Kunming, Yunnan eyaletinde, denizden 1900 metre yüksekte yer almakta. Güne Yuantong Mabedi’ni gezerek başlıyoruz. Burası Kunming’deki en büyük Budist tapınağı, Yuan Dynasty mimarisinin bir örneği. Önde siyahlar giymiş, eller birbirine kavuşturmuş, adeta kendilerinden geçmiş ve bir yandan dua mırıldanarak, bir yandan ağır adımlarla odayı tavaf eden Çinli kadınları ilgiyle izliyorum.
Sonraki durağımız ise “Taş Orman”… Gerçekten de taşlardan bir orman, dünyanın doğal harikalarından biri; Stone Forest. Dev bir orman ama ağaçlar yerine sivri taşlar var. Her birini bir nesneye benzetebilirsiniz; kimisi ağaca, kimisi bir hayvana ya da bir objeye benzeyen kayaların oluşturduğu muhteşem bir taş orman, tam olarak aynı olmamakla birlikte bizim Kapadokya’yı andırıyor ya da Vietnam’daki doğal bir tabiat harikası olan Halong Bay’in bir nevi karadaki görünümü.
Taşların arasında ağaçlar ve bitkiler taşları sarıp sarmalamış, aralarından yürürken kimi yerde taşlar o kadar sık ve araları o kadar dar ki biraz göbeği büyük olanlar geçemiyor : ) Yer yer kayalardan oluşmuş tünellerden geçiyor, kimi zaman kayaların arasına yapılmış daracık merdivenler inip çıkıyoruz. Kimi yerde ise kayaların arasında yetişmiş ağaçların ve bitkilerin dalları taşları sarmış; korku filmlerindeki gibi, gece ürkütücü görünebilir. Bazı yerlerde ise rengârenk çiçeklerin sardığı kayalar muhteşem görünüyor. Bazı taşların üstündeki parçalarsa sanki her an üzerinize düşebilir.
Tırmanarak çıktığımız bir tepeden (tabii yine kayalıklarla dolu bir tepe) kuşbakışı bu muazzam taş ormanı izliyor ve bol bol fotoğraf çekiyoruz. Burası aynı zamanda bir park, taşların dışında kalan bölümlerin peyzajı ise harika. Yemyeşil ağaçlar, rengârenk ve oldukça değişik ilginç çiçekler, çimenler, havuz ve fıskiyelerle oldukça renkli, kalabalık. O yollardan ve kayaların arasından yürüyemem derseniz uzunca bir golf arabası tipi üstü açık otobüs sizi bu dev taş ormanın etrafında dolaştırıyor.
Öğle yemeğimizi de Taş Orman’ın keyifli parkı içindeki bir restoranda yiyor ve Kunming’deki en ünlü Budist tapınağı olan Yuantong Mabedi’ne gidiyoruz. Mabet 8. yüzyılın sonlarında, alışılmamış bir mimari ile inşa edilmiş; ön cephe yüksek, arka cephe alçak. Ana salon Yunan Hanedanı mimarisini yansıtıyor. Salonun içinde iki ana sütun ayakları iki dev dragon tarafından sarılmış, mavi ve sarı dragonlar sanki savaşmaya hazır gibi birbirine yüz yüze bakmakta.
Burada görebileceğiniz bir başka güzellik ise Kunming’e 15 km uzaklıkta, deniz seviyesinden 2000 metre kadar yüksekte, teleferikle çıkılan West Hill; bir başka adıyla “Uyuyan Güzel Tepeleri”. Zira tepelere baktığınızda Dianchi Gölü’nün eteklerinde adeta nehir kenarında uzanmış, saçları gölün serin sularının içinde sarkmış, uyuyan, yüz, göğüs ve bacak hatları oldukça belirgin bir kadın göreceksiniz. Böyle oluşumlar için elbette hep bir de efsane vardır. Bir zamanlar özgürlüğü ve aşkı bulmak için saraydan kaçan bir prenses aradığı beyaz atlı prensini ve aşkı bulur, hemen evlenirler, ancak kral prensi öldürtür. Prenses günler ve geceler boyunca o kadar çok ağlar ki gözyaşlarından Dianchi Gölü’nü, vücudundan da bu tepeler oluşur.
Kunming’de güzellikler bitmiyor… Çiçek pazarındayız, 2500 hektarın üzerinde dünyaca ünlü ağaçlara ve 400’ün üzerinde çeşit çiçeklere sahip şehir; Çin’in çiçek bahçesi olarak biliniyor. Şehrin dünyaca ünlü çiçekleri ise kamelya, Yulan manolyası, açelya, begonya, peri çuha çiçeği, zambak ve orkide.
Renk renk çiçeklerin muhteşem görüntüsü, mis kokularını içimize çekmek derin derin… Çiçek pazarlarını ziyaret gerçekten çok keyifli. Bu arada sabunlardan yapılmış çiçekler, güller, kokular, Jade taşından hediyelik eşyalar da alabilirsiniz bu pazardan.
Otelimize gitmeden son durağımız bir ipek atölyesi… Çin’e gidip ipek elbise defilesi izlemeden, alışveriş yapmadan olur mu; elbette olmaz. Bu arada bagaj kilolarımıza dikkat etmeye çalışıyoruz. Zira gezinin son günlerinde ipek yorganlar, nevresim takımları, giyim eşyaları almayı planlıyoruz tabii biz hanımlar : )
Gün bitti ama akşam hala genç, değişik kabilelerin danslarından oluşan bir gösteriye gidiyoruz. Sonrasında uyku zamanı, çünkü sabah çok erken kalkıp Dali’ye uçacağız.