Pandemi Sonrası İlk Tatil: Korfu Adası

2

Hayatımda gördüğüm onca ülkeye ve yüzlerce şehre rağmen bir tatilimin ben de bu kadar derin yer edeceğini asla düşünmezdim. Pandeminin yol açtığı muazzam zarar hepimizi son bir buçuk yılda o kadar yordu ki onun üzerine yaptığımız ilk tatil soluğumun kesilmesine sebep oldu. Allahım ne kadar da özlemişim… Meğer zıvanadan çıkmışız da haberimiz yokmuş. Gerçi son zamanlarda aldığım t-shirtlerin üzerindeki “Mentally on the beach” ya da “on holiday” gibi yazıların yazması, aslında bilinçaltımın nasıl çalıştığını gözler önüne açıkça seriyor.

Her neyse gelelim tatile… Biz artık iki ayrı ülkede üniversiteye devam eden ergen çocuklara sahibiz ve eşimle birlikte Polonya’da yaşıyoruz yani öyle ha deyince üç ülke havarisinin bir araya gelip bir yere karar verip gidebilmesi, bizde ciddi lojistik gerektiriyor. Üstelik hala devam eden pandemi şartları, ülkelerin PCR ya da Antijen testlerinden hangisinin istediği, hangi ülkenin kırmızı, yeşil ya da sarı listede olduğu vs o kadar çok bilinmez var ki.

Ailenin tüm bireyleri başarılı bir şekilde Varşova’da buluşunca tüm kriterlere uyan bir yer aramaya başladık ve sonunda Korfu Adası’nda karar kıldık. İyi ki de öyle yapmışız. Pandemide akıllarımızı zorlayan turkuaz renkteki denizde yüzüp içinden çıkmamak, taze deniz mahsulleri yemek, kızgın kumlarda soğuk bir biranın tadına varmak gibi hayallerimiz Korfu’da vücut buldu. Üstelik Varşova’dan direkt Vizz-air uçuşuyla acayip ucuz bir fiyata kendimizi ilk bakışta oldukça boş ve köhne gözüken Korfu Adası’nda bulduk.

Pandemiden Geriye Kalanlar

Pandemi adayı da etkilemiş, birçok otelin ve dükkânın kapanmasına sebep olmuştu ama kalan sağlar bizimdi. Kızımın bir sınavını tekrardan alması gerekince, Wi-Fi sıkıntısı yaşamamak için ilk iki geceyi beş yıldızı all-inclusive bir otelde geçirdik. Açıkçası kötü bir tercihti, sonrasında kendimizi denizin neredeyse üzerinde olan bir otele atana kadar biraz çektik anlayacağınız. Hastalığın olduğu bir ortamda kalabalıklardan o kadar kaçtıktan sonra, herkesin açık büfeden yediği bir yerde bulunmak son derece anlamsız oldu. Üstelik Yunanistan deniz mahsulleri ve lokantalarıyla bu kadar ünlü ve lezizken o otelde sabahtan kalmış salataları çatallamak hoş değildi.

3

Apollo Palace’dan (https://www.apollopalace-corfu.com/), denizin neredeyse beş metre gerisinde oturup Mythos biralarınızı ağacın gölgesi altındaki masamızda yudumladığımız Christina Hotel’e (http://www.hotelchristina.gr/) kendimizi dar attık. Dimitri ve Vasili kardeşlerin sahibi oldukları otel tam bir aile pansiyonu gibi. Her ne kadar dört yıldızı var gibi gözükse de bence bizim pansiyonlarımıza eş ama yeri olağanüstü; tam Mesonghi Plajı’nın ortasında. 

