içine girmeye gerek yok yanından görebiliyorsunuz. MS 1. yüzyılda Agustus zamanında yapılan bu sahne 3. yüzyıla kadar kullanılmış.

Adres:
Calle Alcazabilla, 8

Catedral:

Gerçek adı "Nuestra Señora de la Encarnación" olmasına rağmen Malagalılar kısaca Catedral demişler. Kim uğraşacak tabii öyle malikânedeki leydim filan demeye her gün. 1530 yılları civarında yapılan Catedral önemli bir yapı. Katedraller her şehirde önemli tarih ve din mirasları ancak Malaga'da her zamankinden daha önemli. Sadece bir dini yapı değil bir dönüm noktası, yol boyunca bir kilometre taşı.

Katedral’in kulelerinin biri eksik ve bununla ilgili çeşitli rivayetler var, diyorlar ki kilisenin parası Amerika'ya savaşları desteklemek üzere yollanmış. Biz diyenlerin yalancısıyız, der gıybetimi de yapar anlatmaya devam ederim.

Rönesans planlarıyla başlanıp Barok ve son olarak da kısmen Gotik olarak tamamlanmış bu kilise. İç kısımda Alonso Cano'nun "Bakire Azizeler" tablosu, Ferdinand ve İsebella'nın isteği üzerine yapılan Virgin heykeli ve 42 havari oyması bulunuyor.

Portakal ağaçlarıyla donatılmış bir köşe burası da şehrin kalanı gibi. Portakal ağaçlarının avlusu ve bahçelere "de las cadenas" (zincirlerin) deniyormuş.

Ben çok merakla ziyaret etmeye çalışsam da bahçesinden öteye geçemedim. Çok kalabalıktı ve giriş ücretliydi ki cami, kilise gibi yapıların ücretli olmasını kabul etmiyorum. Halka ve turiste açık olmalı. Hem kalabalıktan hem de ücretli olmasından mütevellit bahçesinde dolaşıp kendisiyle vedalaştım. Ücret öyle abartı değil bu arada 5 euro gibi bir şeydi.

Picasso Müzesi:

20.yüzyılın dâhisi denilen Pablo Picasso'nun 233 eserinin sergilendiği 11 odadan oluşan bir müze burası. Şehrin merkezinde olması, binanın tarihî dokusu bile sizi ziyarete çağıracaktır. Benim gibi Picasso'yu pek sevmeseniz de ziyaret etmelisiniz. “Adam aslında güzel çiziyormuş yahu" nidalarıyla hayretler içinde ressamın geçirdiği evrimi görebilirsiniz. 1881'de Malaga'da doğan ressamın 80 yıllık eserlerinden seçmeleri görebileceğiniz bir daimi sergi bulunuyor. Bir de zaman zaman düzenlenen özel sergiler var. Bilet alırken hepsini ya da sadece kalıcı sergiyi seçebiliyorsunuz. Ah bir de unutmadan içeride fotoğraf çekmek yasak.

Daimi sergide "Anne ve Çocuk" , "Silahlı Kadın" ,"Akrobat","Şallı Olga Khokhlova" gibi eserleri görebilirsiniz.

Dediğim gibi ben bir Picasso hayranı değilim, özellikle yamuk yumuk şeyleri yetenek diye önümüze sunmasına ayarım, ama cidden adam başlarda çok güzel çiziyormuş. Sanırım sonradan para kazanamayacağına karar verip popülerlik uğruna çarpıtmış resimleri. Ya da o da sanrılar içindeydi hastalıktan öyle görüyordu, kim bilir. Siz gidiniz görünüz efendim, nerede doğmuş aslında neler çizmiş, güzel bir deneyim...

Bir iki sokak ötede doğduğu ev de ayrıca bir müze olarak sergileniyor.

Malaga'da sayısız müze var, ben vaktimin darlığından ancak bu kadarını gezebildim, siz aşağıdaki linkten vaktiniz olursa seçerek daha fazlasına gidebilirsiniz. Giderseniz bana da anlatmayı unutmayın.

http://www.malagaturismo.com/en/sections/city-of-museums/17

Gelelim parklara bahçelere ve sahillere. Müzeleri, kaleleri gezmeyi bitirdikten sonra kendimi sahile atıyorum. Atıyorum ama atarken de bahçelerden dolaşarak gitmeyi unutmuyorum. Çünkü bu şehir de diğer İspanya şehirleri gibi yeşile ve denize doymuş. Hele ki sokaklarındaki portakal ağaçları beni benden alıyor. Şehir biraz daha temiz olsa da sadece onların kokularını alsam mest olmuştum. Sokaklarda yürürken portakal limon ağaçları etrafınızı sarıyor ve kendinizi gerçekten Akdeniz'de olduğunuza inandırıyorsunuz.

