Ben Bursalıyım. Oturduğum semtten Uludağ’a çıkmak en fazla bir saatimi alıyor. Bu kadar yakınımda olmasına rağmen Uludağ’ı tercih etmiyorum. İki sebeple: Birincisi gerek otel fiyatları gerekse dışarıda yeme içme çok fahiş. İkincisi pistler çok kısa. Zirveden iniş en fazla 6-7 dakika sürüyor. Bu sebeple gideceksek de günübirlik gitmeyi tercih ediyoruz.
Farklı arayışlar neticesinde, Bulgaristan’ın ünlü kayak merkezi Bansko’ya 2015 sömestr tatilinde gittik. Bulgar vizesi almak kolay, üstelik kişi başı 10 Euro civarında cüzi bir ücreti var. Her ne kadar Bulgaristan AB üyesi ise de, Euro değil de kendi paraları olan Bulgar Levası kullanmayı tercih ediyorlar. Biz gitmeden önce, Bursa’da paramızı Bulgar Levası'na çevirdik. Eğer ne kadar para harcayacağınızı kestiremiyorsanız, yanınıza bir miktar Bulgar Levası, bir miktar da Euro alabilirsiniz. Gerek olursa, Bansko’daki döviz bürolarından Euro’nuzu Bulgar Levası'na çevirebilirsiniz. Veyahut alışverişinizi Euro ile yapacağınızı söylersiniz.
Toplam 12 aile bir otobüs kiralayarak geceyarısı yola koyulduk. Çocuklar sabaha kadar otobüste uyudu. Kapıkule’den geçişimiz kolay oldu. Sadece biz yetişkinler otobüsten inip belgelerimizi gösterdik. Çocuklar uyumaya devam etti. Sabah saatlerinde Bansko yakınlarında durup kahvaltı ettik. Saat 11.00 civarında Bansko’daydık.
Bansko’da oteller piste teleferikle yarım saat mesafede, daha aşağıda. Biz gittiğimizde oteller bölgesinde hiç kar yoktu. Hava da fazlaca soğuk değildi. Rahatlıkla kışlık bir bot ve montla gezmek mümkün. Pistlerin otellere yakın kısımlarına makine ile kar takviyesi yapıyorlardı. Dolayısıyla bu bölgelerde kar daha yumuşak, helva kıvamında. Ancak teleferikle zirveye çıkıldıkça hava sertleşiyor ve zemin de sert. Teleferikle zirveye çıkmak yarım saat sürüyor. Dilerseniz taksi ile çıkma imkanı da var.
Zirvede dinlenip karnınızı doyurabileceğiniz iki tane kafe var. (Tavuk kanadını tavsiye ederim, çok lezzetli) Ancak içeride yer bulmak için şanslı olmak lazım. Her saat çok kalabalık. Saat dört olduğunda gözünüzün yaşına bakmadan sizi dışarıya çıkartıp, kafeleri kapatıyorlar. Kayağa erken saatlerde başlayıp dörtten önce otellere inmek daha isabetli. Zirvede snowboardcular için ayrı bir pist bulunuyor. Ayrıca kayağı yeni öğrenenler için bantla çıkılan bir acemi pisti var. Bir de profesyoneller için çok dik, kısa bir pist var. Adını ünlü kayakçı Alberto Tomba‘dan almış. Düşerseniz ayağa kalkmanız çok zor, pistten yuvarlanarak inme riski var.
Zirveden otellere inerken de birden fazla pist var. Zorluk derecelerine göre değişiyor. Ben acemi olduğum için ana pistin dışına çıkmadım. Ana pistinde yer yer kolay, bazen de dik yerleri var. Aşağıya iniş 30-40 dakika arası sürüyor.
Sabahtan öğlene kadar teleferikte yoğun bir çıkış sırası var. Biraz fazla ödeyip fast pass çıkış alırsanız rahat edersiniz. Biletleri günlük değil de kalacağınız gün sayısı kadar peşinen alırsanız biraz daha ekonomik oluyor.
Kayak kiralayabileceğiniz pek çok mağaza var. Bu mağazalardan isterseniz kayak hocası da temin ediyorlar. Teleferiklerin hemen altındaki dükkanlardan kayak kiralarsanız, fast pass bilet alabiliyormuşsunuz. Ayrıca bizim kaldığımız Kempinski Otel’den de fast pass bilet satın almak mümkünmüş. Biz bunu bilmediğimiz için her sabah elimizde kayaklarla, "yoruldum" diye vızıklayan çocuklarımız eşliğinde teleferik sırası bekledik. Teleferiğe binmek ise ayrı bir maceraydı. Teleferik durmuyor. Sabit bir hızla hareket etmeye devam ediyor. Çok atik olup, kayakları teleferiğin dış kısmında bulunan bölmelere attıktan sonra, aynı hızla çocukları içeri fırlatıp sonra da unutmadan kendinizi de bindirmeniz gerekiyor Bu hengamede Ada bir kez neredeyse dışarıda kalıyordu. Bir seferinde de kayak botlarını telaşe ile teleferiğin içine fırlatan arkadaşımız, botları eşinin burnuna isabet ettirdi. Bereket burnu kırılmadı. Yine de korkmayın, herkes bir şekilde binmeyi başarıyor. Siz siz olun, çok küçük ebattaki kayakları dışarıdaki bölmelere koymayın, yanınıza alın. Bizimkiler uçurumdan aşağıya düştüğü için, parasını ödemek zorunda kaldık.
Gelelim otelimize. Biz Kempinski Otel Grand Arena’da kaldık. En büyük artısı teleferiğin hemen yanıbaşında olması. Yukarıda özetlediğim maceraları yaşamadan önce gücünüzü kuvvetinizi koruyabilmeniz için, ayağınızda kayak ayakkabıları ile beton zeminde uzunca bir süre yürümemenizi tavsiye ederim. Bu yüzden teleferiğe yakın bir otel tercih etmek çok önemli. Kempinski’yi hem konum hem de kalite bakımından şiddetle tavsiye ederim. Uludağ otellerine kıyasla yarı parasına rezervasyon yaptırdığımızı da belirtmekte fayda var.
Bulgar halkı, biz Türkler gibi sıcakkanlı değil. Ancak Kempinski Otel personelini tenzih ediyorum. Onlar son derece güleryüzlü ve kibardılar. Hemen hepsi İngilizce biliyor. Tabii İngilizce’yi kaba, tuhaf bir aksanla konuşuyorlar. Yine de gayet rahat anlaştık. Bazı restoranlarda garsonlar çat pat Türkçe de konuşuyorlar. Bunda Türk turist popülasyonunun etkisi büyük. Biz sömestr tatilinde gittiğimizde, adım başı Türk turistle karşılaştık. Öyle ki Bursa’dan tanıdık insanlara bile tesadüf ettik. Çocuklar uzunca bir süre başka bir ülkede olduklarının ayırdına varamadılar.
Bansko’da kayak malzemesinde çeşit bol ve Türkiye’ye göre fiyatlar ucuz. Bansko’ya kayak kıyafetiniz olmaksızın gelseniz, A’dan Z’ye her şeyi buradan temin etmeniz mümkün. Biz hazırlıklı gitmemize rağmen dayanamayıp polar, mont, bere, eldiven ve kask aldık. Hediyelik almak isterseniz gül özünden yapılan cilt bakım ürünleri uygun fiyatlara satılıyor. Yol üzerindeki köylerde, köylüler bal, ot, mantar, patates gibi ürünler satıyor.