Hepimizin hemfikir olması gereken bir konu var... Yaşadığımız ülke medeniyetin beşiği. Her ne kadar bunun kıymetini yeterince bilmiyor olsak da gerçek bu.
Medeniyetin beşiği dedik ama Denizli daha medeniyetlerin beşiği. Frigyalılar’dan Lidyalılar’a, Romalılar’dan Selçuklular’a 8 uygarlığa ev sahipliği yapmış Denizli. Toprağın her metrekaresinden, bastığınız her yerden antik kent parçaları çıkma ihtimali var. Varlığı tescil edilip kazı yapılmış ve ziyarete açık olanların da bir çoğunluğunun kazısı bitmiş değil. Yani kazdıkça daha fazlası çıkıyor. Okuduğum kaynaklardan biri Denizli’de 50 adet, diğer 19-20 adet civarında antik kent bulunduğunu söylüyordu. Şehrin altı olduğu gibi antik...
DENİZLİ HAKKINDA
Horozu meşhur olarak bilinir Denizli. Bu horoz olayının cevabını da yine bu antik kentlerde buldum. Aslında öyle çok fazla horoz görme durumunuz falan yok Denizli’de. Ama yine de horozu meşhur. Lüzumsuz bilgiler arşivinizde bulunsun.
Denizli yıllar yıllar önce daha ilkokuldayken annemin orada yaşayan bir çocukluk arkadaşını ziyarete gittiğimiz zamandan aklımda kalan bir şehirdi sadece. O ziyaretten hatırlayabildiğim şeyler tabi ki Pamukkale ve şehir içinde çarşıdan ibaret. Aradan yıllar geçip gerçekten neyin ne olduğunu bilerek ikinci seyahatimi yaptım Denizli’ye ve gördüm ki hatırladığımdan çok çok daha güzel her şey.
2016 verilerine göre nüfusu 1 milyonu geçmiş ve giderek artmaya devam eden Denizli’nin temel geçim kaynağı tekstil. Denizli’nin tekstil konusundaki şöhreti de antik çağlara dayanıyor. Antik dönemde Hierapolis, Laodikeia ve çevredeki diğer kentlerdeki refah ve zenginliğin kaynağı, tekstil ve buna bağlı olarak gelişen ticaret. Antik dönemde tekstilin temelini oluşturan iki malzemeden biri yün diğeri ise ipek. Acıpayam, Buldan, Tavas ve Babadağ eteklerinde yetişen koyunların yumuşacık yünleri Antik çağlarda epeyce meşhurmuş. Bu yünlerin işlenmesi, dokunması, boyanması ve bu yünden elde edilen halı, kilim, kumaş gibi ürünler, bölge halkına zengin bir yaşamın kapılarını açmıştır. O dönemden bu döneme hala ülkemizin en önemli tekstil merkezlerinden biridir Denizli.
DENİZLİ NEREDE
Ege ve Akdeniz bölgeleri arasında, tam geçiş noktası denilebilecek bir yerde bulunan Denizli; Burdur, Afyon, Uşak, Manisa, Aydın ve Muğla’ya komşu. Bu 6 ilin oluşturduğu dairenin tam merkezinde kalıyor. Turistik anlamda öne çıkan Pamukkale, Babadağ, Honaz, Buldan ve havalimanının bulunduğu Çardak gibi ilçeleri ile birlikte toplamda 18 ilçesi bulunuyor.
DENİZLİ’YE NASIL GİDERİM?
Geldik mi fasulyenin faydalarına... Ulaşım problemimizi nasıl çözeceğiz? Denizli’ye ulaşım İstanbul’dan uçakla oldukça kolay. Pegasus, Anadolujet ve Türk Hava Yolları her gün karşılıklı tarifeli seferler düzenlemekte Denizli’ye. Kampanyaları takip ederseniz oldukça komik rakamlara gidiş-dönüş bilet bulmanız işten bile değil. Biz gidiş-dönüş biletimizi Pegasus’tan 2 kişi 120 TL’ye satın aldık.
Maalesef Denizli için direkt uçuşlar yalnızca İstanbul’dan gerçekleştirildiği için İstanbul dışı illerden Denizli’ye ulaşım sağlamak isterseniz aktarma yapmanız gerekiyor. Fakat bazı durumlarda bulunduğunuz ilden Denizli çevresindeki illere uçuş gerçekleştirmek ve buralardan karayolu ile Denizli’ye geçmek çok çok daha mantıklı olabilir. Tabi ki bu kararı vermeden önce tüm alternatifleri tek tek hesaplamak ve ne kadarlık bir seyahat süreniz olduğunu da göz önünde bulundurmak gerekiyor.
İstanbul-Denizli karayolu ile yaklaşık 7 saat sürüyor. İstanbul’un her iki yakasından da Denizli için otobüs bulmak mümkün.
