Aydın Eski Doğanbey Köyü Gezisi

Yemyeşil bir dağın yamaçlarından ayrılık öyküsü yaşayan, hasret türküleri okuyan mübadele mağdurları sessizce yol almış yıllar önce. İşte biz bir zamanlar bomboş kalan; SökeAydın'a bağlı bu köydeyiz. Köye girer girmez “acaba zaman mı durdu?” dedirtecek bir sessizlik, sakinlik, bir de ruhunuza kadar işleyen huzur var etrafta.

Hatta “terk edilmiş bir köy mü acaba” diye düşündürüyor insana. Evet, burası eski bir Rum Köyü. Geçmişi MÖ 7. yüzyıla uzanan köyde artık terk edilmişliğin hüznü yerine, huzurlu ve mutlu yaşayan insanların gülümsemesi var.

Köyün hemen girişinde asfalt yol bitiyor ve taş döşeli sokaklar başlıyor.

Arabamızı hemen girişte park edip ileride köy manzarasına hâkim şirin kafeteryanın sahiplerinden biraz bilgi aldıktan sonra yeşilliklerin arasından bize göz kırpan şirin köye doğru yürümeye başlıyoruz.

Bir dere üzerinden, küçük tahta bir köprüden geçiyor ve yine taş döşeli sokaklara ulaşıyoruz. Evler çoğunlukla restore edilmiş.

Yıkık dökük olan birkaç tane evin içini görebiliyoruz.

Şömine üzerindeki bacanın hava deliklerinden evin ısıtma sisteminin o devirlerde ne kadar akıllıca kullanıldığı görülüyor.

Asırlık ağaçlarla yemyeşil görünen sokaklarda cumbalı, renkli ahşap panjurlu, ahşap balkonlu evlerin arasından yürürken fotoğraf çekmeye doyamıyorum. Taş bahçe duvarları ve kimi ahşap, kimi ferforje kapıların ardında çiçekler ve meyve ağaçları ile keyifli mi keyifli. Sokaklar tertemiz, evlerin cepheleri pırıl pırıl boyalı. Burada sivrisinek değil, sinek bile olmaz diyor Erol Bey, sonra ekliyor “çünkü hep tatlı bir esinti vardır bizim buralarda”.

İleride bir gelinle damat fotoğraf çektiriyorlar, çok şekerler. Biz durur muyuz hemen izin isteyip fotoğraflıyoruz biz de mutlu gençleri. Köyün yerlisi bu gençler artık şehirde yaşıyorlarmış.

Çoğunluğu restore edilmiş, Rum ve Türk mimarisinin eşsiz örneklerini sunan taş evlerin yeni sahipleri artık huzur arayan sanatçılar, yazarlar, emekli olmuş profesörler. Evlerden biri de müze.

Dünya tatlısı, sevimli ve asil bir bayan olan koleksiyoner sevgili Emel Aksoy hanımefendinin müzesi. Kendisi Osmanlı döneminde Padişah sadrazamından Şakir Paşa’nın torunu.

Köyün adı duyulmuş, epey ziyaretçisi de varmış ama belki gelenlerin birçoğu Emel Hanım’ı ve müzesini bilmiyor. Bir profesör olan eşi Erol Bey ile 6 sene önce yerleşmişler köye. Eşi kitap yazarken Emel Hanım da tarih meraklılarına hitap edecek “Geçmişten geleceğe, koleksiyondan müzeye” mottosuyla bir müze açmış. Ülke değerleri kaybolmasın, Anadolu gelenekleri ve giysileri yok olmasın diye açmış bu müzeyi. Müthiş bir koleksiyonu var, 150'ye yakın eski kaftan, başlıklar ve anneannesinin gelinliği de burada bulunuyor.

Osmanlı’dan ve dünyanın çeşitli yörelerinden kıyafetlerin hepsi birbirinden şık, hikâyeleri ise müthiş. Dinlemeye doyamazsınız.

Doğanbey’de güzel bir müze oluşturan Emel Hanım’ın kaftanlarının renkleri, dokuları kadar kendisinin de duyguları ve renkleri hiç yok olmasın dileklerimizle, bizlere zaman ayırıp bilgiler aktardığı için teşekkür ederek veda ediyoruz. Kendisini bizlere tanıştıran Bodrum’un Sanat ve Kültür Köyü Dibeklihan’ın sahibi Cenap Bey’e teşekkürler. Kendisinin yaz aylarında Bodrum’da muhtemelen bir sergisi olacak. 
Son söz olarak, “Bir şehirde sürdürülebilir, sakin bir hayatı hedefleyen, kriterleri çevre, altyapı, kentsel yaşam, turizm politikaları gibi farklı alanların yanı sıra yerel el sanatlarının korunması sanat, misafirperverlik, sosyal uyum olan “Citta Slow” yani Yavaş Şehir olması gereken müthiş bir köy diye düşünüyor ve neden aday olmadığını merak ediyorum.
 
Yolunuzu bu yöreye düşürün ve mutlaka bu köyü gezin, bir acı kahvelerini için, bir tatlı huzur alın. Elbette sessizliğini, huzurunu bozmayalım ve “bu evin fotoğraflarını çekmeyin” gibi tabelalara da saygı göstermeyi unutmayalım.

Biz Priene Antik Kenti'ne doğru yolumuza devam ediyoruz.

nevinsalman

Yazar Hakkında

nevinsalman

Ankara da doğdum, TED Ankara Koleji ve Gazi Üniversitesi Mimarlık fakültesi mezunuyum. 6 sene Londra'da yaşadım, sonraki yıllarda İstanbul'a yerleştim ve serbest çalıştım.