Pandemi süresince içimiz giderek baktığımız o turkuaz yeşili deniz resimlerinden sonra nihayet biz de denize kavuşmuştuk. Apollo Palace’ın sahili dere ağzıyla birleştiği için kat kat soğukken Christina Otel’in önündeki denizden insanın çıkası gelmiyor. Dimitri otel ve şezlongları işletirken (iki şezlong-bir şemsiye günlüğü 12 Euro) Vasili mutfağa hâkim ve dilerseniz size özel yemekler hazırlıyor. Hatta bazı spesiyaliteleri oldukça güzel. Gerçi hangi restorana giderseniz gidin mutlaka tam anlamıyla tatmin olmuş kalkıyorsunuz. Spiros on The Beach o restoranlardan biri. En az üç akşam orada yedik ve her akşam farklı farklı sunumlarıyla mest olduk.

4

Yeri dışında otel için beklentiler çok yüksek olmasın çünkü Christina Hotel’in kahvaltısı şimdiye kadar gördüğüm en kötü kahvaltı. İngiltere’de bile daha iyisini yediğim oldu. Biz genelde kahvaltıyı bir yandaki Rossis Beach Hotel’deki (https://rossisbeachhotel.com/) nefis kreplerle yaptık. 

“Ele Geçirilemeyen Ada” Korfu’yu Keşfetmek

Mesonghi Plajı, adanın Yunanistan’a bakan tarafı olduğu için deniz oldukça sıcaktı ama dalış için adanın diğer tarafına yani İtalya’ya bakan tarafına gidince İon denizinin ne kadar soğuk olduğunu gördük. Gerçi mızıkçılık yapmamak lazım çünkü Palaiokastristsa Plajı daha çok gençlerin tercih ettiği, oldukça hareketli, kalabalık ve eğlenceli bir plaj. Havası bambaşka yani. Biz bir günümüzü Palaiokastristsa’da geçirdikten sonra Mesonghi’nin değerini biraz daha anlayıp, ertesi gün yine içinden çıkmak istemediğimiz denizimize döndük. Günübirlik araba kiralayarak (40 Euro) yaptığımız bu gezimiz, havaalanından taksiye 50 Euro vererek otele gittiğimiz düşünülürse oldukça ucuzdu. Eğer ehliyetiniz varsa scooter, motosiklet ya da ATV kiralayabilirsiniz.

Issos Plajı adanın İtalya’ya bakan tarafında, deniz haliyle aynı Palaiokasristsa’daki gibi soğuk. Plajın en önemli farkı kumsalın hemen arkasında bir de gölün olması. Korission Gölü küçük bir kanalla denize açılıyor. Aynı gün içerisinde gölde ve denizde yüzmek hoş bir deneyim olsa gerek. Bizim gittiğimiz gün hafif yağmurlu bir gündü ve ilginç bir koşu maratonu vardı, onu seyretmeyi tercih ettik. 

4

5

Gelelim adanın başkenti Corfu Town’a yakından bir göz atmaya. Tarih boyunca birçok kez Osmanlılar ve korsanlar tarafından saldırıya uğramış bir ada olmasına rağmen Palaiopolis’in neredeyse sapasağlam duruyor olması insanı kendinden alıyor. Bir tepenin üzerinde Corfu Town’un limanına kuşbakışı bakan Palaipolis’teki Kardaki, Artemis ve Hera tapınakları hala duruyor.

Şehrin Eski Çağ’da Korkyra, Orta Çağ’da ise Kastrapolis (yani Castle City/Kaleler Şehri) olarak bilinmesinin sebebi iki kaleden oluşması. 1386-1797 yılları arası Venedikliler tarafından yönetildiği için kentte hala Venedik havası hâkim. Binalar o kadar güzel ki Corfu Town’da dolaşırken İtalya’da dolaşıyormuş gibi bir hisse kapılıyorsunuz. Birbirini kesen sokaklar, dükkanlar ve restoranlarla dolu.

6

Bu arada Korfu Adası tarihte Osmanlılar tarafından da “Ele geçirilemeyen ada” unvanını taşıyor.
 

BANU DEMİR

Yazar Hakkında

BANU DEMİR

İstanbul Üniversitesi Radyo-TV bölümü ve Marmara Üniversitesi Contemporary Business Management’tan (gece bölümü) mezun olduktan sonra İngiltere Nescot College’da okudum.