Marakeş, En Güzel Keşmekeş

Marakeş, Fas Sultanlığının ilk başkenti ve tam bir saltanat şehri. Fas’ın en renkli şehri olan Marakeş, iki bölümden oluşuyor; Medina denilen eski şehir ve Ville Nouvella denilen yeni şehir.

Marakeş’in kalbi Medina. Medina’nın kalbi ise Djemaa El Fna. Eski şehir 16 kilometrelik duvarlarla çevrili. Djemaa El Fna “ölüler meydanı” anlamına geliyor. 19. yüzyıla  kadar idam cezalarının infaz edildiği ve kolera hastalığından ölenlerin toplandığı bu devasa meydan günümüzde bir ortaçağ panayırı havasına dönüşmüş. 1994’ten beri Marakeş’in en popüler ve turistik noktası. Djemaa El Fna Unesco tarafından kültürel yaşamı sürdürmek amacı ile koruma altına alınan ilk meydan.

Falcılar, cambazlar, dövmeciler, maymun ve yılan oynatıcıları, hokkabazlar, hikaye anlatıcıları, sokak tiyatrocuları, sokak çalgıcıları, şifacılar ve diş çekicileri, günün her saati kalabalık olan meydanın ayrılmaz bir parçası.

Bu alanda Isava denilen kobra yılanlarının dansını izleyebilir, boynunuza dolayabilir, maymunların hünerlerini izleyebilirsiniz. Hatta ağrıyan bir dişiniz varsa isterseniz 5 $’a elinde kerpetenle bekleyen diş çekicilere dişinizi uyuşturmadan çektirebilirsiniz. Diş çekicilerin önündeki tezgahlarda çekilen dişler sergilenmiş. Veya hazırda bulunan takma dişleri deneyebilir, ağzınıza uyanı alabilirsiniz. Ya da desenin zorluğuna bağlı olarak 5-10 $ karşılığında beğendiğiniz deseni vücudunuza geçici dövme olarak yaptırabilirsiniz. Biz diş çektirmedik ama geçici dövme yaptırdık. Pek çok Arap ülkesinde bu işi çok güzel ve hızlı yapıyorlar. Bu bir sektör olmuş. İşlerinde öyle uzmanlaşmışlar ki, kısa sürede nefis desenler çiziliyor. Bu desenler 2-3 hafta kalıyor vücudunuzda.

Akşam saat 18’den itibaren meydana seyyar lokantalar kuruluyor. Izgaralarda kebaplar, köfteler, sosisler pişiyor, et kokuları ve göğe yükselen dumanlar meydanı dolduruyor. Halk tıklım tıklım. Her yanda meddahlar, hikaye anlatıcıları, seyyar satıcılar, akrobasi ve dans gösterileri, dövmeciler. Her yer ışıl ışıl. Tam bir film seti gibi. Su satıcıları renkli kocaman başlıkları ve kıyafetleri ile meydana renk katıyor.

Buradaki seyyar restoranlarda arzu ederseniz her çeşit yerel yemek tatma imkânı mevcut. Fas’a özgü Harira denilen çorbaları, Tajine denilen koni kapaklı güveçte gelen et, patates ve sebze ağırlıklı bol baharatlı yemekleri, balık, karides, köfte, kebap, sosis ızgara kokuları meydanı sarıyor.

“Müslüman mahallesinde salyangoz satılır mı” diyenlere işte size bir örnek. Salyangoz çorba ve yemekleri de burada satışa sunulmuş, alıcısı da çok. Ayrıca yine Fas’a özgü safranlı kuskus çokça tüketiliyor. Eğer geleneksel Fas yaşamını merak ediyorsanız burası tam size göre. Ama ben o keşmekeşin içine girmeyeyim diyorsanız, teras cafelerden birine oturup taze nane ile yapılan bol şekerli nane çayınızı yudumlayabilirsiniz. Çayınızı şekersiz istemenizi öneririm, aksi takdirde çok şekerli geliyor. Çayınızı yudumlarken bu manzarayı bol bol fotoğraflayabilirsiniz. Burada kendinizi 1001 gece masallarında hissedebilirsiniz.

Meydanın arkasında Kapalıçarşı benzeri Souk denilen çarşıda ise, antikacı ve kuyumcular, deri eşya satan dükkanları ve el yapımı takıları görebilirsiniz.

