Arpaz Konağı ve Kulesi – Aydın'da Yok Olmakta Bir Değer

Dostlarla yine düştük yollara... Güney Ege’de yine tarih içinde dolaşmaya çıktık. Hedefimizde tarihî yerler, ilginç rotalar ve güzel illerimiz var. Aydın - Ulubey Kanyonu ve Cam Teras, Denizli ve yakınlarındaki Laodikya, Pamukkale ve Tripolis Antik Kentleri, Kula ve Kuladokya.

Ancak ben yazmaya gezimizin son durağından, pek fazla bilinmeyen ama benim aklımdan hiç çıkmayan ve ne yazık ki yok olmak üzere olan müthiş bir eserle başlamak istedim. Nazilli Bozdoğan arasında Esenköy’de bir şaheser, Arpaz Beylerinden Hacı Hasan Bey’e ait Arpaz Konağı.

Şaheser dedim ama harap vaziyette, yıkıldı yıkılacak bir şaheser. Yine de tüm şartlara, bakımsızlık ve ilgisizliğe karşın halen dimdik ayakta, “direniyorum ve bekliyorum” der gibi bakıyor bize tepeden, biraz öfkeli biraz hüzünlü ama ziyaretimizden de hoşnut sanırım ki bize çok güzel kareler sunuyor.

Burası, bir Karya kenti olan Harpasa Kalesi’nin eteklerinde kurulmuş bir “bey konağı” ama kulesi, ambarı, ahırları ve müştemilatı ile mini bir şato adeta. Konağın ahşap işçiliği, ahşap cumbaları ve tavanlarda yer alan çarkıfelek motifleri birer sanat eseri ve dikkat çekici.

Ahşap bir çatısı, üstü kapalı bir terası, terasın köşelerinde gözetleme açısı ve olası bir saldırı karşısında her yöne hâkimiyeti sağlayan çıkma bir kule bulunuyor.

İlginç ve çok güzel bir mimarî eser olan Arpaz Konağı’nın önemli bir parçası olan bu kule, Padişah’ın gazabına uğrayıp bir süre Rodos'a sürülen Hacı Hasan Bey’in geri dönerken getirdiği Rodoslu yapı ustaları tarafından inşa edilmiş.

Arpaz Kulesi ve Konağı, Rodos'un yapı ustalarını ustaların hünerli ellerinden çıkmış Selçuklu-Osmanlı mimarisinin inceliğini taşıyan bu muhteşem hazine şimdilerde yok olmak üzere.

Birçok duvarı yıkılmış ya da yıkılmaya, ahşaplar çürümeye yüz tutmuş, çatısına leylekler yuva yapmış, odaları saman dolu, içinde hayvanlar dolaşıyor. Kısacası ilgisizlik ve bakımsızlıktan yok olmak üzere.

Arpazlılar Osmanlı Devleti’nde merkezî yönetimin zayıflayarak bölgesel derebeyliklerin çıktığı 18. ve 19. yüzyıllarda Aydın çevresinde güçlenen iki aileden biriymiş. 19.yüzyılda, eski adıyla Harpasa, şimdiki adıyla Esenköy’de inşa ettirilen zarif konak, mimarî bir değer olduğu gibi aynı zamanda da tarihî bir eser. 17 ve 18. yüzyıllara ait Osmanlı dönemi kalıntıları da bulunmuş. Bu nedenle yapının daha erken bir dönemlerde yapılıp, sonradan yenilenmiş olabileceği de ihtimal dâhilinde.

Konak ve bulunduğu arazi de halen Arpaz ailesinin, Nazilli’de yaşayan yeni mirasçılarına, yeni kuşaklarına ait. Aile mi ilgilenmiyor, ilgilendiler de ilgililerden yardım mı alamadılar bilmiyorum ancak böylesine bir değeri, tarihî eser niteliği taşıyan yapıyı yıkılmaya terk etmek, tarihi yok etmek, milli değerlerimize sahip çıkmamak inanılır gibi değil. “Tarihine sahip çıkmayan milletler yok olmaya mahkûm” değil midir?

Değerlerimize, geçmişimize, bizlere kalan bu dev mirasa sahip çıkmalı, korumalı, yok olmalarına izin vermemeliyiz. Yılların yıpranmışlığı ile her an çökme ihtimali olduğu apaçık görünen bu kültür mirasımıza neden sahip çıkılmıyor, sahip çıkılması için yetkililer neden harekete geçmiyor, koruma çalışmaları neden geciktiriliyor, yıkılması mı bekleniyor? Anlamak zor.

Olumlu ve olumsuz yanları ile göz ardı edilmemesi gereken konular da önemli bana göre. Ege bölgesinin deprem kuşağında, bu değerimiz bir depreme dayanabilir mi? Bilinmez, yazık olur.

Önemli ve olumlu yanı da, konağın yöredeki birçok antik kente yakın olması. Köy turizme açıldığı takdirde turistik cazibesi artacak, yerli yabancı çok sayıda turist akını başlayacak köy halkı ve esnafı da ekonomik olarak kalkınacak. Kim bilir belki de ileride UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesi’ne girecek.

nevinsalman

Yazar Hakkında

nevinsalman

Ankara da doğdum, TED Ankara Koleji ve Gazi Üniversitesi Mimarlık fakültesi mezunuyum. 6 sene Londra'da yaşadım, sonraki yıllarda İstanbul'a yerleştim ve serbest çalıştım.