Denizli, Ege Bölgesi’nin güneydoğusunda yer alan şirin mi şirin bir şehir. Pamukkale Travertenleri'ni görmek uzun zamandır gezi listemde bekliyordu ve nihayet Denizli programı yapabildim. Yemekleriyle, Denizli gezilecek yerleriyle, Pamukkale ile bu şehirden memnun kaldım.
Denizli’ye karayolu ile seyahat edebilirsiniz ancak uçak ile gitmek zaman tasarrufu sağlıyor diyebilirim. Özellikle havayollarının kampanyalarını takip ederseniz oldukça ucuza uçak bileti alabilirsiniz. Hatta sadece hafta sonunuzu değerlendirmek için bile bu seyahati planlayabilirsiniz. Orada gezmek için araca ihtiyacınız olacak dolayısıyla uçak ile gitmeye karar verirseniz araba kiralama için önceden rezervasyon yapmak faydalı olacaktır.
Ben seyahatime çok yakın arkadaşlarım olan bir çift ve küçük kızları ile gittim. Denizli’de de orada yaşayan başka bir çift arkadaşımız ve küçük oğulları katıldı bize.
Gitmeden önce nereler görülür, ne yenir, ne alınır diye araştırma yaptığımda Denizli’de travertenlerin dışında birçok görülmeye değer yer olduğunu öğrenmiş oldum. Orada bulunduğumuz sürede mümkün olduğu kadar çevreyi gezme fırsatımız oldu.
Tekstilin merkezi Denizli'de alışveriş yapmadan olmaz
Denizli’nin şile bezine benzeyen Buldan bezi meşhur. Bu bez ile masa, koltuk, sehpa örtüleri, peştamallar, kıyafetler yapılıyor. Ayrıca havlular ve bornozlar da çok meşhur. Dokumacılık şehrin temel geçim kaynağı diyebilirim. İlk durağımız da şehir merkezindeki Babadağ İş Hanı'na gittik. Birkaç katlı bu iş hanında hangi örtülere, havlulara bakacağınızı şaşırıyorsunuz o kadar çok çeşit var ki. Fiyatlar da gayet makul. Ben peştemal, örtü ve havlu aldım.
Pamukkale Travertenleri ve Hierapolis Antik Kenti
Travertenler, çeşitli nedenlere ve ortamlara bağlı, kimyasal reaksiyon sonucu çökelme ile oluşan bir kaya türü.Travertenler fotoğraflarda görüp hayranlık duyduğum kadar beyaz değildi maalesef. Doğal güzelliklerimizi nedeN koruyamadığımızı hiç anlayamayacağım. Hem hayranlıkla hem de hafif bir buruklukla ayaklarımı suya sokup bol bol izledim gördüğüm o güzellikleri.
Ardından hemen yanında bulunan Hierapolis Antik Kenti ve müzeyi gezdik. Heykellerin ve lahitlerin o ince işlemleri görülmeye değerdi.
Kebabına, gazozuna doyum olmaz
İlk günün keyifli gezisi sonrasında yemeğe gittik. Denizli kebabı, yoğurtlu patlıcan gömmesi, sıyırma, sura, kaçamak ve gındıra çorbası, otlu börek, tandır kebabı, kelle, sirkeli et, ciğer sarma, saçta işkembe gibi meşhur yemekleri var. Ben kırmızı et yemediğimden yine beyaz et yedim. Denizli’nin meşhur Zafer gazozundan da içmeyi de ihmal etmedim.
Yemyeşil doğası: Çamlık Parkı
İkinci gün önce Çamlık Park denilen parkına gittik. Ben Alice oldum ve orası da harikalar diyarı gibiydi diyebilirim. Bir tarafta küçük bir hayvanat bahçesi, piknik yapmak için masalar ve alabildiğine yeşillik. Hava tertemiz.
Bu parkta gezdikten sonra bir sonraki durağımız Bağbaşı Teleferiği oldu. Teleferik ile tüm Denizli’yi seyrederek Bağbaşı Yaylası'na gittik. Teleferik ortalama 5 dk sürede tepeye çıkıyor. Sonra ücretsiz servislerle yaylaya gidiyorsunuz. Bağbaşı Yaylası da diğer bir harikalar diyarıydı. Yayla denince aklıma sadece Karadeniz yaylaları gelirdi. Bağbaşı Yaylası yeşilliği ve havasıyla muhteşemdi. Yaylada isterseniz çadırda konaklama bile yapabiliyorsunuz. Burada da birkaç saat geçirip güzel bir yemek sonrası Denizli’nin köylerinden biri olan Cankurtaran köyüne gittik. Dalından yeni toplanmış elmalar yedik. Hele o yeşil biberler yok mu...Çerez yer gibi yedim :) Arkadaşımızın ailesinin misafirperverliği de sıcacıktı.
Dolu dolu geçen 2 günün ardından hava alanına giderken arkadaşlarımızla geçirdiğimiz keyifli zamanların ve şehrin güzelliklerinin tadı damağımda İstanbul’a döndüm.