Denizli Çardak Havalimanından şehir merkezine yaklaşık 1 saat sürüyor. Bu sebepten Denizli’den gerçekleştireceğiniz uçuşlarda bu yolu göz önünde bulundurmakta fayda var. Havalimanından şehir merkezine nasıl ulaşacağınızı düşünüyorsanız onu hiç dert etmeyin. Havalimanından şehir merkezine ve merkezden havalimanına karşılıklı düzenlenen seferler, günlük uçak seferlerinin saatine göre düzenlenmiş. Görevlilerden aldığınız kartta uçuşunuzun saatine göre binmeniz gereken servisin saat kaçta olduğu yazılı. Şehir merkezinde en bilindik yerlerden biri olan ‘Zafer Gazoz’ bu servisin son durağı. Merkezden havalimanına dönüşte servisler sizi yine burada bekliyor olacak.
Son olarak Denizli’ye demiryolu ile gidesiniz var ise İstanbul’dan önce Eskişehir’e dana sonra Eskişehir’den Pamukkale Ekspres ile Denizli’ye ulaşabilirsiniz.
DENİZLİ’DE KONAKLAMA
Otel seçenekleri Denizli’nin bol miktarda turist çekmesinden dolayı fazla. Her bütçeye uygun otel bulabileceğiniz yerlerden biri. Konaklama için genel olarak tercih edilen yerler ise Pamukkale civarı ve merkez. Denizli’de bol miktarda termal otel de mevcut. Sırt çantalılar için Couchsurfing ve geniş arkadaş grupları Airbnb her zaman en iyi seçenekler.
DENİZLİ’DE YEME-İÇME
Yeme-içme ile çok arası olmayan bir insan olmama ve yağlı yiyeceklerden her zaman uzak durmama rağmen ben Denizli’de fırın kebabına BA-YIL-DIM. Masaya oturduğunuz zaman önünüze servis beklemeyin ve servis talep etmeyin. Çünkü fırın kebabının bütün esprisi el ile yenmesi. Kaç kişilik porsiyon istediğinizi söyleyip, kocaman tepsinin önünüze gelmesini bekliyorsunuz. Servis yerine önünüzde yağlı ekmek ve söğüş biber, domates, soğan bekliyor. Kebabınız geldikten sonra ekmeğinizle tepsinin içinden alıp afiyetle yiyorsunuz. Yanında bir kocaman bardak ayran içmeyi de ihmal etmiyorsunuz. En iyi nerede fırın kebabı yerim derseniz biz kesinlikle Kebapçı Baki deriz.
Yemeğini şehir manzarası eşliğinde yemeyi sevenler için Şahin Tepesi kesinlikle en iyi alternatif. Denizli Fırın Kebabı burada da yenebilir fakat tadına bakmadığımız için lezzeti konusunda fikrimiz yok. Biz köfte ve salatadan oluşan bir öğünle geçiştirmiş olsak da menüleri oldukça zengin. Karnı aç kalabalık gruplar için ideal bir mekan...
Yeme-içme ile alakalı son tavsiyem ise Zafer Gazozu... Denizli’nin gerçekten yerel tadı. 1934 senesinden beri üretilen bu gazoz hala eski nostaljik şişesinde satılıyor. Mutlaka deneyin :)
DENİZLİ’DE ALIŞVERİŞ
Alışveriş tutkunları toplaşın... Kendimizi Denizli’nin çarşılarına atıyoruz. Kendinize ve eşe dosta götürecek hediyelik eşya sıkıntısı çekmeyeceğiniz şehirlerden biri Denizli. Şanslıyız ki yanımızda tekstil alışverişi konusunda bir tez yazmış bir rehber var. Bizi kaptığı gibi Babadağlılar İş Hanı’na götürüyor. Alışveriş esnasında da en iyi ürünleri bulabileceğimiz dükkânlara götürüyor, seçtiğimiz ürünlerin kaliteli olup olmadığını da analiz ediyor.
Denizli’nin bir tekstil cenneti olduğundan bahsetmiştik. Babadağlılar İş Hanı en kaliteli Denizli havlularını ve ev tekstili ürünlerini bulabileceğiniz yer. Han’da aynı zamanda Isparta’dan gelen gül ürünlerini de bulabilirsiniz. Biz Denizli’den eşe dosta küçük havlular götürdük. Zira Denizli’ye gideceğimizi söyleyince birçok havlu siparişi eden eş-dost oldu.
Babadağlılar İş Hanı’nda aynı zamanda bol miktarda Buldan bezi de bulabilirsiniz. Havlu ve ev tekstili ürünlerinin yanında kendimize Buldan bezinden yapılmış şal gibi ürünler de aldık. Buldan bezinden çok güzel bluzlar, elbiseler de bulabilirsiniz. Alışveriş için tercih edebileceğiniz bir diğer yer ise Tarihi Kaleiçi Çarşısı. Bu çarşıda tekstil ürünlerinin yanı sıra demircilik, bakırcılık, kuyumculuk gibi eski geleneksel el sanatlarından örnekler de bulabilirsiniz.
