Endülüs, İspanya’nın güney bölgesine verilen isimdir. Bu bölge İspanya deyince akla gelen pek çok stereotipin aslında ait olduğu yerdir. Örneğin Flamenko burada doğmuştur. Tapas kültürü de burada başlayıp tüm ülkeye yayılmıştır. İspanya’da güneşin en çok ısıttığı, insanların en çok yorulduğu, eğlendiği ve siesta yaptığı yerdir aynı zamanda Endülüs. Bu bölgede bence görülmeye değer yerleri kısa kısa özellikleriyle birlikte sıraladım. Hepsini görmek için en az 10 güne ihtiyacınız olacaktır.
1. Sevilla/Seville: Endülüs’ün başkenti ve en büyük şehri. İspanya’yı İspanya yapan flamenko ve tapasın burada doğduğu söylenir. İçinde Kristof Kolomb’un da mezarının bulunduğu Santa Maria katedrali ve minareden dönüştürülen Giralda kulesi, 13. yüzyılda inşa edilen hisardan geriye kalan Altın Kule (Torre del Oro), aynı zamanda İspanya’nın en büyük meydanı olan tek kelimeyle muhteşem Luisa Maria parkı, Avrupa’da hala bir kraliyet ailesinin kullanmakta olduğu en eski saray olan ve özellikle bahçelerini Game of Thrones’ta Dorne Krallığı olarak gördüğümüz Alcázar, Sevilla’nın kaçınılmazları.
2. Gırnata (Granada): Türkçe’de Kızılloğulları Devleti olarak bilinen Gırnata Emirliği’nin başkentidir ve İber Yarımadası‘nda kurulan en uzun ömürlü ve son bağımsız İslam İspanyolcası Granada olan şehrin ismi nar anlamına gelse de ve her ne kadar şehir ve çevresinde gerçekten de nar yetişse de bu kelimenin kökeni emevilerin kullandıkları Karnattah’dan da gelebileceği düşünülmektedir ki bu kelimenin anlamı ‘yabancıların tepesi’ olarak çevrilebilir. Düşünmesi zor ama istanbul’dan daha yokuşlu şirin bir kasaba düşünün. Gırnata’yı dünyaca ünlü yapan ise Alhambra Sarayı'dır. İslam tarihinin en güzel ve yaratıcı çini motifleri bu sarayda bulunur. Bu sarayın belki de dünyanın en ünlü grafik tasarımcılarından Hollandalı Escher’e ilham verdiği biliniyor.
Alhambra’nın karşısında kalan Albacin mahallesine mutlaka gitmelisiniz. Hem Alhambra’ya uzaktan bakmak için hem de romanların yoğunlukla yaşadığı bu bölgede geleneksel bir Flamenko gösterisi izlemek için. Flamenko dansçılarını izlerken Beyatlı’nın Endülüs’te Raks dizelerini düşünün: “… Alnında halka halkadır aşüfte kakülü, Göğsünde yosma Gırnata’nın en güzel gülü… “.
Gırnata’da hangi bar ya da kafeye giderseniz, sipariş edeceğiniz her içeceğin yanında size bir tapas ikram edeceklerdir. Bu Gırnata’ya özgü bir kültür, o yüzden tadını çıkarın.
3. Cádiz: Kadiz, Avrupa’nın iskan edilmiş en eski şehri olarak biliniyor. Bu şehirden Roma İmparatorluğu, Vizigot Krallığı, Kurtuba Emirliği, Endülüs Emevi Devleti,Kastilya Krallığıve İspanya Krallığı gibi farklı medeniyetler geçmiş. 711‘de, Müslümanların İber Yarımadası‘nda hakimiyet kurmaya başlaması, bugünkü Cadiz İli sınırları içinde bulunan Guadalete Liman Şehri’nde yapılan Guadalete Muharebesi ile başlamış. Müslümanların bu savaştaki galibiyetiyle Kurtuba Emirliği kurulmuş ve İslam, İber Yarımadası‘na da sıçramış.
Cadiz’de görülmesi gereken yerler arasında barok mimariye sahip katedrali, din temalı resimleriyle ünlü İspanyol ressam Zurbaran’ın bazı eserlerinin ve fenikeliler döneminden bazı kalıntıların da bulunduğu Cadiz müzesi, şehri panaromik bir şekilde izleyebileceğiniz Tavira kulesi, Cadiz körfezini çevreleyen şehir duvarları ve izleme kuleleri, Kristof Kolomb’un ikinci keşif yolculuğuna çıktığı zamanı temsil eden bir levhanın da bulunduğu şehrin ana meydanı olan Plaza San Juan de Dios, ve şehrin çok renkli ve kalabalık plajını sayabiliriz.
4. Ronda: Köprüleriyle ünlü olan bu Endülüs şehrine sadece kanyon boyunca uzanan Yeni Köprü (Puente Nuevo)’yü görmek için bile gidilebilir. İsmi yanıltıcı olan bu köprü 42 yıllık bir süreçten sonra 1793’te tamamlanmış. Yaklaşık yarım saatlik bir yürüyüşün ardından kanyonun zemininden bu mimari harikası köprünün tamamımını izlemek çok keyifli.
