Moskova'da Yılbaşı

2014 yılında yaptığım kısa Rusya gezimin 2. durağı Moskova’ydı. St. Petersburg ile ilgili yazıma buradan ulaşabilirsiniz.

Moskova, Rusya’nın en kalabalık şehri. Nüfusu 10 milyon civarında. St. Petersburg’da aldığım Avrupai hava bu şehirde yok. Daha çok İstanbul, New York ya da Bangkok’u andırıyor. 8 şeritli yollarda trafik durma noktasında. Her yerde yüksek, ışıltılı binalar görüyoruz. İnsanlar sürekli koşuşturmaca halinde, bir yerlere yetişmeye çalışıyorlar, her yerde lüks arabalar ve lüks dükkanlar...

St.Petersburg’dan Moskova'ya ulaşım için 9 saatlik tren yolculuğunu seçtik. 2. sınıf 4 kişilik bir vagonda yolculuk 50 USD civarında tutuyor. 3-4 saatlik Sapsan denen hızlı trenleri de seçebilirsiniz. Fiyatı uçak biletleriyle yaklaşık olarak aynı, 100 USD civarında. Biraz daha ekonomik olsun diyorsanız 30-40 USD'ye, 6 kişilik kompartımanlarda seyahat edebilirsiniz. Tren istasyonu St. Petersburg'un merkezinden, Moskova'nın merkezine kadar gidiyor. Bulunduğumuz dönemde Volvograd'ta tren istasyonuna saldırı olmasına rağmen, çok sıkı güvenlik önlemine rastlamadık. Tren istasyonunda da internet ücretsiz. Rusya'nın tren hattına saygı duydum, çok geniş bir ağ ve çok işlevsel. İstasyon hava alanı gibiydi, 1 saat içinde 10'dan fazla tren kalkıyordu. İlk başta treni bulmak kolay olmadı. El işaretleriyle treni bulduk, her kompartımanın girişinde görevliler var, pasaport ve bilet kontrolü yapılıyor. İnternetten alınan biletlerin çıktısı yetiyor, ayrıca bastırmaya gerek yok. Yanlış trene geldiyseniz, merak etmeyin görevliler sizi tekrar yönlendiriyor. Vagonlar çok dar, çift ranzalı, yorgan ve çarşaf veriyorlar, ayrıca kalorifer var. İlerleyen saatlerde dayanılmaz bir sıcaklık oluyor, o yüzden yorganları kullanmamak akıllıca olabilir. Trende uyuyabilir miyim diye düşünüyordum ama lokomotiften uzak bir vagon seçtiyseniz, çok sessiz oluyormuş. Bir de hafif sallanarak gidince beşik etkisi yapmadı değil. Tren tam vaktinde hareket edip, vaktinden birkaç dakika önce Moskova'ya vardı.

Trenimiz Moskova’ya girerken, şehrin dış mahallerinde aklımda geçenler, binaların bize ne kadar çok benzediğiydi. Bizim toplu konutlar tarzında 25-30 katlı binaların bulunduğu, etrafı açık yerleşimler. Muhtemelen Türk mimarlar yapmış diye düşündüm. Tren istasyonu ile kalacağımız yer arasında 5 km gibi bir mesafe olduğundan metroyu ilk burada kullanıyoruz. Metronun çalışma şeklini çözmek biraz zamanımızı aldı ama anladıktan sonra ne kadar büyük bir nimet olduğunu gördük. Biletleri gişelerden alabileceğiniz gibi (40 Ruble) bozuk paranız varsa otomatlardan da alabilirsiniz. Makinelerde sadece 1 veya 2 seferlik yükleme yapılabiliyor. Gişelerden çoklu yükleme yaptırabilirsiniz.

