Keyifli Bir Deneyim İsteyenlere: Kaş Çıkışlı Mavi Tur Rotaları

Antalya’nın en batısında, Teke Yarımadası üzerinde, eski adı Antiphellos olan küçük bir kasaba Kaş. Birçok antik yerleşim yeriyle ve yüksek dağlarla çevrili olan Kaş’ı Kaş yapan özelliklerinden bahsetmek çok da kolay iş değil; zira buranın kendine has bir cazibesi, bir bağlayıcılığı var. İnsan kafasında hemen “Buraya nasıl yerleşebilirim?”in planlarını yapmaya koyuluyor, haliyle ayrılmak da bir o kadar zor oluyor.

Antalya’nın geneline hâkim olan o “şehir” havası burada yok. Doğası nispeten bakir, denizinden ve dillere destan kumlarından bahsetmek bile gereksiz. Sokaklarının bozulmamış dokusu, telaşsızlığı, küçük çarşı meydanı, küçük limanı, güzel kumsalları, şifalı otlar satan köylü teyzeleri, gözlemeleri derken bir de bakmışsınız sizi de kendine bağlayıvermiş bu küçücük tatil beldesi.Sokaklarında her milletten insanla karşılaşabileceğiniz, yüksek sezonunda kalabalığın da hakkını veren, birkaç mil uzağındaki Meis Adası’nın kardeş şehri olan Kaş’ta yapılabilecek en güzel aktivitelerden biri de mavi turlar. Çünkü sizi bekleyen öyle güzel sular, öyle büyüleyici rotalar var ki insan mutlaka ölmeden önce buraları görmeli dedirtiyor.

1

1. Rota: Kaş-Kalkan-Kekova

Mavi tur sevenlerin sıklıkla tercih ettikleri rota olan Kaş-Demre-Kekova rotası, özellikle vakti sınırlı olanlar için en iyi alternatiflerden biri çünkü üç-dört günlük bir tur ile hem karada mola verip tarihi kalıntıları, antik kentleri, kiliseleri ziyaret edebilir hem de birbirinden güzel ve sakin koylarda denizin ve huzurun tadını çıkarabilirsiniz.

Kaş-Kalkan-Kekova rotası, barındırdığı su altı zenginlikleri nedeniyle önemli de bir dalış merkezi aynı zamanda. Eğer bu konuda deneyiminiz varsa bu rotayla mavi tur keyfinizi ikiye katlayabilirsiniz.

İlk rotayı tercih etmeyi düşünenler için, yol üzerinde uğranabilecek en güzel koyların isimlerini ise aşağıda sıraladık:

Limanağzı: Kara ulaşımının sınırlı ve zorlu olması nedeniyle güzelliğini her daim koruyabilen, Antalya’nın en güzel plajlarından biri olan Limanağzı, günlük tur teknelerinin ve mavi turların ilk uğrak yeri oluyor genellikle. Caretta Caretta’ların da doğal yaşam alanı olan sahil, ılık ve dalgasız denizi ile çocuklarla tatile çıkanlar için ideal.

Güvercin Adası: Rotayı kısaca tanıtırken buranın dalışçılar için tam bir cennet olduğundan bahsetmiştik. Güvercin Adası ve Limanağzı, bu konuda beklentileri karşılamakla kalmıyor, su altında sakladığı hazinelerini cömertçe ziyaretçileriyle paylaşarak kendine hayran bırakıyor. Limanağzı’ndaki Osmanlı Batığı ve yapay resif olarak batırılmış C-47 DAKOTA Uçağı’ndan sonra, özellikle dalışa yeni başlayanlar için ideal olan Güvercin Adası’nda sıra. Ahşap batık, kırık amphoralar ve daha birçok kalıntıyı görme imkânı bulabileceğiniz gibi, batıklarda yaşayan deniz canlılarını da yakından izleyebileceğiniz deneme dalışlarına katılabilirsiniz.

2

Ufakdere/Fakdere Koyu: Uluburun ve Çobanburnu arasında yer alan koy, kara bağlantısı nedeniyle sık sık ziyaretçi ağırlasa da, tur rotalarının vazgeçilmez mola yerlerinden biri hala.

