Konstanz Gölü, diğer adıyla Bodensee öyle bir noktada ki, hem İsviçre hem Avusturya hem de Almanya’ya sınır. Avusturya’nın göl kenarındaki en önemli yerleşimi Bregenz, İsviçre’ninki Kreuzlingen, Almanya’nın ise Lindau, Friedrichshafen, Meersburg ve Konstanz. Konstanz aynı zamanda bölgedeki en gelişmiş şehir.
Biz Zürih’ten geçeceğimiz için göl çevresindeki turumuza Konstanz’dan başlamaya karar verdik. Planımız sırasıyla Meersburg, Friedrichshafen, Lindau ve Bregenz’i dolaşmaktı. Ancak şans bu ya, Almanya’da çıkan fırtına nedeniyle pek çok yerde ulaşım aksamaya uğradı ve göl üzerindeki seferler iptal edildi. Biz de Konstanz’ı ve Zürih’i doya doya gezdik.
Zürih’ten tren ile direkt ya da aktarmalı olarak Konstanz’a ulaşmak mümkün. Direkt sefer seçerseniz yaklaşık 1 saat 10 dakika süren tren yolculuğu kişi başı 33 CHF yani yaklaşık 120 TL tutuyor.
Konstanz’a varmadan önceki durak olan İsviçre’nin Kreuzlingen kasabası ile Konstanz ana tren istasyonu arası 2-3 dakika sürüyor. Konstanz ve Kreuzlingen kasabası birbirine o kadar yakın ki, Konstanz’da yürürken neredeyse Kreuzlingen’e geçiyorsunuz. Kreuzlingen’in nüfusu 18 bin, Konstanz’ın nüfusu ise 83 bin. Kültürleri biraz ayrışıyor olsa da aslında bu iki şehir birbirine yapışık gibi. Bir mahallenin bir sokağı İsviçre iken diğer sokağı Almanya. Havadan bakıldığında da tek bir şehir gibi görünüyor. Bu aslında tarihten beri çok önemli.
Neden mi?
Çünkü 2. Dünya Savaşı’nda Almanya’nın pek çok yeri bombalanırken Konstanz neredeyse hiç hasar almamış. Üstelik kent o dönemde geceleri ışıklarını hiç söndürmemiş. Böylelikle karşı kuvvetlerce hep İsviçre zannedilmişler. O nedenle de buraya kimse dokunmamış. İşte o dönemden beri bu yakınlığı fırsata çevirmişler. Aslında şu an bile bu yakınlığı değerlendiriyorlar. Şöyle ki; biliyorsunuz İsviçre dünyanın en pahalı ülkelerinden biri. O nedenle İsviçre’de yaşayan İsviçre halkı bile cumartesi günleri kendilerine çok yakın olan Konstanz’a alışverişe geliyorlar. Cumartesi günü kentin günübirlik nüfusu 200 bine çıkıyormuş. Hatta sadece bu nedenle Konstanz’da tam göl kenarına büyük bir AVM inşa edilmiş. Tabii bu durumdan yapışık kent Kreuzlingen pek mutlu değil.Konstanz, Ren Nehri ile Konstanz Gölü’nün köşesinde yer alıyor. Yani kent hem Konstanz Gölü kenarında hem de Ren Nehri kentin içinden geçiyor. Hatta Ren Nehri, kenti yeni şehir ve eski şehir olarak ikiye ayırıyor.
Konstanz, coğrafi konumu nedeniyle, özellikle de Alpler’den güney–kuzey ve doğu-batı yönünde geçen yolların kesişiminde yer aldığından yıllar boyunca hem ticaret için hem de askeri amaçlar için çok önemli bir role sahip olmuş. Dolayısıyla bu konumdaki bir yerleşim tabii ki meşhur Roma İmparatorluğu’nun dikkatinden kaçmamış. Günümüze Roma Dönemi’nden pek fazla yapı ulaşmamış. Sadece cam ile çevrelenip korunmaya alınmış bir takım kalıntılar günümüzde Münster Katedrali karşısında görülebiliyor.
