Arkadaşımla ekim ayında hava yolları firmasının yurt içi uçuşları için yaptığı kampanyadan yararlanıp mart ayı için bilet almaya karar verdik. Denizli'ye çok uygun fiyata bilet bulunca da fırsatı kaçırmadık. Ne de olsa çok uygun bilet, gitmezsek yakarız dedik, ama bilet fiyatlarını duyan birkaç arkadaşımız daha eklenince çocuklarla birlikte 10 kişilik küçük bir grup olduk.
Herkes Denizli ile ilgili bir şeyler araştırdı. Termal havuzların olduğu oteller bulduk, ünlü Pamukkale travertenleri, antik kentleri, şelaleleri, gölleri, mağaraları, tekstil ürünleri, kebapları... Her kafadan bir ses! İki güne her şeyi nasıl sığdıracaktık?
Grup olarak şöyle karar verdik: Şehir içinde bir otelde kalmak yerine termal otelde kalacak, termal sulardan faydalanırken bölgeye daha yakın olan tarihî ve turistik yerleri gezecektik. İlk önce Karahayıt bölgesinde bir otel ayarladık. Şubat başında rezervasyon yaptırdık. Ama gezilecek yerlere bir türlü karar veremedik. Artık oraya gidince program yapmaya karar verdik.
Allahtan uçağımızın varış ve dönüş saatleri çok iyiydi. Cuma akşam Denizli'ye varış, pazar günü de 18.00’de dönüş, yani tam iki günümüz vardı.
Akşam yemeği saatinde otele vardık. Yemeği yer yemez termal havuza girdik. Oteldeki termal havuzlar 23.00’e kadar sauna 24.00’e kadar açıktı.
Denizli'de Mutlaka Yapılması Gerekenler
1. Hierapolis Antik Kenti ve Pamukkale
Cumartesi sabah erkenden kalkıp Hierapolis Antik Kenti ile Pamukkale’yi gezdik. Hierapolis Antik Kenti çok büyük, 160 TL'yegezi arabaları kiralayabiliyorsunuz. (Arabalar 8 kişilik, kişi başı 20 TL düşüyor.) Bizim gibi kısa sürede her yeri görmek isterseniz bu arabalarla gezmek çok mantıklı. Ayrıca, arabayı süren kişi de size rehberlik ediyor. Yani hem hızlıca şehri geziyorsunuz hem de rehberlik hizmeti alıyorsunuz. Giriş 35 TL, daha sonra Laodikeia Antik Kenti'ni de gezecekseniz Müzekart çıkartmanız daha mantıklı, çünkü Müzekart 50 TL ve bir yıl boyunca geçerli.
Hierapolis Antik Kenti çok güzel. 3 büyük deprem geçirmiş. Eskiden de şehirdeki şifalı sulardan faydalanmak için başka şehirlerden insanlar gelirmiş. İyileşme ihtimali olmayanları şehre dahi almıyorlarmış. Benim en çok beğendiğim yer antik tiyatrosu, bence muhteşem bir yer. Eksiden de gitmiştik içinde koridorlar vardı, ama bu gittiğimizde o koridorlara açılan kapıları kapatmışlar. Sosyal medyada beğeni gören Kleopatra Havuzu da Hierapolis Antik Kenti’nde. Gezmek için giriliyor, ama havuza girmek isterseniz ayrı bir ücret ödemeniz gerek. Bunun dışında Kral Mezarlarının bulunduğu müze de var. Pamukkale Travertenleri de bu alanda. Ayaklarınızı suya sokacaksanız yanınıza havlu almanızı öneririm. Eğer çocuğunuzla gidecekseniz mutlakayedek kıyafet alın. Bizim oğlumuz sırılsıklam oldu, hatta eşimi de ıslattı.
2. Denizli'nin meşhur Kuyu Kebabı
Denizli'ye gitmişken kuyu kebabı yemeden dönmeyin. En iyi kuyu kebabı da Bayramyeri'ndeki Sarayköy Caddesi üzerinde. Çatal, bıçak yok, ellerinizle yiyorsunuz. Elimle et yiyeceğim aklıma gelmezdi, ama o kadar lezzetli ki hiç onları düşünmüyorsunuz. Kuzu eti olduğu için bazı arkadaşlarımız yemedi. Sadece kuyu kebabı yaptıkları için yemeyenler için dışarıdan köfte, kaşarlı pide ve kokoreç söyledik. Bayramyeri'ndeki kebapçılar pazar günü açık değil, cumartesi de 4 - 5 gibi kapatıyorlarmış. O yüzden, cumartesi öğle saatlerini burada değerlendirin. Et seviyorsanız mutlaka gidin.
