Güzeller Güzeli Hera'nın Şehri: Hierapolis

Rivayet odur ki Bergama krallığının efsanalere konu olmuş kurucusu Telefos, gece gördüğü bir rüyadan etkilenmesinden midir bilinmez bir sabah uyanınca Amazonlar kraliçesi güzeller güzeli karısı Hera’yı uyandırarak “Ege, kutsal şehrine senin isminle kavuşacak” der.

DENİZLİ İLİMİZDE PAMUKKALE'NİN HEMEN YANI BAŞINDAEvet sevgili seyahat düşkünleri, efsanelerin günümüze miras bırakıldığı kent Hierapolis’e hoş geldiniz. Hierapolis antik kenti, dünyaca meşhur beyaz cennet Pamukkale’mizin hemen yanı başında.

Ülkemizin en önemli ve ismini en çok duyurabilmeyi başarabilmiş antik kentlerinden bir tanesi ki ünü ülkemizle de sınırlı kalmamış ve beyaz cennet Pamukkale ile beraber bu eşsiz antik kent UNESCO Dünya Kültürel Mirası Listesi'ne kabul edilmiş. Böylelikle dünya çapında muhteşem antik kent tescili kazanmış olan Hierapolis antik kentini ziyaret ettiğinizde, şırıl şırıl akan şifalı suların melodisini dinleyecek, sütunlar etrafında gezerken binlerce yıllık medeniyetin ayak izlerini sürecek, birbiri ardına dizilmiş antik mezarları gördükçe bu toprakların nice insanların yaşamlarına ve ölümlerine tanıklık ettiğini düşüneceksiniz. Haydi gelin o zaman hep birlikte bünyesinde müthiş sırları, ibretlik hikayeleri barındıran gizemli kent Hierapolis gezimize başlayalım.

TARİHE YOLCULUK KUZEY ROMA KAPISINDAN BAŞLIYOR
Hierapolis antik kenti ziyaretimize Kuzey Roma kapısından başlayabiliriz. Kuzey Roma kapısına doğu tarafından Frontinus caddesine çıktığı için bu kapıya aynı zamanda Frontinius caddesi veya onuruna yapılmış imparatorun ismi olan Domityan kapısı ismi de veriliyor. M.S. 80'li yıllarda bu kapının üç gözlü kapı şeklinde yapıldığı tahmin edilmekte. Sevgili dostlar, kapının restore edilen en son ki halinde dahi devşirme taşlarla yapılan 2 büyük kule ile desteklendiği görülmekte. Kapının hemen üzerinde bulunan yazıların ise Grekçe ve Latince olarak yazıldığı görülmekte.

Peki neler mi yazıyor derseniz; yazan bilgiye göre bu kapının devrin imparatoru Domityan’a ithaf edildiği belirtilmekte değerli seyahat tutkunları. Kuzey Roma kapısından itibaren antik kentin içerisine doğru yolculuğumuz yaklaşık 15 metrelik genişliği ile günümüzün modern kentlerinde bile eşine zor rastlanacak genişlikteki antik yolda devam ediyor. Bu yol aynı zamanda Hierapolis antik kentinin ana caddesi. Yolun ortasından aynı zamanda monolit kapak taşları ile kapatılmış bir şekilde kanalizasyon sistemi de geçen caddenin her iki tarafında metrelerce uzanan dükkanları, evleri, alışveriş mekanlarını da barındırmaktaymış. Hierapolis antik kenti, depremler sonrasında her ne kadar belli sayıda insanın maddi zorluklar ve yaşamsal güçlükler nedeniyle başka şehirlere taşınmamada inatçı olsa dahi terk edilmiş bir kent konumuna eninde sonunda gelmiş.
Bölgede bol miktarda bulunan kaynak sularının terk edilen şehrin ana yollarında kendisine yol bulmasıyla cadde üzerinde yaklaşık 2 metre kalınlığında bir kalker tabakası oluşmuş. Günümüz arkeologlarının yoğun ve meşakkatli çalışmaları sonrasında antik cadde bu kalker tabakasından arındırılarak biz gezginlerin ziyaretine hazır hale getirilebilmiş. Tüm gezikolikler adına şükranlarımızı iletiyorum.