İnönü Koyu: Kaş limanından ayrıldıktan sonra yaklaşık bir saatlik bir sürenin ardından varacağınız koyun ismi İnönü Koyu. Daha önce duymadıysanız da bir kez gördükten sonra bir daha asla unutmayacağınıza eminiz. Soğuk su akıntıları nedeniyle belirli yerlerde yüzmenin gerçek anlamda zorlaştığı koy, berraklığını ve rengini de işte bu akıntılara borçlu.

Yağlıca Koyu: İnönü Koyu ile birlikte rotadaki en güzelyüzme molalarından olan Yağlıca, aynı zamanda dalışçılar için de ideal noktalardan.

Aperlai Antik Kenti: Kaş ve Kekova arasındaki Sıçak Yarımadası’nda yer alan koy, Asar Koyu ismiyle de bilinir. İsminin anlamı “Boğaz geçidi” olan Aperlai’nin kuruluş tarihi kesin olmamakla birlikte, elde edilen buluntular M.Ö. 5. Yüzyıldan bu yana varlığını sürdürmekte olan bir liman kenti olduğunu göstermiştir. Su içinde yer alan kalıntıları, mükemmel doğası ve deniziyle rotanıza mutlaka eklemenizi düşündüğümüz Aperlai, hazır gelmişken karaya çıkıp gece hayatına da bir göz atmak isteyenlere çeşitli alternatifler sunuyor.

Akvaryum Koyu: Artık biliyoruz, hemen her yazlık beldede bu isimle adlandırılan bir koy mutlaka var. Ancak bu koyların “Akvaryum” olarak nitelendirilmesi de boşuna değil. Ulaşımın sadece deniz yoluyla mümkün olduğu Akvaryum Koyu, rüzgâra ve dalgaya korunaklı yapısı nedeniyle hem aileler tarafından tercih ediliyor hem de Kemer civarındaki en güzel dalış noktalarından biri kabul ediliyor.

Kaleköy: Demre ilçesinde yer alan ve ünlü antik Lykia Birliği’nin en küçük kentlerinden Simena’nın günümüzdeki ismi olan Kaleköy, yapılaşmanın yasak olduğu birinci derece sit alanı. Karadan ulaşımın olmadığı Kaleköy’de tekneden inince sizi karşılayan tarihi Rum evleri, begonvilli sokaklar, kale, Türkiye’nin tanıtım filmlerinde sıkça yer verdiği ünlü Lykia Lahidi, rotanıza küçük, unutulmaz ve tarih kokan bir mola vermek için son derece ideal.

Karalos Koyu: Şeklinin andırması nedeniyle “Salyangoz Koyu” ismiyle de bilinen koy, berraklığından dolayı bir havuzda yüzüyormuş hissi veren, kendine has, bakir bir denize sahip. Gecesinin de ayrı güzel olması nedeniyle konaklamak için harika noktalardan biri.

Olympos: Caretta Caretta’ları, ağaç evleri, bir zamanlar geceleri kamp ateşinin yaydığı ışıkların seçilebildiği plajı, masmavi ve de buz gibi suyu ile her zaman çok sevilen bir tatil beldesi olan Olympos, bir zamanlar dünyanın her yerinden sırt çantalı tabir edilen turistleri ağırlarken bugün daha geniş kitleleri ağırlıyor. Bilinirliği arttıkça büyüsünü kaybettiğine dair çok konuşulduğunu biliyoruz ama siz yine de bu güzelliği büyük bir kalabalıkla paylaşmayı göze alarak rotanızı Olympos sahiline çevirmekten imtina etmeyin.

Adrasan: Olympos’un aksine alabildiğine kumlardan oluşan uzun bir plaja sahip olan Adrasan, yine Olympos’a nazaran daha sakin ve huzurlu. Eğer burada mola verip denize girmek isterseniz su sporları yapmak eğlenceli bir aktivite olabilir.