Ronda aynı zamanda boğa güreşleri için çok önemli bir merkez. Tarihin en önemli matadorlarından Ronda’lı Pedro Romero 19. Yüzyılın başlarında modern boğa güreşlerini burada geliştirmiş. Günümüzde İspanya’nın pek çok bölgesinde yasaklanan boğa güreşi yarışmaları Ronda’da hala devam ediyor.
5. Tarifa: Avrupa’nın en güneyindeki yerleşim yeri olan Tarifa, Cebelitarık Boğazı’nın en darlaştığı bir başka deyişle Fas’a en çok yaklaşacağınız İspanya şehri. On kilometre uzanan sahili Avrupa’da kite ve rüzgar sörfü için en elverişli yerlerinden biri. Ayrıca, Tarifa’dan balina gözlemleme turlarına katılmak mümkün. Günübirlik turlarla isterseniz Fas’a gidip gelebilirsiniz.
6. Cebelitarık: Stratejik olarak (İstanbul ve Çanakkale Boğazları için de binlerce kez söylendiği gibi) öneme sahip olan Cebelitarık Boğazı’nın başladığı yerdeki küçük bir ülkeciktir. İspanya sınırları içinde Birleşik Krallık’a bağlı bir 6 km karelilk yüzölçümüne sahip bir kayacıktır aslında Cebelitarık. Aynı zamanda vergi cennettidir ve küçük çarşısı içki ve kuyumcularla donatılmıştır ki açık hava bir havaalanı duty free’si hissi uyandırabilir. Turistik olarak görülebilecek iki üç yer var. St. Michael’ın Mağarası, İkinci Dünya Savaşı'nda kullanılan kuşatma tünelleri, Fas Kalesi ve Avrupa’da sadece burada doğal olarak yaşayan maymunların yaşam alanları. Buraya girmeniz için yeniden gümrükten geçmeniz gerekecek ve Birleşik Krallık vizesine ihtiyacınız olacak.
7. Pueblos Blancos (Beyaz Köyler): Endülüs’ün farklı bölgelerinde özellikle Sierra de Grazalema Doğal Parkı çevresinde dağlık alanda yer alan bir seri kasaba ve büyük köylerdir. Ortak özellikleri isimlerinden de anlaşılabileceği gibi beyaz olmalıdır. Her sene bahar yağmurlarından sonra evler aynı bir ritüel gibi titiz bir şekilde beyaza boyanıyor. Bu geleneğin beyaz kasabaların çoğunun miras kaldığı Emevi Kültürü’nden geldiği düşünülüyor. Kasabaların diğer bir ortak özelliği ise çok ama çok dar sokakları ve tepeleri olmasıdır. Bu köylerin içindeyken arabanızla nereye girdiğinize çok dikkat etmelisiniz. Arcos de la Frontera, Ubrique, Gaucin ve Setenil bu köylerden bazıları.
8. Jerez: İspanya’nın şarap başkentlerinden biri ki ismini şeri olarak bilinen şaraba vermiştir. On sekizinci ve dokuzuncu yüzyıllarda şeri özellikle kuzey Avrupa ülkelerine ithal ediliyor ve çok tutuluyor. Belki bu günlerde çok popüler değil ama bundan 30 yıl önce İngilizler için en popüler alkollü içeceklerden biriymiş. İngiliz tüccar ve yatırımcılar, Jerez’e gidip kendi tesislerini kurmuşlar ve bunlardan pek çoğu hala üretime devam ediyor. Kökeninin Emevilere kadar dayandığı düşünülen bu içkiyi yakından tanımak ve tatmak için, imalathanelerde turlara katılabilirsiniz. En önemli üreticiler arasında Tio Pepe ve Osborne bulunuyor. Jerez aynı zamanda 13. yüzyıldan beri devam etmekte olan at fuarıyla ünlü. Her sene Mayıs ayında bölgenin en özel atları gösteriliyor, aynı zamanda binicilik ve polo yarışmaları düzenleniyor. Ağustos ayında ise flamenko festivalleri meşhur.
9. Trafalgar Burnu: Trafalgar savaşını ya da Londra’ki ünlü Trafalgar Meydanı’nı duymuşsunuzdur. Napolyon’un 1805’te Amiral Nelson komutasındaki İngiliz deniz kuvvetlerince bozguna uğratıldığı yerdir. Savaştan geriye birşey kalmadığı gibi gezilebilecek bir müze de yok. Ancak burnun yanıbaşındaki sahillerde Atlantik’in başladığı Akdeniz’den biraz daha soğuk bu sularda yüzebilirsiniz.
10. Kurtuba (Córdoba): Endülüs Emevileri‘nin en başketidir Kurtuba ve şehirdeki en önemli mimari eser, daha sonra katedrale çevrilien dünyanın en önemli İslam mimarisi örneklerinden biri olan Kurtuba Camisi‘dir. Kurtuba’nın başkent olduğu dönemlerde şehir aynı zamanda batı Avrupa’nın en büyük ve kültürel açıdan zengin şehriymiş. Bu şehirde portakal ağaçları, aynı zamanda mavi ağırlıklı tonlarla donatılmış seramiklerle süslenmiş avluları görmeye doyamayacaksınız.
Daha fazla fotoğraf için lütfen buraya tıklayınız.Telif hakları ile ilgili bilgi için lütfen buraya tıklayınız.