Kebap yedikten sonra başka bir şey yiyemem diye düşünürken kendimizi Hacı Şerif’de bulduk ve dondurmalı irmik tatlısı yedik. Meyve tatlıları da var, şekerleme gibi. Tatlı seviyorsanız, dondurmalı irmik yerine meyve tatlılarını öneririm. Domateslisi güzel ve ilk kez orada gördüm, deneyin.
Bayramyeri’ne kadar gitmişken buldan bezinden kıyafetler, havlular, bezler alacaksanız Babadağ İşhanı’na uğrayın. Cumartesi günleri çok kalabalık o yüzden biz pek bir şey bakamadık. Yine de alışveriş yapmak isteyenlerin aklında olsun.
3. Laodikeia Antik Kenti
Karnımızı da doyurduğumuza göre gezmeye devam... Laodikeia Antik Kenti’ni de görmeden dönmeyin. Seleukoslar Kralı II. Antiokhos Teos eşi için bu şehri yapmış. Hristiyanlığın ilk yedi kilisesinden biri burada olduğu için Hristiyanlar için kutsal bir yer. Bu şehir de oldukça büyük ve kazılar hâlâ devam ediyor gibi gözüküyor.
Tüm gün gezdikten sonra artık otele gidip biraz da termal havuzdan faydalanmak istiyoruz. Termal havuz çok keyifli, hava soğuk olsa bile girebiliyorsunuz. Hamam, sauna ve termal havuzda günün yorgunluğunu, hatta haftanın, İstanbul'un yorgunluğunu bile attık...
Pazar sabah, önceki gece otelde eğlence olduğu için biraz geç kalkıldı, tabii benim gibi küçük çocukları olanlar 08.00'de ayaktayız. Biz de sabah kuş sesleri eşliğinde otelde gezdik. Kahvaltıdan sonra dönüş yolu gözüktü... Önceki gün gitmediğimiz Pamukkale Travertenlerinin altındaki parkı gezdik. Çok güzel bir alan yapmışlar.
Öğle yemeği zamanı geldi. Kokoreç seven bir grup olduğumuz ortaya çıktı, herkes kokoreç yemek istiyor. Parkın oradaki büfeden tüyo aldık, Sevindik'teki kokoreççiye gideceğiz. Uzun bir uğraş, güzel bir Denizli turu attıktan sonra Sevindik'teki Mesleki Eğitim Merkezi'nin karşısındaki kokoreççiyi bulduk. Hayatımda yediğim en iyi kokoreçti. Baharat olmadan, acı olmadan rahatlıkla yiyebildim. Kokoreç sevenler Denizli’de Osman Usta’ya uğrayın.
4. Kaklık Mağarası
Gezi listemizde Kaklık Mağarası da vardı. Kaklık Mağarası, Çardak Havalananı yolu üzerinde olduğu ve pazar günü de açık olduğu için son güne bıraktık. Pamukkale’nin yer altındaki hali. Ağır kükürt kokuyor, ama görülmeye değer. Çok büyük bir alan olmadığı için Havaalanı’ndan Denizli’ye giderken veya Denizli’den Havaalanı’na dönerken yarım saatte gezebilirsiniz.
Hâlâ vaktimiz var.... O zaman bir de Çardak'ı görelim. Çardak Kervansarayı yazan tarihî bir levha gördük, takip ettik ama gezilecek bir yer yok, restorasyon yapılıyor. O zaman çay içebileceğimiz bir yer bulup dinlenelim dedik. Büyük bir çınar ağacının yanında çay bahçesine oturduk, ılık bir rüzgâr esiyordu. Çayımızı, gazozumuzu içtik. Denizli'nin gazozları da çok güzel, Çardak'taki o çay bahçesi de...
Uygun bilet bulduğumuz için gittiğimiz Denizli'den tahmin ettiğimizden daha mutlu bir şekilde İstanbul'a dönüyoruz. İki güne sağlık, yemek, tarih, doğa, eğlence, alışveriş turizmini sığdırdık. Sanki bir hafta tatil yapmış gibiyiz. Denizli bizi tüm güzelliği ile şaşırttı. Uzak Doğuluların uğrak noktası olmuş... Çin'den üşenmeyip geliyorlarsa bizim koşarak gitmemiz gerek.