Phnom Penh, Kamboçya’nın başkenti. Kamboçya, Tayland, ve Vietnam tarafından paylaşılacakken, Fransa, Kamboçya ve Vietnam’ı işgal ederek sömürgeleştiriyor. Ve Fransa Tayland ile anlaşma yaparak, Tayland’ın Kamboçya’ya saldırmasını engelliyor.
Kamboçya’da 2000 senesine kadar sokağa çıkma yasağı varmış ama 2000 senesinden sonra bu yasak kaldırılmış.
Kızıl Kmer’ler Kamboçya halkına çok çektirmişler. Kızıl Kmerler askeri komite kararı emirlerine koşulsuz itaat ediyorlardı. Komite ve yüksek Şûra’nın ise kimlerden teşekkül ettiğini kimse bilmiyordu.
Halkın yüzünde gülümseme olsa da, dikkatli bakınca ardındaki hüznü çok net görebiliyorsunuz. Yerel şoförümüz babasının nasıl öldüğünü bilmiyor. Öldürüldü mü, açlıktan mı öldü, nerede,… Meçhul. Kendisi çok küçükken ailesinden alınıp kamplara gönderilmiş, çok acı çekmiş. Annesi oğlunu 7 yaşındayken bulabilmiş. Yaşayan her ferdin çok can yakan, yürek burkan hayat hikayeleri var. Bu ülkede, ülkenin her yerinde acı var, gözyaşı var.
Kızıl Kmer askerleri “sadece öldür” emri alıyor ve bunu koşulsuz olarak yerine getiriyordu. Öldürme emri verilen kişilerin kellelerini yüksek şuraya getiriyorlardı. Onun için o dönemdeki cesetlerin başları yokmuş. Bunun en net kanıtını ise Toul Sleng Müzesinde görebiliyorsunuz.
Bu ülkede bundan 30 sene önce öldürülmekten başka hiçbir geleceği olmayan insanlar varmış. Bu yüzden şimdiki kuşağın bugünü yaşamaktan başka düşüncesi yok. Ümitler yok olmuş. Biz Phnom Penh’de Intercontinental otel’de kaldık. Otel oldukça merkezi idi.
İlk olarak 9.-14. Yy’da Angkor Wat’ta kullanılan eşyaların sergilendiği müzeyi geziyoruz. Müzenin bahçesi de oldukça güzel. Bahçe’de yine Şiva’nın lingası ile karşılaşıyoruz. Gerçi her yerde Şiva’nın lingasını görüyoruz. Şiva’nın lingası erkeklik organını temsil ediyor. Altında da dişi organı temsil eden bir yarık var. Linga’dan dökülen su altaki dişi organ olarak temsil edilen yarığa akıyor. Kadınlar da hamile kalabilmek için buradan akan suyu içiyorlar.
Motorlara binerek, Mekong nehri ile Tonle Sap’ın birleştiği yere gidiyoruz. Mekong Haziran’dan Kasım’a kadar 6 ay muson yağmurlarının etkisi ile yukarıya Tonle Sap’a doğru akıyor. Kasım’dan Haziran’a kadar 6 ay ise Tonle Sap’tan aşağıya Mekong deltasına doğru akıyor. Bu özelliği ile Dünya üzerindeki tek nehir. 6 ay bir yöne diğer 6 ay diğer yöne akan başka nehir bulunmuyor.
Ardından Hürriyet Abidesini görüyoruz. Hürriyet abidesi Kamboçya’nın 1953 senesinde Fransızlardan kurtuluşu anısına yapılmış. Mimari olarak Angkor Wat’tan etkilenilmiş. Her sene 9 Kasım tarihinde hürriyetlerini kutluyorlar.
Daha sonra Kraliyet sarayı ve gümüş pagodayı görmeye geliyoruz. Burası çok büyük bir yerleşim. Kraliyet sarayı, çok büyük ve görkemli. Bahçede tören binası, konuk evi, dans gösterileri binası ve kralın evi bulunuyor.
Sihanuk halen hayatta şu anda oğlu görevde. Bu kraliyet kompleksi içinde çok görkemli mezar anıtlar ve stupalar var.
Aynı yerleşim içindeki gümüş pagodayı görüyoruz. Her biri 1 kg ağırlığında olan 5.000 gümüş levha yer döşemesi olarak kullanılmış. 2.086 tane elmas kullanılmış ve elmasların her biri 25 karat.
Bu şehirde 100 bin otomobil ve 160 bin motosiklet var.
Ülkenin bayrağındaki mavi renk kraliyet ailesini, kırmızı renk halkı, beyaz renk 3 dini sembolize ediyor. Hinduizm, Budizm ve daha önceki dönemlerdeki inanışları olan animizm. Animizm ruhlara inanç anlamına geliyor.
Ertesi gün merkez çarşıya gidiyoruz. Bu çarşı yuvarlak ve kubbeli. Biraz kapalı çarşıyı andırıyor. İçi hediyelik eşya satan tezgahlar ile dolu. Bu çarşının en büyük özelliği ise, Kızıl Kmerlerden önce çarşı olarak kullanılan bu alanın Kızıl Kmerler döneminde ölüm tarlası haline getirilmiş olmasıymış. Cesetler burada depolanıyormuş. Kızıl Kmerler’den sonra ise burası yeniden çarşı haline çevrilmiş.
PHNOM PENH’İN OLMAZSA OLMAZLARI:Kraliyet sarayı, gümüş pagoda, merkez çarşısı