Deri çanta ve cillabiye altına giyilen ucu sivri deri terlik Belgha, bedevi takıları, Fas’a özgü el yapımı seramik objeler, misk, amber tütsüler ve çeşit çeşit baharatlar çarşının vazgeçilmez parçaları.

Deri çanta ve terlik alırsanız dikkat, sanırım tabaklamadan kaynaklanan bir sorun; deri çantaların kokusu çok kötü. Ben oradan aldığım çantayı kokusundan dolayı kullanamadım. Bu çarşının labirent gibi daracık sokaklarında dolaşmak renkli ve keyifli. Alışverişte pazarlık şart. Söylenen fiyatın en fazla dörtte birini teklif etmekle başlayabilirsiniz.

Djemaa El Fna’daki en önemli yapı ise 12. yüzyıla  tarihlenen Kutubiyye Cami. Cami 17 koridor, 112 kolondan oluşan dev bir dini mekân. Caminin 67 metre yüksekliğindeki kare tarzlı minaresi şehrin her yerinden görülüyor. Bölgeye has “Moroc” mimarisi ile üzeri dantel gibi işlenmiş. Dikdörtgen formda, Afrika ve Endülüs mimarisi ile yapılmış olan bu cami Marakeş’in simgesi.

Cami 1147’de yapılmış, ancak kıblenin hatalı olduğu fark edilince, 1199 yılında yanına ikizi yapılmış. Bir süre ikiz camii olarak hizmet vermiş. Sonraki yıllarda ilk yapılan yıkılmış. Caminin minaresine merdivenle değil, eğimli dar bir yolla döne döne çıkılıyor. Önceleri ezan okumak için müezzinler minareye atla çıkıyormuş. Zamanında bu minarede idamlar gerçekleştiriliyormuş. Fas’ta minareler dört köşeli kule gibi. Bu minare de Fas’taki köşeli minarelerin ilk yapılanı imiş.

Dış süslemelerdeki yeşil seramikler cenneti sembolize ediyor. Camii göz alıcı süs bahçeleri ve portakal ağaçları ile çevrelenmiş. Şehirde binalar, yollar, duvarlar her şey kızılımsı toprak renginde, bu nedenle Marakeş’e “Kızıl Şehir” deniliyor.

Yeni şehir Ville Nouvelle ise Fransız egemenliği sonrası kurulmuş. Modern alışveriş merkezleri, bankalar, Avrupa standartlarındaki oteller, lüks villa ve malikaneler şehrin bu kısmında yer alıyor. Bu bölgede tabelalar Arapça ve Fransızca. Binaların çoğu Fransız tarzı. Dünyaca ünlü moda tasarımcısı Yves Saint Laurent, ünlü artist Alain Delon gibi meşhurlara ait villalar da bu bölgede yerini almış. Burayı faytonlarla dolaşabilirsiniz. Marakeş’te beni en çok şaşırtan cillabiyeli kadınların motorsiklet kullanması oldu.

Yeni şehirde görülebilecek en önemli yer Majorelle botanik bahçesi. Bu bahçe 1931’de Fransız iki kardeş tarafından kurulmuş. Dünyanın pek çok yerinden getirilmiş 3.000 üzerinde bitki çeşidi bulunuyor. Bahçeyi kuran kardeşler Marakeş’i terk edince Belediye bakım masraflarını karşılamakta zorlanmış ve bahçeyi ünlü tasarımcı Yves Saint Laurent satın almış. Bu bahçe içerisindeki ilginç mimarisi ile İslam Sanatları Müzesi görülebilir. Müzede İslami eserlerin yanı sıra Yves Saint Laurent’in özel koleksiyonu da bulunuyor. Marakeş’te uzun yıllar yaşayan ünlü tasarımcının vasiyeti üzerine 2008 yılındaki ölümünden sonra külleri Majorelle bahçelerine serpilmiş.

Marakeş’teki diğer ünlü bahçe ise Menera (Işık) bahçeleri. İçinde otuz bin zeytin ağacının bulunduğu bu bahçeler, devasa bir havuz ve arkasındaki orman manzarası ile fotoğrafçılar için zengin bir görsellik sunuyor. 12. Yüzyıldan beri beri kullanılan bahçelerdeki teraslarda nane çayınızı yudumlarken günbatımının keyfini çıkarabilirsiniz.