2. Rota: Kaş-Kemer

Mavi tur tatili dendiğinde akla gelen ilk rotalardan, çünkü yol boyu birbirinden güzel koylar dışında tarihe tanıklık edebileceğiniz sayısız antik kente de ev sahipliği yapıyor. Tatilini doğa ve tarihle iç içe yapmak isteyenlerin gönül rahatlığıyla tercih edebileceği rotada mola verebileceğiniz noktalar ise şu şekilde:

Ceneviz Koyu: Adrasan ile Olympos arasında yer alan koy, hem birinci hem de ikinci rotada yer verebileceğiniz ortak adreslerden. Karadan ulaşımı olmayan koy, Beydağları Milli Parkı sınırları içerisinde yer alan doğal bir sit alanı. “Porto Ceneviz Koyu” ismiyle de anılan koy, bu ismini yamaçta yer alan kale kalıntılarından alıyor. Akdeniz fokunun doğal yaşam alanı olan Ceneviz Koyu’nun biraz içlerine gidildiğinde ise çamura bulanmış insanları görmeniz olası, çünkü burada çıkan çamurun şifalı olduğuna dair bir inanış var.

3

Phaselis Antik Kenti: Phaselis, Lykia Birliği’ne üye olan ve Büyük İskender’i altın taçla karşılayan önemli bir liman kenti. Hala birçok kültürel zenginliği barındıran antik kent, “Kuzey”, “Merkez” ve “Güney” olmak üzere üç limana sahip, hangisini tercih ederseniz edin denizine bayılacağınızgaranti. Özellikle doğal bir havuz görünümündeki Merkez Liman, antik kalıntılar içinde piknik yapmak isteyenler için de sıklıkla tercih ediliyor.

Kemer Ayışığı Koyu: Denizinin güzelliğinden ve doğasından çok, dolunayın izlenebileceği en güzel noktalardan biri olmasıyla ün yapmış Ayışığı Koyu, eğer tatiliniz böyle bir zamana denk geldiyse kesinlikle es geçmemeniz gereken yerlerden. Karaya çıkmayı düşünenler için, burasının Kemer’in en popüler plajlarından biri olduğunu hatırlatalım çünkü altın sarısı kumlarıyla adını duyurmuş bir plaj burası.

Suluada: Her yeri Maldivler’e benzetmeye bayılıyoruz nedense ama bizce içlerinde bu benzetmeyi en çok hak eden yer kesinlikle Suluada. Kumundaki bazı mikroorganizmalar nedeniyle renginin bembeyaz olması ve berrak turkuaz denizi, onun bu unvanı neden bu kadar hak ettiğini anlatıyor aslında ama biz nedense çoğunlukla es geçilen bu güzellikten biraz daha bahsedelim. Sadece deniz yoluyla ulaşılabilen Suluada hala bakir kalabilen ender yerlerden. Adada elektrik ve su yok, dolayısıyla herhangi bir tesise de sahip değil. Akdeniz foklarının, yunusların ve orfozların da en sevdiği yerlerden biri olan ada, mavi tur rotanızdaki en güzel molalardan olma konusunda çok iddialı.

Myra Antik Kenti: Demre Ovası’nı çevreleyen dağların denize bakan yamacına kurulmuş olan Myra Antik Kenti, Lykia dilinde “Yüce Ana Tanrıça’nın Yeri” anlamına gelmektedir. Şehrin adına basılmış olan sikkelerden ve kayalara oyulmuş olan mezarlardan geçmişinin Milattan Önce 5. Yüzyıla dayandığı bilinen Myra Antik Kenti, asıl ününü şehrin piskoposluğunu yapmış olan Noel Baba’nın, yani St. Nicholas’a borçludur.

Görkemli kaya mezarları, frizleri ve kabartmalarıyla dikkat çeken 11.500 kişilik tiyatrosu, “Kente şans getir ve sürekli galip ol” yazıtı ile zafer tanrıçası Nike figürü, St. Nikolaos Kilisesi ve hemen yakınlarındaki Andriake Antik Kenti ile, Antalya’nın tarihle özdeşlemiş doğal güzelliklerini yakından görmek için keyifli bir mola yeri Myra.

Gökkaya Limanı: Sakin ve korunaklı yapısı nedeniyle genellikle su sporları yapmak ve konaklamak için tercih edilen, keyifli bir koy Gökkaya. 2003’te kayalara çarparak batan Bahama bandralı gemi batığı ise dalışçıların sevdiği noktalardan.