Kentin asıl tarihi önemi: 1414-1418 seneleri arasında Roma Konsili’nin burada toplanması ile başlıyor. Ardından burada yani Alpler’in kuzeyinde ilk kez bir papa seçiliyor ve konsil de çok ünlü bir isim olan Jan Hus’un idamına karar veriliyor.
Peki, kimdir bu Jan Hus?
Luther’den yaklaşık 100 sene önce Katolik mezhebinin bazı uygulamalarına karşı çıkan Hristiyan reformcu teolog. Zamanında papazlık ve Prag Üniversitesi’nde rektörlük de yapmıştır. Hussitler adı altında topladığı grup, o dönem imparatorluğu epeyce uğraştırıyor. Ardından uzlaşma yapmak amacıyla can güvenliği garantisi de verilerek konsile çağrılıyor. Ancak konsilden ölüm kararı çıkıyor ve 1415 haziran ayında Jan Hus garanti almış olsa da burada yakılıyor ve külleri Ren Nehri’ne atılıyor.
Günümüzde Jan Hus adına kentte “Hus Haus” isimli bir de müze var ve her sene ziyaretçi akınına uğruyor.
Konstanz’ın eski şehir bölgesi yani altstad özellikle üzeri freskolarla kaplı dış cepheleriyle dikkat çeken binalarla dolu.
Eski kent merkezindeki en dikkat çekici yapılardan biri kent katedrali olan Münster (Münster Unserer Lieben Frau).
İlk olarak 975 senesinde inşa edilen katedral 1052 senesinde çökmüş. 1069’da yeniden inşa edilen katedral bu kez de 1300’lerde yangından zarar görmüş ve tekrar onarılmış.
Gotik tarzdaki bu katedralin en çok beğendiğim yeri ise ince işçilikle yapılmış devasa boyuttaki ahşap kapıları oldu. Ancak katedralin en önemli özelliği 1414-1418 yılları arasında yapılan Papa seçimlerine mekân olması. Katedralin son restorasyon çalışmaları ise 1962’de başlamış ve 2010’da tamamlanmış.
Katedral bulunduğu meydana da adını vermiş, burası Münsterplatz olarak anılıyor. Bu meydanda kentin bronzdan yapılmış maketini görmek mümkün. Ayrıca Roma Dönemi’ne ait kalıntılar da yine bu meydanda dışarıdan da izlenebilmesi için cam bir fanus içinde sergileniyor.
Meydandan Ren Nehri kenarına doğru yürüdüğünüzde 1400’lere tarihlenen Rheintortum’u yani Ren Gözetleme Kulesi’ni göreceksiniz.
Aynı zamanda burası Ren Nehri’nin sonlanıp Konstanz Gölü’nün de başladığı yer. Buradaki köprü eski kent ve Petershausen olarak adlandırılan yeni kenti birbirine bağlıyor.
Kuleyi solunuza, Konstanz Gölü’nü sağınıza alarak sahil boyunca keyifli bir yürüyüş yapabilirsiniz. Çok güzel ağaçlandırılmış olan yolda yürürken ilk olarak kıyıya yapışık gibi duran bir ada olduğunu fark edeceksiniz. Bu ada, ana karaya bir yol ile bağlı. Adanın üzerindeki tarihî manastır ise günümüzde otel olarak hizmet veriyor.
Buradan devam ettiğinizde şehir parkına varacaksınız. Kimileri parkta kitap okuyor kimi ise koşu yapıyor. Parkın göl kenarında ise oturup kuğuları ve ördekleri izleyebilirsiniz.
Parkın hemen bitiminde ise Konstanz Marinası ve marinaya hâkim konumdaki meşhur Imperia heykeli karşımıza çıkıyor.