Moskova’nın en çok neden etkilendin derseniz, çok kolay bir şekilde metro derim. Girişte metro istasyonuna mı, yoksa bir müzeye mi giriyorsunuz anlayamıyorsunuz. Devasa sütunlar, rengarenk duvarlar, aşağıya inerken sıkılmanız imkansız. Eski püskü tren vagonlarını görmeseniz, bir sarayı geziyormuş gibi hissedebilirsiniz. Üstelik örümcek ağı gibi, sistemini çözmek bile bir kaç saatinizi alıyor.

Metroda sanırım 10’dan fazla hat var. Tek bir hattı bilmeniz yeterli, kahverengi renkli, 5 numaralı ring hat. Bu hatta çıkabilirseniz tüm hatlara aynı biletle geçebilirsiniz. Trenler, abartısız 30 saniyede bir geliyor. Çoğu durakta başka bir hatta geçiş var. Bazılarında 2, bazılarında 3, büyük aktarma istasyonlarında ise 4 hat. Burada bilmeniz gereken farklı renklerdeki hatlar farklı katlardan geçiyor. Yani kahverengi trenden indikten sonra, aynı hattan mavi treni beklemeyin. Tabelalara bakın, bir alt veya bir üst kata çıkın. Kahverengi hatlı trenlerde gittiğiniz yönler ışıklı tabelayla gösteriliyor, yani terse bindiğinizi farkettiğinizde bir sonraki durakta inip, karşıya geçerek tekrar geriye gidebilirsiniz. Ancak diğer renkli hatlara bindiğinizde işininiz biraz daha zor, ya başınızı dışarı uzatıp hangi durakta olduğunuzu çözmeye çalışacaksınız, yada içerde anons yapan davudi sesli abinin sözlerini anlamaya çalışacaksınız. Çok değil ben 2.günde anlamaya başlamıştım. Ama bir kez çözdükten sonra zevkli gelmeye başlıyor, çünkü matematiğe dönüşüyor iş. Bir noktaya pek çok hattı kullanarak gelebiliyorsunuz. Metro gece 01.00-06.00 satleri arası çalışmıyormuş, onun dışında ulaşım için en iyi yol bence.

Şehirde ilk yapılacak şey, Kremlin Meydanı’nı gezmek olmalı, biz de öyle yapıyoruz. Şehri tanımak adına iyi bir fırsat. Kremlin Meydanı gerçekten büyük bir alan üzerine kurulmuş. Bir köşesinde masallardan fırlamışçasına yükselen St. Basil’s Katedrali, bir yanında yüzyıllık alış veriş merkezi Gum, bir tarafında Milli Tarih Müzesi. Arka sokaklardaki lüks mağaza zincirleri, yüksek ve soğuk devlet binaları, trafiğe kapalı yürüyüş yolları. Rahat rahat tüm gününüzü geçirebileceğiniz bir alan.

Metroyu çözdükten sonra biraz daha uzaklaşıyoruz. Amacımız meşhur Arbat Caddesi'ni görmek. İstanbul’daki Taksim caddesini anımsatıyor. Trafiğe kapalı alan üzerinde, pek çok zincir restorant, kafe ve hediyelik eşya dükkanı mevcut. Caddede en çok hoşuma giden, sokak sanatçıları oldu. En fazla bir kaç saatinizi geçirebileceğiniz cadde, bence hediyelik eşya almak için uygun değil, biraz pahalı. Ancak dükkanlarda genellikle türkçe konuşan, orta asyalı kardeşlerimiz çalışıyor. İkna edici olabilirseniz, özel bir fiyat alabilirsiniz. Türkçe konuşmasanız bile, sizin Türk olduğunuzu pazarlık yapışınızdan anlıyorlar, haberiniz olsun.