DENİZLİ’DEN GEZİ NOTLARI
Denizli deyince akla ilk Pamukkale gelir. Haklı olarak :D Tarihin tozlu sayfalarına meraklı iseniz Denizli ölmeden önce mutlaka görmeniz gereken bir yer. Aynı şey doğa tutkunları için de geçerli. Zira Denizli daha önce de bahsettiğimiz gibi tarihi kentlerin üzerine kurulu bir şehir. Gezerken kendiniz bile bulabilirsiniz belki yeni bir antik kent.
Başlamadan Önce...
Denizli’de ne tarz bir gezi yapabilirim?
*Denizli tarih veya doğa gezginlerini tatmin edecek bir şehir. Bizim gibi her ikisine de meraklıysanız cennettesiniz demektir. Sizi zahmete sokmuyor ve her iki kategoriyi ayrı ayrı başlıklar halinde aşağıda listeliyorum...Aaaaaaz sonra......
*Denizlide ‘gidiş amacı’ olarak nitelendirilebilecek yerler rahatlıkla 1 güne sığabilir. Fakat tadını çıkararak ve ‘hızlı gezi’ formatına sokmadan gezmek isterseniz bizim tavsiyemiz 3 günlük bir gezi.
Denizli’de nasıl bir rota izlemeliyim?
*Dipnot olarak belirtmek gerekir ki biz gezimizi Denizli-Salda olarak planladık. Bu yüzden 48 saate sığdırmış olduğumuz gezi rotamızın Salda’ya gidiş-dönüş süresi ve Salda’da harcadığımız süre ile birlikte 6 saatini Burdur’da geçirdik. Eğer siz de bu şekilde gezinizi planlamak isterseniz bizim çıkarmış olduğumuz rotayı altlık olarak kullanabilirsiniz. Gezilecek yerlerin ardından kulandığımız rotaları da detaylı olarak paylaşacağım.
Denizli’ye ne zaman gitmeliyim?
*Yaz-kış gezebileceğiniz bir coğrafya. Fakat yine de kış aylarında mümkün mertebe yağışın olmadığı zamanlara denk getirmeye çalışmakta fayda var.
Ayrıca...
*Sürekli olarak açıkhava aktiviteleri yapacağınız için gittiğiniz mevsimin koşullarına göre yanınıza gerekli teçhizatı almayı ihmal etmeyin. Yaz aylarında güneş gözlüğü, şapka ve bol miktarda su en önemli yaşam destek üniteniz olacaktır.
*Müzekart ise en büyük işbirlikçiniz olacaktır. Aşağıda paylaşacağım Antik kentlere müze kart ile giriş yapabilirsiniz.
-Atatürk ve Etnografya Müzesi
-Hierapolis Arkeoloji Müzesi
-Hierapolis Örenyeri
-Laodikeia Antik Kenti
Müzekartınız yok ise Hierapolis Örenyeri girişinden birkaç dakika sürecek bir işlem ile çıkarttırmak size gezinizin geri kalanında artı bakiye olarak geri dönecektir.
*Fotoğraf karelerinde bizim gibi insan kalabalığı sevmeyenler için özellikle Pamukkale’ye gidiş saatini mümkün olduğunca erkene çekmekte fayda görüyorum. Zira Pamukkale travertenlerinin yakın çevresi otellerle dolu olduğu ve sürekli otobüsler dolusu insan buraya akın ettiği için hem gezerken hem de fotoğraf çekerken insan kalabalıkları size ciddi anlamda zorluk çıkartıyorlar.
Hadi başlıyoruz...
DENİZLİ’DE DOĞA GEZİSİ İSTEYENLER İÇİN GEZİLECEK YERLER
1-Pamukkale Travertenleri:
Denizli denince akla gelen ilk gezilecek yer tabi ki Pamukkale travertenleri. Gerçekten de eşine benzerine zor rastlanır bir doğa harikası ve gördüğü ilgiyi fazlasıyla hakediyor. Sadece ülkemizden değil, dünyanın pek çok yerinden gelen gezginlerin her yıl ziyaret ettikleri bir doğa harikası.
Bir fay çöküntüsü olan Menderes Havzası’nda meydana gelen tektonik olayların sonucu olarak bölgede bol miktarda sıcak su kaynakları mevcut. Pamukkale travertenlerini oluşturan işte bu kaynaklardan çıkan ve içinde bol miktarda mineral bulunduran sıcak su. Uzaktan beyaz düz bir kütle halinde görünen travertenler hayal bile edemeyeceğimiz kadar uzun yıllar boyu akan bu suların içindeki mineralli maddelerin birikimi sonucu oluşmuş. İyice yaklaştığınız zaman o kocaman beyaz kütlenin üzerinde terasların ve havuzcukların olduğunu fark etmeniz hiç de zor olmuyor.
