Zeytinlikler içindeki güzel Nysa ve yakın coğrafyası için antik yazarlar tarihe bunları not düşmüşler. “Ege kıyısında kışlar Yunanistan’da olduğundan ılık yazları meltem orada olduğundan süreklidir, toprak daha verimlidir. Ortalama 45-50 santim yağışla ürün alınır. Meyve boldur, özellikle incir için buradakinden uygun hava olmadığı söylenir. Zeytinlikler, bağlar ülkesidir; hızla akan nehirlerin yukarısındaki tepelerin yamaçları ormanlarla kaplıdır.”
Nysa Antik Kenti, Aydın’a bağlı Sultanhisar ilçesinde yer alıyor. Sultanhisar’ın kuzeyinde Mesogis (Cevizli) Dağı eteklerinde zeytin bahçeleri ve doğal güzelliklerle dolu yamaçlarda yüksekçe bir konuma kurulmuş kente ulaşım şahsi bir araca sahipseniz 21. yüzyılda oldukça kolay. Ama biz yine biliyoruz ki antik dönemde burası yoğun olarak kullanılan bir anayol, Anadolu’nun iç bölgelerinden gelerek Nysa’dan geçmekte. Buradan da Karia (Muğla ve çevresi) ve İonia (İzmir, Aydın ve çevresi) bölgelerinin diğer kentlerine ulaşmaktadır. Dolayısıyla kent günümüzde olduğu gibi antik dönemde de önemli ulaşım ve ticaret yolları üzerinde yer almaktaydı.
Kentin topografyasının zorluğu ve yapılarının bu coğrafyaya uyumlu inşa edilmesi. Roma Dönemi’nin mimari ve mühendislik alanında ne kadar geliştiğini çarpıcı bir şekilde bize yansıtır. Nysa’yı dolaşırken elinize kentin yetiştirmiş olduğu ünlü antik yazar Strabon’un kitabını almanızda fayda var. Çünkü bize kent hakkında en detaylı bilgiyi Strabon veriyor. “Nysa, Mesogis Dağı’nın yanındadır, büyük bir kısmıyla dağın meyillerine yayılmıştır ve çifte kenttir. Sel akıntısından meydana gelmiş bir boğazla ikiye ayrılmıştır ve bir yerdeki köprü iki kenti birleştirir. Kentin bir tarafında, sel sularının akması için yer altından gizli bir kanalı olan, bir amfi tiyatroyla süslenmiştir. Tiyatronun yanında iki tepe vardır. Birinin eteğinde gençler gymnasion (eğitim alanı)’u diğerinkinde ise pazar yeri ve daha büyükler için gymnasion bulunur. Ova, Tralleis (Aydın)’te olduğu gibi güneye doğru uzanır.”
Hemen girişte sizi kenti süsleyen tiyatrosu karşılıyor. Oldukça iyi korunmuş olan tiyatro yaklaşık 10 bin kişilik. Tiyatrosunun kapasitesine bakarak basit bir hesap yapacak olursak kentinin nüfusunun da en kalabalık döneminde 60-70 bin kişiye ulaştığını söyleyebiliriz. Tiyatronun akustiği ve sağlamlığı beni kendine hayran bıraktı. Anadolu’da eşine az rastlanır bir yapı ve manzarası da tüm ovaya hâkim. Tiyatronun sahnesinde yer alan süslemeler ve kabartmalar kazı çalışmalarında açığa çıkarılmış. Kırık parçaları onarılan süslemelerin çoğunu yeni yapılan Aydın Müzesi’nde görebilirsiniz sadece küçük bir kısmı tiyatronun sahne kısmında demir parmaklıklar arkasında sergileniyor.
Tiyatroya giriş kapısı
Tiyatronun sahnesinde yer alan süslemeler
Tiyatronun en üst basamağına kadar çıktığınızda kenti daha rahat kavrayabileceğiniz bir gerçek. Tam karşınızda şimdilerde bir yarık gibi duran fakat geçmişte son derece heybetli bir Stadion bulunuyor. Aşağıya inip yakından baktığınızda topografyaya uygun olarak inşa edilmiş olması nedeniyle vadinin iki yakasında kısmen korunmuş ve yapının kuzeybatı köşesinde oturma sıralarını görebilirsiniz. Geçen yıllar süresince toprak kaymasıyla birlikte oturma sıraları kaybolup gitmiş. Çok az bir kısmı görünebiliyor.
