Bisiklet turu ile ilgili bize sıkça sorulan soruları yanıtlamak; merak edenlere, planlayanlara fikir vermek istedik.
İşte onlardan biri; ''Nerede kaldınız?''
Bisiklet turunda bizi en çok keyiflendiren şeylerden biri de rüzgarın sesi ile uyumak, kuş cıvıltıları ile uyanmaktı. Göl ya da nehir kıyısında, bir ormanın, yeşilliklerin içinde vakit geçirmek, kitap okumak, dinlenmek paha biçilemez. Beş ay süren turumuzun son bir kaç günü ve Warmshowers’daki dostlarımızda kaldığımız bir kaç gün hariç hep çadırda idik. Sabah erkenden yola düşüyor akşam ise hava kararmadan kamp alanına yerleşiyorduk.
Tura başladığımız ilk gün hedeflediğimiz yerlere gelemediğimiz için civardaki çiftliklere kalacak yer sorduk ve aslında kamp alanı olmayan bir at çiftliğinde kaldık. Ikinci gün yine aynı sebepten Galler’de Abergavenny yakınlarında bir ormanın derinliklerinde çadırımızı kurduk.
Üçüncü gün ilk kez bir kamp alanında kaldık ve duşumuzu alıp, bulaşıklarımızı ve giysilerimizi yıkayabildikten sonra diğer günlerde de kamp alanlarında kalmayı hedefledik.
İngiltere ve Avrupa’da çadır ve karavan tatili yapmak epey yaygın. Çiftliklerin bir kısmı küçük bir bölümlerini kampçılar için ayırmışlar. Böylece kamp alanı bulmakta zorlanmadık. Hatta çoğu zaman taze yumurta ile kahvaltı yaptık bu sayede :) Başka insanlarla tanışmak için de kamp alanları harika yerler. Aynı zevkleri paylaşan, doğada kalmayı seven, bisiklet turunda olan ya da sırt çantasını almış yollara düşmüş bir çok kişiyle buralarda tanıştık.
Duşlar ikimiz için de önemliydi çünkü bütün gün bisiklet üzerinde olunca, hem sağlık, hem hijyen, hem de dinlenme açısından duşa çok ihtiyaç duyuyorsunuz. Duşlar jetonlu olabiliyor. Jetonlar kalma ücretine dahil olabilir ya da ortalama 50 cent gibi bir ücretleri var. Her jeton ortalama 5 dakikalık bir duş almanızı sağlıyor ve bu hıza hemen alışıyorsunuz:) Ya da duşlar ücretsiz ama basmalı olabiliyor. Her 30 saniyede bir butona basmak gerekebiliyor. Tabi ki en güzeli ücretsiz, süre sınırı olmayan ve düğmelere basmadan, gönlümüzce ılık bir duş almak, ama malesef bu pek nadir oldu. Giyisilerimizi elimizde yıkayıp asıyorduk. Bazı kamplarda çamaşır ve kurutma makinesi olan yerler vardı ve ücretler ortalama 8-10€ civarındaydı. Kampların ücretleri yaklaşık Ingiltere’de gecelik 15£, Avrupa’da ise ortalama 15€. En pahalı kamp alanları Isviçre’de ortalama 30€. Isviçre’de herşey 2-3 kat daha pahalı maalesef. Buna kamp alanları da dahil.
Eğer kamp alanında ortak bir oturma yeri varsa yaşadınız, çünkü bu kullanabileceğiniz bir internet bağlantısı olabilir ve telefonunuzu tuvalette şarj etmek zorunda kalmayacaksınız demek. Bazı kamplarda tuvallette bile elektrik prizi bulamayabilirsiniz, o durumlarda kamp sahibinden rica ederek telefonumuzu resepsiyonda şarj ettiğimiz çok oldu. Gerçi bu durumlar için iki adet akümüz vardı, telefonlardan ziyade aküleri veriyorduk veya tuvalete aküleri bırakıyorduk. Fransa’da bir yerde akümüzün çalınması hariç başka hiçbir sorun da yaşamadık. Kamplar çoğunlukla güvenli yerler. Ama yine de en değerli eşyalarımız olan bisikletlerimizi muhakkak birbirine ve sabit bir yere (ağaç, direk gibi) kilitledik.
