İzmir’den Yunan Adaları’na Geçiş Rehberi (2025)

Kalabalık sahillerden sıkıldığınızda ya da pasaportunuza “yeni bir damga” daha eklemek istediğinizde, İzmir kıyılarından komşuya geçmek neredeyse bir hafta sonu alışkanlığına dönüşebiliyor. 2025 yazı ise bu geçişlerin en canlı olduğu sezonlardan biri. Feribotlar dolu, ajanslar hareketli, kapı vizesine başvurular rekor seviyede.

İzmir’in batıya açık sokaklarından başlayan bir yolculuk bu. Denizi karşına alıp birkaç saatlik bir yolculukla başka bir ülkeye varmak fikri, hâlâ kulağa biraz fantastik geliyor olabilir. Ama Ege’nin iki yakası, geçmişte olduğu gibi bugün de birbirine hem coğrafi hem kültürel olarak çok yakın.

Yunan Adaları, İzmir’e bu kadar yakınken ulaşılmaz değil; hatta yaz aylarında bu yolculuk o kadar kolaylaşıyor ki, sabah kahveni Çeşme’de içip akşam yemeğini Sakız’da bir tavernada yiyebilirsin.

Bu yazıda İzmir’den Yunan Adaları’na nasıl geçileceğinden, hangi limandan hangi adaya feribot olduğunu, kapı vizesi sürecinden fiyatlara kadar her detayı kapsamlı bir şekilde anlatıyoruz.

Çeşme Limanı

Hangi Limandan Hangi Adaya?

İzmir'den Yunanistan’a doğrudan geçiş yapılabilen üç ana liman hattı var:

1. Çeşme – Sakız Adası (Chios)

  • Mesafe: 8 deniz mili
  • Süre: Ortalama 35–45 dakika
  • Günlük Seferler: Sezonda her gün
  • Bilet Fiyatı (2025): Tek yön 40 €, gidiş-dönüş 50 €
  • Vize: Kapı vizesiyle geçiş mümkün

Sakız, İzmir'e en yakın Yunan adası. Çeşme Limanı sabahları erken saatlerde yoğun olur. Genellikle sabah 08:30 ve 18:00 arasında dönüş seferleri yapılır. Yaz sezonunda turlar sıklaştığı için önceden bilet almakta fayda var.

2. Alsancak/Dikili – Midilli Adası (Lesvos)

  • Mesafe: Alsancak’tan 63 deniz mili, Dikili’den 9 deniz mili
  • Süre: Alsancak’tan 2 saat 45 dakika, Dikili’den 1 saat 15 dakika
  • Bilet Fiyatı (2025):
    • Alsancak: Tek yön 50 €, gidiş-dönüş 80 €
    • Dikili: Tek yön 35 €, gidiş-dönüş 45–50 €
  • Vize: Kapı vizesi uygulanıyor

Alsancak’tan yapılan feribot seferleri büyük gemilerle çalışır, yazın özellikle hafta sonu hızlıca dolabilir. Dikili seçeneği daha kısa sürede geçiş sağladığı için günübirlikçiler için daha idealdir.

3. Kuşadası / Seferihisar – Samos (Sisam) Adası

  • Süre: Kuşadası’ndan 1 saat 15 dakika, Seferihisar’dan 1.5 saat
  • Bilet Fiyatı (2025):
    • Kuşadası: Tek yön 40 €, gidiş-dönüş 55–60 €
    • Seferihisar: Gidiş-dönüş aynı gün 40 €, farklı gün 55 €
  • Vize: Kapı vizesiyle geçiş yapılabiliyor

Samos, özellikle doğa ve yürüyüş meraklıları için tercih edilen bir rota. Kuşadası, yazın neredeyse her sabah Samos’a sefer düzenliyor. Seferihisar hattı daha lokal ve daha az bilinen bir alternatif.

Kuşadası Liman

Kapı Vizesi (2025 Güncel Bilgiler)

Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları için Yunanistan’ın bazı adalarında geçerli olan “kapı vizesi”, özellikle yaz döneminde oldukça rağbet görüyor. 2025 sezonunda uygulama devam ediyor ve kapsam genişledi.

Kapı Vizesiyle Gidilebilen Adalar

Midilli, Sakız, Samos, Kos, Rodos, Meis, Patmos, Leros, Kalimnos ve Simi

Gerekli Belgeler

  • En az 6 ay geçerli pasaport
  • 2 adet biyometrik fotoğraf
  • Otel rezervasyonu (veya konaklama belgesi)
  • Gidiş–dönüş feribot bileti
  • Seyahat sağlık sigortası
  • Vize başvuru formu
  • Nüfus cüzdanı fotokopisi

Vize Ücreti (2025)

  • Yetişkinler için 85 €
  • 0–18 yaş için 20 €
  • Aracı tur acentesi hizmet bedeli: 25–30 € (ajansına göre değişir)

Süre

  • 6 gece / 7 gün
  • Sadece başvuru yapılan ada için geçerlidir
  • Adalar arası geçiş kapı vizesiyle mümkün değildir

Başvurular feribot firmalarıyla anlaşmalı olan turizm acenteleri aracılığıyla yapılır. Minimum 4–5 gün öncesinden başvurmak önerilir. Vize genellikle e-posta ile gönderilir, çıktısını almak gerekir.

