Sayda ya da diğer adıyla Sidon, Lübnan'in üçüncü büyük şehri. Yaklaşık iki yüz bin kişinin yaşadığı bu şehir Beyrut’a 40 kilometre uzaklıktadır. Ülkenin güneyinde bulunan şehir ismini antik çağdaki tanrılardan alır. Tarih boyunca başta Asurlular, Memlûkler, Mısırlılar, Persler ve Osmanlılar olmak üzere pek çok imparatorluğun yönetimine girmiştir. Bu yüzden kentte hepsinden bir parça iz görmek mümkündür.
Gezi planımda olmayan bu şehir, Couchsurfing üzerinden Fatima isimli bir arkadaşla tanışmam üzerine gerçekleşti. Kendisinin Lübnanlı biri olduğunu düşünürken buluşma yerine gittiğimde 50 yaşlarında, kapalı ama beyaz tenli bir bayanı görünce oldukça şaşırdım. Hikayesini anlatmaya başlayınca Lübnanlı biriyle evlenen ve sonunda müslümanlığı seçen Alman bir hanımefendi olduğunu öğrendim. Kendisi eşini ve çocuklarını Almanya'da bırakıp eşinin ailesini görmeye gelmiş. İlk kez evlendiğinde geldiği bu topraklara o kadar alışmış ki her yıl tatilinin bir kısmını burada geçirmeye başlamış. Buraya geldikçe de bu tarz organizasyonlar yaparak yabancılara yardımcı olmaya çalıştığını anlattı. Sayda'yı yanımda Arapça konuşan kapalı bir Almanla gezmek oldukça ilginç bir deneyimdi.
Buraya turla gelmek isterseniz, tur fiyatları 80 Dolar'dan başlıyor. Ancak kendi başınıza ziyaret etmek de o kadar zor değil. Benim bir rehberim olduğu için şanslıydım ama sizler de tarif ettiğim şekilde bu geziyi yapabilirsiniz.
Öncelikle Saida otobüslerinin kalktığı yeri bulmalısınız. Burası, Lübnanlıların Cola Intersection ya da Cola Gas Station dedikleri yer. İsminin neden böyle olduğunu sormayın, ama öyle işte. Buraya vardığınızda karşıda sıra sıra bekleyen minibüsleri göreceksiniz. Bu karmaşanın içerisinde sürekli Saida diye sizi aracına çekmek isteyenler olacak. Ama size tavsiyem Uncle Zak yazan (evet bu da ilginç ama gerçekten böyle bir yer var. :)) büfenin önünden kalkan, üzeri mavi boyalı, büyük otobüslere binmeniz. Bu otobüslerde klima var ve gayet güzel çalışıyor. Ücret kişi başı 2500 Lübnan Lirası yaklaşık 5 TL. Mesafe 40 kilometre olmasına rağmen yolculuk bir saate yakın sürüyor. Otobüsler sizi şehrin meydanına kadar götürüyor, aynı noktadan da geri dönüyoruz. Sefer sıklığı 15-20 dakika arası.
Şehrin gezilecek yerlerinin başında eski çarşı geliyor. Taş duvarlar içerisinde ki bu dükkanlar sizi dışarının sıcağından da koruyor. Bu çarşının geçmişi 400 yıl önceye, Osmanlıya kadar uzanıyor. İçerisinde günümüzde pek göremeyeceğimiz el sanatlarını, ustaları icra ederken izleyebilirsiniz. Şehrin nüfusunun yüzde 70’ i Müslüman. Selam verdiğimde ve İstanbul'dan geldiğimi söylediğimde yüzleri değişiyor. Pek anlaşamasak da arada söyledikleri Türkçe kelimelerden iyi şeyler olduğunu anlıyorum. Kimi dedelerinin Filistinli olduğunu anlatmaya çalışıyor, kimi etraftaki hanları, dükkanları göstererek Osmanlı diyor. Milliyetçi biri olmamakla birlikte bu tarz sıcak karşılanmak insanın hoşuna gidiyor ama diğer taraftan 400 yıl kaldığımız bu topraklarda buranın insanlarıyla anlaşamamak, dahası sadece 50 yıllık manda yönetimi sonrası herkesin Fransızca konuştuğunu görmek biraz içinizi burkuyor.
Eski Şehir'in içerisinde kaybolmanız mümkün değil. Üst katlarda ikamet edenler olabiliyor ama zemin hizasındaki her yere girip çıkabilirsiniz. Bir selam vermeniz yeterli olacaktır. İnsanların güler yüzlü oluşları size cesaret verecek zaten. Yine yönünüzü denize verdiğinizde sol tarafta medreseyi bulacaksınız. Khan el Franj ya da kervansaray olarak da biliniyor. Fotoğraf çekmek ve soluklanmak için güzel bir yer.
Yürüyüşümüze devam edip sahile çıktığımızda, gözümüze çarpacak yegane güzellik Sayda Kalesi olacak. Kale Haçlılar tarafından denizden gelecek tehlikelere karşı inşa edilmiş. Çok büyük bir kale olmadığını hemen göreceksiniz. Yirmi dakikada tamamı görülebilir. Giriş 2016 itibariyle yaklaşık 4 TL.
Yazının tamamına buradan ulaşabilirsiniz.