Kamp yerinde bir günümüzü özetlemek gerekirse:
•Çadır kurulur
•Çantalar çadırın içine atılır
•Eğer gerekiyorsa değerli eşyalar yanımıza alınır ve alışverişe gidilir
•Yemek pişirme, yemek yeme, bulaşık yıkama
•Bisiklet bakım, temizleme
•Sırayla duşlara giriş
•Hava güzelse dışarda, değilse çadırda kitap okuma, günlük yazma, komşu çadır sahipleri ile muhabbet
•Ertesi gün gidilecek yol ile ilgili okuma ve genel çapta bir plan oluşturma
•Yatış
Çadırımız beş ay boyunca bizim evimiz idi. Hep farklı bir yerde uyandığımız, ince bir tenteden oluşsa da içine girince ‘ohh be eve geldik’ duygusunu hep hissettiğimiz yuvamızdı bizim için. Bazen gece uyanıp, uyku-uyanıklık arası ‘biz nerdeydik’ diye düşündüğümüz çok oldu ama içine gircek bir çadırımız ve yanımızda birbirimiz olduktan sonra evimizdeydik işte :)))
Bisiklet turu ile ilgili en çok sorulan sorulardan bir diğeri de ne yediğimizdi. İşte cevapları...
“Yemek işini” nasıl çözdüğümuz önemli, çünkü özellikle Avrupa gibi yaşamın pahalı olduğu ülkelerde sürekli dışarıda yemek yiyerek uzun soluklu bir tur yapmak isterseniz bütcenizin ciddi bir kısmını yemeğe ayırmanız gerekiyor. Her gün dışarıda yediğiniz yemeklerin sağlık açısından zararı da cabası. Bütçemizi düşük tutmak, sağlıklı yemek ve dışarıya bağımlılığımızı azaltmak için kendi yemeğimizi kendimiz yapmayı planlamıştık.
Yolculuğa çıkmadan once dağcılık faaliyetlerinde kullandığımiz bir gaz ocağımız vardı. O ocağımız sadece kartuşlu gaz tüpü ile çalıştığı ve daha önceki bir yolculuğumuzda gaz tüpü bulmakta zorlandığımız için hem gaz hem de benzin ile çalışabilen bir ocak ve iki adet sıvı yakit tüpü aldık. Aldığımız ocak gaz ocağımıza göre 400 gram daha ağırdı ancak sıkıntı yaşamamak için fazladan yükü taşımayı göze aldık.
Şimdiye kadar kamplarda teflon kaplı olmayan aluminyum bir tencere kullanıyor, her bulaşık aşamasında zorlanıyorduk. Her gün kendi yemeğimizi yapacağımız icin yeni bir teflon tencere tava seti aldik. Iİyi ki de almışız, en iyi harcamalarımızdan biri olmuş.
Yanımıza aldığımız tüm mutfak malzemelerinin listesi:
- Multifuel ocak
- 2 adet sıvı yakıt tüpü
- 2 adet 1 LT su kabı
- 1 adet 1 LT ölçülü karıştırma kabı
- 3 adet ahşap kaşık – tatlı kaşığı boyutlarında
- 2 adet kılıflı bıçak
- 1 adet küçük boy çakı
- 1 adet tuz kavanozu -plastik bal kavanozu, 150 ml’lik
- 1 adet kırmızı biber kabı - 20ml’lik plastik, sağlam kapaklı
- 1 adet büyük boy katlanır tabak
- 2 adet filtreli termos bardak – filtre kahve yapabilmek için : )
- 1 adet kapaklı plastik kap, 300 ml hacimli – peynir, tereyağı saklamak için
Yolculuğa çıkarken taze ekmek bulma ile ilgili sıkıntı yaşayacağımızı düşünmüş, aynı zamanda pancake yapma merakımızdan dolayı karıştırma kabını yanımıza almıştık. Heralde bir sonraki turumuzda yanımıza sadece karıştırma kabını almayız. Özellikle dinlenme günlerinde taze yapılmış pancake ile kahvaltı etmek çok keyifli oluyordu ama bir daha o hacmi taşımaya değmeyebileceğini düşünüyoruz.
