Lykos'tan Doğan Uygarlık Işığı Laodikeia (Denizli)

Lykos (Çürüksu) Ovası Anadolu Uygarlıkları’nın en zengin kalıntılarını bağrında yaşatması yönüyle farklı bir konuma sahiptir. Bu küçük verimli ovada; Hierapolis, Laodikeia ve Kolossai dışında onlarca kent ve höyük yer almaktadır. Ama bu 3 kentin bölgede popülaritesi ve özellikle Hristiyanlık bölgeye geldikten sonra çok farklı bir önem kazanmıştır.

Denizli’nin gözbebeği olan ovaya adını veren, Lykos (Çürüksu) Nehri; Honaz (Kadmos) Dağı eteklerinden doğarak, kentin doğusundan kuzey ve kuzeybatısına doğru uzanır ve ova ortasında yer alan göle karıştıktan sonra, Sarayköy yakınında Büyük Menderes Nehri ile birleşir. Lykos Nehri’nin dışında Laodikeia’nın iki yanında daha küçük kollar olan nehirlerde yer alır. Lykos Vadisi iklim olarak Akdeniz ile karasal iklimin geçiş noktasındadır. Bu nedenle ovada pamuk, buğday, mısır, kiraz, üzüm gibi tarım ürünleri yetiştirilmektedir.

Lykos Vadisi’nin bulunduğu Menderes rotası antik dünyanın en önemli geçiş ve ticaret güzergâhlarından biridir. Lykos ise bu önemli rotanın bağlantı merkezinde bulunur. Ovanın tam ortasında yer alan Laodikeia ise batı, doğu ve güneyle bağlantıları sağlayan ana yolların kavşak noktasına kurulmuştur.

Doğu Portiği


Denizli horozunun geçmişten günümüze gelen ünü kazı çalışmalarında açığa çıkarıldı ve 1600 yıllık gladyatör horozlar ziyaretçiler için sergileniyor

Lykos Vadisi’nde yerleşim prehistorik dönemden itibaren aralıksız olarak devam etmiştir. Vadi sırasıyla Helenistik Krallıklar Döneminde Seleukosluların hâkimiyetine geçmiş, daha sonra Roma İmparatorluğu ve Bizans İmparatorluğu hâkimiyeti ile birlikte Hristiyanlıkla tanışmaya başlamıştır.


Tapınak A

Vadi kentlerinde Yahudi topluluğunun varlığı yazılı kaynaklardan ve yapılan arkeolojik kazılar ile biliniyordu. Aziz Paulus’un Kolossai’li meslektaşı Aziz Epaphras’a yolladığı mektuplar Laodikeia, Kolossai ve Hierapolis halkına okunmuştur. Böylece Lykos Vadisi’nde Hristiyanlığın yayılması, M.S. 40-50 yıllarından itibaren başlar.


Kentin ana caddesinde yer alan dükkanların önünde açığa çıkarılmış bir oyun  ve tabure olarak kullanılmış sütun başlıkları. Günümüzde sürdürülen tavla kültürünün ilk aşamaları


Kendine özgü kertenkeleleriyle biyolojik çeşitlilik yönünden de çok zengin Laodikeia Antik Kenti mutlaka görülmesi gereken değerlerimizden

Kentler içinde ise İncil’de adı geçen Laodikei’nın ayrı bir önemi her zaman olmuştur. Laodikeia, günümüz Denizli’sinin 6 km kuzeyinde ve Hierapolis’in 11 km güneyindedir. Kentin geçmişi 5 bin yıl önceye uzansa da kent modern anlamda M.Ö. 3. yüzyılda kuruluyor. Kentin kuruluşu ile ilgili farklı söylemler anlatılsa da genel olarak kabul görmüş kanı Kral II. Antiochos tarafından karısı Laodikei adına kurulduğudur.


Gladyatör horozların sergileniş şekli oldukça modern ve ziyaretçilerin daha rahat görebilmesi için ayna ile sergileme yapılıyor


Mimari elemanların üzerindeki ince işçilik kentin ne kadar parlak bir dönem geçirdiğinin kanıtı gibi

Bölgedeki diğer kentler gibi pek çok depremlerle tahrip olan, yeniden ayağa kaldırılan, yeniden yıkılan kent en parlak dönemini M.S. 1. ve 3. yüzyıllar arasında yaşamıştır. Ticaret yollarının kavşak noktasında yer alan Laodikeia özellikle “tekstil zengini” bir kent olarak tanınmaktadır.