Malaga Parkı:

Malaga Parkı, Alameda Principal Caddesi sonundan Plaza de la Marina'ya uzanan, 800 metre uzunluğunda ve 10 metre genişliğinde 3 yürüyüş yoluna bölünmüş, marinayla aranızdaki yeşil alan. Marinaya doğru denizin tuzlu kokusunu alırken bir yandan da ağaçların kokusunu alıyorsunuz. Bitimindeki selvi ağaçları ve gül bahçelerini de sayarsak 30.000 metrekarelik bir park burası.

Parktan geçip Marina'ya ulaşıyorum, koskocaman cruise gemileri bekliyor. Kim bilir kimleri bıraktı limana ve kimleri alıp gidecek...

Malagueta Plajı:

Aslında bu şehirde toplamda 14 kilometre sahil var ve çok çeşitli plajlar var ama en ünlüsü merkezdeki Malagueata Plajı. Bunun gibi şehir merkezinde kalan Pedregalejo veya San Andres'e de gidebilir ya da biraz daha şehir dışına çıkıp Guadalmar gibi tamamen özel plajları kullanabilirsiniz ki kendisinde çıplaklar alanı da bulunuyormuş. Daha küçük Banos del Carmen ya da Penon del Cuervo gibi koyları da deneyebilirsiniz.

Plaj oldukça büyük, bir Barcelona Plajı kadar olmasa da epey büyük. Yaklaşık 1,2 kilometre uzunluğunda ve 45 metre genişliğinde, içinde pek çok bar büfe ve restoran var. Gün boyu plajda kalmanızı sağlayacak her türlü hizmet mümkün. Şezlong, şemsiye kiralayabilir, çocuk oyun alanlarında çocuklarınızı eğlendirebilir, yaz aylarında sinemasından faydalanabilirsiniz.

Ben gittiğimde saat 17.00'yi geçiyordu ve halen insanlar yüzüyor, güneşleniyor ve dans ediyorlardı plajda. Yanıma bikinimi almadığıma pişman oldum. Bir sonraki ziyaretimde kesinlikle Malaga’ya biraz daha vakit ayırıp bu keyfi yaşayacağım.

Malaga yeme içme mevzularına gelelim:

El Pimpi:

İlk günümde şehir turundan sonra buraya uğradım. İç mekânı oldukça şık ancak ben havanın da güzelliğiyle birlikte dışarıdaki masalarda oturdum. Kalamar ve makarna karışımı bir şey yedim. Ben mi çok acıkmıştım yoksa cidden çok mu güzeldi bilemiyorum ama gidilesi bir yer. Fiyatlar ortalamaydı.

Amaros Malaga:

Burası minik bir pub. Malaga'da özellikle yerellerin uğrak yeri. Turistik merkezden biraz daha şehrin içine girerseniz ulaşabileceğiniz mekânda akşamüstü bir dinlenme molası verebilirsiniz. Yazın kapı önündeki masalarda daha çok insan oluyormuş. Ben gittiğimde henüz saat de erken olduğundan kalabalık değildi.

Adresi: Calle Juan de Padilla, 13, 29008 Málaga, İspanya

Casa Aranda:

Madrid ve Barcelona'da churros denemiştik. Madrid’deki deneyimimiz çoook ünlü (!) bir yerde olmasına rağmen güzel değildi ancak Barcelona efsaneydi. Malaga’da ise churros yemek isterseniz Casa Aranda'ya geliyorsunuz. Efsane mi? Barcelona kadar muhteşem değildi ama güzeldi. Hakkını yiyemem. Churros bizdeki tulumbanın şerbet yerine çikolataya batırılanı.

Adresi: Calle Santos, 8, 29005 Málaga, İspanya

Malaga'da size çokça mekân tavsiye edemeyeceğim. Neden, çünkü zaten bir kere akşam yemeği yiyebildim ancak size bölge olarak nerelerde dolanmanız gerektiğini söyleyebilirim. Calle Marques de Larios Caddesi’nin üst kesiminde sağ tarafında (Picasso Müzesi ve Katedral etrafında) milyonlarca restoran ve bar var. Mutlaka içlerinden biri size cazip gelecektir. He ben turist tadında mekânlardan hoşlanmam bana başka yer öner derseniz Amaros Malaga etrafında dolanın derim, ki yerellerin takıldığı yerler de o civarlar.

İkinci günümdeGranada'da olacağım.

Yazı dizisinin 2. gününe buradan ulaşabilirsiniz.Yazı dizisinin 3. gününe buradan ulaşabilirsiniz.

ÖZLEM YILDIRIM

Yazar Hakkında

ÖZLEM YILDIRIM

Tam zamanlı bankacı,gönülden gezginim...Fırsat buldukça seyahat etmek artık bir hobi değil yaşam biçimim...Yollarda kendini,ruhunu bulanlardan oldum...Seyahat planları yaparken bir de kitaplara göm