Adalara Göre Mini Rehber

Sakız Adası: Sakız Ağaçlarının Gölgesinde Birkaç Gün

chios-1

Çeşme Limanı’ndan sadece kırk dakikalık bir yolculukla varacağınız Sakız Adası, sakinliği ve yavaşlığı ile ünlü. Ege kıyılarından kısacık bir mesafe katettiğinizde, kendinizi tamamen farklı bir ritme sahip bir coğrafyada buluyorsunuz. Çünkü Sakız’ın yüzü büyük otellere ya da kalabalık gece hayatına değil, küçük meydanlara, taş evlere ve sakin köylere dönük.

Sakız Adası’nın ismi, aynı zamanda adanın en karakteristik yönünü oluşturan sakız ağaçlarından geliyor. Özellikle güneydeki Mastihohoria (sakız köyleri) bu alanda oldukça özel bir yere sahip. Pyrgi, bu köyler arasında en dikkat çekici olanlardan bir tanesi. Duvarları geometrik motiflerle işlenmiş gri-beyaz taş evleriyle öne çıkan köy, özellikle fotoğraf meraklıları için gerçek bir cennet.

Yakınlardaki Mesta ise daracık sokakları, kale tipi yapısı ve korunaklı mimarisiyle dikkat çekiyor. Araç trafiğinin neredeyse olmadığı bu köylerde yürümek, adanın geçmişine sessizce tanıklık etmek gibi.

Sakız Adası’nda konaklamak isterseniz şehir merkezini (Chios Town) veya merkeze 6 km uzaklıktaki Karfas Plajı bölgesini tercih edebilirsiniz. Eğer çocuklarla seyahat ediyorsanız Karfas’ın plajı sizin için çok uygun, üstelik çevresinde pansiyonlar, küçük oteller ve taverna tipi restoranlardan bolca var.

Chios-2

Ada içinde bir yerden bir yere gitmek için toplu ulaşımı kullanabilirsiniz ama zaman kazanmak isterseniz araç kiralamak da mantıklı bir seçenek. Aracınızla gezerken küçük fırınları, mevsimlik pazar tezgahlarını ve yamaçlara kurulmuş yerel kahvehaneleri de keşfedebiliyorsunuz.

Gelelim yemek konusuna. Ege mutfağının sade ama lezzetli örneklerini bulabileceğiniz Sakız’da ızgara kalamar, ahtapot, mastelo peyniri, yerel zeytinler ve pek tabi sakız aromalı tatlılar ön planda. Sakız likörü ya da uzo eşliğinde bir sahil kenarı restoranında yemeğinizi yiyebilir veya bir köy tavernasında çeşitli deniz mahsullerini deneyebilirsiniz. Küçük bir ipucu: Sakız’a günübirlik gelmek yerine en az 2 gece kalmak, hem kültürünü hem mutfağını anlamak açısından fark yaratır.

Midilli Adası: Uzo’nun, Taş Sokakların ve Sessiz Koyların Adası

Midilli-2

İzmir’in karşı kıyısında hem tarih hem coğrafya açısından en derin bağlara sahip adalardan biri Midilli. Feribotla Alsancak’tan yaklaşık üç saatte, Dikili’den ise sadece bir saatte ulaşabileceğiniz bu büyük ada, Ege’deki en çeşitli yüzlerden birine sahip. Antik Yunan’dan Osmanlı dönemine, Rum mimarisinden çağdaş sanat galerilerine kadar birçok katmanı aynı anda taşıyor. Yüzölçümü geniş; bir haftaya yayılan bir tatilde bile tamamı gezilemeyebilir ama doğru bölgeleri seçerek kısa sürede çok şey görmek mümkün.

Gezinizin ilk durağı büyük olasılıkla Midilli şehir merkezi (Mytilene) olacak. Limana yakın konumda kurulu bu merkez, Osmanlı döneminden kalan camileri, Avrupai tarzdaki konakları, kalabalık pazar yerleri ve günümüz kafe kültürünü bir araya getiriyor. Ama adanın asıl cazibesi kırsal yerleşimlerinde. Kuzeydeki Molivos (Mithymna), taş evlerin denize doğru sıralandığı bir kasaba. Ara sokaklardan tepeye çıktığınızda sizi 14. yüzyıldan kalma bir kale karşılıyor. Gün batımında burada yürümek, yalnızca güzel bir manzara değil, aynı zamanda huzur vaadi. Molivos’tan sadece birkaç kilometre ötede bulunan Petra ise kilise manzaralı plajı, küçük dükkanları ve dinlenmeye elverişli yapısıyla daha sessiz bir alternatif.

Midilli-1

Midilli’de konaklamak için üç ana tercih öne çıkıyor: Mytilene merkez, kolay ulaşım ve hareketli bir çevre isteyenlere; Molivos, karakterli taş evlerde kalmak isteyenlere; Skala Eressos, daha çok doğa arayanlara ve alternatif yaşam tarzlarına yakın duranlara hitap ediyor. Özellikle yaz aylarında Molivos bölgesindeki butik oteller hızlıca dolacağından, erken rezervasyon yapmakta büyük fayda var. Temmuz ve Ağustos aylarında Yunan adalarına ilginin ne denli yoğun olduğu hepimizin malumu.