Bu bölgeden yetişen ünlü heykeltıraş Peter Lenk’in imzasını taşıyan “Imperia” isimli heykel 9 metre yükseklikte ve her 4 dakikada bir kendi etrafında dönüyor.1993 senesinde yapılan heykel kentin simgesi haline gelmiş. Hikâyesiyse oldukça enteresan…
Günümüzde olduğu gibi kent 15. yüzyılda da büyük öneme sahipmiş. Daha önce de bahsettiğim gibi 1414-1418 seneleri arasında Avrupa’nın dört bir yanından din adamları konsil için buraya gelmiş, yeni papayı seçmek için burada toplanmışlar. İşte bu dönemde kente 3.000 hayat kadını da gelmiş.
“Imperia” da bir hayat kadınını temsil ediyor. Üzerinde derin yırtmaçlı, göğüs dekoltesi olan bir elbise ile bir elinde din adamlarını temsilen Papa’yı, diğer elinde de çıplak vaziyette görselleştirilmiş kralı tutuyor.
Söylenenlere göre heykelde tasvir edilen kadın 1512 senesinde vefat eden çok iyi eğitimli İtalyan bir hayat kadınıymış. Aynı zamanda bu kişi Balzac’ın romanlarına da konu olmuş: La Bella Imperia. Ardından aynı kadın, meşhur ressam Lovis Corint’e de ilham vermiş ve 1925’te ressam hayalinde canlandırdığı Imperia’yı resmetmiş. Heykeltıraş Peter Lenk ise bu tablodan esinlenerek heykeli yapmış. Ancak heykeli yaparken her iki eline de din ve devleti temsilen papa ve kralı çıplak olarak eklemiş, Imperia’yı ise yarı çıplak da olsa giydirmiş.
Din ve devlet liderlerinin bir kadının parmakları ucunda olduğu, Katolik din adamlarının ahlaki değerlerinin eleştirildiği heykelin asıl anlatmak istediği din ve devletin kadını köleleştirdiğini ve özgürlüğüne ket vurduğunu, Imperia’nın ise din ve devlete karşı verdiği özgürlük mücadelesini anlatmaktır. Papa ve kralın dünyadaki en büyük güçler olduğu ama yine de bir kadın karşısında aciz kaldıkları anlatılmış.
Peter Lenk’in kente armağanı sadece bu heykel değil. Kentin enteresan çeşmeleri de sanatçı tarafından yapılmış. Aslında çeşme olayı İsviçre genelinde çok yaygın. Özellikle Bern’de sayısız çeşme var. Tabii Konstanz’daki çeşmeler biraz daha farklı daha modern tasarımlı ve içinde espri unsuru da var. Mesela bir tanesinde sonradan görme zenginlerin hayatları eleştiriliyor. Her unsuru yoruma açık bu çeşme hem güldürüyor hem de düşündürüyor.
Heykele sırtımızı döndüğümüzde karşımızda bölgenin en dikkat çekici yapısı olan Konsil’i görüyoruz.
Burası Orta Çağ Dönemi’nde pazaryeri olarak yapılmış, ardından konsilin toplanma noktası olmuş, tarihe geçmiş. Günümüzde ise şık bir restoran.
Hemen önündeki küçük park alanında ise zeplinin mucidi Kont Zeppellin’in kanatlı bir erkek olarak tasvir edildiği heykeli yer alıyor. Ünlü zeplin Konstanzlı olunca kentte dolaşırken gerek otel isimleri gerek restoran isimlerinde bu ada sıklıkla rastlıyorsunuz.
Buradan göl yine solunuzda kalacak şekilde devam ederseniz tren istasyonuna varıyorsunuz. Tren istasyonunu seyahatinizde başlangıç ve bitiş noktası olarak düşünebilirsiniz. Çünkü kentin tam göbeğinde ve diğer ulaşım araçları da yine buradan hareket ediyor.
Son olarak şunu belirtmekte de yarar var, başta da söylediğim gibi İsviçre’de fiyatlar Almanya’nın yaklaşık 2-2,5 katı, eğer siz de buradan İsviçre’ye geçecekseniz, öncesinde biraz alışveriş yapmak isteyebilirsiniz.