WC'Yİ DUYMUŞUZDUR PEKİ LATRİNAYI?
Evet sevgili dostlar, Hierapolis ziyaretimiz Latrina ile devam ediyor. Latrina da nedir diye sorduğunuzu hemen duyar gibi oluyorum. Latrina, tuvalet anlamına geliyor ve özelliği depremlerle yıkıldıktan sonra dahi tüm parçalarıyla günümüze kadar gelebilen çok nadir antik eserlerden biri olması. Frontinuıs caddesinin hemen solunda görebileceğimiz Latrinanın restorasyon süreci halen devam etmekte. Latrinanın, M.Ö. 3. yüzyılda inşa edildiği tahmin ediliyor. Bu kadar farklı ve bir o kadar da ilginç bezeme ve kabartma figürleriyle dikkat çeken bina (tuvalet) kime mi ithaf edilmiş. Hemen söyleyelim o zaman imparator Alexander Severus’a.

HİERAPOLİSİN GÜZELLİK VE ŞİFA HAMAMI
Frontinus kapısının hemen yanında bulunan hamam da antik kentin ilginç ve önemli yapılarından birtanesi. Antik kentin insanlarının temizlik ihtiyaçlarını gideren mekan, aynı zamanda günümüzde de olduğu gibi bünyesinde barındırdığı eşsiz şifalı suları ile onların hastalıklarına şifa, bedenlerine güzellik oluyormuş. Her antik kentte mutlaka rastladığımız hamamlar bir tarafa Hierapolis antik kentinin hamamı çevredeki birçok kentten önemli sayıda misafiride bu nedenle ağırlamaktaymış. M.S. 3 ila 5. yüzyıl civarlarında yapıldığı düşünülen hamam, daha sonralarını 3 nefli bir bazilikaya dönüştürülmüş.

HEM PAGANLARIN HEM HIRİSTİYANLARIN KUTSAL ŞEHRİ
Sevgili dostlar, Hierapolis antik kenti, pagan (putlara tapma) döneminde de Hristiyanlık dönemlerinde de kutsal kabul edilen nadir kentlerden birisidir. Hierapolis’in Hıristiyanlar tarafından kutsal kabul edilmesinin nedeni, Hz. İsa’nın 12 havarisinden birisi olarak kabul edilen Aziz Philips’in burada çarmıha gerilerek öldürülmesi olarak gösterilmekte. Araştırmalara göre, havari Aziz Philipus, M.S. 80’li yıllarda buraya gelerek Hristiyanlık dinini burada yaymaya çalışmış. O dönem, Aziz Philipus’u lanetleyerek putlarını inkar ve hakaret etmesi gerekçeleriyle çarmıha gererek öldüren halk, yaklaşık 300 yıl kadar sonra Hıristiyanlığı kendilerine din olarak kabul edince Aziz Philipus’u katlettikleri alanda onun anısına bir şehitlik, bir çeşme ve bir de şapel inşa etmişler.

KARBONDİOKSİT GAZIYLA KURBAN EDİLEN BOĞALAR
Can seyahatkolikler, Hierapolis antik kentinde antik dönemin Pagan (çok tanrılı) dönemine ait de birçok eser bulunmakta. Bunlardan biri de Hierapolis’in en önemli sözde tanrısı Apollon için yapılan kutsal alandır. M.S. 1. yüzyılda inşa edildiği düşünülen yapının, iyon tarzında yapıldığı ve M.S. 3. yüzyılda, esaslı bir değişim geçirdiği anlaşılmaktadır. Yapı üzerinde kazı ve araştırma çalışmalarının halen devam ettiği görülmektedir. Bu alan aynı zamanda plütenyum (hadesin kapısı) olarak da isimlendirilmektedir. Bu bina yardımıyla Pagan dönemindeki dini ritüellerin, ayinlerin nasıl yapıldığını günümüzde rahatlıkla görebilmekteyiz. Boğaların, bu suyun bünyesinde bulunan karbondioksit gazıyla sözde pagan tanrılarına kurban edildikleri anlaşılmaktadır.  Sevgili dostlar, bunun için burada bir seromoni şeklinde bir ayinin organize edildiği ve bu ayini ancak belli seviyede ve makamdaki kişilerin izleyebildikleri yapılan araştırmalar sonucunda ortaya çıkarılmış.