Kaynaklardan çıkan suyun içinde çözülmüş halde bulunan kalsiyumkarbonat, katılaşarak sudan ayrılıyor. Kireç ayrıldıkça suyun akmakta olduğu yataklar zaman içinde doluyor ve taşan su sarkıtlar oluşturarak akmaya devam ediyor. Bunun sonucu olarak da birbirinin üzerine binmiş halde bulunan bir sürü havuzcuklar ve kireç tepecikleri oluşuyor. Pamukkale travertenlerinin küçük havuzcuklarındaki turkuazımsı beyaz renkli su oldukça sıcak. Suya beyaz rengi veren şey ise dipte çökmüş halde bulunan kireç. Pamukkale’ye bıraktığınız herhangi bir nesneyi birkaç gün sonra geri almaya geldiğinizde kireçle kaplanmaya başladığını görmeniz ise çok kuvvetli bir olasılıktır.
Bahsettiğimiz bu havuzcukların içinde bulunan sıcak suyun içinde yüzebilir, havuzcukların dibindeki yumuşacık kireci maske olarak kullanabilirsiniz. Hatta buz gibi bir havada bu havuzcukların içindeki su ile kendinizi soğuktan bile koruyabilirsiniz. Zemin sert olduğu için üzerinden akan suya rağmen kaygan bir yüzey oluşturmuyor. bunun bir diğer sebebi de bembeyaz zeminin aslında dümdüz olmaması. Üzerine bastığınızda sizi rahatsız etmeyecek, ama kayıp düşmenizi de engelleyebilecek kadar pütürlü bir zemin.
Travertenleri ziyaret ettiğiniz zaman inebildiğiniz kadar aşağılara inmeniz çok çok daha göz kamaştırıcı bir manzara görmenizi sağlayacak. En tepeden gördüklerinizle yetinmeyin. Aşağılara doğru yürüyün mutlaka...
Pamukkale, Denizli şehir merkezinden sadece 20 km uzaklıkta. Şahsi aracınız yoksa merkezden kalkan Pamukkale dolmuşlarına binerek rahatça ulaşabilirsiniz.
Ziyaret saatleri ise sabah 8 akşamları ise yaz tarifesinde saat 9, kış tarifesinde saat 5.
2-Kaklık Mağarası:
Pamukkale travertenlerini bir de yerin altında görmek isterseniz gitmeniz gereken yer tam olarak burası. Mağaranın girişinde durup aşağı baktığınızda inanılmaz gizemli bir yere adım atacağınızı hissediyorsunuz.
Mağara içerisinde tıpkı Pamukkale’de olduğu gibi sarkıt, dikit ve üst üste binmiş kireç tepeleri var. Yine tıpkı Pamukkale’de olduğu gibi bol miktarda termal su bulunuyor. Bu termal su şelaler ile mağaraya akıyor. İçerisinde bol miktarda kükürt bulunduran su, bazı cilt hastalıklarına da iyi geliyor. Sadece kokusu biraz ağır ve rahatsız edici.
Mağaranın açıklığından içeri inanılmaz güzel bir gün ışığı sızıyor. Fotoğrafçılar için mutlaka görülmesi gereken bir yer. Bu termal kaynağı ziyaretçilerin kullanabilmesi için mağaranın dışında küçük bir yüzme havuzu da yapılmış.
Denizli-Ankara karayolu üzerinde bulunan Kaklık mağarasının etrafı mermer ocakları ile çevrili. Mağaraya ulaşmak için kullanacağınız yol epeyca tozlu olabilir. Honaz ilçesine bağlı Kaklık kasabasında bulunan mağara Denizli il merkezine 30 km uzaklıkta. Kaklık mağarası 08.00-20.00 saatleri arasında ziyarete açık. Giriş ücreti 3 TL.
3-Keloğlan Mağarası:
150 metre uzunluğundaki mağara, Dodurga Kasabasında, Karadağ yamaçlarında bulunuyor. Denizden yüksekliği ise 1200 metre. İçerisinde bol miktarda sarkıt ve dikitler bulunduran bir fosil mağara.
Denizli şehir merkezinden veya otogardan kalkan Dodurga dolmuşlarına binmeniz ve mağarada ineceğinizi söylemeniz yeterli. Ziyaret saatler 09.00-17.00 arası ve giriş ücreti 5 TL.
4-Ağlayan Kaya Şelalesi:
Yeşildere Şelalesi olarak da anılan şelale, ağlayan bir kayayı andırdığı için bu ismi almış. Yerden 30 metre yükseklikten aşağı akan muhteşem bir şelale kendisi. Şelalenin bulunduğu bölgede ‘Hocanın Yeri’ isimli bir tesis var. Bu tesiste alabalık yemeniz tavsiye ediliyor.