Korsan Mağarası: Bir rivayete göre mağara bir zamanlar korsanların ganimet deposu olarak kullanılıyormuş. Savaşlardan elde edilen ganimetlerin ve kızların da mağaradan gizli bir yolla kaleye götürüldüğü bilinirmiş ancak zaman içerisinde bu yol çökmüş ve tamamen kapanmış. Mağaranın içi yüzmek için elverişli olmasa da hem mavi tur hem de günlük tur tekneleri tarafından en çok ziyaret edilen yerlerden biri olan Korsan Mağarası, birinci rotada tanıttığımız mola yerleri arasına da dahil edilebilecek mesafede.

4

Kocakadın Koyu: Korunaklı yapısı nedeniyle genellikle gece konaklamak için burası tercih ediliyor.

Tersane Koyu: Antik dönemlerde teknelerin yapım yeri olması sebebiyle bu isimle anılan koy, üç büyük kilisesi, iki şapeli, bir kulesi ve liman yapıları olan Dolichiste Antik Kenti’ne de ev sahipliği yapmaktadır. Sualtı kazılarının hala devam ettiği koy, hem yüzmek hem de antik kenti görmek için güzel bir mola yeri olacaktır.

Batık Şehir: Lykia’nın ticaret merkezlerinden olan ve Milattan Önce 5. Yüzyılda hem askeri hem de ticari üs olarak kullanılan Batıkkent, Kaleköy ile birlikte 1. ve 2. rotaya rahatlıkla dahil edilebilecek ve mutlaka görmek isteyeceğiniz bir yer. Her yanı tarihi kalıntılarla dolu kayalık adada dolaşarak tarihi bir yolculuğa çıkabilir, denize girmek için de biraz önce değindiğimiz Tersane Koyu’nu ziyaret edebilirsiniz.

3. Rota: Kaş-Meis Adası-Kekova

Bu rotayı takip ederken uğrayabileceğiniz birçok yer aslında yukarıda anlattığımız diğer rotalarla ortak ancak Kaş-Meis-Kekova rotasını özel kılan tarafı, Kaş’ın kardeş şehri Meis Adası’nı da görme şansınızın bulunması. Kaş’tan kalkan feribotlarla bu Yunan adasını görmek mümkün olsa da, gidenler adanın tam tadını çıkaramadan belirli bir saatte dönmek durumundalar. Bu yüzden mavi tur bu konuda sınırsız bir özgürlük tanıyor.

Yolculuk sırasında mola verebileceğiniz yerleri tekrar anlatmayacağız. Onun yerine bilmeyenler için, varış noktası olan Meis Adası’ndan biraz bahsetmek istiyoruz. Yunan adalarından ülkemiz kıyılarına en yakın olanı Meis Adası. Birçok uygarlığın hakimiyeti altına giren Meis, antik dönemdeki adıyla Megisti, 14. Yüzyılda Kudüslü St. John şövalyelerinin eline geçmiş, 1900’lerin başına kadar da Osmanlı’nın hüküm sürdüğü bir yer olmuş. Hatta bugün bir müzeye dönüştürülmüş bir camisi bile var.

Az kişinin yaşadığı küçük bir ada olan Meis’in en önemli geçim kaynağı ise sünger avcılığı. Çarşısı, sokakları ve evleriyle oldukça şirin bu adanın tamamını kısa bir sürede gezebiliyorsunuz zira çok az bir kısmında yerleşim var ancak adanın çevresini denizden gezmek istediğinizde sizi birçok güzellik bekliyor. Neler mi? Mesela Mavi Mağara. İçinde yüzmenin son derece keyifli olduğu bu mağaraya giderken yanınızda bir de su altı kameranız varsa, tatilinizin en güzel fotoğraflarını burada çekeceğinize bahse gireriz. Diğer Yunan adalarına kıyasla yapılabileceklerin ve gezilecek yerlerin sınırlı olduğu Meis, denizinin güzelliğiyle bu açığı kapatmaya çalışıyor, bunun en güzel örneklerinden biri de kristal gibi bir suya sahip St. George Plajı.