Yılbaşı gecesini Kremlin Meydanı'nda geçirdik. Öncelikle son yapılan saldırılardan olsa gerek çok büyük bir güvenlik çemberi vardı. Tamamen askerlerden oluşan bir çemberdi adeta. Kremlin'e girene kadar tam 3 arama noktasından geçtik. Korkmadım desem yalan olur. Mahşeri bir kalabalık vardı, yer yer yığılmalar oluyordu ama kontrol noktalarından sonrası rahattı. Bu noktalarda Rusların Türkleri pek sevmediğini görmüş oldum. Ancak burada Türk deyince çekik gözlü, Orta Asya kökenli insanlar akla geliyor. Polis ve asker açık açık ayırıyordu kenara, içeriye almıyordu. Gece yarısında meydanda havai fişek gösterisi ve yakın bir meydanda Rus bir grubun konserinin dışında fazlaca bir şey olmadı. Ancak insanlar aileleriyle birlikte eğlendiler. Yine ayrı bir parantez, Rusları içkici bilirdim, yılbaşı gecesi gördüğüm sarhoş sayısı bir elin parmaklarını geçmez. Sonradan meydana getirilmesinin yasak olduğunu öğrendim. Yerinde bir karar.

Moskova izlenimlerime gelince; hemen daha büyük ve kozmopolit bir şehir olduğunu belli ediyor. Caddeler, yollar genişliyor, trafik daha içinden çıkılmaz bir hale geliyor, faklı milletlerden insanlar görmeye başlıyorsunuz. Yine bu noktada otelimizin meydana yakın olmasının yararını görüyoruz. Kremlin Meydanı'na 10 dakika bir uzaklıktayız. Gece geç saatte ya da trafik saatlerinde ulaşmak hiç sorun olmuyor. Moskova'da St. Petersburg’a göre hava biraz daha soğudu. Şehir dışından gelirken her yerde kar görmüştük. Şehrin içerisinde de sağda solda sürekli kar görüyoruz ama yerler tamamen açık. Kış döneminde gittiğim için hava oldukça soğuk. Yazın burada sıcaklığın 35 dereceleri gördüğüne inanmak gerçekten güç. Hava soğuk olduğundan restorant ve kafeler hınca hınç dolu. Çoğu yerde oturmak için sıra beklemeniz gerekiyor.

Dönüşümüz Vnukova havaalanından 22.25 uçağıyla oldu. Moskova'nın 4 uluslararası havaalanından biri. THY daha ekonomik olduğu için uçuşlarını buraya kaydırmış. Şehirden 35 dakikalık tren yolculuğu ile gelinebiliyor. Tek yapmanız gereken Kievskaya metro istasyonuna gelip Aeroexpress'e geçmek. Etraftakilere sormayın, başka bir tren hattı daha var, oraya yönlendiriyorlar, yarım saat kaybettik onlar yüzünden. Metro'nun hemen çıkışında sağda kırmızı bir tabelası var, onu takip edin. Özel bir şirket zaten, tek durak, direkt havaalanına gidiyor. Oldukça konforlu, 360 Ruble, 23 TL gibi bir ücreti var.

Moskova ile ilgili tespitlerim:

* St. Petersburg'a göre daha karışık, binalar daha eski, asker-polis sayısı daha fazlaydı.* McDonalds'ları bu kadar dolu olan bir yer hatırlamıyorum. Abartısız 30 dakika ayakta yer beklediğimiz oldu.
* Kadın tuvaletlerinin önündeki kuyruklar 30-40 metreyi bulabiliyor. 
* Öğrendiğim tek kelime çay oldu; "Çorni çay" Kara çay.
* Birçok İngilizce konuşma denemesi yapmaya çalışmakla birlikte, 3 adet İngilizce bilenle karşılaştım; biri liseli bir kızdı, biri garson, diğeri Japon bir öğrenci.
* Su çok pahalı, bir de belirtmezseniz soda getiriyorlar; 55-60 ruble, 3,5-4 TL.
* Çok fazla banka şubesi var.* Clubların çoğu yılbaşı dolayısıyla tatildeydi.

Velhasılıkelam bir daha gitme isteği uyandı bende, ama özellikle St. Petersburg'a. Bir de Beyaz Geceler'inde görmek lazım sanırım.

Yazar Hakkında

mesuttoker

Hayatın anlamını bulur muyum bilmiyorum ama gezmek bana hayat katıyor, orası kesin.