Çal ilçesine bağlı şelaleye ulaşım için otogardan Çal minibüslerini kullanabilirsiniz.
5-Güney Şelalesi:
Güney ilçesinin yaklaşık 4 km dışında bulunuyor. Tül perdeyi andıran değişik bir görüntüsü olan şelalenin kireçli suyu, şelale yatağında kalker basamaklar meydana getirmiş. Şelalenin akış seti içerisinde kireçli suyun oluşturduğu bir de mağara var. Hatta bu mağara içerisinde yüzülebilir, doğal bir göl bile var.
6-Honaz Dağı Milli Parkı:
Honaz, Serinhisar ve Pamukkale ilçeleri arasında kalan Honaz dağı ve çevresinden oluşan milli park. Ayrıca 2571 metrelik yüksekliği ile Ege bölgesinin en yüksek noktası. Bitki ve hayvan yaşamı için elverişli koşulları sebebiyle biyolojik çeşitlilik açısından oldukça zengin. Milli park içerisinde kamp ve doğa yürüyüşleri yapmak mümkün. Kamp yapmak niyetinde değilseniz günübirlik konaklama tesisleri de mevcut.
7-Denizli Kent Ormanı-Bağbaşı Yaylası-Şahin Tepesi:
Bağbaşı ilçesinde bulunan Denizli Kent ormanı özellikle kuş gözlemi yapmayı sevenler için oldukça ilgi çekisi olabilecek bir yer. Yaban hayatı için oldukça önemli çalışmaların yapıldığı kent ormanında geyik üretim sahası bulunuyor ve buradan doğaya salınan geyikler zaman zaman ziyaretçilere kendilerini gösteriyorlar. Buradan teleferik ile Bağbaşı yaylasına çıkabilirsiniz. Ayrıca Kent ormanı yakınlarındaki Şahin Tepesi, Denizli’yi ayağınızın altında hissedebileceğiniz en güzel nokta. Denizli manzarası eşliğinde yemek yiyebileceğiniz tesisler de mevcut. Biz Şahin Tepesi’nde güzel bir öğlen yemeği yemek için Şahin Tepesi Restoran'ı tercih ettik ve çok da keyif aldık.
8-Karahayıt Kaplıcaları/Kırmızı Su:
Denizli görüp görebileceğiniz en zengin termal kaynaklara sahip. Pamukkale'ye 5 km uzaklıktaki Karahayıt Kasabası'nda, aklınıza gelebilecek her türlü hastalığın şifasını bulabileceğiniz termal oteller mevcut. Karahayıt da ayrıca kırmızı renkli travertenler de bulunuyor. Pamukkale'deki beyaz travertenlerden farklı olarak bu travertenleri oluşturan su içerisinde bol miktarda demir barındırıyor. Bu yüzden halk tarafından bunlara ‘Kırmızı Su’ ismi verilmiş. Hem Denizli merkezden, hem de Pamukkale’den oldukça kolay bir şekilde ulaşabileceğiniz Karahayıt kasabasına, dolmuşlar ile kolaylıkla ulaşabilirsiniz.
Denizli, aynı zamanda mağara turizmi açısından oldukça önemli bir nokta. Yukarıda bazı belli başlı noktaları tanıtmaya çalıştıysam da Denizli’de bunlardan çok daha fazlası mevcut. Aşağıda isimlerini yazdığım mağaralar da ilginizi çekebilir. Bir göz atmakta fayda var.
*Çakırlar Köyü Mağarası
*Aslanini Mağarası
*Teresuyu Mağarası
*Akkale Mağarası
*Merdivenli Suyu Mağarası
*İncirpınar Mağarası
*Köy Çukuru Mağarası
*Öğle Kayası Mağarası
*Karabey İni Mağarası
*Çakıroluk Mağarası
*Eski Kale Mağaraları
*Kapuz Mağarası
Ayrıca...
-Denizli’de yamaç paraşütü son zamanlarda gelişmeye ve popülerleşmeye başlamış durumda. Honaz ve Çökelez dağı etekleri, Çameli-Yaylacık dağı ve Pamukkale travertenlerini kuşbakışı görebilmek için Dinamit Tepesi yamaç paraşütü yapabileceğiniz en güzel noktalar.