Büyük Tiyatro

Laodikeia Antik Kenti'nden Pamukkale manzarası görülmeye değer. Kazı ekibi tapınağı restore ettikten sonra modern bir çatı ile korumaya almış ve bu muhteşem manzarayı seyredebilmemiz için seyir terası oluşturmuşlar.


Seyir Terası

Depremler ve savaşlarla yıkılan Helenistik Kent, Bizans Dönemi’nde yeniden ayağa kaldırılıyor. Suriye Caddesi’nin kanalizasyon sisteminde kapak taşı olarak kullanılmış işlemeli bir mimari blok aşağıda...


Suriye Caddesi'nde bulunan ve Bizans Dönemi'nde kanalizasyon kapağı olarak kullanılmış Yaban Domuzu işlemeli mimari blok

Kente girişte sizi Doğu Bizans Kapısı karşılıyor ve hemen arkasından uzayıp giden Suriye Caddesi. Bu cadde toplam 900 metre zunluğunda fakat 400 metrelik kısmının kazısı yapılmış ve ayağa kaldırılmış. Caddenin ortasında kanalizasyon sistemi, iki yanında bir ya da iki basamaklı yükseltilen portikler ve gerisindeki dükkân sıraları yer alır.

Erken Bizans döneminde yeniden ayağa kaldırılan cadde iki sütun bir ayak sistemine göre yapılmıştır. Cadde tabanlarında devşirme mermer mimari bloklar ile kanalizasyon kapağı olarak heykeller kullanılmıştır.


Kentin giriş kapısından Suriye Caddesi'nin görünümü

Laodikeia Antik Kenti 2003 yılında kazılmaya başlanmış ve şuan görülen tüm eserler toprak altındaymış. 11 yılda inanılmaz bir yol kat edilmiş ve kent yeni bir Efes olma yolunda hızla ilerliyor. Laodikeia’da kazılar 12 ay aralıksız devam ediyor. Bu özelliğiyle Türkiye’de bir ilki başarmış kazı ekibinin oldukça tecrübelendiği kentin içine doğru atılan ilk adımla anlaşılıyor. Kenti gezerken bir yandan da arkeologların çalışmalarını ve yapılan restorasyonları izleyebilirsiniz. Depremlerle defalarca yıkılan bu muhteşem kent, tüm bu özverili çalışmalarla antik dönemdeki heybetli görünümünü yeniden kazanıyor. Kısa bir süre önce İncil’de sözü geçen Anadolu kiliselerinden biri Laodikeia’da bulundu. Ziyaretçilerin bu heybetli kutsal yapıya girmelerine şu an için izin verilmiyor çünkü hem restorasyon çalışmaları devam ediyor hem de doğa şartlarından korumak için son teknolojiyle yeni bir çatı örtüsü inşa ediliyor. Fakat kazı başkanı Prof. Dr. Celal Şimşek üniversiteden hocam olduğu için gezebiliyorum. Size şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki önümüzdeki yıllarda Laodikeia kentinin adını çok fazla duyacaksınız çünkü iç süslemelerdeki detaylar ve mozaik kaplamaların bu kadar güzel göründüğü bir kente rastlamadım.

Laodikeia, daire biçimli surlarla çevrili biri kuzey, diğeri kuzeydoğuda iki tiyatro kalıntısı mevcut. Şu an için bu bölgelerde kapsamlı bir çalışma yapılmamış ama eminim ki ilerleyen çalışmalarda Pamukkale manzaralı büyük tiyatro yapısı onarılarak eşsiz bir manzara eşliğinde ziyaretçilere sunulacaktır. Kentin içinde 2 tiyatro bulunması onu yine eşsiz kılan özelliklerinden. Laodikeia öyle bir kent ki Anadolu’nun en büyük stadyum yapısına sahip ve aynı zamanda içinde 4 hamam bulunduran da tek kent.

*Prof. Dr. Celal Şimşek’in makaleleri kaynak olarak alınmıştır.

Tolga CandurNereye Dergisi G. Yayın Yönetmeni