Ulaşım için toplu taşıma yeterli değildir; araç kiralamak neredeyse zorunlu. Adanın kuzey ve güneyi arasında mesafeler büyük olduğu için planlamanızı bölgelere göre yapmanız pratik olacaktır.

Midilli mutfağında Türk damak tadına aşina tatlar bulacağınız kesin. Çeşitli kasabalarda onlarca farklı marka uzo mevcut çünkü uzo burada sadece bir içki değil, kendi başına bir sofra. Yanında mutlaka deniz mahsulleri, zeytinyağlılar, közlenmiş sebzeler, adaya özgü bir keçi peyniri olan ladotyri… Eğer Skalla Kalloni bölgesindeyseniz burası da sardalyasıyla ünlü ama deniz mahsullerinden sıkılırsanız kırsal bölgelerdeki taş fırınlara uğrayıp et yemeklerinin de keyfini sürebilirsiniz.

Samos Adası: Pisagor’un Gölgesinde Sessiz, Serin ve Yeşil Bir Ege

Samos-1

Kuşadası ya da Seferihisar’dan kalkan feribotlarla yaklaşık bir buçuk saat içinde ulaşabileceğiniz Samos, Ege Adaları arasında en yeşil, en sessiz ve en çok kendine ait kalanlardan biri. Türkiye kıyılarına neredeyse dokunacak kadar yakın ama bir o kadar da içe dönük. Geniş ormanları, üzüm bağları ve yavaş yaşam biçimiyle burası daha çok doğaya yakın olmak isteyen, tatilinde gürültüden çok deniz sesini tercih edenlerin adası.

Samos’a adım attığınızda ilk dikkat çeken şey, adanın doğal yapısıdır. Düz bir plaj şeridinden çok, kıyıdan kıyıya değişen koylar, küçük limanlar ve yükselen yeşil dağlar karşılar sizi. En hareketli bölgesi Pythagorio, adını adalı filozof Pisagor’dan alır. Yat limanı çevresinde sıralanmış kafeler ve restoranlar, arka sokaklarda yer alan müzeler ve arkeolojik alanlarla burası hem dinlenmek hem de keşfetmek için ideal bir merkezdir. Pythagorio’dan kuzeye doğru gittiğinizde Kokkari kasabası karşınıza çıkar. Rüzgar sörfü yapanların gözdesi olan bu küçük kasaba, taş evleri ve sahile paralel uzanan yürüyüş yolu ile yaz aylarında bile sakinliğini korur. Daha içerilere yönelirseniz, dağ yamacına kurulmuş Manolates Köyü sizi bekliyor olacaktır. Burada zaman başka bir hızla akar: El yapımı seramikler, yerel şarap tadım noktaları ve orman içi yürüyüş parkurları köyün ruhunu belirler.

Samos-2

Konaklama konusunda Samos’ta seçenekler bol ama yaygındır. Zincir otellerin yerini küçük aile pansiyonları, bağ evleri ve orman içi bungalovlar alır. Pythagorio, ulaşım kolaylığı ve gece gündüz dengeli yaşantısıyla ilk tercihlerden biridir. Ancak doğayla baş başa olmak isteyenler için adanın kuzeydoğu kıyısındaki Agios Konstantinos veya Kokkari çevresi daha uygun olur. Araba kiralamak, özellikle dağ köylerine ve gizli koylara ulaşmak isteyenler için şart. Toplu taşıma sınırlı, taksiler ise pahalı olabilir. Ada genel olarak güvenlidir, yollar iyi durumdadır ve sürüş rahatlıkla yapılabilir.

Samos mutfağı, Ege’nin bilindik lezzetlerine adaya özgü dokunuşlar ekler. Burada sofranın merkezinde çoğu zaman yerel şarap vardır. Özellikle Muscat üzümünden yapılan tatlı beyaz şarap, adanın imzası gibidir. Balık ve deniz ürünleri günlük olarak servis edilir, ama asıl öne çıkan yerel peynirler, zeytinyağıyla hazırlanmış fırın yemekleri ve otlu böreklerdir. Dağ köylerinde ev yapımı reçeller ve ballar bulabilir, akşamları ise sahil kasabalarında közde pişmiş ahtapotla hafif ama doyurucu bir akşam yemeği yiyebilirsiniz. Küçük bir not: bazı restoranlar yalnızca nakit kabul ediyor, yanınızda her zaman bir miktar euro bulundurmak faydalı olur.

Samos, her yönüyle durağanlığı değil, dinginliği önerir. İki günlüğüne gelip denize girmek de mümkündür; ama yavaş yavaş açılan yollarını, bir kahveyle uzayan sabahlarını, üzüm kokulu yürüyüş parkurlarını hissetmek için adada birkaç gün kalmak gerekir. Burası fotoğraf değil, anı biriktirmek isteyenlerin adasıdır.