DENİZLİ’DE TARİH GEZİSİ İSTEYENLER İÇİN GEZİLECEK YERLER
Denizli’de tarih gezisi deyince akla hemen Antik Kentler Üçlemesi gelir. Fakat doğal kaynakları sadece travertenler ve mağaralar ile bitmediği gibi tarihi zenginliği de sadece bu antik kentler ile bitmiyor. Ama biz yine de bu üçlü ile başlayalım. Bu antik kentlerden Hierapolis ve Laodikeia ile ilgili daha detaylı bilgileri ayrıca paylaşacağım :)
1-Hierapolis Antik Kenti:
Kelime anlamı ‘Kutsal Şehir’ olan Hierapolis’i diğer tüm antik kentlerden ayıran özelliği çağlar boyu birikerek oluşmuş kalker katmanının üzerine kurulmuş olması. UNESCO Dünya Mirası Listesi'nde yer alan Hierapolis Antik kenti her yıl binlerce ziyaretçiye ev sahipliği yapmaktadır. Antik kentleri bu yazıya sığdıramadığım için hepinizden özür diliyor ve bir sonraki yazımı okuduktan sonra bana hak vereceğinizi düşünüyorum :)
Ziyaret saatleri sabah 08.00’de başlayıp yaz aylarında akşam 21.00, kış aylarında ise 17.00’da sona erer. Giriş ücreti 35 TL olan Hierapolis’in içerisinde bulunan Arkeoloji müzesine ekstra 5 TL ödeyerek gezebilirsiniz. Müzekartınız var ise Antik Kent’e girişte hiçbir ücret ödemeyeceğinizi hatırlatayım. Şehir merkezinden geçen Pamukkale dolmuşları ile Hierapolis’e çok rahat ulaşabilirsiniz.
2-Antik Havuz:
Dünya üzerinde bulunan en ilginç havuzların listesi çıksa kesinlikle listede yer almayı hak eden bir havuz olsa da ne yazık ki yürütülen uygulamalar sebebiyle beni bir hayli hayal kırıklığına uğrattı. Bir deprem sonucu meydana gelmiş olan, içerisinde tarihi kalıntılar bulunan termal bu termal havuz, bir an önce içine balıklama dalma isteği uyandırıyor.
‘E madem bu kadar güzel sen neden yüzmedin bacım’ derseniz cevabı basit. Ne yazık ki az evvel bahsettiğim uygulamalar beni ciddi anlamda hayal kırıklığına uğrattı. Antik havuzda 2 saat yüzebilmek için 35 (otuz beş) TL, eşyalarınızı bırakabileceğiniz bir kilitli dolap kiralayabilmek için 10 TL, üzerinizi değiştirmek üzere soyunma kabinini kullanabilmek için ise 5 TL ödemeniz gerekiyor. Başka diyecek bir şeyim yok... Bütün bunları gördükten sonra deli gibi hevesli olduğumuz halde yüzmekten vazgeçtik. Onun yerine yağan yağmurun altında Hierapolis’in kalanını gezmeye devam ederek antik bir şekilde ıslanmaya karar verdik.
3-Laodikeia Antik Kenti:
Kazı çalışmaları hala devam etmekte olan Laodikeia Antik kenti, çok yakın denilebilecek bir tarihte bulunmuş. Antik kent görevlilerinden birinden öğrendiğimize göre ise kazı çalışmaları bu hızla devam ederse hesaplamalara göre kentin tamamını yerin altından çıkarabilmek için 600 yıl gerekiyor. Yani şuanda çıkarılmış olan kısmı aslında bir hiç. Ne yazık ki Hierapolis gibi Laodikeia’da depremlerden epeyce zarar görmüş.
İncil’de adı geçen ve Hristiyanların ‘Hacı’ olabilmek için ziyaret etmesi gereken 7 kiliseden biri Laodikeia’da. Denizli horozunun meşhur olmasının sebebi de bu kent. Zira tarihte bilinen ilk horoz dövüşü bu kentte yapılmış.
Kenti, neredeyse bizden başka kimse yokken görebilme imkanımız olduğu için şanslıydık. Zira burada geçirdiğimiz süre boyunca bize ‘Hayalet Şehir’ hissi veren kentte bir zamanlar insanların nasıl hayatları olduğu ile ilgili düşünebilecek kadar haşır neşir olabildik kentin kalıntıları ile. Şimdi ise şehrin kalıntıları üzerinde yabani otlar ve hayatımda gördüğüm en büyük kertenkeleler yaşıyor. Ve o kadar kalabalık bir kertenkele nüfusu var ki biz buraya ‘Kertenkent’ ismini verdik :) Hierapolis gibi bu kent ile ilgili daha detaylı bilgiyi de daha sonra paylaşacağım.
Laodikeia’ya şehir içinden kalkan minibüsler ile gidebileceğiniz gibi bir de 16 hat numaralı belediye otobüsleri ile de ulaşım sağlayabilirsiniz.
4-Tripolis Antik Kenti:
Buldan ilçesine bağlı Yenicekent Kasabası ve Menderes Nehri arasına kurulmuş olan bir antik kent burası. Diğer antik kentler kadar gösterişli olmadığı için haliyle ismi de pek duyulmuş değil. Hierapolis ve Laodikeia gibi depremlerden fazlasıyla etkilenmiş. Otogardan Yenicekent dolmuşlarına binerek Tripolis’e ulaşım sağlayabilirsiniz.