ANTİK DÖNEMİN VOKALLERİNİN YANKI BULDUĞU 3 KATLI TİYATRO
Her antik kentte olduğu gibi Hierapolis antik kentinin de tiyatrosu var sevgili dostlar. Pek çok antik kentin tiyatrosun aksine oldukça iyi durumda ve ziyaret ettiğinizde antik dönemin sevinçlerinin paylaşıldığı, sıkıntıların giderildiği oyunların eğlencelerin adeta seslerini duyuyor akustiğini his dünyasında alabildiğince hissedebiliyorsunuz. Bu tiyatroyu, diğer antik kentlerin tiyatrolarından ayıran en önemli yönü, inşaat çalışmalarının yaklaşık 150 yıla yakın bir süre devam etmiş olması.  Bölgedeki insanlar ve antik eserler depremden çok çektikleri gibi tiyatroda bundan nasibini almış ve uzunca yıllar bir türlü tamamlanamamış. Antik tiyatro nihayet hazır hale geldiğinde tarihler M.Ö. 3. yüzyılı gösteriyormuş. Ünlü imparator Septimuıs Severus zamanında yapıldığı ifade edilen tiyatro, 4 ada üzerinde inşa edilmiş.

ANTİK KENTİN ÇARŞILARINDA GEZMEK İSTER MİYDİNİZ?
İşte sevgili dostlar bu isteğimiz için en uygun yer Doğu Agora. Antik şehrin en önemli bölümlerinden bir tanesi. Daha önceleri atölye ve nekropolis (mezarlık) olarak kullanılan Agora, şehirde meydana gelen depremlerden sonra kentin mimarları tarafından yeniden biçimlendirilerek antik kentin ticaret agorası olarak kullanılmış.

GİZEMLER VE KORKULAR DİYARI: HİERAPOLİS NEKROPOLİSİ
Hierapolis antik kentinin dışında, kuzey kısmında bulunan nekropolis (mezarlık), şehrin en ilginç ve gizemli mekanlarından bir tanesi. Tarihin tozlu ve karanlık yollarında yer bulmuş bir medeniyetin yaşayışını, kültürünü, gelenek ve göreneklerini hatta hayallerini, özlemlerini, tasavvurlarını bile bulabileceğimiz en doğru yerlerden birisi de mezarlıklardır sevgili dostlar. Evet bu gizemlerle bilinmezliklerle dolu olan mekan, yüzlerce hatta onbinlerce bedene artık ebedi bir ev olan kuzey nekropolü. Geçmişi geç Helenistik dönemden erken Hristiyanlık dönemine kadar uzanmakta. Artık cansız bedenlerin hep beraber toplandıkları bu devasa  yerleşim yeri, Hierapolis antik kentinin dışından kuzeyine doğru uzanmakta.

Bu kocaman şehirde, ev tipi mezarlar şeklinde lahit ve tümülüsleri görebilir, hayal dünyanızda tarihin karanlık dönemlerinden günümüze bir seyir kadar sürecek yolculuğa çıkabilirsiniz. Yapımında kireçtaşı ve mermer gibi antik dönemin en çok kullanılan yapı malzemelerinin kullanıldığı mezarları gezerken dikkatle bakarsanız ölen kişinin hayatına ait birbirinden farklı izler bulabilirsiniz. Bu bağlamda özellikle lahitlerin üzerinde yer alan kabartma figürlerinde mezar sahibinin hayattayken yaptığı işle ilgili betimlemelerin bulunduğu anlaşılıyor. Örneğin bir asker öldüğünde bir savaş sahnesi işleniyor mezar taşına. Hamamda tellaklık yapan bir kişi için ise ya kese figürü ya da hamam tası resimleri. Ölen kişinin gelir seviyesine göre birbirinden farklı çok ilginç mezarlar yaptırılmış. Fakat nekropolde bulunan mezarlardan çok azı ancak ilk günkü halini koruyabildiği görülüyor.

