Uzun zamandır yazmayı istediğim ve defalarca gittiğim ama her seferinde yazmak için kendimi eksik hissettiğim şehir; Braşov. Galiba Romanya’daki favorilerimden, beni ziyarete gelen hemen herkesi mutlaka götürdüğüm, olmazsa olmazlarımdan. Hala acaba tamamlayabildim mi diye düşündüklerimden… Dört mevsimini de gördüğüm nadir şehirlerden biri.
Öyle ki bir şehir ki; ülkenin tam kalbinde, Transilvanya’nın göbeğinde, etrafı ise Karpatlar ile çevrili. Eeee gel de anlat şimdi…
Braşov'un İsminin Hikayesi ve Kısaca Tarihi
Bence tarih boyunca bu topraklarda yaşayan her uygarlıkta aynı şeyi düşünmüş olmalı ki, adı tarih boyunca değişip durmuş. Bilinen ilk ismi olan Corona, 1235 de Latince ‘crown’, yani taçtan gelmiş. Aslen Romen ve Macar ismi Brassó, Türkçede ki beyaz su anlamına gelen ’barasu’ dan da türemiş olabileceği düşünülüyor. 1252’de şehir Terra Saxonum de Barasu (Baras Saksonları) adına tasdiklenmiş. Alman adı ise Kronstadt. Komünist dönemde ise Stalin Şehri olarak anılmış ama bence en güzel hali şu andaki; Brasov ya da Türkçede okunduğu haliyle Braşov.
Aslında şehrin tarihi 1235’ten çoook daha gerilere, Neolitik Çağ’a kadar gidiyor. Yapılan kazılarda ilk insan yaşamı ve aktivitelerinin; Valea Cetăţii, Pietrele lui Solomon, Șprenghi, Tâmpa, Dealul Melcilor, ve Noua gibi yerleşim alanlarından çıkması da bunu kanıtlıyor. Neyse, biz o kadar eskiye gitmeyelim, gelin şehirde kaybolalım biraz.
Şehrin Kalbine Tepeden Bir Bakış
Braşov’a tepeden bakan Tampa Dağı’nın hemen üzerindeki ‘Brasov’ yazısı bütün heybetiyle adeta şehri yukarıdan seyrediyor. Braşov, Tampa Dağı’nın ayaklarındaki şehir olarak biliniyor çoğu yerde. İlk yapılması gereken, dağa çıkan teleferikle yazının hemen yanındaki seyir alanına gidip, şehri tepeden anlamaya çalışmak bence. Öyle ki; teleferik yavaş yavaş yukarı süzülürken, şehrin ilk halinden kalma kale duvarlarını gördüğünüzde, ilk çağlarda nasıl, şimdi ise genişledikçe nasıl bir şehir olduğunu anlayabiliyorsunuz. Hiking yapıyorsanız Tampa Dağı’na tırmanmak mümkün ya da teleferikle çıkıp aşağıya yürüyebilirsiniz. Hava açık olan bir günde yukarı çıkarsanız çekeceğiniz resimler de süper olacaktır.
Transilvanya Saksonları (Almanlar) şehrin gelişiminde inanılmaz bir rol oynamışlar. Değişik zamanlarda Macar krallarını şehre çağırıp şehrin yapısını geliştirip, binalar, madenler, kaleler vs. yaptırmışlar. Şehre ilk geldiğinizde aslında kendinizi Almanya’da gibi hissetmenizin bir sebebi de, Alman mimarisinin bu kadar baskın oluşu.
En Büyük Gotik Kiliselerden Biri: Kara Kilise
Her yerden olduğu gibi, dağın üzerinden şehrin en görkemli eseri olan Kara Kilise’yi tüm ihtişamıyla görebilirsiniz. 1385-1477 yılları arasında gotik tarzda inşa edilen kilise (old-town square) eski şehir meydanının hemen arkasında yer alıyor. Bu kadar uygarlık burada yaşar da kilisenin başından bir şey geçmez mi? Geçmiş tabii, hatta çok ciddi bir yangın atlatmış. 1689’daki yangında kilisenin tüm duvarları yanıp siyah renk aldığı için adı da Kara Kilise (Biserica Neagra) olarak değiştirilmiş. Yangından sonraki restorasyon tam 100 yıl sürmüş. Viyana-İstanbul arasındaki en büyük gotik kilise olarak ünlenmiş, içindeki çan 7 ton ağırlığı ile bu bölgedeki en ağır çan olarak biliniyor.
Kilisenin içerisinde yer alan devasa kilise orgunu (4000 borulu) dinlemek ise büyüleyici. İçeride Osmanlı zamanından kalma halıların sergilendiğini de özellikle belirtelim. Benim tek anlamadığım bu kiliseye para ile giriliyor oluşu. Gerçi yok yüksek bir meblağ değil ama yine de insanların dua ettiği kutsal bilinen bir mekana para alınması bana saçma geliyor.
Yeni Mekanlar Keşfetmek İçin İdeal: Braşov'un Daracık Sokakları
Braşov, Avrupa’nın en dar sokaklarının bulunduğu yermiş. Gerçi Old Town ve ona çıkan yollar genelde çok geniş bulvarlardan oluşuyor ama şehrin geri kalanında daracık sokaklar var. Bunların en ünlüsü Rope Street (İp sokağı) genişliği 1.20 metre (4 feet). Meydanın etrafında her ne kadar birbirine yapışık binalar gibi görünse de bazılarının içinden geçen yollar var, onlara da mutlaka girin en son harika bir İtalyan restoranı Dei Frati’yi bu şekilde keşfettim. Kendine özgü dekorasyonu ve el yapımı makarnaları ile harika bir yer mutlaka tavsiye ederim.