5-Babadağlılar İşhanı:
Denizli’nin tam olarak merkezinde bulunan işhanı, alışveriş yapmak niyetinde değilseniz tek başına pek ilginizi çekmeyecektir. 1976’dan beri Denizli halkı için oldukça büyük önemi olan bu işhanı, Denizli’nin meşhur havlularını ve ev tekstili ürünlerini bulabileceğiniz en iyi adres.
6-Tarihi Kaleiçi Çarşısı:
Denizli’nin Anadolu Selçuklular döneminde ilk yerleşim yeri olan Kaleiçi, bugün şehrin en önemli turistik ve tarihi noktalarından biri. Kuyumculuk, bakırcılık, demircilik gibi geleneksel el sanatlarından örnekler bulabileceğiniz güzel bir çarşı. Şehir merkezinde bulunan çarşıya ulaşım için hem otobüs hem de tren garından kalkan minibüsler ve otobüsler ile ulaşım sağlanabiliyor.
7-Denizli Bez Bebek Evi Müzesi:
Denizli’nin tarihi değerlerinden biri olan Balcı Evi Konağı, yakın zamanda feci bir yangın geçirmiş. Denizli Belediyesi ise konağa sahip çıkmış ve restore edip Bez Bebek Müzesi'ne dönüştürmüş. Türkiye’de başka örneği bulunmayan bu müzede 500’den fazla el yapımı folklorik bez bebek sergileniyor ve çocuklar için kukla gösterileri yapılıyor. Bildiğim kadarıyla giriş ücreti olmayan müze 15 Mayıs Mahallesinde bulunan Merkez Bankası binasının karşısında bulunuyor. Çok istediğim halde görme imkanım olamadı ne yazık ki ama vaktiniz olursa siz mutlaka uğramalısınız.
8-Denizli Atatürk ve Etnografya Müzesi:
Babadağlılar İşhanı’nın hemen karşısında bulunan müze, Cumhuriyetin ilk yıllarında parti binası olarak kullanılmış. Ayrıca ulu önderimiz Mustafa Kemal Atatürk, 4 Şubat 1931 tarihinde Denizli’ye yaptığı ziyaretinde bu evde konaklamış. Alt katında etnografik eserler sergilenen müzenin üst katında Atamıza ait eserler sergileniyor. Giriş ücreti olmayan bu müzeyi Babadağlılar İşhanı’na uğramadan önce ziyaret edebilirsiniz. Yaz tarifesi sabah 9-akşam 7, kış tarifesi ise sabah 8-akşam 5 şeklinde.
DENİZLİ İÇİN ROTA ÖNERİLERİ
Daha önceden de belirttiğim gibi biz gezimizi Denizli-Salda Gölü olarak planladığımız için sizinle paylaşacağım ilk rotada Burdur da mevcut. Salda Gölü ile ilgili detaylı bilgi için Salda Gölü hakkındaki yazımı inceleyebilirsiniz.
Denizli’de ilk gün rotamız
1-Şahin Tepesi
2- Salda Gölü
3-Kaklık Mağarası
4-Babadağlılar İş Hanı
https://goo.gl/maps/EraQtWwqgHq
Denizli’de ikinci gün rotamız
1- Laodikeia Antik Kenti
2-Hierapolis-Antik Havuz ve Pamukkale travertenleri
3-Karahayıt/Kırmızı Su4-Ağlayan Kaya Şelalesi
https://goo.gl/maps/AnDb3qhZiTx
Bizden küçük Denizli notları bu şekilde... Umuyorum ki işinize yarar.
Denizli'nin İki Önemli Antik Kenti
Hierapolis ve Laodikeia. Denizli’de bulunan ve sayısını net olarak bilmediğim antik kentlerden yalnızca ikisi ve belki de en önemlileri. "Ben tarihi çok seviyorum bacım, bırak yediğini içtiğini de bana antik kent anlat hele sen," diyenler için gelsin o zaman. Denizli’nin her yerinden antik kalıntılar çıkıyor. Bazılarının kazıları da hâlâ devam ediyor. İşte bu kadar zengin bir geçmişi olan bir memleket Denizli…
"Denizli’de görmeden dönme’ listelerinin başında çoğunlukla Pamukkale Travertenleri gelir. Pamukkale Travertenleri’ne kadar gidip de Hierapolis'i görmeden dönmek de olmaz. Laodikeia ise Pamukkale Travertenleri‘ne şehir merkezinden gidiyorsanız yolunuzun üstünde kalıyor.