SIKI DURUN 114 NUMARALI ESRARENGİZ MEZARLIKTAYIZ
Nekropolde en çok dikkat çeken mezarlardan biri araştırmacıların 114 numara olarak adlandırdıkları ev tipi mezar. Bu mezar aynı zamanda lanetleyen mezar olarak da biliniyor. Sebebi ise mezarın cephesinde yer alan yazıttan anlaşılmakta. Yazıtta mezara zarar verenlerin para cezası dışında sözde yer altı tanrısı Hades’in ve kötü ruhların lanetine ve gazabına uğrayacakları ve cezalandırılacakları yazıyor. 3 basamaklı bir temel üzerinde yükseldiği görülen mezar, depremler sonrasında büyük kısmını kaybetmiş. İçerisinde 3 ölü yatağı ve kemik parçaların bulunduğu mezar, günümüzde dahi ziyaretçilerinin içini ürpertmeye fazlasıyla yetiyor. Hierapolis halkı, ölümü hayatın bitişi olarak değil, hayatın devamı olarak görmelerinden olsa gerek yaşamlarını bundan sonra devam ettirecekleri mezarlarını da evlerine benzetmişler. Pencere dizisi pervazlı ve silmeli arkitravlı giriş kapısına baktığımızda bunu daha iyi anlayabilir ve yorumlayabiliriz sevgili dostlar.

GİZEMLİ İSKELET VE KEMİK PARÇALARI
Nekropolde bulunan ve yahudi bir aileye ait olduğu düşünülen mezarda mekanın en ilginç yapılarından biri. Yapının hemen alt kısmında definecilerin yağmasından mucize eseri kurtularak açılmamış bir mezar odası bulan araştırmacılar, burada 30 kadar iskelet ve kemik parçalarıyla karşılaşmışlar. İçerisinde insan kemikleri ve mezar hediyeleri bulunan mezarın, daha çok süslemeleriyle dikkat çektiği görülmekte. Hierapolis Nekropolü gizemlerle bilinmezliklerle şaşkınlıklarla dolu haliyle; yüzlerce lahite, binlerce mezara ev sahipliği yapıyor. Oldukça basit ve olağan mezarlarda var burada, görkemli ve şatafatlı lahitlerde. Bölgede çok yaygın olan traverten levhalardan silindirik şekilde yapılmış eğik bir kasnak yardımıyla inşa edilen Tümülüs mezarları da görebilirsiniz burada, ev mimarisini anımsatan yönleriyle de büyük mezar evlerini de.

HİERAPOLİSİN HAZİN SONU: BÜYÜK DEPREMLER
Esrarengiz kent Hierapolis’te hayat, M.S. 60 yılında meydana geldiği tahmin edilen büyük depremle adeta durma noktasına gelmiş. Birçok mimari eser ve bina bu depremden nasibini ağır bir şekilde almış. Sonrasında her ne kadar zorunlu sebeplerle kentin bir takım insanları şehri terk etmemekte ısrar etse de kentin peşini bir türlü bırakmayan depremler sonunda galip gelmiş ve şehri terk edilmiş ıssız bir konuma sürükleyivermiş. Depremler şehri defalarca yerle bir edip harabe haline getirmiş olsa da günümüze kadar şehrin tamamen yok olarak ortadan kaybolmasına da neden olmamış. Böylece ne mutlu biz gezikoliklere ki eşsiz bir medeniyetin izlerini sürmeye, tarihin derinliklerine yolculuk etmeye imkan tanınmış.

HİERAPOLİS’TE BİR ÇAĞIN HİKAYESİNİ YAŞAYINSevgili can gezi kolikler, içerisinde sayısız gizemi ve medeniyetlerin izlerini saklayan Hierapolis antik kenti için yazılabilecek o kadar çok şey var ki… Ama ne çare ki satırlar sayılı, mekanlar sınırlı. Antik medeniyetlerin sırları hakkında çok şeyler öğrenebileceğimiz, muhteşem bir çağın hikayesini dinleyebileceğimiz Hierapolis antik kenti ziyaretimizi burada noktalıyoruz.

Can gezikolikler, yeni bir seyahat rotasında buluşmak dileğiyle özgürlüğünüzü alın ve sizi bekleyen diyarlara yelken açın, hep seyahatte kalın.

Yazılarımızı Facebook ve Instagram üzerinden MURAT AK SEYAHAT YAZARI sayfamızı beğenerek de takip edebilirsiniz.