Braşov Kalesi
Şehre bir başka yukarıdan bakabileceğiniz nokta ise Braşov Kalesi. Kale aslında şehrin tamamını çevreleyen diğer surları ve kaleleri koruma amaçlı 1524 yılında inşa edilmiş. Şimdiye kadar her gidişimde yukarı çıktıysam da ancak bir seferinde içerisini görebilme şansım oldu. İçerisinde aslında bir de restoran var, valla denk gelirsem mutlaka deneyeceğim gelecek sefere.
Diğer koruma amaçlı yapılan tüm surlar, kaleler 1400 – 1650 yılları arasında şehri çevrelemek ve korumak amaçlı yapılmış. Bazı koruma duvarları 12 metre yüksekliğine, 2 metre enine ulaşıyor ve 3 km boyunca devam ediyor. Şehrin genişlemesi aşamasında bazılarının yıkılmış olması büyük şanssızlık. Orijinalde tam yedi adet olarak yapılan kale burçlarından bugün sadece birkaç tanesi ayakta. Graft ve Weawer’s burçları bunlardan ikisi.
Canlı Bir Alman Kasabası Gibi: Old Town
Old Town, aslında etrafında binalar ile çevrili bir meydan, aynı Alman kasabalarında olduğu gibi. Yazın tüm kafeler masa ve sandalyelerini dışarı çıkardığı için ayrı, kışınsa tüm alan size kaldığı için ayrı güzel. Bu sene tam yılbaşı öncesi de Braşov’a gitme şansım oldu ve meydana kurulan devasa yılbaşı ağacı ve kurtoz, covrig ve sıcak şarap satıcılarının arabalarıyla süslenmiş meydan yine çok güzeldi.
Braşov’un güzelliği; bir Alman kasabasına benzeyip, orası kadar ölü olmaması. Her daim canlı sokaklar cıvıl cıvıl. Almanya’da tam 4,5 sene yaşadığım için çok net söyleyebiliyorum; Almanya’da bazen sokaklarda insan gördüğünüze şaşırabilirsiniz.
Ünlü Kayak Merkezi Poiana Brasov
Braşov’un tarihini daha yakından tanımak isterseniz; History Museum of Brasov sizi hayal kırıklığına uğratmayacak.
Poiana Brasov, Brasov Old Town’undan araba ile yaklaşık 20 dakika mesafede Romanya’nın en bilinen kayak merkezi. Pistler Avrupa’daki iyi pistler ile kıyaslandığında belki az ve yetersiz olabilir ama farklı kayak merkezleri ve değişik deneyimler arıyorsanız neden olmasın? Poiana’ya gelirseniz Romen kültürünü ve yemeklerinden çok zevk alacağınız; Coliba Haiducilor’u sakın atlamayın.
‘Cold Mountain’ filmi çekildikten sonra Jude Law, Renee Zellweger ve Nicole Kidman da Poiana’da kalmışlar.
Festivalleri ve Şehir Yaşamıyla Şehre Genel Bir Bakış
Braşov festivallere de ev sahipliği yapması ile biliniyor. Uluslararası Oda Müziği (Eylül) ve Uluslararası Caz festivali (Kasım) en ünlüleri. Bunun dışında drama ve opera festivalleri de var.
Bükreş’ten Braşov araba ile yaklaşık 2,5-3 saatlik bir yol. Gerçi yoldaki trafiğe de bağlı. Maalesef dağlara tırmanmaya başladıkça yol tek şeride düşüyor ve yol boyunca kasabaların içinden geçtiği için yer yer yoğun trafikte durma noktasına bile geliyorsunuz. Şehirli Romenler, hafta sonlarını dağlarda geçirmekten inanılmaz keyif alıyorlar, kışın kayak yazın da trekking için hep dağlardalar. Bu da cuma ve pazar akşamları o yol üzerinde inanılmaz trafik olmasına sebep oluyor. Bazıları sırf trafiğe yakalanmamak için cuma erken işten çıkıp, pazartesi sabahları direkt işe gidecek şekilde dönüyorlar.
Araba yoksa tren ile Braşov’a gitmek mümkün. Hatta cumartesi sabah 6.00 trenini yakalarsanız trekking için dağlara giden birçok gruba da rastlayabilirsiniz. Kimseyi tanımıyor bile olsanız, dilerseniz seviyenize göre bu gruplara katılmanız da mümkün. Braşov’u bisiklet kiralayarak sokak sokak da gezebilirsiniz. Bazı sokaklar zaten çok dar olduğundan oralara arabayla girmek mümkün değil.
Değişik bir deneyime hazır olun ve amaçsızca dolaşın sokaklarda, kale burçlarına rastladığınızda eğer içine girebiliyorsanız mutlaka girin, Beyaz Kule mesela 1494 yılında bitirilmiş, tepesine kadar çıkan spiral merdivenleri var ama çıktığınızda Old Town’un güzel bir manzarası sizi bekliyor olacak. Siyah Kule’ye tırmanırsanız da en son renove edilen cam tavanından, Black Church’ü görmek mümkün. Gerisi artık biraz da sizin deneyimlerinize kalmış…. :)