2000 Sonrası En İyi Türk Filmleri

Sarmaşık

“Direkler eğik, burnumuz batmış suya

İnsan düşmanının sillesinden kaçar ya

Soluğunu ensesinde duya duya

Ve koşar başını hiç kaldırmadan

Gemi öyle koştu, rüzgâr öyle coştu

Kaçtık güneye hiç durmadan…”

Tolga Karaçelik’in ikinci uzun metraj filmi olan Sarmaşık, işte bu şiirle açılıyor. Angola’ya giden bir geminin armatörü, sefer esnasında iflas eder. Mürettebatın çoğu gemiyi terk etse de, deniz hukuku gereği kaptan bir yere kımıldayamamaktadır. Gemi Mısır açıklarında demirler. Kalan mürettebat, birikmiş olan paralarını tahsil edebilmek için geminin yeni sahibini beklemeye karar verirler. Böylelikle huzursuz bir bekleyiş baş gösterir; kalan mürettebatlar açlıkla, kaosla ve bilinmezlikle mücadele ederlerken, gemi sefer halindeyken tıkır tıkır işleyen emir komuta zinciri de teklemeye başlar. “Hepimiz aynı gemideyiz” ifadesi etkisini yitirmeye başladığında da gemi, tüm kalanlar için bir hapishaneye dönüşür.

Gerek oyunculuk gerekse sinematografik açıdan alışılmışın ötesine geçen Sarmaşık filmi, özünde hiyerarşi ve otorite gibi konuları temel alan ama aynı zamanda kişinin psikolojik çöküşünü de ince ince işleyen bir yapıt. Müzikleri de en az film kadar etkileyici, hatta müzikler için filmin yardımcı oyuncusu desek yanlış olmaz. Kadrosunda Nadir Sarıbacak, Kadir Çermik, Hakan Karsak, Osman Alkaş, Özgür Emre Yıldırım, Seyithan Özdemir gibi isimleri barındıran Sarmaşık, bizce sadece çekildiği yıl olan 2015’in değil, Türk sinema tarihinin en iyi filmlerinden olmaya aday.

Sarmaşık

Vavien 

Egoist ve tatminsiz bir adam olan Celal, hayatının ne kadar sıradan olduğunu hatırlattıkları gerekçesiyle oğluna da karısına da öfke doludur. Karısı Sevilay ise kocasına abartılı şekilde bağlı, tek amacı oğlu ve kocasıyla mütevazi bir hayat sürmek olan, hepimizin bir şekilde aşina olduğu bir karakter olarak tanıtılır.

Türk sinemasında “kara mizah” alanındaki önemli bir boşluğu kapatan Vavien, Taylan Kardeşler’in yönetmenliğini yaptığı, kalemi de en az oyunculuğu kadar güçlü Engin Günaydın’ın ise hem oynayıp hem senaristliğini üstlendiği, mutsuzluk üzerine bir film. İnsanlar gerçekten iyiler ve kötüler olarak ikiye mi ayrılır, kötülüğün sebebi mutsuzluk mudur, bir insan hangi sebeplerden mutsuz olur sorularına yanıt arayan ve izleyiciyi de kendisiyle birlikte düşünmeye zorlayan film için Engin Günaydın “Zihin vavien gibidir, bir açılır bir kapanır,” der, “Açık olduğunda mutlu olmak, kapandığında ise düşünmek gerek.” Film boyunca duygular arasında yaşanan “gelip-gitmeler” de, filme adını veren vaviene bir gönderme niteliğinde.

Vavien

Bir Zamanlar Anadolu’da

Nuri Bilge Ceylan’ın 2011 yapımı filmi Bir Zamanlar Anadolu’da, bir bozkır üzerinde saatlerdir yapılan bir cinayet soruşturmasıyla başlıyor. Savcısı, jandarması, doktoru herkes Kenan’la Ramazan’ın nereye gömdüklerini bir türlü hatırlayamadıkları cesedi aramaktadır. Nuri Bilge Ceylan, tıpkı bu sahnede doktora söylenen “Fena mı işte, sen de ileride çoluğuna çocuğuna anlatırsın, dersin ki bir zamanlar Anadolu’da görevdeydim, başımdan böyle olaylar geçti. Masal gibi işte,”de olduğu gibi, çok ve farklı karakterli bir masal anlatmaya soyunmuş.

Durgun sekansları, bir fotoğraf karesi kadar özenli sahneleri, gizlenmiş mesajları ve herkesçe bilinen “yavaş”lığıyla Bir Zamanlar Anadolu’da tipik bir Nuri Bilge Ceylan filmi. Film, Cannes Film Festivali’nde “Jüri Büyük Ödülü”nün yanı sıra, Asya-Pasifik Film ödüllerinde de Sinematografik ve Yönetmenlik alanlarındaki başarı ödüllerini aldı.

Bir Zamanlar Anadolu'da

Gönül Yarası

Başrollerini Şener Şen, Meltem Cumbul ve Timuçin Esen’in paylaştığı, Yavuz Turgul imzalı 2005 yapımı Gönül Yarası, doğuda uzun yıllar köy öğretmeni olarak görev yaptıktan sonra emekli olup İstanbul’a dönen Nazım karakterinin öğrencileriyle vedalaşmasıyla açılıyor. Nazım emekli olmasına olmuştur ama İstanbul’da yaşamını sürdürebilmek için ek iş yapmak zorunda olduğu gerçeğiyle yüzleşir ve bir takside çalışmaya başlar. Bir gece, bir pavyon şarkıcısı olan Dünya’nın tesadüfen taksisine binmesiyle hayatı bütünüyle değişir.

Yavuz Turgul’un filmlerinden aşina olduğumuz etkili diyaloglar, idealist karakterler, başarılı oyunculuklar ve güçlü senaryo, Gönül Yarası’nı Türk sinemasının önemli filmleri arasında göstermemiz için yeterli.

Gönül Yarası

Yozgat Blues

Daha çok “festival filmi” sevenlerin yakından tanıdığı bir isim olan Mahmut Fazıl Coşkun’un ikinci filmi Yozgat Blues, daha ismini duyar duymaz farklı bir film izleyeceğini müjdeliyor izleyiciye. Başrollerinde Ercan Kesal, Nadir Sarıbacak, Ayça Damgacı ve Tansu Biçer gibi isimler yer alan film, katıldığı uluslararası festivallerden de beklendiği üzere ödüllerle dönmeyi bildi.

Kariyerinin sonlarında bir şarkıcı olan Yavuz, mesleğini bir AVM’nin girişinde ve mütevazı bir ses sitemiyle icra etmeye devam etmekte aynı zamanda belediyenin ücretsiz kurslarında müzik dersleri vermektedir. Bir gün Yozgat’ta bir gazinodan teklif gelir, Yavuz bu teklifi kabul edecektir ancak Yozgat’a giderken yanında müzik kursundan öğrencisi olan Neşe’yi de alır.

“Festival filmi” diye göz ardı edilebilecek filmlerden değil Yozgat Blues. Kurgusu, üslubu ve oyuncuların başarılı performanslarıyla incelikli bir anlatıma sahip. Dramatik sahnelerin yanı sıra gülümsetmeyi de ihmal etmeyen yönetmen, ortaya oldukça naif, oldukça bizden bir hikaye koymayı başarmış.

Yozgat Blues