Tiyatronun üstten görünümü
Stadion Yapısı
Nysa kenti “Hippodamik” yani ızgara planlı olma özelliğiyle ön plana çıkıyor. Birbirine paralel ve birbirini dik kesen cadde-sokak sistemi kentin gezi güzergâhında hemen gözümüze çarpıyor. Bu planlı ve her yapının işlevine göre özenle seçilen konumları umuyorum ki günümüz Türkiye’sine örnek olur ya da başka bir bakış açısıyla bakarsak bizi kıskandırmalı.
Kentin bu güzel sokaklarında yürürken diğer durağımız meşhur kütüphanesi. Neden meşhur diye soracak olursanız Efes Celcus Kütüphanesi’nden sonra Anadolu’nun en iyi korunmuş kütüphanesi ile karşı karşıyayız. Çok fazla tahribat görürken çok az tamirat görmüş. Bunun sonucuna M.S. 130 yıllarına ait kütüphaneden pek de cezp edici bir görünüm günümüze ulaşmamış.
Kütüphane
Günümüz gezi yolu güzergâhı çok güzel planlanmış olsa da kenti tam ortasından bölen asfalttan bir köy yolu tüm silueti bozuyor. Antik yol güzergâhından çıkıp yaşlılar meclisine (gerantikon) ulaşmak ve sütunlu caddesini gezmek için bu yolda adımlamanız gerekiyor.
Yaşlılar Meclisi
Sütunlu Cadde
Nysa Antik Kenti’nde solunacak tarih ve yapılacak çok iş var. Her yanı zeytin ağaçlarıyla kaplı bu zorlu antik kenti ümidin ve barışın gölgesinde gezdiğinizi unutmamalısınız ve belki de birinin dibinde dinlenirken şu hikâyeyi okumalısınız: “Eski Ahit'te yer alan efsanelerden biri, Hazret-i Nuh ve tufandan bahseder. Yarattığı Âdemoğlunun yeryüzüne kötülük tohumları saçtığını gören Tanrı, onu bir tufanla cezalandırmaya karar verir ve Hazret-i Nuh'a bir gemi yapmasını, bu gemiye her temiz hayvandan erkek ve dişi yedişer, her temiz olmayan hayvandan erkek ve dişi ikişer ve kuşlardan da erkek ve dişi yedişer tane almasını söyler. Ardından büyük tufan başlar, Hazret-i Nuh ve gemisindeki canlılar hariç, yeryüzü üzerinde yaşayan her şey silinir. Tufan durulduğu zaman Hazret-i Nuh, suların çekilip çekilmediğini anlamak için geminin penceresinden bir güvercin salar. Sular çekilmediği için güvercin gemiye döner. Hz. Nuh, 7 gün sonra güvercini tekrar salar. Güvercin bu sefer, ağzında yeni koparılmış zeytin yaprağıyla gelir. O zaman Nuh, suların yeryüzünden çekildiğini anlar. Ağzında zeytin yaprağı tutan güvercin, o günden bu güne, ümidin ve barışın simgesi olur. Tufanın yok edici gücüne karşı direnen zeytin ağacı ise ölümsüzlüğün.”
Zeytinlikler ve altında yatan geçmiş
Zeytinliklerin arasında kazı çalışması
“Akarsu çağıltılarıyla dolu, güleç bir ülke; bitek vadileri, dağlarını örten yüzyıllık ormanları, kıyıları olan bir ülke… Bu ülke bir zamanlar Yunanlıların oldu, burada kentler kurdular, tepelerini tapınaklarla taçlandırdılar, tez canlı micazlarıyla durmaksızın kentin havasına canlılık kazandırdılar.”
“Bildiğimiz hiçbir ülkeye gökyüzü, mevsimler böylesine lütufkâr olmamıştır.” HERODOTOS
Tolga CandurNereye Dergisi G. Yayın Yönetmeni