Bangkok’un yaklaşık 700 kilometre kuzeyinde yer alan Chiang Mai, Kuzey Tayland’ın en popüler turistik destinasyonu. Günümüzden yüzyıllar önce Çin’den bu topraklara gelen ilk Tay halkının kurduğu Lanna Krallığı’na 1296-1768 seneleri arasında başkentlik yapmış olan Chiang Mai, günümüzde Tayland’ın kültür ve aktivite kenti olarak anılıyor.
Tropikal iklimin hakim olduğu Chiang Mai’ı ziyaret etmek için en uygun dönem kurak sezonun yaşandığı Kasım – Nisan arası. Chiang Mai’ı dolu dolu gezmek isterseniz en az üç gün ayırmanız şart.
Evet Tayland’ın en bilinen yeri şüphesiz Bangkok. Ama şu an gözlerinizi kapatın. Bangkok’un 30 sene öncesini hayal edin, trafik yok, turist kalabalığı çok daha az, daha yeşil, daha sakin, daha ucuz, daha keşfedilmemiş, daha küçük ve kompakt... İşte Chiang Mai aynen öyle.
Chiang Mai’in en çok ziyaret edilen yeri etrafı 700 yıllık surlarla çevrili olan eski kent bölgesi. Eski kenti çevreleyen surların çevresindeyse genişçe bir hendek var. Bu hendek ve surlar zamanında Burma istilasından korunmak için yapılmış.
Surların içi elbette sadece tarihi yapılardan ibaret değil. İçeride çok sayıda restoran, kafe, butik otel, tasarım mağazaları ve Tayland’ın vazgeçilmezi masaj salonları da yer alıyor. Surların 4 farklı giriş kapısı var. Biz Tha Phae kapısına yakın olan bir bölgede konakladık. Chiang Mai ziyaretinizde mutlaka eski kentte konaklamalısınız. Çünkü surların içindeki bu gizemli kent görülecek çok şey sunuyor ve oldukça geniş bir alana yayılmış. Eski kentte gezmek için en çok kullanılan araç tuktuk. Hatta eski kentte yer alan tapınakları ve önemli noktaları gezmek isterseniz bir tuktukla yarım ya da tam gün olacak şekilde anlaşabilirsiniz.
Dünyada kilometrekare başına en çok tapınak düşen yer sanırım Bali adası. Gerçekten çok etkileyici ve görülmesi gereken bir nokta. Ancak Chiang Mai da hiç ondan aşağı kalmıyor. Sahip olduğu tapınak sayısı ile beni şaşırtan yerlerden biri oldu. Ama asıl şaşırtan bu tapınakların her birinin birbirinden farklı ayrıştırıcı özelliklerinin bulunmasıydı. Tapınakların neredeyse hepsi farklı bir özelliğiyle öne çıkıyor.
Hani bazı bölgeler olur, artık gün içinde ziyaret ettiğiniz beşinci tapınak sonrası hepsi aynı gelmeye başlar, burası bunun tam aksi bir yer. Beşinci tapınak sonrası acaba altıncı nasıl bir yer çıkacak diye merakla bekliyorsunuz. Sokaklarda ise turuncu kıyafetleri ve kazınmış saçları ile sayısız Budist keşişle karşılaşmak olası. Azınlık bir Müslüman nüfus olsa da bölgede genel olarak Budizm hakim.
Bir söylentiye göre Güney Asya ülkelerindeki erkeklerin çoğu kısa bir dönem de olsa hayatlarının bir bölümünü budist keşiş olarak geçiriyormuş. Bir kısmı hayatına keşiş olarak devam ederken bir bölümü ise keşiş olarak geçirdiği dönem sonrası normal hayatına dönüyormuş.
Mesela 1385-1402 seneleri arasına tarihlenen Wat Chedi Luang Chiang Mai’ın merkezinde mutlaka uğramanız gereken tapınaklardan biri. 60 metre genişliğinde ve 80 metre uzunluğunda epey büyük bir ana binası olacak şekilde tasarlandıysa da 1545’teki depremde gördüğü hasar nedeniyle boyu neredeyse yarı yarıya azalmış durumda. Bu tapınağın dini ve tarihi önemi Budistler için önemli olan meşhur zümrüt Buda heykelinin bir dönem bu tapınakta bulunmuş olması. İçinde Budist rahip Chan Kusalo’nun balmumundan bir heykeli var. Biz tapınağı ziyaret ettiğimizde bu heykelin bir tarafında ayin yapılırken, diğer tarafında kolonların arasındaki boşlukta 80-100 kadar keşiş topluca öğle yemeği yiyordu. Tapınaktaki şehir sütunu ise oldukça ilginç. Lanna Krallığı döneminde krallığın evrenin merkezi olduğuna inanıldığı için bu sütun da şehrin merkezine dikilmiş, yani tüm evrenin merkezine :)
Bir diğer ilginç tapınak ise dış cephesi tamamen gümüşten yapılmış olan Wat Sri Suphan. Chiang Mai bölgesi zaten gümüş işlemeciliğiyle ünlü. Bu tapınak da gümüş ustalarının katkılarıyla yapılmış. Duvarlara kadar neredeyse dekorasyonun her yerinde, Budist çanları gibi dini unsurlarda ve çeşitli günlük eşyalara kadar tapınaktaki birçok malzemede gümüş kullanılmış. Özellikle gümüş yapraklı gümüş ağaç ilginç bir görüntüydü.