Marakeş’in en popüler turistik noktalarından biri de Kasbah Camii’nin arka bahçesindeki Saadian mezarları. 16. yüzyılda Saadian Sultanı Ahmet El Mansur tarafından kendisi, ailesi ve maiyeti için yaptırılmış bu mezarlık 100 mermer mozoleden oluşuyor. Mozolelerin “Moroc” tarzı çini süslemeleri, taş işçiliği ve süslü tavan alçıları görülmeye değer.

Marakeş Müzesi ile hemen karşısındaki Ali Bin Yusuf Camii ve medresesi de mutlaka görülmeli. Marakeş Müzesi göz alıcı bir mimariye sahip eski bir saray. 19. yüzyılda Dar Menebi Hanedanlığına hizmet veren bu saray 1997’den itibaren müze olarak kullanılmakta. Müzede eski ve yeni Fas sanatlarına ait tüm örnekleri görebilirsiniz.

Müzenin karşısındaki Ali Bin Yusuf Camii ise 12. yüzyıla tarihleniyor. Almoravid döneminden ayakta kalabilen tek yapı. Cami defalarca tadilat geçirmiş tabii ki. Tavan işlemeleri ve yazıtları mükemmel. Yeşil kiremitleri ve minaresindeki yeşil çini süslemeleri ile dikkat çekiyor. Medrese ise 130 odası ile döneminin en büyük medresesi imiş. Dış duvarları 2 metre yüksekliğinde maroc tarzı çini ile kaplanmış. Üstü ise mermer tozu, alçı ve tutkalın karışımı ile yapılan ve Barok mimarisinde çokça kullanılan bir süsleme sanatı olan stuco işçiliği ile kaplı.

Medresedeki maroc stili ahşap oymalar ise harikulade. Ahşap oyma sanatını görebileceğiniz bir diğer adres ise Bahai Sarayı. 19. yüzyılda yapılmış olan bu saray 8 bin metrekarelik bir alana kurulmuş. Günümüzde de sultan ve ailesi Marakeş’e geldiğinde bu sarayda konaklıyor. Geleneksel Fas dekorasyonunun hakim olduğu sarayda nefis çinileri, dantel gibi işlenmiş alçı süslemeleri, ahşap oymalı renkli tavan ve duvar süslemeleri ile görülmeye değer.

Marakeş’te Chez Ali (Ali’nin yeri) de bir akşam yemeği yemeden Marakeş tamamlanmış sayılmaz. Şehrin biraz dışındaki tipik Fas mimarisi ile yapılmış büyük bir saray burası. Gelen misafirleri folklor ekipleri karşılıyor. Yemeğinizi otağlara kurulu şark köşelerinde alıyorsunuz. Gece boyunca at üzerinde akrobatik hareketler, çöldeki akınların temsili gösterilerini izliyorsunuz. Yerel halkın at üzerindeki hakimiyeti ve atı kontrolü mükemmel.

Kayak turizmi ile ilgileniyorsanız Marakeş’in 76 km güneyindeki Oukaimeden Aralık-Mart aylarında tam size göre.

Marakeş’te Eylül-Ekim aylarında “Eş Seçme Festivali” adı altında ilginç bir festival düzenleniyor. Festivalin ilk gününde ekmekler yapılıp pişiriliyor. Bu gün yalnızca erkekler çalışıyor. Eşlerini seçen çiftler akitleri imzalayıp ata bindiriliyor. Gelinin kucağına da bereketi sembolize eden bir kuzu veriliyor.

Mükemmel işçilikle yapılmış ahşap oyma kapı ve süslemeleri, labirent gibi daracık sokakları, egzotik kültürü ve tarihi binaları ile Marakeş görülmeye değer.

Djemaa El Fna meydanını görmeden, Tajine ve safranlı kuskun yemeden, nane çayı içmeden, bölgeye has Argan yağı almadan dönmeyin.Marakeşte alışveriş ve pazarlar ile ilgilenen gezginler için uygun konumda bulunan Riad Les Nuits de Marrakech ve etkileyici ambiyansı ile Dar Rhizlane, Palais Table d'hôtes & SPA konaklamak için tercih edilebilir.  

NURHAN YILMAZ

Yazar Hakkında

NURHAN YILMAZ

1951 İstanbul doğumluyum. Yıl içinde dönüşümlü olarak Sinop, Bodrum ve İstanbul’da yaşamaktayım.Küçük yaşlarda babamın mesleği gereği, Türkiye’nin pek çok farklı şehirlerinde yaşadım.