Hierapolis’i diğer kentlerden ayıran özelliği toprağın üzerine değil, Pamukkale gibi doğal bir oluşumun üzerine kurulmuş olması. Pek çok tapınak barındırmasından dolayı kutsal şehir olarak anılmış zamanında. Helenistik Krallar Dönemi'nde kurulan şehirlere, anılarını canlı tutmak amacıyla aile fertlerinden birinin ismi verilirmiş. Hierapolis ismi de, Bergama Kralları'nın atası Telephorus’un karısı Hiera’dan geliyor.
Kuruluşu hakkında kesin bir bilgi bulunmamakla birlikte, Bergamalılar tarafından kurulduğu düşünülüyor. M.Ö. 2. yüzyılın ilk çeyreğinde kurulduğu kabul edilmekte. Yazılı tarihi Roma Dönemi'nde başlıyor ve Bergama Krallığı'nın Roma idaresine geçmesiyle birlikte Hierapolis de Roma hakimiyeti altına geçmiş oluyor.
Yazılı kaynaklarının çoğunda depremlerden bahsedilir. Bu depremlerin en kötüsü İmparator Neron zamanında olmuş ve şehir bu depremden sonra yeniden inşa edilmiş.
Günümüzde görülebilen tüm kalıntıları Roma Dönemi’ne ait. Helenistik Dönem'den geriye neredeyse hiçbir şey kalmamış. An itibarıyla ören yerinde ziyaret edilebilecek olan kalıntılar surların kalıntıları, Apollon Tapınağı'nın temelleri, anıtsal çeşme, kiliseler, Nekropol, tiyatro ve sütunlu ana caddedir. Doğu-batı doğrultusunda uzanan ana caddenin bir ucu şehrin kuzey kapısına, diğeri ise güney kapısına ulaşıyor.
Pamukkale'nin antik çağlardan beri bir şifa kaynağı olarak görüldüğünün ispatı da yine Hierapolis. Hierapolis kurulmadan önceki dönemlerde bile insanlar buraya gelip şifa aramış, aradığını bulamayıp evine geri dönemeyenler ise buraya gömülmüşler. Şehrin en çok dikkat çeken ve ziyaretçi toplayan kısmı olan antik tiyatrosu yine Roma Dönemi eseri. Tahminen 10.000 kişi kapasitesi olduğu düşünülen tiyatro, günümüze kadar oldukça iyi bir şekilde korunmuş durumda. Özellikle de mermer kabartma süslemeleri ve oldukça fazla ince işçiliğe sahip heykelleri ile sahne binası en büyük ilgiyi topluyor.
Laodikeia ise beni daha çok cezbetti. Her iki şehir de antik dönemlerden bu zamana kadar bütün heybetiyle gelmiş olsa da, Laodikeia’da hâlâ yaşayan bir şeyler olduğunu hissettim. Çok da uzak olmayan bir tarihte ortaya çıkarılmış olan antik kentin kazısının tamamlanması, bugünkü hızla ilerlenecek olursa, bilgisayarla yapılan hesaplara göre 600 yıl sürecekmiş.
Hristiyanlık'ta hacı olabilmek için ziyaret edilmesi gereken 7 kiliseden biri Laodikeia’da. Bu sebepten dolayı Hristiyanlar için oldukça büyük önemi var bu kentin.
Tıpkı Hierapolis gibi Laodikeia da Bergamalılar'ın ardından Romalılar'ın eline geçmiş ve depremlerden muzdarip olmuş. Neredeyse tamamen yerle bir olan Laodikeia çok uzun yıllar boyunca yıkıntı hâlinde kalmış, daha sonra tıpkı Hierapolis gibi yeniden inşa edilmiş.
Bu yeniden inşa edilişten sonra oldukça önemli bir ticaret merkezi hâline gelen Laodikeia, özellikle dokumacılık ve hayvancılık faaliyetleri ile giderek zenginleşmiş. Ayrıca antik çağlardan günümüze kadar gelen tekstil faaliyetlerinin temeli de yine bu kentte atılmış. Hristiyanlığın ilk 7 kilisesinden birinin burada olması da Laodikeia kentini oldukça önemli hâle getirmiş. Fakat 5. yüzyılda geçirdiği şiddetli bir depremle yeniden yerle bir olan şehir, bir daha eskisi gibi toparlanamamış ve giderek önemini yitirmiş.
Şehirde zamanında kaç kişinin yaşadığını tahmin etmenizi sağlayan en önemli veri ise iki adet, hatırı sayılır büyüklükteki tiyatro.
Denizli’nin horozunu meşhur eden yer de yine Laodikeia. Antik kentte bulunan görevlilerden öğrendiğimize göre ilk horoz dövüşleri bu kentte yapılmış. Denizli horozları işte bu yüzden meşhur...
Denizli’ye yolunuz düşerse, bu iki antik kente mutlaka uğramanızı tavsiye ederim.
Sevgi ve saygıyla kalın.