Hava hem soğuk hem de yağışlı olduğu zaman çadırda keyfinizi yerine getiren yiyecekler yemek önemli. Özellikle İngiltere, Galler ve İskoçya’da akşamları iki çeşit yemek yapıyor, üzerine de atıştırmalık tatlı-tuzlu bir şeyler mutlaka ekliyorduk. Yolculuğun ilerleyen aşamalarında hem fiziksel olarak rahatladığımız hem de havanın ısınmasından dolayı çok daha az ve sağlıklı yer hale geldik. Havalar iyice ısındıktan sonra emeği olarak sadece salata, meyve, peynir ve ekmek yiyorduk.
.
Yaptığımız ve yediğimiz yemekler içinde bulunduğumuz ülkenin marketlerine ve hava sıcaklığına göre çok büyük değişiklik gösterdi. İngiltere, Galler ve İskoçya’daki küçük marketler meyve ve sebze çeşitliliği bakımından biraz zayıftı, olanlar da pahalıydı. Avrupa’ya geçtikten sonra meyve, sebze, peynir, ekmek çeşitliliğini o kadar özlemişiz ki ilk girdiğimiz markette 1,5 saat kalmışız, fazladan da bir günlük yiyecek almışız : ) Girdiğimiz ülkelerde genellikle en çok satılan, yerel insanların aldığını gördüğümüz ürünleri seçip, onları denedik, yeni tatlarla tanıştık.
Merak edenler için Avrupa’da ortalama bir günün yemek menüsü:
Kahvaltı
- Yumurtalı makarna veya sahanda peynirli yumurta
- Peynir
- Ekmek
- Nutella
- Çay veya kahve
Öğle Yemeği
- Mozarellalı sandviç (Avrupa’nın çoğunda rahatlıkla suda mozarella bulmak mümkün, taze ekmek ile hızla yapılan sandviçler kurtarıcı oluyor.
- Yerel fırından alınan tatlı – tuzlu atıştırmalıklar
Akşam Yemeği
- Salata
- Meyve – domates
- Taze ekmek
- Kahve – çay
Öğrendiklerimiz
Market Seçimi: Ürün çeşitliliği marketten markete çok değişiklik gösterebiliyor. Girdiğimiz ülkede sırayla marketlere girip, beğendiğimizi seçiyor, sonrasında mümkün olduğunda hep aynı markete girmeye çalışyorduk.
Ürün Seçimi: Ne kadar farklı tatları denemeyi sevsek de özellikle dilini bilmediğimiz ülkelerde risk almayıp daha önce aldığımız ürünleri aldık.
Kaç Günlük Yemek Taşımalı: Yola ilk çıktığımızda yanımızda 3-5 günlük yemek taşıyorduk. Zamanla içinde olduğumuz ülkede market bulunma sıklığına bağlı olarak taşıdığımız yemek miktarını ayarladık. Havanın sıcak olduğu ve markete kolay erişilebilen rotalarda sadece yarım günlük yemek taşıyorduk.
Ne Yemeli: Uzun süren sportif aktivitelerden önce kompleks karbonhidrat tüketmemizin faydalı olduğunu düşündüğümüz için bol miktarda makarna, protein ihtiyacını karşılamak için de yumurta tükettik.
Bol bol Su İçmeli: Bisiklet üzerinde kaybedilen suyu geri almak sonraki günkü keyfinizi, performansınızı çok etkiliyor, ne kadar çok su içebilirseniz o kadar iyi. Tüm yolculuk boyunca musluk suyu içtik, restoranlardan rica ettiğinizde musluk suyunu ücretsiz veriyorlar. İsviçre ise su konusunda en rahat olduğumuz ülkeydi, her kasabada bir çeşme bulmak mümkündü.