Halfeti, Şanlıurfa’nın batısında kalan Fırat Nehri kenarında kurulmuş şirin mi şirin bir yerleşim yeri. Ayrıca ülkemizin en yeni Cittaslow (sakin şehir) üyesi.
Yerleşim yerlerinin bir bölümünün sular altında kaldığı bir yer olduğundan, Halfeti'ye Kayıp Şehir de deniyor. Oraya vardığımızda anda sessizliğin verdiği huzuru iliklerimize kadar hissetmeye başladık. Nehrin uçsuz bucaksız görüntüsüyle ve etrafındaki tarihi yapıların güzelliği ile birleşince ilk görüşte aşık oluyorsunuz gördüğünüz manzaraya.
Burayı ayrıcalıklı kılan bir başka özelliği de sadece bu ilçede yetişen endemik ve eşsiz kokulu bir gül olan karagüldür.
Gap projesi kapsamında 2000 yılında Birecik Barajı’nın yapımı ile evlerin su altında kalmasıyla birlikte, 15 kilometre uzaklıkta kurulan yeni yerleşim merkezine taşınmış. Taşındıkları yere Yeni Halfeti diyorlar.
Öğleden önce oraya vardığımızdan bu güzellikleri yaşamaya başlamadan kahvaltı yapmak için mekan bakarken Kasr-ı Canan isimli otel gözümüze çarptı. Manzara eşliğinde kahvaltı yapar hemen kalkarız diye düşünerek içeri girdik.
Burası bir konak iken butik otel haline getirilmiş. Konağı ilk olarak Halfeti’nin ilk Belediye Başkanı Ali Yener yaptırmış. Daha sonra siyasi çekişmeler nedeniyle ilçeden ayrılan Ali Yener konağı Kanneci ailesine satmış. Konağın Temmuz 2012'de Halfeti’nin yerli ailelerinden Canan Hanım almış. Avukat olan Canan Hanım ve harita mühendisi eşi Bülent Bey harabe olarak aldıkları konağı büyük uğraşlar ve ciddi miktarda para harcayarak harika bir otele dönüştürmüşler. İçeri girdiğiniz anda sizi müşteri değil gerçekten misafir gibi karşılıyorlar.
Ev yapımı reçeller, tazecik sebzeler, lezzetli peynir, zeytin, omlet, menemen derken masayı donatıp bizi enfes bir kahvaltıyla baş başa bıraktılar. Kahvaltının üzerine ikram ettikleri Türk kahvesini de içtikten sonra bize oteli gezdirmeyi teklif ettiler. Her oda ayrı bir bir güzellik.
Otelden son derece memnun bir şekilde ayrıldıktan sonra tekne turu için kıyıda bekleyen teknelere doğru gittik. Bir sürü tekne var tur için. Sıradaki tekneye binip dolmasını bekledik. Ortalama 10 kişi olduğunda kalkıyorlar. Kişi başı 10 TL ödüyorsunuz. Eğer tekneyi sadece kendi grubunuz için kiralamayı düşünürseniz ücreti 150 TL. Kalabalık bir grupsanız oldukça makul bir ücret.
Yaklaşık 45 dakika süren tekne gezisinde taş mimariyle yapılmış evlere hayran kalıyorsunuz. Bir bölümü sular altında kalmış cami minaresi de oldukça ilginç görünüyor. Sular altında kalan evleri, ağaçları,mağaraları görüyorsunuz. Tekne sahibi size gezdirdiği tüm yerlerin hikayesini teyp kaydı ile anlatıyor. Hayran hayran çevreyi izleyip bol fotoğraf çektikten sonra kıyıya geri döndük. Kıyıda bir asma köprü göreceksiniz. Halfeti Kaymakamlığı ve GAP İdaresi Başkanlığı tarafından yapılan bu köprüye Halfeti Gerdanı da deniyor. Akşamları farklı renklerle ışıklandırılması görülmeye değermiş ancak akşama kadar kalamadığımızdan zihnimde gündüz gördüğümüz güzelliği kaldı.
Halfeti’ye tekrar geleceğime söz vererek veda ettim. İster Şanlıurfa ister Gaziantep gezisi planlayın fark etmez; her ikisinden de Halfeti’ye rahatlıkla gelebilirsiniz. Oralara kadar giderseniz Halfeti’yi görmemek gerçekten büyük bir kayıp diyebilirim.
Doğu hem kültür hem tarih hem doğa hem de yemek açısından çok ama çok doyurucu bir yer :)