Chiang Mai merkezine 18 kilometre mesafede olan Wat Phra That Doi Suthep Tapınağı ise deniz seviyesinden 1073 metre yükseklikte yer alıyor. 14. yüzyılda yapıldığı tahmin edilen tapınak Chiang Mai’deki en kutsal yerlerden. Şansımıza burada tam da bir Budist ayinine denk geliyoruz. Tapınağın girişinden üst kısmına kadar bir asansörle çıkıyorsunuz. Üst kısımdaki avluda 1383 yılında yapılmış olan tapınağın ilk stupasının yanı sıra birçok altın kaplama veya altın rengi dekore edilmiş Buda heykeli göreceksiniz. Bizim denk geldiğimiz ayin bu heykellerin tam ortasında yer alan tapınağın iç kısmında gerçekleştiriliyordu.
Sınırsız aktiviteMasaj yaptırmak ya da masaj kursuna kaydolmak, Tay mutfağı deneyimi turlarına katılmak ya da Tay yemekleri dersi almak, müthiş manzaralı bir yerde yoga yapmak ya da Chiang Mai’de yoga öğrenmek, Thai boksu izlemek ya da gösterinin bir parçası olmak, orman trekking, bungee jumping, fil safarisi, kaplana sarılabilmek, Long Neck Karen kabilesi ile sohbet edebilmek yapılacak aktivitelere sadece küçücük örnekler.
Ormanda ağaçlar arasında gerilmiş halatlar arasında oradan oraya uçuyorsunuz. Bunun daha kısa versiyonunu Güney Afrika’da Sun City’de yapmıştım, oldukça keyifliydi. Ancak bu kez ailemizle birlikte geldiğimiz için biz bunu es geçtik ama siz geçmeyin :)
“Flight of Gibbons” adı verilen bu aktivitede 50’ye yakın platform var. En uzunu 800 metre. Ormanın üzerinden uçar gibi kenti turluyorsunuz.
Fil bakıcılığı, fil üzerinde safari artık pek çok yerde yapılıyor. Peki bir gün boyunca bir fille beraber olmak, onu beslemek, temizlemek, onunla birlikte nehre girmek ve file banyo yaptırmak? İşte bu Chiang Mai’de yaşayabileceğiniz enteresan bir deneyim. Mesela bu merkezde kendi tişörtümle gireyim diyemiyorsunuz çünkü filler bakım merkezinin lacivert kostümlerine alışık. Onu giymek zorundasınız. Siz file nazik davrandıkça o da size nazik davranıyor :)
Long Neck Karen Kabilesi
Myanmar’dan Tayland’a mülteci olarak geçmiş bu kabilenin kadınları küçük yaştan itibaren boyunlarına halkalar takarak omuz-baş arasındaki mesafeyi zaman içerisinde uzatarak uzun boyun görünümüne sahip oluyorlar. Chiang Mai bölgesinde biraz üzücü olsa da oldukça ilginç karşılaşmalar yaşayabiliyorsunuz Karenlerle. Bu konuyu başka yazımızda incelemek üzere bir kenara ayırıyoruz.
Nerede Yemeli? Ne Yemeli?
Tabii ki her yerde olduğu gibi burada da yerel restoranları öneriyorum. Pad Thai, deniz ürünleri, mutlaka tatmanız gereken lezzetler arasında. Kuzey Tayland ürünleri acı miktarı olarak güneye göre daha fazla olabiliyor, o yüzden dikkat etmekte fayda var. Sticky rice with mango yani mangolu hafif tatlımsı lapa pirinç pilavı Tayland’ın genelinde olduğu gibi burada da çok popüler. Kokusu ile meşhur olduğundan kapalı alanlara sokulması yasak olan “durian” meyvesi de tadına bakmanız gereken lezzetlerden. Ve de tabii ki taze sıkılmış tropikal meyve suları.
Alışveriş için
Chiang Mai’daki gece pazarında giysiden aksesuara, yeme-içmeden hediyelik eşyalara kadar herşey var. Tik ağacından el yapımı ahşap oyma eşyalar, gümüş işlemeler alabilecekleriniz arasında. Tayland’ın diğer bölgelerindeki gibi çok geç saatlere kadar açık olmasa da aradığınızı bulabileceğiniz bir yer.
Pazarın içindeki Anusarn Market kısmı ise açıkhava büyük bir deniz mahsulleri restoranına ev sahipliği yapıyor. Buradaki akvaryumdan seçtiğiniz deniz ürünlerini pişirip masanıza servis ediyorlar. Fiyatlar oldukça uygun.
Her sene 5 milyonu yabancı olmak üzere yaklaşık 15 milyona yakın turist ağılayan bu kenti daha fazla kalabalıklaşmadan görmek istemez misiniz? Gün geçtikçe turistikleşen kenti fazla kendi dokusu bozulmadan görün.