Daha önce Malaga’yı birkaç defa seyahat etmiştik ancak yaklaşık yarım saatlik bir otobüs yolculuğu ile gidilebilen Mijas köyünü ilk defa göreceğiz. Malaga, Endülüs’ün merkezi ve aynı zamanda Costa Del Sol’un da yani güneşli sahillerin de merkezi konumunda. Mijas ise taşlı sokakları, bembeyaz evleri, çiçekleri, otantik çarşısı ve gezinti faytonları ile şirin bir Endülüs köyü.
Merkezi ise yaklaşık 8 bin nüfuslu. İspanya ve bu bölge ile kısa bir bilgi vermemiz gerekirse, öncelikle Malaga’nın Costa del Sol yani güneş sahillerinin merkezi olduğundan başlayabiliriz. İspanya denince akla tapas, boğa güreşleri, seramikler, paella, Flamenko, siesta, fiesta ve futbol geliyor ve bu ülkeyi en iyi anlatan bölge Endülüs Bölgesi. Bir dönem denizlerin hâkimi olan İspanya 1519 yılında Meksika ve 1532 yılında Peru olmak üzere pek çok yeri kendi hegemonyasına alıyor. 1560 yılında ise Madrid başkent ilan ediliyor. Küçük bir bilgi, İspanya’da 1876 yılına kadar bağcılık çok yaygın, bu tarihlerde asma bitleri yüzünden bağlar yok oluyor.
Gelelim Mijas’a. Otobüsümüzden iner inmez buradaki eşek heykelini görüyoruz.
Bu eşek heykelinin önünde ise üzerinde fotoğraf çektirmek için kuyruk olmuş insanlar var. Karşımızda da “donkey taksiler” yani eşek taksiler var. Buradaki eşek taksiler 1960’tan itibaren kullanılmaktaymış. Dilerseniz bu eşeklerin arkasına bağlanmış arabalara binip şehirde tur atabiliyorsunuz.
Mijas’ın en güzel atraksiyonlarından biri bu taksilere binmek. Biz ise yürümeyi tercih ettik çünkü bir bölgeyi keşfetmenin en güzel yolu yürümek. Taksi durağından sonraki noktamız kaya mağarası içindeki Chapel of the Virgin of the Rock.
Chapel of the Virgin of the Rock, El Compas adlı panoramik manzara noktasının hemen yanında bulunuyor. Bir rahibe tarafından 17. yüzyılın ortalarında kayaya oyularak yapılmış. Şapelin içinde aynı zamanda bir resmi de buluyor. Efsaneye göre burası, bir kuğunun yönlendirmesiyle 2 çocuk çoban tarafından 1586’da keşfedilmiş.
Biz girdiğimizde içerisi mis gibi taze çiçek kokuyordu. Girip baktığımızda çiçekleri görünce kokunun nereden geldiğini anladık elbette.
Park içindeki süs havuzundaki fıskiyeden su içen bu kedi bugünkü sürprizlerden birisi idi. Tatlı kedi uzun uzun fıskiyeden suy içiyordu ve herkes fotoğrafını, vidyosunu çekmek için sıra oluşturmuştu.
Daha sonra Minyatür Müzesi’nden yürüyerek çiçeklerle, saksılarla bezenmiş ara sokaklarda keyifli bir tur sonrası Arena önünden geçerek konser salonunun bulunduğu parktan panoramik görüntüsünü aldık.
Bembeyaz Mijas evleriningörüntüleri çok güzeldi. Mavi saksılı, çiçekli evler önünden yürüyerek donkey taksi durağına geldik.
Otobüslerimize binerek bir tur attık. Bu arada da Gibralfaro Kalesi’nden panoramik Malaga görüntüsünü makinalarımıza kaydettik. Bizi buraya getiren gemimiz ve Arena’yı da buradan görüntüledik.
Sonrasında Malaga şehir turumuzu yaptık. Burada Malaga Katedrali’ne girdik ve giriş için 5 euro verdik. Zamanımız çok azdı çünkü vaktimizin büyük bir bölümünü sevimli Mijas’ta harcamıştık. Roma döneminden kalma tiyatro kalıntıları üzerine kurulmuş olan Alkazaba Sarayı’nın kalıntılarını gördük.
Daha önce hiç gitmediğimiz Mijas köyü gerçekten çok güzelmiş. Güzel sokakları, türünün en önemli örneklerinden olan Minyatür Müzesi, kalesi, şapelleri, sokakları, saksıları ile Malaga’ya gelmişken mutlaka gidilip görülmesi gereken bir yer, hatta Malaga’yı gezmeden burayı gezmenizi bile tavsiye edebilirim. Sizin de beğeneceğinizi umuyorum.